Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2018/1177 E. 2021/1944 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 29.01.2018
ESAS-KARAR NUMARASI : ….
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında hizmet alım sözleşmesi olduğunu, bu sözleşme kapsamında çalışan …… esas sayılı dosyası ile müvekkili hakkında bakiye kıdem tazminatı ve sair alacakları için dava açtığını, açılan dava neticesinde mahkemenin davanın kısmen kabulüne karar verdiğini ve müvekkilinin İstanbul 12. İcra Müdürlüğü’nün….. sayılı dosyasına 12.071,02-TL ödeme yaptığını, ayrıca mahkeme dosyasında 274,75-TL harç bedeli ile 251,54-TL vergi dairesine harç bedeli ödediğini, müvekkili ile davalı arasında imzalanan 01.01.1990 tarihli sözleşmede kıdem tazminatından sorumluluğun ne şekilde olduğunun düzenlendiğini, buna göre çalışanın 01.01.1990 tarihinden önceki kıdem tazminatlarından davalının sorumlu olduğunu, mahkemece hükmedilen alacağın da bu döneme ilişkin olduğunu, bundan davalının sorumlu olduğunu, müvekkilinin söz konusu dönemde asıl işveren durumunda olmadığını, iş mahkemesince karar verilen tazminatın 01.01.1990 tarihli sözleşme gereğince sadece 816,78-TL’sinden sorumlu olduğunu, kalan 11.780,53-TL’sinden ise davalının sorumlu olduğunu belirterek 11.780,53-TL’nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, dava dışı işçinin 01.12.1987-22.02.1990 tarihleri arasında müvekkilinin yanında çalıştığını, ancak sonrasında …’ta işe gireceğini belirterek işten ayrıldığını müvekkiline yazı ile bildirdiğini, bu nedenle müvekkilinin davalının kıdem tazminatından sorumlu olmasının mümkün olmadığını, zira dava dışı işçinin iş akdinin müvekkili tarafından sona erdirilmediğini, müvekkilinin 2010 yılında ne işçi ile ne de … ile bir sözleşmesinin olmadığını, bu nedenle davayı kabul etmediklerini, bununla birlikte müvekkili ile davacı arasındaki sözleşme gereğince işçilik alacaklarından davacının sorumlu olduğunu, iş akdinin kıdem tazminatını gerektirmeyecek şekilde müvekkili yönünden 1990 yılında sona erdiğini, bu nedenle söz konusu tazminatların müvekkilinden talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi’nce “…Davacı tarafından dava dışı işçi …’un, kendisi yanında taşeron işçisi olarak çalıştığı dönem kıdem tazminatından, sözleşme gereğince taşeronun sorumlu olduğunu iddia etmiş ise de, 01.12.1987- 01.01.1990 tarihlerini kapsar taşeronluk sözleşmesi dosyaya sunulmadığı gibi, sonrasında yaptığı 01.01.1990 tarihindeki sözleşme ile kıdem tazminatlarından sorumluluğun davacıda olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca İş Kanunu çerçevesinde işçinin kıdem tazminatını hak edebilmesi için iş akdinin işçi tarafından haklı sebeple feshi şart olup, Davalı ile alt işveren arasında imzalanan 01.12.1987 tarihli sözleşmenin 7.4. maddesinde de iş akdini feshetmesi halinde tazminat talep edemeyeceği düzenlemiştir. Davacı bizzat üst yazı ile dava dışı işçi …’un istifa dilekçesini davalıya işleme koyması için göndermiştir. Bu durumda her ne kadar davacı söz konusu dönem için dava dışı işçinin kıdem tazminatından sorumlu ise de, davalı yönünden iş akdi kıdem tazminatı gerekmeyecek şekilde sona erdiğinden, bu durum da davacının bilgisi dahilinde ve istifa dilekçesi davalıya bizzat gönderilerek sağlandığından, kaldı ki taşeron olarak çalışmaya devam eden işçiler yönünden 01.01.1990 tarihli sözleşme ile üst işveren kıdem tazminatını üstlendiğini kabul etmesine rağmen 1987-1990 dönemine ilişkin sözleşmede sunulamadığından kıdem tazminatında davalının sorumluluğu da kanıtlanamadığından davanın reddine…” karar verilmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
İşbu davanın, davalı ile müvekkili kuruluş arasındaki rücu ilişkisinin hukuki ve sözleşmesel olarak belirlenmesi amacıyla açılmış bir dava olduğunu, ancak tüm bu hususların incelenmesi yerine işçi tarafından açılan kıdem tazminatına ilişkin dava incelenerek, rücu davası ile ilgili hiçbir yorum içermeyen mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, mahkemece dosyanın bilirkişiye gönderilmesini talep etmelerine rağmen bilirkişi incelemesi yapılmadan davanın reddine karar verildiğini, sözleşme kapsamındaki elemanların kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacak şekilde işten ayrılmaları halinde bu tazminatların sorumlusunun bu sözleşmeye göre …’a eleman temin eden ve bu elemanların hizmet akdiyle bağlı asıl işvereni durumunda bulunan … olduğunu, ancak …’ın, kıdem ve ihbar tazminatını ödediğine dair elemanlardan alacağı ibranameyi …’a ibraz etmesi halinde bu meblağın …’a ödeneceğini, …’ın kendisinde çalışılan süre kadar sorumlu olduğunu, dava dışı işçi …’un 22.02.1990 tarihinde müvekkili kuruluşun daimi kadrolu işçisi olduğunu ve müvekkili kuruluşta çalıştığı 22.02.1990-15.02.2010 tarihlerine ilişkin olarak hak ettiği kıdem tazminatının müvekkili tarafından kendisine ödendiğini, iş mahkemesinin kararında bahsi geçen sürelerin 01.12.1987-01.01.1990 tarihleri arasını kapsamakta olup bu dönemlere ilişkin müvekkili ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmadığı gibi aralarında akdedilen herhangi bir sözleşme de bulunmadığını, müvekkili tarafından dava dışı işçinin bakiye kıdem alacağına ilişkin icra müdürlüğü dosyasına ödenen ve ayrıca harç, gider, vergi vs. olarak ödenmek zorunda kalınan bedellerin mezkur sözleşmeye göre davalının yükümlülüğünde olduğunu, bu sebeple icra dosyasına ödenmek zorunda kalınan 12.071,02-TL üzerinden yapılan hesaplamaya göre 01.01.1990 tarihli sözleşmeye göre …’a ait olan kıdem aralığı karşılığı kıdem tazminatı olan 816,78-TL düşüldükten sonra kalan 11.780,53-TL’nin kasadan çıktığı tarihlerden itibaren işleyecek avans faizleri ile birlikte davalı firmadan rücuen tazmin edilmesi zorunluluğu doğduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi gereğince davacının ödemek zorunda kaldığı kıdem tazminatının davalıdan rücuen tazmini istemine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….. sayılı dava dosyasında verdiği 29.01.2018 tarihli kararına yönelik davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 35,90-TL harcın düşümü ile kalan 23,40-TL harcın davacıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
15.12.2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya yetmiş sekiz bin altı yüz otuz (78.630,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 17.12.2021
…..