Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
ESAS NO : 2023/880 (ESASTAN RET )
KARAR NO : 2023/1075
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/04/2023
ESAS-KARAR NO : …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 13/07/2023
YAZILDIĞI TARİH : 20/07/2023
Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacılar vekili; davalı şirket tarafından müvekkili şirket aleyhine Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2020/2962 sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibinin kesinleştiğini, davalı şirket ile müvekkili arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını ve müvekkilinin davalıya borçlu olmadığını belirterek müvekkilinin Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2020/2962 sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde borçlu olmadığının tespitine ve davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; müvekkili şirket ile aynı adreste aynı faaliyet alanında faaliyet gösteren … … A.Ş. ünvanlı bir şirket daha bulunduğunu, davacı şirketin müvekkili şirket ve … … A.Ş ile çok yoğun bir ticari ilişki içerisinde olduğunu, … … A.Ş.’nin ticaret sicil gazetesinin dosyaya kazandırılması ile bu hususun doğrulanacağını, bu şirketin ticari defterlerinin de dosyaya dahil edilmesi ile davacının her iki şirket ile olan ticari ilişkisinin çok daha net olarak görüleceğini, her iki şirketin faaliyetleri ve alacaklarının iç içe olduğunu, dönem dönem temlik işlemleri de yapıldığını, temlik işlemlerinin borçlunun rızası aranmaksızın yapılabildiğini, davacının borçlarını ödememesi üzerine icra takiplerinin başlatıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; tüm deliller toplandıktan sonra dosya bilirkişiye tevdi olunmuş, bilirkişi ek raporunda; davacı şirket ticari defter ve kayıtlarına göre taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkiye rastlanmadığı, davalı şirket yönünden ise program değişikliği yapıldığı için eski kayıtlara ulaşılamadığı için ibraz edilemediği, davacı davalı ile aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını ileri sürerek menfi tespit isteminde bulunmuş olup, borcun varlığı inkar edildiğinden ispat yükü davalı üzerinde bulunduğu, davalının alacağını ispatı için delil de sunmadığı alacağın varlığını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne ödenen bedelin istirdadına, karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili; müvekkil şirket ile birlikte aynı adreste aynı faaliyet alanında faaliyet gösteren bir şirket daha bulunduğunu, bu şirketin … … A.Ş. olduğunu, davacı, müvekkili şirket ve … … A.Ş. ile çok yoğun bir ticari ilişki içerisinde bulunduğunu, … … A.Ş.’nin ticaret sicil gazetesinin dosyaya kazandırılması ile de bu hususun doğrulandığını, anılan şirketin ticari defterlerinin de dosyaya dahil edilmesi ile davacının her iki şirket ile olan ticari ilişkisinin çok daha net olarak görüleceğini, … … A.Ş. İle ilgili tüm kayıtlar ve … … A.Ş. ile … … arasındaki organik bağı gösteren tüm hususlar dikkate alındığında müvekkil şirketin alacağının takip talebinin çok daha üzerinde olduğunun anlaşılacağını eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini, bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; davaya ve takibe konu cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağın varlığının davalı yanca ispat edilip edilemediği hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, cari hesaba dayalı olarak başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dava konusu Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2020/2962 sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; davalı şirket tarafından davalı hakkında 39.376,88 TL asıl alacak ve 9.398,67 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 48.775,55 TL alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Menfi tespit davasında ilk ispat yükü, alacaklı olduğunu iddia ederek takibe girişen alacaklıda (HMK.m.190/1) olduğundan, davalı alacaklı, bu ispat yükünü kural olarak senet (HMK.m.200) veya diğer kanuni delillerden biri (HMK.m.225, m.188, m.169) ile yerine getirmek zorundadır (Y.13.HD. 11.03.2019 T. E. 2016/26139 K.2019/3105 ; Prof.Dr.Timuçin MUŞUL, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, 3.Baski Ankara 2020, s.374).
Menfi tespit davasında tarafların davadaki sıfatları değişik olduğundan, ispat külfeti bakımından bir değişiklik akla gelebilirse de, dikkatli bir inceleme sonuncunda menfi tespit davasında ana kuraldan sapma bulunmadığı anlaşılmaktadır. Burada da davacı, kural olarak davalı tarafından var olduğu iddia edilen hukuksal ilişkinin mevcut olmadığını (yani menfi bir durumu) ispat edecek değildir (Yargıtay Üyesi Nihat YAVUZ, Menfi Tespit ve İstirdat (Geri Alma) Davası, ANKARA 2007, s.142).
Nitekim bu dava türünde davacı borcun olmadığını iddia ettiğinden yokun ispatı mümkün olmadığından kural olarak ispat yükü alacaklıya aittir. Zira hukuki ilişkin varlığını ispat yükü davalı alacaklıda olduğundan alacaklı hukuki ilişkinin yani borcun varlığını kanıtlamak durumundadır (Yargıtay Üyesi Mahmut COŞKUN, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 5.Baskı, ANKARA, s.1725-1730). Kaldı ki; adi (ilamsız) haciz yoluyla takipte de ödeme emrini tebellüğ eden borçlunun, yasal süresi içinde borca itiraz edip etmemesi, sadece ve ancak takip hukuku bakımından sonuç doğurur. Alacaklı tarafından itirazın iptali veya borçlu tarafından borçsuzluğun tespiti (menfi tespit) talep edilerek açılacak davalarda ispat yükü yer değiştirmez. Öyle ki itirazın iptali davasında (m.67) ve menfi tespit davasında (m.72) ispat yükü alacaklıda olup takip konusu alacağın varlık ve miktarının 6100 sayılı HMK’nın genel hükümlerine göre ispatlanması gerekir (Y.13.HD. 19.12.2019 T. E.2018/1508 K.2019/12867 ; Y.13.HD. 06.06.2005 T. E.2005/7246 K.2005/9604 ; YHGK. 05.11.2003 T. E.2003/13-695 K.2003/630 ; Prof.Dr.Timuçin MUŞUL, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, 3.Baski Ankara 2020, s.375). Eş söylemle takip konusu alacağın hiçbir belgeye dayanmadığı haciz yoluyla takibe itiraz etmeyen borçlu, icra tehdidi altında ve haciz sırasında borcu kabul etmiş olsa bile açılan menfi tespit davasında ispat yükü, davalı alacaklı üzerindedir (Y.13.HD. 08.12.2005 T. E.2005/11299 K.2005/18183). Zira borçlunun, ödeme emrine itiraz etmemesi sebebiyle ilamsız takibinin kesinleşmesi sadece, takip hukuku bakımından sonuç doğurup, borçlunun, borcu olduğunu ikrar ettiğine dair maddi hukuk yönünden bir karine teşkil etmez (Y.13.HD. 26.05.2006 T. E.2006/3913 K.2006/8569). Herhangi bir belgeye dayanmayan adi haciz yoluyla takipte ödeme emrini tebellüğ eden borçlunun borca vaki itirazının alacaklının başvurması üzerine icra mahkemesince kesin olarak kaldırılmasına karar verilmiş olması; borçlunun, alacaklıya karşı açacağı menfi tespit davasında ispat külfetini yer değiştirtmez. İcra mahkemesi kararı, menfi tespit davası bakımından kesin hüküm oluşturmayacağından davalı alacaklı, ispat yükü altında olup, alacağının varlık ve miktarını HMK’nın genel hükümlerine göre ispat edecektir.
Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına ve özellikle davalının davacıdan cari hesap ilişkisi kapsamında alacaklı olduğunu usulüne uygun delillerle kanıtlayamamasına göre ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.150,10TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 1.287,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.863,10 TL harcın istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.a maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 13/07/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan…
e-imzalıdır
Üye…
e-imzalıdır
Üye…
e-imzalıdır
Katip…
e-imzalıdır
NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”