Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
ESAS NO : 2023/854 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2023/1408
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : DR. … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/01/2023
ESAS-KARAR NO : 2019/377 E 2023/5 K
DAVACI :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 25/10/2023
YAZILDIĞI TARİH : 25/11/2023
Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; müvekkili tarafından davalı aleyhine 20.000,00TL miktarlı 15/03/2013 tarihli zaman aşımına uğrayan senede dayanılarak, alacağın tahsili amacıyla davalı hakkında ilamsız icra yoluyla icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; takibe dayanak senedin zamanaşımına uğradığını, itirazında açılan davanın yerinde olmadığını, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, senette müvekkiline atfen atılı bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; dava, bonoya dayalı olarak davalı hakkında yapılan icra takibine davalının itirazı üzerine açılmış olan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, davalı vekilince zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de; bononun kambiyo vasfını kaybetmesi halinde dahi davacının lehdar davalının ise keşideci sıfatıyla yer aldığı bono nedeni ile taraflar arasındaki akti ilişki nazara alındığında 10 yıllık zamanaşımı (TBK madde 146) sözkonusu olduğu buna göre 20.02.2018 icra takip tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin kesilmiş olduğu, dava tarihi olan 08.03.2018 tarihi itibariyle de zamanaşımının dolmamış bulunduğu,davalı vekilince bono üzerinde yer alan imzanın davalıya ait olmadığı savunulmuş ise de, Jandarma Kriminal Laboratuarı tarafından tanzim edilen 04.10.2022 tarihli rapor ile dava konosu bono üzerinde yer alan imzanın davalı eli ürünü olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davalının itirazının iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını davanın zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacının alacağının varlığını kanıtlaması gerektiğini bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; zamanaşımına uğrayan senede dayalı davalı keşidecinin sorumlu olup olmadığı hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, zamanaşımına uğrayan senede dayalı keşideci yönünden temel ilişkiden doğan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Bonoda zamanaşımı konusunda özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte TTK’nin 778/1 -h maddesi ile poliçedeki zamanaşımına dair TTK’nin 749 ilâ 751. maddelerine yollama yapılmaktadır.
Ancak poliçede zamanaşımının kesilmesini düzenleyen TTK’nin 750 ve 751. maddeleri bonoya doğrudan uygulanabilir ise de poliçede zamanaşımı sürelerini düzenleyen TTK’nin 749. maddesi bononun niteliğine aykırı düşmeyecek şekilde uygulanacaktır.
TTK’nin 749. maddesi şu şekildedir.
“(1) Poliçeyi kabul edem karşı ileri sürülecek poliçeden doğan İşlemler, vadenin geldiği tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
(2) Hamilin, cirantalarla düzenleyene karşı ileri süreceği İstemler, süresinde çekilen protesto tarihinden veya semtte “gidersiz iade olunacaktır” kaydı varsa vadenin dolduğu tarihten itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
(3) Bir cirantanın başka cirantalarla düzenleyen aleyhine ileri süreceği istemler, cirantanın poliçeyi ödediği veya poliçenin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar.”
Buna göre TTK’nin 779/1 maddesi gereğince bonoda düzenleyen, tıpkı poliçede kabul eden muhatap gibi sorumlu olduğundan ona karşı ileri sürülebilecek bonoya dayalı talep haklan da vadeden itibaren üç yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Hamilin düzenleyen dışındaki başvuru borçlularına karşı talep hakları ise süresinde çekilen ödememe protestosu tarihinden, bono üzerinde protestodan muafiyete yönelik bir kayıt varsa bu kez vadenin dolduğu tarihten itibaren bir yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Nihayet başvuru borçlusu sıfatıyla Ödeme yapan bir cirantanın kendisinden önce gelen başvuru borçlularına ileri sürebileceği talepler ise, bonoyu ödediği veya bono dava yoluyla kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren altı aylık zamanaşımı süresine tabidir.
Ancak zamanaşımı süresine dair TTK’nin 749. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının uygulanabilmesi için öncelikle hamilin başvurma hakkını kaybetmemiş olması gerekir. Dolayısıyla bononun, mücbir sebeplere ilişkin TTK’nin 731/1 maddesi saklı kalmak kaydıyla süresinde ibraz edilmemiş olması ya da ibraza rağmen ödenmeme durumunun süresinde düzenlenen bir protesto ile tespit ettirilmemiş olması hâlinde bonoya özgü başvurma hakkı da kaybedileceğinden, artık bir yıllık ve altı aylık zamanaşımı sürelerinin uygulanması da söz konusu olmayacaktır.
Zamanaşımına Uğrayan Bononun Hukuki Niteliği
Bono Kanun’da belirtilen zamanaşımı süresinin geçmesi ile birlikte kendiliğinden kambiyo senedi vasfını kaybetmez. Ancak borçlunun zamanaşımı definde bulunması hâlinde bono, kambiyo senedi vasfını kaybeder.
Borçlu süresi içerinde zamanaşımı definde bulunmaz ise bono kambiyo senedi vasfını kaybetmeyeceği için hamil. bonoya davalı olarak İcra takibi yapabilir veya alacak davası açabilir. Ayrıca zamanaşımı bir defi olduğundan hâkim tarafından resen dikkate alınamaz, mutlaka ilgili kişinin bu defiyi ileri sürmesi gerekir.
Borçlunun zamanaşımı defini süresi içerisinde ya dava sırasında ya da İcra takibi sırasında ileri sürmesi gerekir.
Borçlunun zamanaşımı definde bulunması üzerine bononun hamili, kambiyo hukukundan kaynaklanan haklarını kaybeder. Görüldüğü üzere burada bononun kambiyo senedi vasfını kazanmasından sonra zamanaşımı definin kaybettirici etkisi söz konusudur. Bu itibarla zamanaşımı definin kaybettirici etkisi nedeniyle zamanaşımına uğrayan bono alacağının, adi borca dönüşmesine imkân bulunmadığı gibi zamanaşımına uğrayan bononun da adi senede dönüşmesi mümkün değildir.
Zamanaşımına uğrayarak kambiyo senedi vasfını kaybeden bono adi senede dönüşmemekle birlikte bu bonodan HMKnin 202. maddesi kapsamında (yazılı) delil başlangıcı olarak yararlanılabilecektir. (Bununla birlikte zamanaşımına uğramış bononun (yazılı) delil başlangıcı teşkil etmesi için de, iddia eden kişi ile karşı taraf arasında bir temel ilişkinin bulunması gerekmektedir. Böyle bir temel İlişkinin bulunmadığı durumlarda, iddia eden kişi yönünden zamanaşımına uğramış bono (yazılı) delil başlangıcı dahi teşkil etmeyecektir.
Senetle ispatı gereken bir hukuki işlem hakkında delil başlangıcı varsa o hukuki işlem tanık dinlenerek de ispatlanabilir (HMK. m. 202/1). Delil başlangıcının varlığı hâlinde hâkim, hem delil başlangıcı hem de dinlenen tanık ve diğer takdirî delilleri serbestçe değerlendirerek bir karar verecektir.
Bonodan doğan borç tam olarak ifa edilince, temel borç ilişkisinden doğan borç da sona erer, Buna karşılık bononun zamanaşımına uğraması sebebiyle kambiyo hukukuna dayalı talep hakkının kaybedilmesi hâlinde temel borç İlişkisinden doğan talep hakkı varlığını sürdürmeye devam eder. Bu durumda hamil, uğradığı zararın tazmini amacıyla TTK’nin 732. maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme davasından yararlanabileceği gibi kendi cirantası İle arasındaki temel borç ilişkisine de dayanabilmektedir.
Temel borç ilişkisine dayalı olarak talebin ileri sürülmesi sadece doğrudan doğruya ilişkide bulunanlar arasında mümkün olduğu için temel borç ilişkisine dayalı olarak düzenleyene talepte bulunabilecek tek kişinin lehtar olduğunu belirtmek gerekir. Buna karşılık lehtar dışındaki bono hamilleri düzenleyen ile temel ilişkiye taraf olmadıkları için bu kapsamda talep hakkına sahip değildir. Zira ciro ile temel borç ilişkisi ciro edilene geçmemektedir. Başka bir deyişle zamanaşımına uğrayan bir bonoya ciro yoluyla hamil olan bir kimse düzenleyene karşı temel borç ilişkisine dayanarak talepte bulunamaz. Fakat bono, her ciro edildiğinde yeni bir kambiyo taahhüdü ve bu kambiyo taahhüdüne ilişkin yeni bir borç ilişkisi söz konusudur. Bu nedenle her hamil ancak kendi temel borç ilişkisine dayanabilir.
Temel borç ilişkisi kambiyo hukukunun dışında kalan bir husustur. Bu sebeple kambiyo senetlerine mahsus zamanaşımı hükümleri temel borç ilişkisine uygulanmaz. Temel borç ilişkisine dayanılabilecek hâllerde o ilişkinin tabi olduğu zamanaşımı süresi uygulanır. Başka bir deyişle temel ilişkiye dayanıldığı durumlarda bonoya dayalı bir kambiyo talep hakkının ileri sürülmesi söz konusu olmadığından, zamanaşımı hakkında da TTK’nin 749. maddesi değil, temel borç ilişkisinin tabi olduğu zamanaşımı süreleri uygulama alanı bulacaktır.
Hemen belirtilmelidir ki, bonoya ilişkin zamanaşımı süresinin geçmesi ile birlikte bonoya dayalı talep hakkı kendiliğinden sona ermemektedir. Bu itibarla hamil, bonoya ilişkin zamanaşımı süresinin geçmesi hâlinde dahi, bonoya dayanarak borçluya karşı takip yapabilir veya genel mahkemelerde alacak davası açabilir. Ancak borçlunun zamanaşımı definde bulunması hâlinde, alacaklı kambiyo hukukundan kaynaklanan haklarını yitirecektir. Bu durum, bonoya ilişkin zamanaşımı süresinin geçmesi ile değil, borçlunun zamanaşımı definde bulunması ile ortaya çıkmaktadır. Borçlu süresi içinde zamanaşımı definde bulunmazsa söz konusu bono, hamile, zamanaşımına uğramamış bir bononun sağladığı tüm imkânları sağlayacaktır.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında:Davacı lehtar konumunda olduğu zamanaşımına uğrayan senet nedeniyle keşideci davalı aleyhine icra takibi başlatmış, itiraz üzerine de bu dava açılmıştır.
Zamanaşımına uğrayan bono yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilerek, davacı iddiasını tanık dahil her tür delille kanıtlayabilir. Mahkemece, zamanaşımına uğramış bononun yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu dikkate alınarak, davacının bu yöndeki delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece açıklanan yönlerden delil toplanmamış, ayrıca toplanan deliller de açıklanan yönlerden karar yerinde tartışılmamıştır. 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanmadan veya gösterilen deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2019/377Esas, 2023/5Karar ve 10/01/2023 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatırana İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 25/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan…
e-imzalıdır
Üye…
e-imzalıdır
Üye…
e-imzalıdı
Katip…
e-imzalıdır
NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”