Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2023/602 E. 2023/718 K. 15.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2023/602 (ESASTAN RET )
KARAR NO : 2023/718

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : DR…. (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2023
ESAS-KARAR NO : 2022/252 E 2023/41 K

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLLERİ :
DAVA :Alacak
KARAR TARİHİ : 15/05/2023
YAZILDIĞI TARİH : 18/05/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi asıl ve birleşen dava davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Asıl davada davacı vekili, taraflar arasında 21/05/2008 tarihli “Yeniden Satış Anlaşması ve Stratejik İşbirliği Anlaşması” ve 14/08/2008 tarihinde “Stratejik İş Ortaklığı Anlaşması” imzalandığını; bu sözleşmeler ile davalı şirketin ürünlerinin Türkiye çapında her türlü satış, pazarlama ve dağıtım yetkisinin münhasıran müvekkiline ait olacağının kararlaştırıldığını, davalı şirketin 28/10/2011 tarihli yazısında “her iki şirket arasında sözleşmeye dayanan herhangi bir yükümlülük ve ortaklık ilişkisi bulunmamaktadır” ifadesini kullanarak sözleşmesel ilişkinin sona erdirilmesi yönünde tek taraflı irade beyanını ileri sürdüğünü, müvekkilinin Ankara 41. Noterliği’nin 16/11/2011 tarih ve … yevmiye numaralı yazısı ile 21/08/2008 tarihli “Stratejik İşbirliği Anlaşması”nın ancak iki tarafın mutabakatı ile sonlanabileceğini ilettiğini, davalının ise Üsküdar 9. Noterliği’nin 21/12/2011 tarih … yevmiye numaralı ihtarı ile hiçbir neden göstermeksizin taraflar arasındaki “Stratejik İşbirliği Anlaşması”nın 2.maddesi gereğince sözleşmeyi fesh ettiğini bildirdiğini, feshin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin Türkiye’de tek satıcı olması konusunda anlaşma yaptığını, ürünlerinin tanınmasının müvekkilince sağlandığını belirterek şimdilik 10.000,00 TL maddî tazminat, 10.000,00 TL mahrum kalınan kâr ve 10.000,00 TL portföy tazminatının ayrıca 150.000,00 TL manevî tazminatın zararın gerçekleştiği tarihten itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 27.10.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile denkleştirme tazminatı ve yoksun kalınan kar ve maddi tazminat taleplerini 1.500.000,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, esas davanın 23/05/2012 tarihinden bu yana devam ettiğini, davalı ile müvekkili şirket arasında mevcut 21/05/2008 tarihli, yeniden satış anlaşması ve stratejik iş birliği anlaşması ve 14/08/2008 tarihli, stratejik iş ortaklığı anlaşması ile davalı şirketin Türkiye çapında her türlü satış, pazarlama ve dağıtım yetkisinin müvekkili şirkete ait olacağının kararlaştırıldığını, davalının sözleşmeyi haksız olarak fesih etmesi nedeniyle esas davada 10.000,00 TL maddi tazminat, 10.000,00 TL portföy tazminatı ayrıca 150.000,00 TL manevi tazminat zararının gerçekleştiği belirtilerek zararın gerçekleştiği tarihten itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle tahsili amacıyla açılan davada maddi tazminat isteğinin ıslahla 1.500.000,00 TL’ye yükseltildiğini, söz konusu davanın 10 yıldır devam etmesi nedeniyle müvekkilinin TBK’nın aşkın zarar başlığı altında düzenlenen 122. maddesi uyarınca, faizi ile karşılanamayan munzam zararının oluştuğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Asıl davada davalı vekili, müvekkili şirket ile davacı arasında 2008 yılında başlayan bilişim alanındaki ticarî ilişkinin 2011 yılında sona erdiğini, taraflar arasındaki çatı sözleşme olan Master Reseller Agreement olarak adlandırılan sözleşmenin 14. maddesine göre tahkim şartı bulunduğunu, davada yetkili mahkemenin Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olmadığını ve dolayısıyla davacının portföy tazminatı talep etmesinin hukukî dayanağının bulunmadığını, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, zarar oluşmadığını ve manevî tazminat istenemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı vekili, davacının ana davanın kendi lehine sonuçlanıp müvekkili şirket aleyhine bir karar tesis edilmişcesine mevcut birleşen dava ile aşkın zarar davası açmasının mümkün olmadığını, ayrıca davacının talep edebileceği aşkın bir zararında bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi ya da acentelik sözleşmesinden kaynaklanmasının, davacının sözleşme kapsamında talep edebileceği maddi tazminat yönünden bir farkı bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşmelerden kaynaklı hukuki ilişkinin tek satıcılık sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, taraflar arasındaki sözleşmelerin süreli yapıldığı ve tarafların sözleşmeyi neden belirtmeksizin feshetme yetkisi verildiği dikkate alındığında, sözleşmenin feshedilmesinde usulsüzlük bulunmadığı, yine ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli olmakla hükme esas alınan ikinci bilirkişi kurulu raporunda da açıklandığı üzere, davacının sözleşme kapsamında 1255 gün içerisinde tek bir iş yaptığı ve yeni müşteri kazandırdığı kanıtlanamadığı anlaşılmakla maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı bulunmadığı, esas dava ret ile sonuçlanmış olmakla aşkın zarar iddiasına dayalı olarak talepte bulunulamayacağı belirtilerek asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden-asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından;
Bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde de belirttikleri üzere müvekkilinin tüm satışları kendi nam ve hesabına yaptığı, sadece MİT’e yapılan satış ihale şartnamesinde güvenlik nedeniyle, kaynaktan alım şartı bulunması nedeniyle davalı üzerinden satış yapıldığı, davalı yanca taraflar arasındaki sözleşmenin haksız olarak feshedildiği, müvekkilinin zarara uğradığı gibi davalı yanın müşteri çevresinin müvekkili tarafından geliştirildiği, müvekkilinin tüm talep edilen alacak kalemlerinden alacaklarının ayrı ayrı hesaplanması gerektiği, taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesi olduğu, sözleşmenin davalı yanca haksız olarak feshedildiği bildirilerek başvurulmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği, haksız olarak feshedilip edilmediği, fesih nedeniyle davacının maddi manevi tazminat, yoksun kalınan kar, portföy tazminatı kapsamında alacaklı olup olmadığı, var ise kapsamı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Asıl ve birleşen dava, taraflar arasında “tek satıcılık” ilişkisi bulunduğu iddiasına dayalı olarak, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshi nedeniyle davacı tarafından yapılan masraflara ilişkin maddî zarar, yoksun kalınan kâr ve davacı şirketin ticarî itibarı ve tanınmışlığından doğan portföy tazminatı ile manevî tazminat istemleri ve aşkın zarardan kanaklanan tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davacının talebini dayandırdığı “Stratejik İşbirliği Anlaşması”nda:
1.maddede, işbu belgede mutabık kalınan hükümlerin, buradaki taraflar arasında yapılmış ve yürürlüğe girmiş “Ana Satıcı Anlaşması”nın ekini oluşturduğu,
2.maddede, anlaşmanın süresinin, 1 yıllık bir süre için geçerli olacağı; anlaşma, söz konusu sürenin sonunda (1) yıllık periyotlar halinde yenilenebileceğini, mücbir sebepler dışındaki nedenlerle anlaşmanın feshedilmesinin tarafların rızasını gerektireceği,
3.maddede, tarafların sorumluluklarının, davacı … yönünden: “…’nın ürünlerinin, çözümlerinin ve hizmetlerinin satış öncesi ve sonrasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin burada adı belirtilmeyen başka resmî kurum ve kuruluşları ile Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Ek-A’da adı geçen resmî kurum ve kuruluşlara tanıtılmasını ve verilmesini sağlayacaktır” denildiği,
3.2 maddesinde, “İşbu anlaşma … için bir tekel anlaşmasıdır” yazıldığı,
4.maddede, “Anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti’nde ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içerisindeki Ek A’da belirtilen resmî kurum ve kuruluşları kapsar. Her ne nedenle olursa olsun, Ek A’da atıfta bulunmamış her türlü resmî kurum ve kuruluş da bu anlaşmanın kapsamına dâhildir.” olarak belirlendiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafın dava dilekçesi ekinde 21/05/2008 tarihli Yeniden Satıcı Anlaşması (Master Reseller Agreement), Stratejik İşbirliği Anlaşması (Strategie Collaboration Agreement), 14/08/2008 tarihli Stratejik İş Ortaklığı Anlaşması (Strategic Partnership Agreement), 28/10/2011 tarihli TDFAL-2010/0640 referans numaralı yazısı, Ankara 41. Noterliği’nin 16/11/2011 tarih ve … yevmiye numaralı yazısı Üsküdar 9. Noterliği’nin 21/12/2011 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarı, Ankara 30. Noterliği’nin 27/03/2012 gün ve … sayılı ihtarı dosyaya sunulmuştur.
Uyuşmazlığın çözümü, taraflar arasındaki hukukî ilişkinin niteliğinin ortaya konması ile mümkün olacaktır
Davacı, aralarındaki ilişkinin tek satıcılık olduğunu ve buna dair sözleşme yaptıklarını iddia etmektedir. Davalı ise aralarında tek satıcılık sözleşmesi bulunmadığını, sadece davalıya belli ürünlerin satımını gerçekleştirdiklerini belirtmiştir. Bu nedenle öncelikle taraflar arasında yapılan sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olup olmadığının ortaya konması gerekir. Bunun tespiti taraflar arasındaki ticarî ilişkinin tespiti ve tarafların ilişkiye yükledikleri mana ile mümkün olacaktır. Sözleşmenin lafzının taraf davranışları ile uyumlu olup olmadığı irdelenmelidir.
Kanunda açıkça düzenlenmeyen kendine özgü (sui generis) bir yapısı olan tek satıcılık sözleşmesinde, tek satıcı yapımcı ile olan sözleşmeye dayanarak yapımcıdan aldığı mal veya hizmetleri kendi adına ve hesabına olmak üzere satar. Tek satıcı yapımcıdan mal aldığında bu malların mülkiyeti kendisine geçmektedir. Dolayısıyla bu malları sattığında başkasına ait bir malı değil, kendi malını satmış olmaktadır. Bu yüzden acente müvekkili adına yapmış olduğu faaliyetlerinden dolayı ücrete hak kazanır. Buna karşın tek satıcının kazancı yapımcı tarafından ödenen ücret değildir. Tek satıcı malı yapımcıdan almakta ve bu malı kendi adına ve hesabına satmaktadır. Alım satım arasındaki fark tek satıcının kazancıdır. Tek satıcılık sözleşmesinin başka bir zorunlu unsuru ise, inhisar hakkının mutlak olmasıdır.
Somut olayda taraflar arasındaki sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerekmektedir.
Denkleştirme talebi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 122 nci maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre, acentenin müvekkiline sağladığı müşteriler veya müvekkilin sözleşme sona erdikten sonra bu müşterilerden sağlamaya devam ettiği faydaya bir karşılık olmak üzere, acenteye uygun bir tazminat talep etme hakkı tanınmıştır. Denkleştirme talebi olarak TTK’da düzenlenen acentenin bu hakkı, doktrinde müşteri tazminatı, portföy tazminatı veya portföy hakkı olarak da adlandırılmaktadır. Bu tazminata veya talebe hak kazanmak için yasada belirtilen şartların varlığı gerekmektedir. Aşağıda bu koşullar ele alınacaktır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 122 nci maddesi şu şekildedir:
II – Denkleştirme istemi
MADDE 122- (1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra;
a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa,
b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve
c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
(2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.
(3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz.
(4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir.
(5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.” şeklindedir. Portföy tazminatı talep etmenin kanunda öngörülen belirli şartları bulunmaktadır. TTK m. 122/5 hükmü gereği denkleştirme talebi sadece acentelik açısından değil, acenteye benzeyen sürekli sözleşme ilişkisi doğuran diğer sözleşme türleri için de geçerlidir. Bu hükme göre, denkleştirme talebi, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır. Dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğinin tek satıcılık veya acente olarak belirlenmesi denkleştirme (portföy) talebi açısından bir önem arz etmemektedir. Denkleştirme (portföy) talebi için gerekli olan şartlar, TTK m. 122’de açıklanmıştır. Buna göre; her şeyden önce acentelik ilişkisi sona ermiş olmalıdır. İkinci şart; acente müvekkiline yeni müşteriler bulmalı veya mevcut müşteri çevresini önemli ölçüde genişletmelidir. Üçüncü şart; müvekkil sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da acentenin bulduğu bu yeni müşteriler sayesinde önemli menfaatler elde etmelidir. Dördüncü şart; acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybetmelidir. Beşinci şart; somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, denkleştirmenin ödenmesi hakkaniyete uygun düşmelidir. Altıncı şart; denkleştirme istemi sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmelidir. Dolayısıyla sözleşmenin süreli olması ve uzatılmaması nedeniyle veya fesih yoluyla sona erdirilmiş olması kural olarak denkleştirme talebi açısından önem arz etmemektedir. Önemli olan husus, acente/tek satıcının müvekkiline yeni müşteriler bulması veya mevcut müşteri çevresini önemli ölçüde genişletmesi; müvekkil sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da acentenin/tek satıcının bulduğu bu yeni müşteriler sayesinde önemli menfaatler elde etmesidir. Her ne kadar önemli menfaat elde etme, yeni müşteri kavramlarının kesin olarak belirlenmesi her zaman mümkün olmadığı için Türk ve yabancı hukuk doktrininde tahmini bir sonuca varılabileceği kabul edilse de, davalıya yeni müşteriler bulduğu ve davalının bu müşteriler sayesinde önemli menfaatler elde ettiğinin davacı tarafından ispat edilmesi gerekir.
Somut olayda davacının 1255 gün içinde tek bir iş yaptığı ve yeni müşteri kazandırmadığı anlaşıldığından denkleştirme tazminatı, yoksun kalınan kar, maddi ve manevi tazminat taleplerinin yerinde olmadığı, sözleşme süresi boyunca verildiği iddia edilen danışmanlık ve bakım hizmetlerinin tek satıcılık faaliyeti olarak yorumlanamayacağı anlaşılmıştır.
Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl ve birleşen davada davacı tarafça Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere, 15/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”