Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2023/257 E. 2023/306 K. 07.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2023/257 BOZMA ÜZERİNE
KARAR NO : 2023/306 YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/04/2021
ESAS-KARAR NO : 2021/54 E – 2021/314 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 07/03/2023
YAZILDIĞI TARİH : 07/04/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı … …. Şti. vekili, davalı … ve … vekili tarafından istenmiş, Dairemizce verilen kararın temyiz incelemesi sonucu bozulması üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373.maddesi uyarınca, incelemenin duruşmalı yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
ASIL DAVADA
Davacı vekili, 23/06/2007 tarih ve 26561 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 22/06/2007 tarih ve 2007/45 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulunun …’ye ait … apartmanında yer alan taşınmazların satışına ilişkin kararında, … tarafından 4046 sayılı kanunun 4.maddesinin son fıkrasına istinaden …’ye verilen yetki çerçevesinde gerçekleştirilen ihale sonucunda, … mülkiyetindeki … apartmanında bulunan iki adet mesken 44 adet dükkan ( 42 dükkan ile 2 adet katlı mağaza) ve bir adet restoranttan oluşan taşınmazların 6.560.000,00 TL peşin bedelle müvekkili şirkete satılmasına, satış bedelinin tamamının 30 iş günü içerisinde ödenmesine, satış bedelinin ödenmesinden sonra devir ve tescile ilişkin işlemlerin … tarafından yürütülmesine karar verildiğini, müvekkili tarafından ihale teminatı olarak 30/05/2006 tarihinde 196.800,00 TL satış onaylama kararının tebliğ tarihinden itibaren 30 iş günü içerisinde 24/07/2007 tarihinde satış bedeli olarak 6.363.200,00 TL’nin … A.Ş.hesabına yatırıldığını, 07/08/2007 tarihinde taşınmazların Dask Prim ödemesi olarak 2.487,88 TL ödendiğini, devir tescili işlemlerinin 09/08/2007 tarihinde gerçekleştirilerek taşınmazların mülkiyetinin müvekkili şirket üzerine geçirildiğini, ihale konusu taşınmazları … A.Ş.tarafından yapılmış olan kira sözleşmeleri uyarınca kiracı kullanımda bulunduğundan ihale şartnamesi, proje ve eklerine uygun olarak teslim edilemediğini, ihaleye konu taşınmazların hukuki işlemleri nedeniyle şirketi temsil eden vekillere yapılan ödeme ile ilgili olarak 60.000,00 TL masraf yapıldığını, ihale bedelini ödemek için … şubesi nezdindeki kredi hesabına 24/01/2007 tarihinde 2.200.000,00 TL kredi kullandığını ve bu krediyi 28/09/2007 tarihinden işlemiş 78.799,87 TL’lik faizi ile birlikte ödeyerek kapattığını, müvekkilinin ihalenin iptali davasında ve yürütmenin durdurulması kararından haberi bulunmaksızın taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunduğunu ve taşınmazların satışı için 03/10/2007 tarihinde alıcı … ile protokol imzalandığını, 200.000,00 TL kapora alındığını, sözleşmenin feshi halinde 500.000,00 TL cezai şart ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin mülkiyetini edindiği taşınmazlar ile ilgili olarak Danıştay 13. Hukuk Dairesinin 2007/4818 esas sayılı dosyasında görülmekte olan ihalenin iptali davasından ve işbu davada verilmiş 12/09/2007 tarihli yürütmenin durdurulması kararını, davalı kurumun 02/11/2007 tarihli yazısının tebliğ edildiği 12/11/2007 tarihinde öğrenildiğini, sözü edilen ödemelerin iadesi konusunda ihtarname çekildiğini, fakat davalı … A.Ş. tarafından sadece 196.800,00 TL teminat ve 6.363.200,00 TL’lik satış bedelinin 03/01/2008 tarihinde, 2.488,00 TL’lik DASK prim ödemesinin ise 07/02/2008 tarihinde iade edildiğini, bu rakamların dışında müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu işlemlerden dolayı müvekilinin ticari itibarının zedelendiğini, yapılan ödemeler ile mahrum kaldığı 86.564,00 TL, 814.312,80 TL ve 413,70 TL’nin avans faizlerinin, ihale konusu taşınmazlar hakkında yapılan satış protokolü nedeniyle uğradığı 500.000,00 TL’lik zarar, ödenmeyen 60.000,00 TL vekalet ücreti, 10.704,60 TL giderler olmak üzere toplam 1.471.995,10 TL maddi zararın bulunduğunu belirterek şimdilik 100.000,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 07/06/2012 tarihli dilekçesinde dava dilekçesini açıklayarak neticeyi talebinde 100.000,00 TL maddi 25.000,00TL manevi tazminat talebinde bulunduklarını, 100.000,00TL maddi tazminatın davacı tarafından yatırılan 196.800,00 TL’lik ihale teminatının yatırıldığı tarihten iade tarihine kadarki uğranılan zarardan şimdilik 14.000,00TL, satış bedelinin yatırıldığı tarihten iade tarihine kadarki uğranılan zarardan şimdilik 85.000,00 TL, DASK prim ödemeleri nedeniyle iade tarihine kadar uğranılan zarar için şimdilik 100,00TL, ihale ile satın alınan taşınmaz hakkında dava dışı … ile yapılan satış protokolündeki yükümlülükler nedeniyle uğranılan zarar için şimdilik 100,00TL, ihaleye konu taşınmaz için hukuki işlemler nedeniyle harcanan giderler ve vekalet ücreti için şimdilik 800,00 TL olmak üzere 100.000,00 TL talep ettiklerini belirtmişlerdir.
Davacı vekili bilirkişi raporu üzerine 14/12/2012 havale tarihli ıslah dilekçesi ile de; taşınmazı açık arttırma ile aldığını, ihalenin 30.05.2006 tarihinde yapıldığını, Özelleştirme Yüksek Kurulunun satışa onayının 23.06.2007 tarihinde RG’de yayımlandığını, taşınmazın 09.08.2007 tarihinde davacı adına tescil edildiğini, yürütmeyi durdurma kararı ile davalı … adına tescil edildiğini, dava dışı üçüncü kişi … 21.06.2006 tarihinde açtığı ihalenin iptali davasını 21.06.2006 tarihinde açıldığı, 12.09.2007 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı verildiğini belirterek dava dilekçesi ve 07.06.2012 tarihli dilekçesi doğrultusunda fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere ; a)196.800,00TL’lik ihale teminatının yatırıldığı tarihten iade tarihine kadarki dönem için işleyen avans faiz nedeniyle 14.000,00TL’ nin;
b) 6.363.200,0TL satış bedelinin yatırıldığı tarihten iade tarihine kadar dönem için işleyen avans faiz nedeniyle 85.000,00 TL’ nin,
c) 2.487,88 TL’lik DASK prim ödemesinin iade tarihine kadar dönem için işleyen avans faiz nedeniyle uğranılan zarar için 100,00 TL’ nin,
d) Taşınmaz için yapılan yargılama gideri ve vekalet ücretinden dolayı 800,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ettiğini,
Bu ıslah dilekçesi doğrultusunda; fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere dava konusu taşınmazın satış tarihinde ödenen bedel ile elinden çıktığı tarihteki rayiç değeri arasındaki farkın tespit edilerek şimdilik 10.000,00 TL’nin ıslah tarihinden itibaren davalılardan tahsiline, karar verilmesini talep etmiş ve eksik harcı yatırmıştır.
Davacı vekili 26/12/2012 tarihli dilekçe ile de 07/06/2012 tarihli dilekçenin 4.bendinde belirttikleri (ihale konusu taşınmazlar hakkında yapılan satış protokolü nedeniyle uğradığı zarar) 100,00 TL tazminattan ve asıl dava dilekçesinde talep ettikleri 25.000,00 TL manevi tazminattan feragat ettiklerini bildirmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı … … vekili, davacı tarafın Karşıyaka Mahkemelerinin sözleşmenin ifa edildiği yer olması nedeniyle yetkili olduğunu iddia ettiğini, ancak davanın yetkisiz olan Karşıyaka Mahkemesinde açıldığını, davanın müvekkili idarenin ikametgahının bulunduğu Ankara Mahkemelerinde görülmesinin gerektiğini, dava konusu iadenin dayanağı olan kusurlu bir fiilin bulunmadığını, sadece tarafları bağlayan ve hukuki yorum sonucunda verilmiş bir mahkeme kararının bulunduğunu, bununla birlikte davacı yanın idari yargı kararının verilmesinde davalıların kusuru bulunduğu şeklindeki iddiasının da ispat edilmesinin mümkün olmadığı gibi bu şekilde dolaylı bir kusura dayanmanın kanuna aykırı olduğunu, idari işlemlerin mahkemelerce iptal edilebilme ihtimalinin her zaman var olduğunu ve taraflar bu ihtimale göre hareket etmek zorunda olduğunu, davacı şirket de ihale sürecindeki hukuki durumdan başından itibaren haberdar ve gerçekleşen durumu önceden öngördüğünün sayılmasının gerektiğini, davacı tarafın zarar kalemlerini açıkça belirtilmesi gerektiğini belirtelerek açılan davanın reddine karar verilmesi talebinde bulunduğu görülmüştür.
Davalı …Ş. vekili; hukuk devletinde idarenin bütün işlem ve eylemlerinin yargıya tabi olduğunu, yargının verdiği kararlara bütün kurum ve kuruluşların uymak zorunda olduğunu, yargının verdiği bir karardan dolayı müvekkili idareye kusur atfedilemeyeceğini, müvekkili … A.Ş.diğer davalı Özelliştirme İdaresi Başkanlığının verdiği yetkiye dayanarak mülkiyeti müvekkil firmaya ait Mavikule apartmananın 30/05/2007 tarihinde davacı firmaya ihale edildiğini, ihale kesinleşip gerekli prosedür tamamlandıktan sonra söz konusu gayrimenkulün tapu devrinin 09/08/2007 tarihinde gerçekleştirildiğini, bu tarih itibariyle bütün hak ve yetkilerin davacı firmaya geçtiğini, yürütmeyi durdurma kararının tapuya 12/11/2007 tarihinde şerh edildiğini, davacının 09/08/2007 ile 12/11/2007 tarihi arasında satın aldığı yerle alakalı hiçbir tasarruf sıkıntısına engel olacak hukuki bir manisinin olmadığını, bu zaman zarfında gayrimenkulün aynına ilişkin hiçbir tasarrufta bulunulmadığını, davacının satış şartnamesini imza karşılığı müvekkili kurumdan aldığında yer gösteriminin yapıldığını, bir takım bağımsız bölümlerin içinde kiracıların olduğunun görüldüğünü, ayrıca ihale şartnamesinde kiracıların müvekkili kurumca tahliye edileceğine dair herhangi bir hükmün yer almadığını, davacının taşınmazları boş teslim etmediği yaklaşımının hukuki mesnetten yoksun olduğunu, Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı vermesinin kiracılarla bir alakasının olmadığını, müvekkilinin Danıştay 13. Hukuk Dairesinin 12/09/2007 tarihli 2007/4818 esas sayılı yürütmeyi durdurma kararını 31/10/2007 tarihinde tebliğ aldığını, tebliğ aldıktan sonra gerekli yazışmalarla davacıyı ve ilgili kurumları bilgilendirdiğini, daha sonra davaya konu teşkil eden … Apartmanındaki bağımsız bölümlerin tapularının 03/01/2008 tarihinde geri alındığını, davacınınn söz konusu gayrimenkul ile ilgili herhangi bir tasarruf hakkının kalmadığını, müvekkili kuruma ödenen satış bedeli ile diğer masraflar toplamı olan 6.562.448,00 TL’nin davacının hesabına aktarıldığını, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususların hiçbirini kabul etmediklerini, yargının vermiş olduğu bir karardan dolayı müvekkili kuruma herhangi bir kusur atfedilemeyeceğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
BİRLEŞEN DAVADA
Davacı vekili, mülkiyeti davalılardan …’ne ait olan … parsel sayılı taşınmazda yer alan ve özelleştirme kapsamına alınan 47 bağımsız bölümden oluşan … isimli binanın 30/05/2006 tarihinde yapılan satışta, 6.656,000,00TL karşılığında müvekkiline ihale edildiğini, özelleştirme yüksek kurulunca satış kararına onayın 23/06/2007 tarihli Resmi Gazetede yayımlandığını ve taşınmaz tapu kaydının 09/07/2007 tarihinde müvekkili adına tescil edildiğini, davalı …Ş.’nin davacı müvekkiline hitaben düzenlediği 02/11/2007 tarihli yazı ile taşınmazın satışına ilişkin ihalenin iptali talebi ile dava dışı 3.şahıs tarafından idari yargıda dava açıldığı ve Danıştay’ın 13.Dairesinin 12/09/2007 tarihli kararı ile ihalenin yürütmesinin durdurulduğunu öğrendiğini, taşınmazın tapu kaydının 03/01/2008 tarihinde davalı … adına devredildiğini, müvekkilince satış bedeli olan 6.500.000,00 TL’nin ödenerek bir kısım hukuki giderler yapıldığını, satış bedeli iade edilmiş ise de geçen sürede işleyen faizinden yoksun bırakıldığını, ayrıca geçerli olarak kurulan sözleşmenin davalıların kusurlu işlemleri nedeniyle fesholunmasından dolayı taşınmazı elinden çıkarmak zorunda kaldığı için 03/01/2008 tarihi itibariyle rayiç değerinden mahkum bırakıldığını belirterek bakiye bedeller için;
-Teminat bedelinin ödeme tarihinden iade tarihine kadar geçen sürede işleyen faiz tutarının bakiyesi 72.489,56 TL,
-Satış bedelinin ödeme tarihinden iade tarihine kadar geçen sürede işleyen faiz tutarının bakiyesi 738.031,98 TL, DASK bedelinin ödeme tarihinden iade tarihine kadar geçen sürede işleyen faiz tutarının bakiyesi 194,12 TL,
-Ve hukuki iş ve işlemler için yapılan giderlerin bakiyesi 68.579,67 TL toplamı 879.295,33 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline; geçerli olarak kurulan sözleşmenin davalıların kusurlu işlemleri nedeniyle münfesih hale gelmesinden ötürü davacı müvekkilinin taşınmazı elinden çıkarmak durumunda kaldığı 03/01/2008 tarihi itibariyle rayiç değerinden ibaret tazminata ilişkin taleplerini saklı tutularak karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Ş. vekili birleşen davaya sunduğu cevap dilekçesinde; dava konusunun satıcının zapta karşı tekeffül hükümleri nedeniyle tazminat talebi olup eski BK.’nun 207 maddesi gereğince 1 yıl, TBK 231 maddesi gereğince 2 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, zaman aşımı nedeniyle birleşen davanın reddine karar verilmesini gerektiğini, her iki davada taleplerin aynı olup birleşen dosyanın derdestlik nedeniyle reddi gerektiğini, bu nedenle birleşen davanın zaman aşımı, derdestlik ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Dava konusu taşınmazın usulüne uygun ihale işlemi yapılarak davacıya satılıp tapudan devredildiğini, ihalenin Danıştay tarafından iptali edilmesi ve taşınmazın geri alınmasında davalı her iki idarenin de kusurunun bulunmadığını, davacının faiz talebinin ve rayiç bedel farkını talep etme hakkının olmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN BİRİNCİ KARAR ÖZETİ
Mahkemece davalı …Ş.’ye ait olan taşınmazın Özelleştirme İdaresinin kararı, verdiği yetki ve onayı ile davalı …Ş.’nin ihaleye çıkardığı, ihale sonucunda davacıya satılarak adına tescil edildiği ve bedelin tahsil edildiği, daha sonra üçüncü şahsın açtığı dava sonucunda Danıştay tarafından ihalenin iptaline karar verildiği, bunun üzerine taraflar arasında yapılan sözleşmenin feshedilerek taşınmazın davalı idareye iade edilerek adına tescil edildiği, davacının bu işlemden dolayı uğradığı zararların tazmini için derdest davanın açıldığı, taraflar arasında yapılan sözleşme, tapu kayıtları, Danıştay kararı, mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporu ve mahkememizce aldırılan bilirkişi raporları ile ek raporlar ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu taşınmazın ihalesinin, davalılar tarafından ihale prosedürünün usulüne uygun yapılmamasından dolayı iptal edildiği, bundan dolayı taşınmazın ayıplı hale geldiği, hukuki ayıp nedeniyle ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre davacının davalılardan TBK 227. maddesi kapsamında tazminat talep etme hakkının bulunduğu, davalı … Genel Müdürlüğünün sözleşmenin tarafı olması sebebiyle satıcının ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre sorumlu olduğu, davalı … ise taşınmazın özelleştirilmesi için maliki olan diğer davalıya yetki veren ve ihale işlemini onaylayan kurum olması sebebiyle satıcı ile birlikte müştereken sorumlu olduğu,
Bu kapsamda davacının davalılardan talep edebileceği teminat bedelinin ödeme tarihinden iade tarihine kadarki dönem için işleyen avans faizinin 86.489,56 TL, satış bedeli faizinin 823.031,98 TL, DASK bedeli faizinin 294,12 TL, gider masrafının 69.379,67 TL olduğu, bu miktardan ilk davada talep edilen miktarlar yönünden davanın her iki davalı açısından kabulü ile 14.000,00 TL teminat iade bedeli faizi, 85.000,00 TL iade edilen taşınmaz bedeli faizi, 100,00 TL iade edilen DASK bedeli faizi ve 800,00 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti olmak üzere 99.900,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 800,00 TL’ye dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, diğer kalemler faiz olup TTK.8.madde ve Yargıtay içtihatları uyarınca faize faiz işletilemeyeceğinden bunlara faiz işletilmesi talebinin reddine;
Davacı davalılar aleyhine açtığı manevi tazminat talebi ile üçüncü şahısla yaptığı satış protokolü nedeniyle uğranılan zarara yönelik tazminat talebinden feragat ettiğinden bu talepler yönünden davanın feragat nedeniyle reddi gerektiği;
Her ne kadar davacı ıslah dilekçesi ile alış değeri ile iade edildiği tarih arasındaki taşınmazın rayiç değer farkını talep etmiş ise de bu kalem asıl dava dilekçesinde bulunmadığından ve kısmi ıslah ile asıl dava dilekçesinde talep edilmeyen bir kalemin ıslahla talebi mümkün olmadığından buna yönelik talebin reddine karar verilmesi gerektiği;
Birleşen dava yönünden ise dava, ayıba karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmış olup TBK 231.maddesi uyarınca 2 yıllık zaman aşımına tabi olduğu, dava konusu taşınmaz olup taşınmaz satışına ilişkin TBK.244/son maddesi uygulandığında ise 5 yıllık zaman aşımı öngörüldüğü, bu durumda mülkiyetin davacıya geçtiği 09/08/2007 tarihinden ek davanın açıldığı 02/04/2014 tarihe kadar 6 yıl 8 aylık sürenin geçtiği anlaşıldığından zaman aşımı itirazında bulunan davalı … Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davanın zaman aşımı nedeniyle reddine, davalı … zaman aşımı itirazında bulunmadığından bu davalı aleyhine açılan davanın kabulüne, asıl davada hüküm altına alınan miktarlar çıkarıldığında geriye kalan 72.489,56 TL teminat iade bedeli faizi, 738.031,98 TL iade edilen taşınmaz bedeli faizi, 194,12 TL iade edilen DASK bedeli faizi ve 68.579.67 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti masrafı olmak üzere toplam 879.295,33 TL’nin davalı … İdaresinden tahsili ile davacıya verilmesine, 68.579,67 TL’ye dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, diğer kalemler faiz olup TTK.8.madde ve Yargıtay içtihatları uyarınca faize faiz işletilemeyeceğinden bunlara faiz işletilmesi talebinin reddine karar vermek gerektiği belirtilerek;
1- Asıl dava yönünden;
a-Davacının dava ve ıslah dilekçesinin kısmen kabülüne,
14.000,00 TL teminat iade bedeli faizi,
85.000,00 TL iade edilen taşınmaz bedelinin faizi,
100,00 TL iade edilen DASK bedeli faizi,
800,00 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti masrafı olmak üzere toplam 99.900,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 800,00 TL’ye dava tarihi olan 21/02/2008 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine,
b-Fazlaya ilişkin talebin reddine.
c-Davacının davalılar aleyhine açtığı manevi tazminat talebi ile satış protokolü nedeniyle uğranılan zarara yönelik tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine.
2-Birleşen Ankara 2. ATM’nin 2014/249 esas sayılı dava yönünden;
a-Davacının davalı … aleyhine açtığı davanın kabulüne,
72.489,56 TL teminat bedeli faizi,
738.031,98 TL iade edilen taşınmaz bedelinin faizi,
194,12 TL iade edilen DASK bedeli faizi,
68.579,67 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti masrafı olmak üzere toplam 879.295,33 TL’nin davalı … İdaresinden tahsili ile davacıya verilmesine, 68.579,67 TL’ye dava tarihi olan 02/04/2014 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine.
b-Davacının davalı … Genel Müdürlüğü aleyhine açtığı davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
BİRİNCİ İSTİNAF KARAR ÖZETİ
İstinaf kanun yoluna taraf vekillerinin başvurması üzerine Ankara BAM 22.Hukuk Dairesince 31/12/2020 Tarih, Esas No: 2019/1654 Karar No: 2020/1674 sayılı kararı ile; 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 27.maddesi uyarınca özelleştirme uygulamalarına ilişkin idari davaların ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görüleceği ancak özelleştirme uygulamaları yapılıp ihale ile taşınmaz davacı adına tescil edilmiş, ancak ihalenin iptal edilmesi üzerine tazminat talep edildiği anlaşılmakla, davaya adli yargı yerinde bakılmış olmasının doğru olduğu, Yine davalı … her ne kadar tacir konumunda değilse de; davacı şirket ile davalı … AŞ ticari şirket niteliğinde olduklarından davaya ticaret mahkemesinin bakması yerinde olup, davalı … İdaresine karşı açılan davanın da daha özel nitelikteki ticaret mahkemesinde görülmesinin yerinde olduğu, Diğer taraftan davacı şirketin davadan önce satış bedelini, teminat ve DASK bedelini ihtirazi kayıtsız almış olmadığından geçmiş günler faizi talep edebileceği, ihalenin iptaline dair Danıştay 13. Dairesinin 23.02.2010 tarih 2007 /4818 Esas,2010/1582 Karar sayılı ilamı değerlendirilerek, davacı yanın dava dilekçesinde ileri sürmediği taşınmazın rayiç değer farkından kaynaklanan talebinin ıslah dilekçesi ile ilk defa istenmesi hususunda ıslahın konusunun tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu, gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirilebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul ettiği, yine müddeabihin arttırılıp artırılmayacağı hususunun da bir usul işlemi olup, ıslahın konusunu oluşturacağı (Kuru, s. 4035). ıslahın amacının, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün olmadığı, bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemeyeceği, feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşıdığı ve bu sebeple, bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesinin imkânsız olduğu, çünkü ıslahın, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessese olduğu, açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamayacağı, nitekim Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2017 tarihli ve 2017/17-1093 E., 2017/1090 K.; 07.06.2017 tarihli ve 2016/9-1212 E., 2017/1078 K. ile 02.04.2019 tarihli ve 2017/22(7)-2168 E., 2019/395 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsendiği, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 180. maddesi davanın tamamen ıslahını; 181. maddesi ise davanın kısmen ıslahını düzenlediği, davacının, davalının açıkça muvafakat etmemesi halinde, davasını değiştirmesi ancak tamamen ıslah yolu ile mümkün olabileceği, davacının davasını değiştirmeyip sadece genişletmesinin ise (davalının açıkça muvafakat etmemesi halinde) kısmi ıslah yolu ile mümkün olduğu, davanın tahkikat aşamasında ise ıslah yolu ile talep sonucu arttırılabilir veya genişletilebileceği, aynı şekilde davacı tahkikat aşamasında, davasını kısmen ıslah ederek dava dilekçesindeki talep sonucuna yeni talepler ekleyebileceği (Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı Baki Kuru, Ramazan Arslan Ejder Yılmaz sayfa 535, yine Baki Kuru İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı sayfa 434) belirtilerek, somut olayda davacı vekili, asıl dava dilekçesinde ihale ile edindiği taşınmazın, ihalenin iptal edilmesi üzerine, taşınmazı devreden davalı şirkete iade etmesi sonucu, yatırdığı satış bedelinin, teminat tutarının ve DASK prim bedelinin iade edildiği tarihe kadarki işlemiş faizini talep etmiş, ıslah dilekçesinde de bu talepleri tekrarla birlikte, taşınmazı edindiği tarihteki rayiç değeri ile iade tarihindeki rayiç değeri arasındaki farkı tazminat kalemi olarak eklediği, davacının dava dilekçesindeki taleplerine ıslahen yeni bir talep ekleyebileceği gözetilerek mahkemece bu talep hakkında da olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği, davada uygulanacak zamanaşımı yönünden taraflar arasındaki ilişki bir satım ilişkisi olup, başlangıçta geçerli olarak sözleşme kurulmuş ancak sonradan ihalenin iptali üzerine taşınmaz iade edilmek zorunda kalındığından, 818 sayılı B.K’nun 125. Maddesi (ve 6098 sayılı TBK’nin 146.maddesi) uyarınca 10 yıllık zaman aşımına tabi olduğu (Yargıtay 13.HD 22.9.2008 T, 2008/3712 E, 2008/10883 K), davacı tarafın sözleşme kapsamında aldığını davalı … AŞ adına taşınmazın tescil edildiği tarih olan 03.01.2008 tarihinde iade etmiş olmakla; iade dayanağı olan ihalenin iptaline dair kararın kesinleşmesi davacının taşınmazı iade ettiği tarihten daha sonra olduğu gözetildiğinde davacının alacağını da en erken taşınmazın davalı … adına tescil edildiği 03.01.2008 tarihinde isteyebileceğinden, zamanaşımı süresinin bu tarihten başlatılması gerektiği, mahkemece bu hususlar gözetilerek karar verilmesi gerektiği, kaldırma nedenine göre de tarafların sair istinaf itirazlarının bu aşamada değerlendirilmediği belirtilmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİNİN İKİNCİ KARARI
Mahkemece; kaldırma kararı doğrultusunda dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığı, bu nedenle davacının dava dilekçesinde talep etmediği, taşınmazların alış değeri ile iade edildiği tarih arasındaki rayiç değer farkının ıslahla talebinin mümkün olmadığı, mahkemece Bölge Adliye Mahkemesi Dairesinin kaldırma kararı doğrultusunda karar verilmesi gerektiğinden bu doğrultuda davacının ıslah talebinin kabulü ile taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL rayiç değer farkı alacağının her iki davalıdan tahsiline, zamanaşımı süresinin dolmadığı belirtilerek davalı … İşletmesi Genel Müdürlüğünün zamanaşımı itirazının reddi ile belirlenen tazminatın bu davalıdan da tahsiline karar vermek gerektiği belirtilerek;
-Asıl dava yönünden; 1-Davacının dava ve ıslah dilekçesinin kısmen kabulüne;
A-14.000,00 TL teminat iade bedeli faizi,
B-85.000,00 TL iade edilen taşınmaz bedelinin faizi,
C-100,00 TL iade edilen DASK bedeli faizi,
D-800,00 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti masrafı,
E-10.000,00 TL taşınmaz rayiç değer farkı alacağı olmak üzere toplam 109.900,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 800,00 TL’ye dava tarihi olan 21/02/2008 tarihinden, 10.000,00 TL’ye 14/12/2012 tarihli ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davacının davalılar aleyhine açtığı manevi tazminat talebi ile satış protokolü nedeniyle uğranılan zarara yönelik tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine,
-Birleşen Ankara 2.ATM’nin 2014/249 esas sayılı dosyası yönünden;
1-Davacının davalılar aleyhine açtığı davanın kabulüne;
A-72.489,56 TL teminat iade bedeli faizi,
B-738.031,98 TL iade edilen taşınmaz bedelinin faizi,
C-194,12 TL iade edilen DASK bedeli faizi,
D-68.579,67 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti masrafı olmak üzere toplam 879.295,33 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 68.579,67 TL’ye dava tarihi olan 02/04/2014 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmiştir.
İKİNCİ KARARA KARŞI İSTİNAF SEBEPLERİ
Mahkemece verilen ikinci karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran;
1-Davacı … Şirketi vekili; Müvekkili şirketçe sözleşme gereği ödenen satış bedeli, teminat, dask, taşınmaz rayiç değer farkı alacağı ödemelerinin, ödeme tarihinden- iade tarihine kadar işlemiş avans faizi kaybından doğan zararlar, asıl alacak niteliğinde olduğundan bu alacaklara faiz yürütülemeyeceği yönündeki mahkeme kararının kaldırılarak asıl dava ve birleşen dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine karar verilmesi gerektiği bildirilmiştir.
2-Davalı … Bankası vekili; Davacı tarafın asıl ve birleşen davada faiz alacağı talebinde bulunmuşsa da davanın tamamının faiz alacağına ilişkin olup faiz alacağına faiz işletilmesinin hukuken mümkün olmadığı mahkemece faiz alacağına karar verilmemesinin yerinde olduğu, ancak asıl ve birleşen davanın reddi gerektiği bildirilmiştir.
3-Davalı … vekili; Mahkeme kararı gereği ve müvekkili idare ile diğer davalı … A.Ş.’nin hiçbir kusuru olmaksızın, karşılıklı anlaşma üzerine gerçekleştirilen bu iade işlemi sonrasında davacı şirketin, haksız ve kötü niyetli olarak davayı açtığı, gerek müvekkili idare yönünden gerekse diğer davalı … A.Ş. yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, dava konusu işlemin kendisine verilen yetki çerçevesinde … tarafından tesis edilmiş olup, bahse konu işlemler nedeniyle müvekkili idarenin hiçbir şekilde sorumlu tutulması ve borçlu olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, kaldı ki istinafa konu kararda belirtilenin aksine ihale sonucunu onaylayanın da müvekkili idare değil 22.06.2007 tarihli 2007/45 sayılı kararla Özelleştirme Yüksek Kurulu olduğu, bu nedenle kendilerine herhangi bir sorumluluk yüklenemeyeceği,
-Davaya bakmaya Danıştay 13. Dairesinin görevli olduğu, davanın ticaret mahkemesinde değil asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği,
-Ortada herhangi bir haksız fiil bulunmayıp, sadece satış sözleşmesinde dayanak işlemlerin önce mahkemece yürütmenin durdurulması sonrası iptali sonucu tarafların önceden almış oldukları şeyleri karşılıklı iade etmelerini söz konusu olduğu burada tarafların iradelerini ya da fiillerinin etkili olmadığı zira mahkemece verilen karar üzerine bu olayın gerçekleştiği davacı tarafın dava açılması öncesinde her türlü hakkından feragat ettiği anapara ödemelerini faiz talep etmeksizin kayıtsız şartsız kabul ettiği 26.11.2017 tarihli cevabı ihtarda iade şartının yerine getirilmesi için 6.562.488 TL’nin kendilerine ödenmesi şartının ileri sürüldüğünü ve bu şart yerine getirildiği takdirde başkaca bir talepte bulunamayacağını net bir şekilde bildirildiğine faiz istendiğine dair herhangi bir ibare olmadığını fazlaya ilişkin hakların saklı tuttukları belirtilerek talep edebilecekleri hususunun yerinde olmadığını Borçlar Kanunu 113. maddesinin bir ve ikinci fıkrası uyarınca ihtirazi kayıt tutulmaksızın kabul etmeleri nedeniyle alacak borç ilişkisinin sona erdiğini yargılama masrafları olarak belirtilen tutarın kendi sorumluluklarında olmadığını istinafa konu karara dayanak bilirkişi raporlarının eksik incelemeye dayalı olduğunu, ihale işlemlerinin iptali aşamasında davacı tarafça yapıldığı bildirilen masrafların taraflarından talep edilemeyeceği, bilirkişi raporunda belirtilen kira alacağının da hesaplamadan düşülmesi gerektiği, elde ettiği ve elde etmeyi ihmal ettiği gelirlerin hüküm altına alınan tutardan indirilmesi gerektiği,
-Davacı tarafın ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak taşınmazın iade edildiği tarih itibarıyla tespit olunacak rayiç değer ile satış bedeli arasındaki farkın talep edildiğini mahkemece bunun kabul edilmediği ancak istinaf mahkemesince talep edilebileceği belirtildiğinden hesaplandığı bunun da doğru olmadığı,
… harçtan muaf olduğundan aleyhine harç tahakkuk ettirilemeyeceği 4046 sayılı yasanın 27. maddesi kapsamında idarenin taraf olduğu dava ve işlerde her türlü harçtan muaf olduğunu bildirilmiştir.
İKİNCİ İSTİNAF KARARI
Dairemiz Ankara BAM 22.H.D.nin 21.04.2022 T, 2021/1193 E. 2022/557K sayılı kararı ile;
1-Öncelikle davacı tarafın istinaf itirazının değerlendirilmesinde; Dosya içeriği ve toplanan delillere asıl ve birleşen dava dilekçelerine,Mahkemenin ilk kararı verilen kaldırma kararı içeriğine göre dosyanın kısaca özetlenmesinde;
Dava konusu taşınmazın İzmir’de bulunan … Apartmanında 42 adet dükkan 2 adet katlı mağaza olup, davalı …’ye ait bu taşınmazın 30.05.2006 tarihinde Özelleştirme İdaresi tarafından verilen yetki ile yapılan ihale sonucu davacı şirket adına 09.08.2007 tarihinde tescil edildiği, 23.06.2007 tarihinde Özelleştirme Yüksek Kurulunca satış onaylanarak Resmi Gazetede yayımlandığı, dava dışı üçüncü kişi tarafından ihalenin iptali istemi ile 21.06.2006 tarihinde Danıştayda dava açıldığı, Danıştay tarafından 12.09.2007 tarihinde yürütmenin durdurulması karar verildiği, davalı kurum tarafından 02.11.2007 tarihli yazı ile yürütmenin durdurulması kararının 12.11.2007 tarihinde davacıya bildirildiği ve taşınmazın davalı … adına tescilinin istendiği, bunun üzerine davacı tarafça 03.01.2008 tarihinde taşınmazın davalı adına iade edilerek tescil edildiği,Danıştay tarafından ihalenin iptaline dair verilen kararın 23.02.2010 tarihli olup kararın 17.10.2012 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafça ihale öncesi yatırılan bedellerin 196.800,0 TL teminat bedelinin ve 6.363. 200,0 TL satış bedelinin 03.01.2008 tarihinde davacıya iade edildiği, 2.488,0 TL prim ödemesinin de 07.02 2008 tarihinde davacıya iade edildiği hususlarının ihtilafsız olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı asıl ve birleşen dava ile tarafına ödenen bu bedellerin paranın davacı tarafça ödendiği tarihten davalı tarafça iade tarihine kadar işlemiş avans faizinin hesap edilerek bu tutarların faizi ile birlikte tahsili ile ihalenin iptali davası sürecinde davacı tarafça yapılan yargılama masrafları ve giderlerin talep edildiği, davacı tarafın dava dilekçelerinde taşınmazın ihalenin iptali sonucu mülkiyetini kaybetmeleri nedeniyle uğramış olduğu zararların tazminine yönelik olarak eldeki davayı açtığı görülmektedir.
Davacı tarafın ödenen bedellerin işlemiş faizini davanın konusu yaptığı gözetildiğinde bu bedellerin tahsiline ilişkin kararda yeniden faiz uygulanmasına karar verilemez. Zira 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun “Ticari işlerde faiz” ana başlıklı “Oran serbestisi ve bileşik faizin şartları” alt başlıklı 8.maddesinde; “(1) Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir.(2) Üç aydan aşağı olmamak üzere, faizin anaparaya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartı, yalnız cari hesaplarla her iki taraf bakımından da ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde geçerlidir. Şu şartla ki, bu fıkra, sözleşenleri tacir olmayanlara uygulanmaz. (3) Tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler saklıdır.(4) Bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarına aykırı olarak işletilen faiz yok hükmündedir.”
Öte yandan 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nin 121.maddesi; “Faiz veya irat borcunu ya da bağışladığı bir miktar parayı ödemekte temerrüde düşen borçlu, icra takibine girişildiği veya dava açıldığı günden başlayarak, temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür. Buna aykırı olarak yapılan anlaşmalar, ceza koşulu hükümlerine tabi olur. Temerrüt faizine, ayrıca temerrüt faizi yürütülemez.”
Asıl dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nin “geçmiş günler faizi” başlıklı madde 103; “Bir miktar paranın tediyesinden temerrüt eden borçlu mukavele ile daha az bir faiz tayin edilmiş olsa bile geçmiş günler için senevi yüzde beş hesabiyle faiz tediyesine mecburdur. Akitte doğrudan doğruya veya taksite raptedilmiş komüsyon şeklinde yüzde beşten ziyade bir faiz şart edilmiş ise bu faizde temerrüt eden borçludan istenebilir.”;
Madde 104; “Faiz veya mütedahil iratların yahut hibe ettiği bir miktar paranın tediyesinden temerrüt eden borçlu bunlar için geçmiş günler faizini ancak icraya veya mahkemeye müracaat gününden itibaren tediyeye mecburdur. Bunun aksine olan her şart, cezai şart hakkındaki hükümlere tevfikan takdir olunur. Geçmiş günler faizinin tediyesinde temerrüt sebebi ile faiz yürütülemez.”
Somut olayda, dava ödenen bedellerin rücuuna ilişkin olmayıp, ilk kez geçmiş günler faizi,yani işlemiş faiz talep edildiğinden faize faiz işletilemeyeceğine dair mahkeme kararı yerindedir. Davacı vekili istinaf itirazında talepte bulunulan diğer kalemlerin de faiziyle tahsili gerektiği belirtilmiş ise de bu taleplerin işlemiş faiz talebi olduğu gözetilerek faize faize uygulama yasağı ve yukarıda açıklanan nedenle mahkemece işlemiş faiz taleplerine faiz uygulaması isteminin reddine karar verilmesi doğru olmuştur. Davacı vekilinin istinaf itirazı yerinde olmadığından başvurusunun HMK’nin 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddi gerekmiştir.
2- Davalı … vekili ve … Özelleştirme İdaresi vekilinin istinaf itirazına gelince;
İlk derece mahkemesi tarafından da belirtildiği üzere her ne kadar Özelleştirme İdaresi vekili tarafından davanın idari yargıda görülmesi gerektiği ileri sürülmüşse de dairemizce verilen ilk kaldırma kararında da belirtildiği gibi taraflardan … ve davacı ticari şirket olup Ticaret Kanunu kapsamında davaları ticaret mahkemesinde görülecektir. Davalı … ise tacir değildir. Özelleştirme uygulamalarına ilişkin idari davaların, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görüleceği 4046 sayılı Uygulamaları Hakkında Kanunun 27.maddesinde belirtilmiştir. Somut olayda ise dava özelleştirme evresi ile ilgili değildir. Bu nedenle davada adli yargının görevli olduğu ve ticaret mahkemesince davaya bakılması yerinde olduğundan Dairece ilk kararda da belirtildiği üzere davalı … İdaresinin bu yöne ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir.
Davalı … AŞ vekilinin asıl dava ıslahı ve birleşen dava yönünden zamanaşımı definde bulunduğu; davalı … vekilinin ise asıl davada ve 2012 yılında yapılan ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunduğu, 2014 yılında açılan bakiye alacaklara ilişkin birleşen davada ise açıkça zamanaşımı definde bulunmadığı gibi sonrasında 2016 yılında sunduğu zamanaşımı savunmasına da davacı açıkça savunmanın genişletilmesi yönünden muvafakat etmemiştir. Kaldı ki Dairece verilen ilk kararda gerekçelendirildiği üzere taraflar arasındaki ilişki bir satım ilişkisi olup, başlangıçta geçerli olarak sözleşme kurulmuş ancak sonradan ihalenin iptali üzerine taşınmaz iade edilmek zorunda kalındığından, 818 sayılı B.K’nun 125. Maddesi (ve 6098 sayılı TBK’nin 146.maddesi) uyarınca 10 yıllık zamaaşımına tabi olduğu (Yargıtay 13.HD 22.9.2008 T, 2008/3712 E, 2008/10883 K), bu nedenle birleşen dava tarihi olan 02.04.2014 tarihi itibariyle zamanaşımı da dolmamıştır. Açıklanan nedenlerle davalı … İdaresinin birleşen davada zamanaşımı define dair istinaf itirazı da yerinde değildir.
Davacı vekilinin taşınmazların rayiç bedel farkına dair taleplerinin, asıl dava dilekçesinde bulunmadığı ve bu nedenle kısmi ıslahla talep edilemeyeceği gerekçesiyle bu istemin reddine yönelik istinaf itirazı Dairece verilen kaldırma kararında belirtilen gerekçelerle davacı tarafın ihalenin iptaline dair açılan idari davada yürütmenin durdurulması kararı üzerine taşınmazı idarenin talebiyle iade etmiş olması nedeniyle zarara uğradığı belirtilerek açmış olduğu bu davada talep sonuçlarına iade tarihindeki taşınmazın rayiç bedel farkını ıslahen ekleyebileceği belirtildiğinden, bilirkişi tarafından hesaplanan tutardan davacının talebine konu miktar olan 10.000,0TL’ye hükmedilmiş olması doğru olmuştur. Davalı yanın buna yönelik istinaf itirazı da yerinde değildir.
Yine Dairece verilen ilk istinaf incelemesi sonucu verilen kaldırma kararında da belirtildiği üzere davacı taraf ihale edilen taşınmaz nedeniyle ödenen bedelleri iade almışsa da en son 26.11.2007 tarihli davacı tarafça gönderilen ihtarnamede fazla haklarını saklı tutarak bu bedellerin iadesini istemekle ve bu bedellerin sonrasında 03.01.2008 ve 07.02.2008 tarihinde iade edilmiş olması nedeniyle eldeki davayı açabilecektir.
Yapılan araştırma sonucu davacı tarafça dava konusu taşınmazdan fiilen kira geliri elde edildiği de kanıtlanamadığından davalı yanın bu bedellerin hesaplanan tutardan indirilmesi gerektiğine dair istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin tüm istinaf itirazlarının HMK’nin 353/1.b.1.maddesi uyarınca esastan reddi
ve davalı … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki itirazlarının reddi gerekmiştir.
3-Davalı … Özelleştirme İdaresi vekilinin harca yönelik istinaf itirazının incelenmesinde; Mahkemece “3- Maddi tazminat yönünden alınması gerekli 7.507,27 TL harçtan peşin alınan 1.687,50 TL ve ıslah harcı 148,50 TL olmak üzere toplam 1.836,00 TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 5.671,27 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafından peşin yatırılan 14,00 TL nispi harç ile 1.687,50 TL başvuru harcı ve 148,50 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.850,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,” şeklinde karar verilmiştir.
Ne var ki 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun “Muafiyet” başlıklı 27.maddesi; “a) Bu Kanun hükümleri gereğince yapılacak özelleştirme uygulamalarına ilişkin işlemler (danışmanlık hizmet alımları ile nihai devir işlemlerine ilişkin sözleşmeler dâhil) Katma Değer vergisi hariç her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. İdarenin taraf olduğu dava ve takiplerde, İdare her türlü harçtan muaftır. Özelleştirme uygulamalarına ilişkin idari davalar, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülür. ” hükmü bulunmaktadır.
Öyle ise mahkemece 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 27/a maddesi gereğince idarenin taraf olduğu dava ve takiplerde idare her türlü harçtan muaf olduğundan …ndan harç alınması doğru olmamıştır. Davalı idarenin buna yönelik istinaf itirazı yerinde olup davalı … vekilinin istinaf başvurusunun bu yönden kabulü gerektiği” belirtilerek;
1-Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde gösterilen nedenlerle davacı vekili ile davalı … vekilinin tüm, davalı … vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nin 353/1.b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda 3 nolu bentte gösterilen nedenle davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/54 Esas, 2021/314 Karar ve 21/04/2021 tarihli kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
2-Asıl dava yönünden;
1-Davacının dava ve ıslah dilekçesinin kısmen kabulüne;
A-14.000,00 TL teminat iade bedeli faizi,
B-85.000,00 TL iade edilen taşınmaz bedelinin faizi,
C-100,00 TL iade edilen DASK bedeli faizi,
D-800,00 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti masrafı
E-10.000,00 TL taşınmaz rayiç değer farkı alacağı olmak üzere toplam 109.900,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 800,00 TL’ye dava tarihi olan 21/02/2008 tarihinden, 10.000,00 TL’ye 14/12/2012 tarihli ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davacının davalılar aleyhine açtığı manevi tazminat talebi ile satış protokolü nedeniyle uğranılan zarara yönelik tazminat talebinin FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
Birleşen Ankara 2.ATM’nin 2014/249 esas sayılı dosyası yönünden;
1-Davacının davalılar aleyhine açtığı davanın kabulüne;
A-72.489,56 TL teminat iade bedeli faizi,
B-738.031,98 TL iade edilen taşınmaz bedelinin faizi,
C-194,12 TL iade edilen DASK bedeli faizi,
D-68.579,67 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti masrafı olmak üzere toplam 879.295,33 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 68.579,67 TL’ye dava tarihi olan 02/04/2014 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, karar verilmiştir.
BOZMA İLAMI
İstinaf kararının taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 20/12/2022 Tarih, 2022/7553 E, 2022/9610 K sayılı kararı ile özetle;
“…1- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi (HUMK’nun 74. maddesi) hükmüne göre, mahkeme tarafların iddia, savunma ve talepleri ile bağlıdır. Kural olarak mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi olanak dışıdır. Öğreti ve uygulamada taleple bağlılık olarak adlandırılan bu kural, sadece sonuç istem yönünden değil, sonuç istemi oluşturulan her bir alacak kalemi yönünden de uygulanır.
Aynı Yasanın, 176 ve devamı maddelerinde ise; ıslah müessesi düzenlenmiş olup, ıslah; taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan bir yöntem olup; iddia ile savunmanın genişletilmesi yasağının istisnalarından biridir. (HUMK. m.83; Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, B.6.C.IV, İstanbul 2001, s.3965)
Kural olarak; dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer hususlarda usulüne ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi davanın konusunda da ıslah mümkündür.
Ne var ki; ıslahla kastedilen dava konusu edilen hususların genişletilmesi veya değiştirilmesidir. Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır ( HGK’nun 26.09.2011 tarih, 2011/1-364 E.- 2011/453 K.sayılı ilamı).
Bu durumda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de yeni dava konusu, önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Dolayısıyla ıslahla, dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir.
Somut olayda; dava dilekçesinde talep edilmediği halde, yargılama sırasında sunulan 14/12/2012 havale tarihli dilekçe ile dava dilekçesinin ıslah edildiği bildirilerek, dava konusu taşınmaza satış tarihinde ödenen bedel ile elinden çıktığı tarihteki rayiç değeri arasındaki farkın tespit edilerek şimdilik 10.000,00 TL’nin tahsili istenilmiştir. Davanın kısmen ıslah edildiği, davacının, ayrı bir davanın konusu olabilecek belirtilen tazminat kalemini ilk talebine eklediği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece; dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığı dikkate alınarak; dava konusu taşınmaza satış tarihinde ödenen bedel ile elinden çıktığı tarihteki rayiç değeri arasındaki farka ilişkin talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2-Mahkemece verilen kararın gerekçesinde her ne kadar ihalenin iptal edilmesi nedeniyle davacının uğradığı zararı talep edebileceği kabul edilerek sonuca gidilmiş ise de; ihalenin iptaline ilişkin Danıştay Kararı gerekçe içinde değerlendirilmemiş iptal sebebinin ne olduğu belirlenmemiştir.
Şu halde Mahkemece, ihalenin iptalinde idarenin kusurlu olup olmadığının belirlenmesi için ilgili Danıştay kararı incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, iptal sebebine ve tarafların kusuruna ilişkin yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Bozma nedenine göre, tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
BOZMA ÜZERİNE İSTİNAF KARARI
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin Bozma ilamına Dairece uyulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, Özelleştirme Yasası kapsamında davacıya satılan taşınmazın tescile dayanak ihale kararının iptal edilmesi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Bozma kapsamı gözetilerek Dairemizce yapılan inceleme sonunda;
1-Öncelikle davacı tarafın istinaf itirazının değerlendirilmesinde; Dosya içeriği ve toplanan delillere asıl ve birleşen dava dilekçelerine, Mahkemenin ilk kararı verilen kaldırma kararı içeriğine göre dosyanın kısaca özetlenmesinde;
Dava konusu taşınmazın İzmir’de bulunan … Apartmanında 42 adet dükkan 2 adet katlı mağaza olup, davalı …’ye ait bu taşınmazın 30.05.2006 tarihinde Özelleştirme İdaresi tarafından verilen yetki ile yapılan ihale sonucu davacı şirket adına 09.08.2007 tarihinde tescil edildiği, 23.06.2007 tarihinde Özelleştirme Yüksek Kurulunca satış onaylanarak Resmi Gazetede yayımlandığı, dava dışı üçüncü kişi tarafından ihalenin iptali istemi ile 21.06.2006 tarihinde Danıştayda dava açıldığı, Danıştay tarafından 12.09.2007 tarihinde yürütmenin durdurulması karar verildiği, davalı kurum tarafından 02.11.2007 tarihli yazı ile yürütmenin durdurulması kararının 12.11.2007 tarihinde davacıya bildirildiği ve taşınmazın davalı … adına tescilinin istendiği, bunun üzerine davacı tarafça 03.01.2008 tarihinde taşınmazın davalı adına iade edilerek tescil edildiği,Danıştay tarafından ihalenin iptaline dair verilen kararın 23.02.2010 tarihli olup kararın 17.10.2012 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafça ihale öncesi yatırılan bedellerin 196.800,0 TL teminat bedelinin ve 6.363. 200,0 TL satış bedelinin 03.01.2008 tarihinde davacıya iade edildiği, 2.488,0 TL prim ödemesinin de 07.02 2008 tarihinde davacıya iade edildiği hususlarının ihtilafsız olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı asıl ve birleşen dava ile tarafına ödenen bu bedellerin paranın davacı tarafça ödendiği tarihten davalı tarafça iade edildiği tarihe kadar işlemiş avans faizinin hesap edilerek bu tutarların faizi ile birlikte tahsili ile ihalenin iptali davası sürecinde davacı tarafça yapılan yargılama masrafları ve giderlerin talep edildiği, davacı tarafın dava dilekçelerinde taşınmazın ihalenin iptali sonucu mülkiyetini kaybetmeleri nedeniyle uğramış olduğu zararların tazminine yönelik olarak eldeki davayı açtığı görülmektedir.
Davacı tarafın ödenen bedellerin işlemiş faizini davanın konusu yaptığı gözetildiğinde bu bedellerin tahsiline ilişkin kararda faizi ile tahsiline karar verilemez. Zira 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun “Ticari işlerde faiz” ana başlıklı “Oran serbestisi ve bileşik faizin şartları” alt başlıklı 8.maddesinde; “(1) Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir.(2) Üç aydan aşağı olmamak üzere, faizin anaparaya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartı, yalnız cari hesaplarla her iki taraf bakımından da ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde geçerlidir. Şu şartla ki, bu fıkra, sözleşenleri tacir olmayanlara uygulanmaz. (3) Tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler saklıdır.(4) Bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarına aykırı olarak işletilen faiz yok hükmündedir.”
Öte yandan 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nin 121.maddesi; “Faiz veya irat borcunu ya da bağışladığı bir miktar parayı ödemekte temerrüde düşen borçlu, icra takibine girişildiği veya dava açıldığı günden başlayarak, temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür. Buna aykırı olarak yapılan anlaşmalar, ceza koşulu hükümlerine tabi olur. Temerrüt faizine, ayrıca temerrüt faizi yürütülemez.”
Asıl dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nin “geçmiş günler faizi” başlıklı madde 103; “Bir miktar paranın tediyesinden temerrüt eden borçlu mukavele ile daha az bir faiz tayin edilmiş olsa bile geçmiş günler için senevi yüzde beş hesabiyle faiz tediyesine mecburdur. Akitte doğrudan doğruya veya taksite raptedilmiş komüsyon şeklinde yüzde beşten ziyade bir faiz şart edilmiş ise bu faizde temerrüt eden borçludan istenebilir.”;
Madde 104; “Faiz veya mütedahil iratların yahut hibe ettiği bir miktar paranın tediyesinden temerrüt eden borçlu bunlar için geçmiş günler faizini ancak icraya veya mahkemeye müracaat gününden itibaren tediyeye mecburdur. Bunun aksine olan her şart, cezai şart hakkındaki hükümlere tevfikan takdir olunur. Geçmiş günler faizinin tediyesinde temerrüt sebebi ile faiz yürütülemez.” hükümleri bulunmaktadır.
Somut olayda, dava ödenen bedellerin rücuuna ilişkin olmayıp, ilk kez geçmiş günler faizi,yani işlemiş faiz talep edildiğinden faize faiz işletilemeyeceği yasağı gözetilerek mahkemece işlemiş faiz taleplerine faiz uygulaması isteminin reddine karar verilmesi doğru olmuştur. Davacının istinaf itirazı yerinde değildir .
2- Davalı … vekili ve … Özelleştirme İdaresi vekilinin istinaf itirazlarına gelince;
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun “Muafiyet” başlıklı 27.maddesinde; ” a) …Özelleştirme uygulamalarına ilişkin idari davalar, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülür. ” hükmü düzenlenmiştir.Yargıtayın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere kural olarak kamu kuruluşlarınca yapılan ihaleden sonra ancak sözleşme imzalanıncaya kadar çıkan uyuşmazlıkların çözüm yeri idari yargı, sözleşmenin imzalanmasından sonra adli yargı yeri olduğu (Uyuşmazlık Mahkemesinin 03.02.1997 T, 1997/4 Esas, 1997/3 K. Sayılı ilamı, Yargıtay 23.HD 12.02.2013 T, 2013/173 E, 2013/748 K) belirtilmekle; somut olayda da 27.maddede özelleştirme uygulamalarına ilişkin idari davaların ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görüleceği belirtildiğinden, özelleştirme uygulamaları yapılıp ihale ile taşınmaz davacı adına tescil edilmiş, ancak ihalenin iptal edilmesi üzerine tazminat talep edildiği anlaşılmakla, davaya adli yargı yerinde bakılmış olmasının doğru olmuştur. Yine davalı … her ne kadar tacir konumunda değilse de davacı şirket ile davalı … AŞ ticari şirket niteliğinde olduklarından davaya ticaret mahkemesinin bakması yerinde olup, davalı … İdaresine karşı açılan davanın da daha özel nitelikteki ticaret mahkemesinde görülmesi yerinde olup davalı … İdaresinin bu yöne ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir.
Davalı … AŞ vekilinin asıl dava ıslahı ve birleşen dava yönünden zamanaşımı definde bulunduğu; davalı … vekilinin ise asıl davada ve 2012 yılında yapılan ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunduğu, 2014 yılında açılan bakiye alacaklara ilişkin birleşen davada ise açıkça zamanaşımı definde bulunmadığı gibi sonrasında 2016 yılında sunduğu zamanaşımı savunmasına da davacı açıkça savunmanın genişletilmesi yönünden muvafakat etmemiştir. Kaldı ki Dairece verilen ilk kararda gerekçelendirildiği üzere davada uygulanacak zamanaşımı süresinin de değerlendirilmesi gereklidir.
818 sayılı Borçlar Kanununun “Koşullu satış ve mülkiyetin saklı tutulması” başlıklı 243.maddesinde; ” Bir taşınmazın koşula bağlı satışında, koşul gerçekleşmedikçe tapu siciline tescil yapılamaz. Taşınmaz satışında mülkiyeti saklı tutma koşulu da tescil edilemez.”;
244.maddesinde de; ” Aksine sözleşme olmadıkça, satılan taşınmaz, satış sözleşmesinde yazılı yüzölçümü tutarını kapsamıyorsa satıcı, eksiği için alıcıya tazminat ödemekle yükümlüdür. Satılan taşınmaz, resmî bir ölçüme dayanılarak tapu siciline yazılmış olan yüzölçümü tutarını içermiyorsa satıcı, özellikle üstlenmiş olmadıkça tazminat ile yükümlü değildir.
Bir yapının ayıplı olmasından doğan davalar, mülkiyetin geçmesinden başlayarak beş yılın ve satıcının ağır kusuru varsa yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” hükmü gerekçe gösterilerek mahkemece davada uygulanacak zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu değerlendirilmiştir.
Ne var ki 244/son maddesi eser sözleşmesinde yapının ayıplı olması halinde uygulanacak süredir.
Somut olayda dava konusu taşınmazın davacı şirket adına tesciline dayanak olan ihale işleminin iptal edilmesi üzerine taşınmaz önceki kayıt malikine iade edilmiştir. İhale iptal edilmekle tapu siciline dayanak ortadan kalkmakla, tescil yolsuz hale gelmiştir. Davacı taraf da bu satış sözleşmesi kapsamında tazminat istemektedir.
Mahkemece birleşen dava yönünden zamanaşımı defi bulunan davalı … yönünden yerinde görülerek dava reddedilmişse de; birleşen dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nin 146.maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” dedikten sonra 147.maddesi de şu davalarda alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanacağını belirtip;
“1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.
2. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.
3. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.
4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.
5. Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.
6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar.” tek tek saymıştır.
Taraflar arasındaki ilişki bir satım ilişkisi olup, başlangıçta geçerli olarak sözleşme kurulmuş ancak sonradan ihalenin iptali üzerine taşınmaz iade edilmek zorunda kalındığından, 818 sayılı B.K’nun 125. Maddesi (ve 6098 sayılı TBK’nin 146.maddesi) uyarınca 10 yıllık zamaaşımına tabidir (Yargıtay 13.HD 22.9.2008 T, 2008/3712 E, 2008/10883 K).
Yine TBK 149.maddede;” Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar.Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar.” diyerek düzenleme yapmıştır.
Davacı sözleşme kapsamında aldığını davalı … AŞ adına taşınmazın tescil edildiği tarih olan 03.01.2008 tarihinde iade etmiş olmakla; iade dayanağı olan ihalenin iptaline dair kararın kesinleşmesi davacının taşınmazı iade ettiği tarihten daha sonra olduğu gözetildiğinde davacının alacağını da en erken taşınmazın davalı … adına tescil edildiği 03.01.2008 tarihinde isteyebileceğinden, zamanaşımı süresinin bu tarihten başlatılması gerektiği değerlendirilmiştir.
Diğer taraftan davacı taraf 26.11.2007 tarihli ihtarnamesi ile fazlaya dair haklarını saklı tutarak, davalının taşınmazın iadesini istemesi üzerine yatırılan bedellerin bildirilen banka hesabına yatırılmasını istediğinden, davacı tarafın ana paraları ihtirazi kayıt sunmadan kabul ettiği söylenemeyeceğinden, işlemiş faiz talep etmesine engel de bulunmamaktadır. Davalıların buna yönelik istinaf itirazları da yerinde değildir.
Davacı yanın dava dilekçesinde ileri sürmediği taşınmazın rayiç değer farkından kaynaklanan talebinin ıslah dilekçesi ile ilk defa istenemeyeceği hususu Dairece de yerinde görülmekle davalıların buna yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile bu talep konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Davaya konu taşınmazların ihalesinin iptaline dayanak olan Danıştay 13. Dairesinin 23.02.2010 tarih 2007 /4818 Esas,2010/1582 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; üçüncü kişi konumunda olan- … tarafından … …, … Şirketi Genel Müdürlüğü’ne karşı açılan dava ile; … parselde kayıtlı … Apartmanının 4046 sayılı Yasa çerçevesinde satış yöntemi ile özelleştirmek amacıyla 30.05.2006 tarihinde yapılan ihalenin değer tespit sonuçlarının gizli tutulması ve teklif mektuplarının gizli açılmasının aleniyet prensibine aykırı olması nedeniyle ihalenin hukuka aykırı yapıldığı ihale şartlarını belirleyen ihale şartnamesinin 4046 sayılı Kanuna uygun hazırlanmadığı, ihaleye katılabilmek için teklif bedelinin en az yüzde üçü kadar geçici teminat istenmesinin eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek iptalini istemiştir.
Danıştay karar gerekçesinde; “Dava, … Genel Müdürlüğü’ne ait… parselde kayıtlı … Apartmanı’nın 4046 sayılı Yasa çerçevesinde “satış” yöntemiyle özelleştirilmek amacıyla 30.05.2006 tarihinde yapılan ihalenin iptali istemiyle açılmıştır.
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1/A maddesinde; bu Kanun’un amacının bu maddede belirtilen ve Kanun’un uygulanmasında “kuruluş ” adı ile anılacak olan maddede sayılanların ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamak için özelleştirilmesine ilişkin esasları düzenlemek olduğu belirtildikten sonra, özelleştirme uygulamalarında esas alınacak ilkeler anılan Kanun’un 2. maddesinde düzenlenecek, bu ilkeler arasında özelleştirme uygulamalarında; kuruluşun özelliklerine ve içinde bulundukları şartlara göre özelleştirme yöntemlerinin belirlenmesi, özelleştirme işlemlerinin değer saptaması da dahil aleniyet içinde yürütülmesi de sayılıp, belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda alınacak kararlarda öncelikler ile bunların tabi olacağı özelleştirme uygulamalarına ilişkin esas ve usullerin, kuruluşların nitelikleri ve ülke ekonomisinin gerektirdiği şartlar da dikkate alınarak Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca belirleneceği hükme bağlanmıştır. Kanun’un 3/c maddesinde kuruluşların; satış, kiralama, işletme hakkı devri, mülkiyetin gayri aynî hakların tesisi ve işin gereğine uygun sair hukukî tasarruflar ile devredilmelerine ilişkin özelleştirme yöntemlerinden hangisi ile özelleştirileceğini belirlemek de Kurulun görevleri arasında sayılmıştır. Anılan Kanun’un 4. maddesinde ise, …nın görevleri düzenlenerek, birinci fıkrasının (a) bendinde Kurul kararlarını uygulamak, (b) bendinde Kurul tarafından verilen görev ve yetkilerle ilgili konularda karar vermek ve gerekli işlemleri yürütmek İdarenin görevleri arasında sayıldıktan sonra maddenin son fıkrasında İdare hizmetin ifası için yararlı gördüğü hallerde usul ve esasları açıkça belirtmek kaydıyla bu maddenin (a), (b), (h), (ı) ve (m) bentlerinde yazılı konularda özelleştirme programındaki kuruluşa yetki verebilir hükmü getirilmiştir.
Kanun’un “Özelleştirme Yöntemleri, Değer tespiti, İhale Yöntemleri” başlıklı 18. maddesinin (B) bendinde ise; özelleştirme programına alınan kuruluşların değer tespiti çalışmalarının bu Kanuna göre idarece oluşturulan değer tespit komisyonları tarafından yürütüleceği öngörülmüş; bu bendin (c) alt bendinde de komisyonun görevleri belirlenirken, Komisyon’un “…değer tespit çalışmalarını, özelleştirilecek kuruluşun niteliği, gördüğü hizmetin özelliği, gelecekteki nakit akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör ve pazarın özellikleri, sahip olduğu sınaî, ticarî ve sosyal tesisler, makine araç ve gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul madde stokları, her türlü taşınır ve taşınmaz malları, vasıfları ve hali hazır durumları, senetli ve senetsiz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak ve yükümlülükleri ve özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme yöntemini de dikkate alarak uluslararası kabul görmüş olan; indirgenmiş nakit akımları (net bugünkü değer), defter değeri, net aktif değeri, amortize edilmiş yenileme değeri, tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa kapitalizasyon değeri, piyasa değeri/defter değeri, ekspertiz değeri, fiyat/nakit akım oranı metodlarından en az ikisini uygulamak suretiyle yürütür.” şeklinde kural öngörülmüş, aynı maddenin “İhale Komisyonlarının Oluşumu ile İhale Usul ve İşlemleri” başlıklı (C) bendinde ise, bu maddenin (A) bendinde yer alan özelleştirme yöntemlerinin uygulanmasına ilişkin ihale işlemlerinin bu Kanuna göre oluşturulan ihale komisyonları tarafından yürütüleceği belirtilmiş, komisyonun oluşumu, çalışması ve görevleri düzenlenmiş, ihale usulleri arasında sayılan pazarlık usulü: “İhalelere birden fazla teklif sahibinden kapalı zarf içerisinde teklif almak şartıyla başlanabilir… Teklif sahipleri ile birden fazla pazarlık görüşmesi yapılabilir. Pazarlık görüşmeleri teklif sahipleri ile ayrı ayrı yapılır. Pazarlık görüşmelerinin, ihalenin herhangi bir aşamasında pazarlık görüşmelerine devam edilen teklif sahipleri ile müştereken yapılmasına komisyonca karar verilebilir. Komisyonca, pazarlık görüşmeleri sırasında ortaya çıkabilecek yeni durumlar karşısında, rekabete engel teşkil etmemek, ihale ilânında ve/veya şartnamede yer alan hususlara aykırı olmamak ve pazarlık görüşmelerine devam edilen teklif sahiplerine eşit olarak uygulanmak kaydı ile yeni esaslar belirlenebilir. Komisyonca gerekli görüldüğü takdirde ihale, pazarlık görüşmesine devam edilen teklif sahiplerinin katılımı ile açık artırma suretiyle sonuçlandırılabilir. Bu husus ilânda ve/veya şartnamede belirtilir. Görüşmeler komisyon tarafından bir tutanakla tespit edilir, tutanak komisyon üyeleri ve teklif sahiplerince imzalanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, 10.08.1993 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile özelleştirilmesine karar verilen ve 4046 sayılı Kanun’un Geçici 11. maddesi uyarınca özelleştirme programına alınmış sayılan …’nin 30.05.1995 tarih ve 95/81 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun, varlıklarının, işletmelerinin, işletme birimleri ile diğer mal ve hizmet üretim birimlerinin ayrı ayrı ve/veya birlikte, satış, kiralama, işletme hakkının verilmesi, mülkiyetin gayrî ayni haklarının tesisi işin gereğine uygun sair hukukî tasarruflar yöntemlerinden idarece belirlenecek biri veya birkaçının ayrı ayrı veya birlikte uygulanması suretiyle özelleştirmesine ilişkin kararına ve bu karar sonrası 4046 sayılı Kanun’un anılan 4. maddesinin son fıkrası esas alınarak 10.03.2005 tarih ve 2612 sayılı …nın yaptığı yetkilendirme kararına dayalı olarak …Genel Müdürlüğü tarafından 10 Mayıs 2006 tarih ve 26164 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ihale ilânı ile … mülkiyetindeki… parselde kayıtlı … Apartmanında bulunan 2 adet mesken, 44 adet dükkan (42 dükkan ile 2 adet katlı mağaza) ve 1 adet restorandan oluşan taşınmazların 4046 sayılı Kanun çerçevesinde satış yöntemiyle ihale edileceğinin ilân edildiği, ihale şartnamesinde belirtilen usul ve koşullarla yukarıda anılan Kanun hükümlerine uygun olarak ihaleye çıkarıldığı, değer tespitinin … A.Ş. Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu onayı ile oluşturulan Değer Tespit Komisyonu tarafından yapıldığı, değerleme raporunda; taşınmazların ayrı ayrı satılması durumunda arsa payları dahil ekspertiz değerinin:7.700.000.-TL, piyasa değerinin: 8.890.000.-TL, taşınmazın bağımsız bölümlerinin bir bütün (blok) halinde satılması durumunda ekspertiz değerinin:6.840.000.-TL, piyasa değerinin:7.900.000.-TL olarak tespit edildiği, ayrıca Kanun’da öngörülmeyen bir yöntemle taşınmazın muhammen bedelinin her birinin ayrı ayrı satılması durumunda 7.100.000.-TL, taşınmazların blok satışı halinde 6.300.000.-TL olarak tespit edildiği, muhammen bedel değeri esas alınarak ihale aşamasında uygulanan pazarlık usulü sonucu 30.05.2006 tarihinde yapılan uyuşmazlığa konu ihale ile de taşınmazların “blok satış” suretiyle ihale şartnamesinde yazılı olan nakit ödeme koşullarına uygun şekilde ödeyeceği tutanakla tespit edilen en yüksek teklifi veren …. Şti.’ne 6.560.000.-TL bedelle ihale edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda anılan Kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, özelleştirilmesi öngörülen varlıkların değerinin tespitinde Kanunda sayılan en az iki değerleme yöntemi kullanılacağı, kullanılacak yöntemlerin seçiminde ise kuruluşun, sektörün ve sayılan özelleştirme yöntemlerinin özelliğinin birlikte dikkate alınarak kuruluş için güvenilir bir yöntem seçileceği kuşkusuzdur. Değerleme yönteminin güvenirliği, değerleme sonucunun doğru olması için değer tespiti yapılacak olan işletme için en uygun değerleme yönteminin kullanılmasıyla saptanacaktır. Satılacak bir varlığın değeri konusunda önceden bir fikir sahibi olunması, pazarlık görüşmelerinde satıcıya yol gösterecek ve satıcının kendine güvenli bir şekilde pazarlık yapmasını sağlayacaktır.
Bu itibarla, uyuşmazlık konusu … Apartmanının değerinin tespitine yönelik Değer Tespit Komisyonu tarafından yaptırılan değerleme çalışmalarını içeren değerleme raporunun incelenmesinden taşınmazların ekspertiz ya da piyasa değerinin ihale sonrası yapılan pazarlık sonucu belirlenen satış fiyatının üzerinde olduğunun anlaşılması karşısında satış konusu kuruluşların değerinin daha etkin ve sağlıklı bir şekilde belirlenmesi ve kamu mallarının gerçek değerinin üzerinde özelleştirilmesinin sağlanması hususlarını içeren değerlemeden beklenen amaca aykırı olarak ve 4046 sayılı Kanunda öngörülmeyen muhammen bedel tutarı esas alınarak taşınmazların varlık satışı yöntemiyle özelleştirilmesi için pazarlık usulü ile yapılan ihale sonucu satılmasına ilişkin ihale sürecini sonuçlandıran uyuşmazlık konusu 30.05.2006 tarihli İhale Komisyonu Kararında kamu yararına, özelleştirmenin amacına ve hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … Genel Müdürlüğü’ne ait… parselde kayıtlı … Apartmanı’nın 4046 sayılı Yasa çerçevesinde “satış” yöntemiyle özelleştirilmek amacıyla 30.05.2006 tarihinde yapılan ihalenin iptaline,” karar verildiği görülmektedir.
Danıştay kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 17.10.2012 günlü kararı ile feragat nedeniyle temyiz istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, … Şirketine 25.02.2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, karar düzeltme isteminde de bulunulmayarak 12.03.2013 tarihinde karar kesinleşmiştir.
Davalı …’nin 02/11/2007 tarihli yazısının tebliğ edildiği 12/11/2007 tarihinde davacı tarafça Danıştayın verdiği yürütmenin durdurulması kararının öğrenildiği anlaşılmıştır.
Davacı … Sanayi Limited Şirketi tarafından 12.11.2007 tarihinde… gönderilen ihtarnamede; 18 parsel sayılı taşınmaz daki … Apartmanında bulunan 2 adet Mesken 44 adet dükkan 1 adet restorandan oluşan taşınmazın satışına esas ihalenin feshi davası ve yürütmeyi durdurma kararından yazılarının taraflarına ulaştığı 12.11.2007 tarihinde haberdar olduğunu, bu nedenle uğradığı tüm zararların (kar kaybı, taraflarına açılan dava masrafları, taşınmaz satış bedeli, teminat, satışı için üçüncü kişi ile yapılan protokol nedeniyle uğradığı zarar vs ) ödenmesi istenilmiş, 14.11.2007 tarihinde …’ye tebliğ edilmiştir.
Davacı … Şirketi tarafından 26.11.2007 tarihli ihtarname ile davalı …’ye ihalenin feshi davası ve yürütmeyi durdurma kararından yazının ulaştığı 12.11.2007 tarihli yazı ile haberdar olunduğu, 02.11.2007 tarihli yazı ile taşınmazın adlarına tescilini istediklerini, fazlaya ilişkin her türlü hak ve alacakları saklı olmak üzere yatırılan satış bedeli, teminat bedeli ve DASK prim bedellerinin tebliğden itibaren 7 gün içerisinde bildirilen hesaba yatırılması istenmiş, bu ihtarname 29.11.2007 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davaya konu ihale ile devredilen … parseldeki taşınmazlar 03.01.2008 tarihinde … AŞ adına tekrar tescil edilmiştir.
Satış bedeli ve teminat davacıya 03.01.2008 de ; DASK da 07.02.2008 de iade edilmiştir.
Görüldüğü üzere davacı yan taşınmazı ihale ile edindikten sonra, ihalenin iptal edilmesi üzerine taşınmazı davalı …’ye iade etmiştir.Eldeki dava ile talep ettiği kalemler ise taşınmazın ödediği bedeli, teminat bedeli, yatırılan DASK bedeli iade edilmişse de bu bedellerin davalı taraf üzerinde kaldığı dönem gözetilerek iade tarihine kadar ki faizlerini talep etmiş, ayrıca taşınmazın davacı üzerinde kaldığı dönemde, taşınmazda kiracı olarak bulunan dava dışı kişilere karşı yürütülen hukuki mücadele nedeniyle harcamak zorunda kaldığı masrafları talep etmiştir.
Bu talepler gözetildiğinde taşınmazın maliki olup taşınmazı iade alan ve bu süreçte ödenen bedellerin faizinden sorumlu olması gereken, ayrıca taşınmazla ilgili yürütülen davalar nedeniyle davacı tarafça harcama yapmak zorunda kalındığı gözetildiğinde taşınmazı devralan davalı … AŞ’nin kusurlu olup olmaması önem taşımamaktadır. Hem taşınmazla ilgili yapılması gereken yargılama giderlerine katlanması hem de taşınmaz için ödenen bedellerin iade tarihine kadar uhdesinde bulunması gözetildiğinde işlemiş faizini de ödemesi gerekeceği muhakkaktır. Yine usulüne uygun gerçekleştirmemesi nedeniyle iptal edilen ihaleyi onaylayan ve davacının bu nedenle zararına sebep olan davalı … idaresinin diğer davalı yanında bu kalemlerden müştereken sorumlu olduğu da ilk derece mahkemesi gibi kabul edilmelidir.
Yapılan araştırma sonucu davacı tarafça dava konusu taşınmazdan fiilen kira geliri elde edildiği de kanıtlanamadığından davalı yanın bu bedellerin hesaplanan tutardan indirilmesi gerektiğine dair istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddine; davalılar vekilinin istinaf itirazlarının ise kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar vermek gerekmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Gerekçesi yazılacak kararda açıklanacağı üzere,
1- Davacı vekilinin istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2- Davalı … vekili ile davalı … vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile;
Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/54 Esas, 2021/314 Karar ve 21/04/2021 tarihli kararının HMK 356/2 madde gereğince KALDIRILMASINA,
YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
3-Asıl dava yönünden;
1-Davanın kısmen kabulüne;
A-14.000,00 TL teminat iade bedeli faizi,
B-85.000,00 TL iade edilen taşınmaz bedelinin faizi,
C-100,00 TL iade edilen DASK bedeli faizi,
D-800,00 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti masrafı
olmak üzere toplam 99.900,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 800,00 TL’ye dava tarihi olan 21/02/2008 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
E-10.000,00 TL taşınmaz rayiç değer farkı alacağı talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davacının davalılar aleyhine açtığı manevi tazminat talebi ile satış protokolü nedeniyle uğranılan zarara yönelik tazminat talebinin FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
Birleşen Ankara 2.ATM’nin 2014/249 esas sayılı dosyası yönünden;
1-Davacının davalılar aleyhine açtığı davanın kabulüne;
A-72.489,56 TL teminat iade bedeli faizi,
B-738.031,98 TL iade edilen taşınmaz bedelinin faizi,
C-194,12 TL iade edilen DASK bedeli faizi,
D-68.579,67 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti masrafı olmak üzere toplam 879.295,33 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 68.579,67 TL’ye dava tarihi olan 02/04/2014 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine,
İstinaf aşamasında yapılan harç masraf yönünden
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca istinaf karar ve ilam harcının yatıranlara iadesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında bozma sonrası yasal olarak duruşma açıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Taraflarca yapılan yargılama giderinin taktiren kendi üzerlerinde bırakılmasına,
7-HMK’nun 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
8-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
Taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nin 356.maddesi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere, 07/03/2023 tarihinde oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”