Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2023/1342 E. 2023/1762 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2023/1342 (ESASTAN RET )
KARAR NO : 2023/1762

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : DR. … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/07/2023
ESAS-KARAR NO : 2023/510 E
İHTİYATİ TEDBİR
TALEP EDEN DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 21/12/2023
YAZILDIĞI TARİH : 03/01/2024

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında harici gayrimenkul satış sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede 350.000,00 TL’nin davalı tarafından peşin ödendiğinin ve azami 2 yıl içerisinde taşınmazın davacı tarafından alıcıya teslim edilmesi gerektiğinin belirtildiği davalının aslında peşin ödeme yapmadığını, sadece sözleşmeye öyle yazıldığını, taşınmazın da zamanında teslim edilmediğini, bu sebeple müvekkili hakkında sözleşmeyi dayanak yaparak icra takibi başlatıldığını, sözleşme gereğince müvekkili …’ın karşı garantör sıfatıyla sorumlu olduğunu, sözleşmede taşınmaz devri vaadi bulunmadığını, sözleşmenin geçersiz olduğunu, müvekkili gerçek kişinin el yazısı ve eşinin yazılı olarak rızası bulunması gerekirken bulunmadığını, belirterek aleyhe başlatılan icra takibinde borçlu olunmadığının tespitini, haksız tahsil edilen paraların faiziyle birlikte istirdatını, İİK 72/2 maddesi gereğince icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yolunda ihtiyati tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece 31/07/2023 tarihli ara kararında, HMK 389/1 ve 390/3 maddelerine dayanılarak davacı tarafın tedbir talebinde haklı olduğunu yaklaşık olarak ispat edemediği ihtiyati tedbir için yasal koşulların oluşmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili, davada İİK 72/2 uyarınca icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yolunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edildiğini, mahkemenin ise davanın mahiyeti ile bağdaşmayan ve taleplerinde bulunmayan farklı bir yorumla HMK 389’a dayandığını belirterek usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
İhtiyati tedbirin şartlarına ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Talep; İİK 72/2 uyarınca ihtiyati tedbir istemine ilişkin olup, mahkemece verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İİK’nun 72/2 maddesi, “İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.” hükmünü içermektedir.
Menfi tespit davalarında ihtiyati tedbir koşulları değerlendirilirken İİK 72. maddesi yanında, HMK 389 vd. maddelerinin de göz önünde bulundurulması gerekir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi, ”Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Davacı ihtiyati tedbir isteyen, mahkemenin HMK 389’a dayanarak ihtiyati tedbir talebinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia etmiştir. Bu hususun kabul edilebilir olmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.f maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 21/12/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”