Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2023/1302 E. 2023/1668 K. 08.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2023/1302 (ESASTAN RET )
KARAR NO : 2023/1668

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : DR. … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2022
ESAS-KARAR NO : 2022/624 E – 2022/812 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 08/12/2023
YAZILDIĞI TARİH : 26/12/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili …’ın 150.000,00TL karşılığında davalı …. Ltd. Şti’den 160,25 gram bilezik almak istediğini, davalılardan …’ın bileziğin yapımının zaman alacağı ve altın kuru sebebiyle parasını ödemesi karşılığında 20/06/2022 günü bileziği verebileceğini söylediğini, müvekkilinin 160,25 gram karşılığı olarak 150.000,00 TL’yi iş yeri sahibinin oğlu … hesabına gönderdiğini, bunun karşılığında davalılardan senet aldığını, sonrasında ise davalıların altınları vermediğini, müvekkilin parasını iade de etmediklerini, sürekli erteleyerek vereceklerini beyan ettiklerini, 150.000,00 TL’lik tutarın müvekkiline iadesine karar verilmesini, 160,25 gram altının müvekkiline verilmemesi nedeniyle uğranılan zararın fazla dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00TL’nin müvekkiline iadesini, davalıların mal kaçırma saiki sebebiyle taşınır taşınmaz malları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalılar vekili, davalı …’ın diğer davalı olan şirketin yetkilisi olmadığını ve …’a açılan davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davacı tarafın bahsettiği gibi herhangi bir sözleşme ve senedin olmadığını, davacı tarafın bahse konu altınları aldıklarını, müvekkillerine karşı kötü niyetli olarak icra takibi başlatıldığını, davacının müvekkili şirketi basarak kötü ve dolandırıcı esnaf olarak gösterdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, davacının tacir olmadığı için nispi ticari dava olarak kabul edilmeyeceği gibi uyuşmazlığın TTK’nın 4.maddesinde belirtilen mutlak ticari davalardan da olmadığı, bu haliyle ticari mahiyette olmayan iş bu dava bakımından ticaret mahkemesi’nin görevli olmadığı, genel yetkili asliye hukuk mahkemesi’nin görevli olduğu kanaatine varılarak davanın dava şartı (görev) yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. Karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalılar vekili, davanın hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak davası niteliğinde olduğunu, her ne kadar davacı yanın tacir olmadığı gerekçesiyle yerel mahkemece görevsizlik kararı verilmiş ise de davanın mahiyeti yönünden görevli mahkemenin Asliye ticaret mahkemesi olduğunu, bu sebeple yerel mahkemenin görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, görevli mahkemenin tayini noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasındaki altın alım sözleşmesine istinaden, davacı tarafından 160,25 gram altın bedeli olarak 150.000,00 TL ödeme yapıldığı, buna rağmen davalıların sözleşme kapsamındaki altını vermediği, ödenen bedeli de iade etmediği iddiasına dayanan, altın bedeli olarak ödenen 150.000,00 TL alacağın iadesi ve ayrıca mahrum kalacağı müspet zararın talebine ilişkindir.
İnceleme 6100 sayılı HMK’nın 355. Madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
TTK’nın 4. maddesinde ticari davalar sayılmış olup bu maddeye göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu düzenlemeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent hâlinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Az yukarıda açıklandığı gibi ticari davalar, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın sırf dava konusunun TTK’da düzenlenmesi nedeniyle ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar ise, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez.
Bu genel kuralın yanında TTK’nın 4. maddesinin son cümlesindeki düzenleme nedeniyle yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale ve vedia gibi sözleşmelerden doğan davalarla fikri ve sınai haklara ilişkin davalar da ticari davadır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken, burada sayılan davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması yeterli görülmüştür.
Somut olayda uyuşmazlık taraflar arasındaki altın alım sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bu tür sözleşmelerden kaynaklanan davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine dair yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü için uyuşmazlık konusunun her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması ve her iki tarafın da tacir olması gerekmektedir.
Ticaret Mahkemelerinin görevi TTK’nın 5.maddesinde düzenlenmiş ve maddenin 1.bendinde; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmiştir.
Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise TTK’nın 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmekte olup, öğretide benimsenen görüşe göre de ticari davalar kendi aralarında mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar için tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken, nispi ticari davalarda dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığı kriter olarak kabul edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre somut olayda; davacının tacir olmadığı, 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesi ve yukarıda yer verilen açıklamalara göre uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, davacı tacir olmadığı gibi uyuşmazlık TTK 4. maddesinde sayılan uyuşmazlık türlerinden de değildir. Taraflar tacir olmadığı gibi uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı ve mutlak ticari işlerden de olmadığı anlaşıldığından, davanın genel görevli asliye hukuk mahkemesi tarafından görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden yerel mahkemece verilen kararda isabetsizlik görülmeyerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.a maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 08/12/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”