Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/987 E. 2023/945 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/987 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2023/945

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2018
ESAS NO :….
DAVANIN KONUSU : Kıymetli Evrak İptali
KARAR TARİHİ : 20/06/2023
YAZILDIĞI TARİH : 17/07/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; vesayet altına alınan müvekkili …’in elinden kandırılarak, iradesi dışında alınan açığa imzası gerçekte alacak borç ilişkisi bulunmadan 150.000-TL bedelli bir bono şeklinde doldurularak, geçersiz ve sahtecilik ürünü olan bu bononun tahsil için davalı tarafından icra takibine konu edildiğini konulduğunu, davanın, müvekkili …’in ehliyetsizliğinden yararlanılarak, kandırılarak elinden alınan imzasıyla oluşturulduğunu, senedin müvekkilinin hukuki ehliyetinin bulunmaması nedeniyle geçersizliğinin; iradesini kullanma ehliyetine sahip olmayan müvekkilinin elinden bir biçimde hile ile alınmış olan senet bedelinin 150.000,00-TL’nin gerçek bir borç olmadığını; belirterek müvekkilinin icra takibine konu senet nedeniyle borçlu bulunmadığının tespiti ile bononun ve davalı tarafça yapılan icra takibinin iptali talebini içerdiğini,
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalıya usulüne uygun tebligata rağmen yargılamaya katılmadığı gibi cevap dilekçesi de sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; davanın icra takibine konu bono bakımından muris …’in elinden kandırılarak alınmış boşa imzalı bir bono kağıdının üzerinin gerçek dışı doldurulması ile oluşturulmuş sahte ve geçersiz olup, murisin hukuki ehliyetinin bulunmaması nedeniyle söz konusu bononun geçersizliği ve iptali ile icra takibinin iptali istemli olarak menfi tespit talebinde bulunulduğu, ancak yukarıda açıklanan İstanbul ATK 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun raporuna göre, takibin dayanağını oluşturan 05/01/2013 tanzim tarihli bono bakımından tanzim tarihi itibariyle senedin borçlusu olarak gözüken muris …’in fiil ehliyetine sahip olduğu, bu haliyle davacı tarafın ehliyetsizlik ve dava dilekçesinde belirttiği diğer tüm iddialarını ispatlayamadığı, diğer yandan …Numaralı dosyası ile düzenlenen 04/01/2016 tarihli iddianame ile resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlaması ile Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/8 E. Sayılı dosyasında ceza davası açıldığı, yargılamanın halen devam ettiği; davacı tarafın temel iddiasının ehliyetsizlik nedeniyle bono bakımından davacının borçlu olmadığına dayanılmış olup, alınan ATK raporu ile murisin bononun tanzim tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunduğunun tespit edildiği, anılan ceza yargılamasının sonucunun da beklenmesine gerek olmadığı gerekçesiyle sonuç ve kanaati ile ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili; davaya konu senedin “…davalı tarafından davacı müteveffanın dolandırılarak elinden alındığına ilişkin olarak Ankara 1. Ağır ceza Mahkemesi’nin 2016/8 Esas – 2019/288 Karar sayılı dosyasında davalı … için verilen hükmün kesinleştiğini, ticaret mahkemesi kararının kesinleşen ceza mahkemesi hükmüne ve ceza mahkemesinin maddi vakaya ilişkin kesinleşmiş tespitine açıkça aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, davanın kabulü yönünden yeniden hüküm kurulmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; iradenin fesada uğratılarak alınan senedin bedelsizliği ve keşidecinin ehliyetsizliği iddiasının usulüne uygun delillerle kanıtlanıp kanıtlanamadığı hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; kambiyo senedine dayalı icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, yasal dayanağını İİK’nun 72. maddesi oluşturmaktadır.
Davacı vekili; vesayet altına alınan ve davacıların murisi olan …’in elinden kandırılarak iradesi dışında alınan açığa imzası ile gerçek dışı olarak 150.000,00-TL bedelli bir bono şeklinde doldurulup, hukuken geçersiz ve sahtecilik ürünü olan bu bononun tahsili için Ankara 28. İcra Müdürlüğü’nün 2014/686 E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak tamamen karşılıksız ve murisin hukuki ehliyetsizliğinden yararlanılarak kandırılıp hile ile elinden alınan imzası ile senedin düzenlendiğini, murisin psikolojik rahatsızlığı ve alkol bağımlılığı nedeniyle herhangi bir iş yapmaya, kandırılmaya, başkaları tarafından istismar edilmeye müsait sürekli içen, sarhoş olup düşen, kolunu bacağını kıran bir kişi olduğunu, murisin uzunca bir süredir, … adında bir kişinin “…..dükkânına takılmakta, dükkânın alt katına inip orada içki içmekte olduğunu, bu mekânda kendisine – neyi imzaladığını bilmeksizin – bir şekilde imzalatılan bir bono kâğıdının üzeri tamamen gerçek dışı olarak doldurularak … adına takibe konulduğunun anlaşıldığını belirterek, söz konusu senet nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin ve bononun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık kambiyo senedinin iradeyi sakatlayan sebeplerle düzenlendiği ve bedelsizlik iddiasına dayanmaktadır.
Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Davacı menfi tespit davasını birbiriyle çelişmemek üzere birden fazla nedene dayandırabilir. Eş söyleyişle davacı; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) terditli dava olarak yerini alıp Kanun’un 111. maddesinde düzenlenen biçimde de terditli dava açılabilir. Terditli davalarda aynı dava içerisinde, aynı davalıya karşı birden fazla talep arasında bir aslilik-ferilik ilişkisi kurmak suretiyle aynı dava dilekçesinde ileri sürülmektedir. Kademeli olarak ileri sürülen taleplerde (davada) hâkim öncelikle asli talebi inceleyecek ve asli talep bakımından bir karar verecektir. Ferî talep asıl talebe bağlı olarak ileri sürüldüğünden asıl talebin esastan reddine karar verilmedikçe ferî talep hüküm altına alınamayacaktır.
Eldeki dava da kademeli olarak iradeyi sakatlayan ”fiil ehliyetinin bulunmaması ve aldatma ” ve ”bedelsizlik” hukuksal nedenine dayalı olarak açılmıştır. Bu durumda mahkemece fiil ehliyetinin bulunmadığı iddiasının yanı sıra öncelikte ”hile – aldatma” iddiasının incelenmesi dava konusu senetteki lehtar sıfatıyla atılı bulunan imzanın davacı borçlunun iradesi sakatlanarak elinden alınıp alınmadığının anlaşılması hâlinde bu kez bedelsizlik iddiasının incelenmesi gerekmektedir.
Açıklanan bu genel ilkeler bakımından mahkemece davacının iki farklı hukuksal nedene dayandığı gözetilmeden hile, aldatma ve bedelsizlik iddiası üzerinde durulmadan hüküm oluşturulmuştur.
İlk uyuşmazlık; senedin davacının ehliyetsizliğinden yaralanmak sonucu davacının elinden alındığı iddiası olup takibe ve davaya konu senedin iradeyi sakatlayan sebeplerle düzenlenip düzenlenmediği, burada varılacak sonuca göre senedin geçersizliğinin tayini hususuna ilişkindir.
Kademeli olarak ileri sürülen ikinci ihtilaflı olan husus; dava ve takibe konu senedin geçersiz ve bedelsiz olup olmadığı, dolayısıyla davacının bu bono nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı ve davacı hakkında yapılan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bedelsizlik iddiası olduğundan ispat yükü üzerinde durulmalıdır. Önemle vurgulanmalıdır ki; menfi tespit davasında deliller normal bir hukuk davasındaki gibidir:
Menfî tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer; fakat, davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır:
Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü, hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (HMK m. 190; MK m.6).
Fakat, alacaklının dayandığı senedin bedelsiz olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. – Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru, s:143).
Davaya konu bono malen kaydını içermekte olup; bu kayıt karşısında bedelsizlik bakımından açılan menfi tespit davasında da ispat yükü davacı borçludadır. Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 687. maddesi anlamında bir kişisel def’idir. Bedelsizlik bir kişisel def’i olduğundan lehtar tarafından hamile karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin çekleri bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’ini ileri sürebilir.
Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’ini dermeyan etme hakkını vermektedir.
Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir deyişle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar (İnan, s. 45). Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır . Bu kapsamda kambiyo senedinin gerçek bir borç alacak ilişkisine dayanmadığı iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır.
Davacı ehliyetsizlik hukuksal nedeni yanı sıra bedelsizlik iddiasına da dayanmıştır. Bu itibarla eldeki davanın aynı zamanda bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olduğu dosya kapsamı ile sabittir.
Eldeki dava da kademeli olarak davacı iradesi sakatlanarak ehliyetsizliğinden yararlanarak ve hile- aldatma şeklinde iradesi sakatlanarak senedin düzenlendiği ve bedelsizlik hukuksal nedenine dayalı olarak açılmıştır. Bu durumda mahkemece öncelikle fiil ehliyetsizliği iddiasının incelenmesinden sonra bu kez aldatma ve bedelsizlik iddiasının incelenmesi gerekmektedir.
Mahkemece, davacının iradesini sakatlayan hal ve bedelsizlik iddiaları üzerinde durularak, lehtarın iyiniyetli hamil olmadığı yönündeki iddiası üzerinde de durulmamıştır.
Bu durumda; mahkemece davacının iradeyi sakatlayan aldatma ve bedelsizlik lehtarın kötüniyetli hamil olduğu iddiaları yönünden araştırma ve inceleme yapılarak toplanan tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan eksik tahkikatla hüküm kurulamaz.
Şu halde mahkemece HMK’nun 222/1 maddesi gereğince tarafların tüm delilerinin toplanmasına karar verilerek ispat yükünün davacının bedelsizlik ve lehtar davalının kötüniyetli hamil olduğu iddiaları üzerinde durulup yargılamanın görülüp sonuçlandırılması gerekirken, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Zira HMK’nun 31. maddesi gereğince hakimin davayı aydınlatma görevi vardır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece taraflar arasındaki borç alacak durumunun belirlenmesi ve senedin bedelsizliği iddiasına dayalı davacının tüm delillerinin toplanması için ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, bu aşamada davacının istinaf isteminin incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan nedenlerle davacıların iddiaları üzerinde durularak delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2015/ 4 Esas, 2018/1016 Karar ve 25/12/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatıranlara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 20/06/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”