Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/970 E. 2022/1863 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/970 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/1863

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/04/2019
ESAS-KARAR NO : 2017/74 E 2019/243 K

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 27/12/2022
YAZILDIĞI TARİH : 27/01/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili ; müvekkilleri aleyhine davalının çeke istinaden kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlattığını, davalı şirketin bu çekte son hamil- alacaklı, diğer davalı …’nun ise ciranta olduğunu, takibe konu çekle ilgili Ankara Batı Ticaret Mahkemesinin 2016/369 Esas sayılı dosyası ile açmış oldukları menfi tespit davasında, müvekkillerinin anılan davanın davalıları olan ilk hamil … ve …’ ne borcu olmadığının tespitine karar verildiğini, müvekkilleri ile … (…) arasında 10/11/2015 tarihinde “inşaat yapım işleri sözleşmesi” imzalandığını ve bu sözleşmeye istinaden takibe konu çek de dahil olmak üzere toplam 690.000,00 TL bedelinde 8 adet çek verildiğini, yapılan sözleşmede işin teslim süresi 30/04/2016 tarihi olmasına rağmen sözleşme konusu işin teslim edilmediğini, çeklerin bedelsiz kaldığını, müvekkillerinin dava dışı ilk hamil olan … ile görüştüklerinde; “dava konusu olan 40.000,00 TL bedelli bu çeki kırdırarak paraya çevirmek istediğini, üçüncü bir şahısla görüştüğünü, şahsın bu çeki aldığını, para vereceğini söylediğini ancak vermediğini, çeki iade de etmediğini, çekin çek ve senet kıran, komisyonculuk ve tefecilik yapan bir takım kişilerin eline geçtiğini” söylediğini, dava konusu çekin dava dışı hamilin elinden rızası dışında çıktığını, çeki ele geçiren kişilerden de davalı …’nun aldığını, … ile … arasında hiçbir alacak verecek ilişkisi bulunmadığını, …’nun çeki ele geçirdikten sonra çeki ibraz ettiğini, çekin karşılıksız olduğunun tespit edildiğini, buna rağmen çekin diğer davalı şirkete ciro edilerek verildiğini, daha sonra çeki bankaya tekrar ibraz ettiğini ve karşılıksız kaşesi vurdurarak işlem yaptığını, davalı şirketin karşılıksız olduğunu gördüğü bir çeki almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, arasında da hukuken kabul edilebilir hiçbir alacak borç ilişkisi bulunmadığını, davalıların çeki iktisap ederken bile bile müvekkillerinin zararına hareket ettiklerini, çekin kötü niyetle iktisabının haksız fiil niteliğinde olduğunu, bu nedenle tanık dahil her türlü delille ispatlanabileceğini, her iki davalının da çekin bedelsiz olduğunu bildiklerini, belirterek müvekkillerinin dava konusu 27/05/2016 tarih ve 40.000,00 TL bedelli çek nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespitine, % 20 tazminata ve takibin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı şirket vekili; Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/369 esas sayılı dosyasıyla görülen menfi tespit davasının taraflarının keşideci ile lehtar olduğunun görüldüğünü, davacı çek keşidecisinin, son hamile karşı dava açma hakkının olmadığını, bildirerek davacıların haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle % 20 oranından aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … adına usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen, yargılamaya katılmadığı gibi cevap dilekçesi de sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; gönderilen icra dosyası sureti içerisinde dava konusu çekin sadece ön yüzünün suretinin bulunması nedeniyle ciro silsilesi tam olarak görülmemekle birlikte, taraflarca dosyaya sunulan bilgilerden, çekin …’dan ciro yoluyla …’na ardından yine ciro yoluyla davalı …. Şti.’ne geçtiği, dava dışı ilk hamil ile davacılar arasındaki menfi tespit davasında hamilin bedelsizlik iddiasını ve davayı kabul etmesi, keşideci ve lehtar ile 1. ciranta arasındaki şahsi def’ilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin çeki iktisabında kötüniyetli olduğunun ispatlanması gerektiği, eldeki davada, davalı son hamilin, dava konusu çeki ciro yoluyla iktisap etmiş ve çekin meşru hamili olduğu, davacılar (keşideci ve lehtar) ile 1. ciranta arasındaki şahsi def’ilerin (bedelsizlik iddiası) hamile karşı ileri sürülebilmesi, davalı hamilin çeki iktisabında kötü niyetli olduğunun davacılar tarafından ispatlanması şartına bağlı olduğu, davalının dava konusu çekin edinme nedenini ispatlamak gibi bir yükümlülüğü bulunmadığı, davacıların, davalı şirketin dava konusu çeki kötü niyetle iktisap ettiğini yeterli ve inandırıcı delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle davanını reddine karar verilmiş hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili; ilk ciranta ile temel ilişki kapsamında verilen çekin bedelsiz kaldığı da dışı hamil ile müvekkilleri arasında görülen dava sonucunda sabit olduğunu, davalıların iyiniyetli ciro yoluyla hamil olmadıklarının çekin kötüniyetle iktisabının haksız fiil olduğunu tanık delili ile ispatının mümkün olmasına rağmen tanık dinletme taleplerinin reddi ile eksik araştırma ve inceleme neticesinde karar verildiğini, belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; davaya ve takibe konu çekin, geçersiz ve bedelsiz olup olmadığı, dolayısıyla davacının çek nedeniyle davalı ciro yoluyla hamillere borçlu olup olmadığı ve davacı hakkında yapılan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; kambiyo senedine dayalı icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, yasal dayanağını İİK’nun 72. maddesi oluşturmaktadır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacılar, Kahramankazan İcra Dairesinin 2016/589 esas sayılı dosyasıyla takibe konu edilen muhatabı … Şubesi, keşidecisi …, lehtarı … olan, … nolu, 27/05/2017 keşide tarihli ve 40.000,00 TL bedelli çekten dolayı davalılara borçlu olmadıklarının tespitini talep etmektedir. Davacıların söz konusu çekin keşidecisi ve lehtarı oldukları görülmektedir. Davalı şirket, ciro yoluyla edindiği dava konusu çekin yetkili hamili, davalı … ise cirantadır.
Davacı, takibe konu çekin bedelsizliği nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istediğine göre konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
Davacının hamil olan davalılara karşı çekin bedelsiz kaldığını ispat etmesi ve bunu başardıktan sonra hamilin kötü niyetini ispat etmesi gerekir.
6100 sayılı HMK’nun 201.maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın senetle ispatı gerekmektedir. Somut olayda davacı, senedin bedelinin ödendiğini ve bedelsizliği iddiasıyla davalının hamil olduğu gözetilerek yöntemine uygun davacının bedelsiz olan senedin davalıya ciro edildiği, davalının da kötüniyetli olduğu, senedin iadesinin gerektiğini, iddia ettiğine göre ispat külfeti davacı da olup bu yöndeki iddialarını yazılı delille kanıtlamak zorundadır.
Kambiyo senetlerinde mücerretlik (soyutluk) ilkesi geçerli olup, bu ilke bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi asıl bir borç ilişkisinin illi bir ilişkinin varlığını bertaraf eden nitelikte değildir. Diğer yandan kambiyo senetlerinden kaynaklanan alacakların mücerretliği bunların asıl borç ilişkisinden tamamen ve her yönden kopmuş olduğu şeklinde anlaşılmamalıdır (Prof. Dr. Fırat Öztan Kıymetli Evrak Hukuku 2.Baskı Sayfa 376-377).
Nitekim mücerretlik ilkesi senedin el değiştirmesi tedavülü halinde söz konusu olacaktır. Senedi elinde bulunduran ve bu senede dayanarak talepte bulunan hamil aynı zamanda kambiyo senedinin doğumuna neden olan alt ilişkinin tarafı ise bu alt ilişkiden doğan defiler ona karşı ileri sürülebilir (Mahmut Coşkun Kıymetli Evrak Hukuku 3.Baskı Sayfa 69).
İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar keşideci ve lehtar olup , kambiyo hukukuna ilişkin bu genel ilkeler 6102 sayılı TTK 687.maddesinde; “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” şeklinde ifade edilmiştir.
Buna göre kural olarak mücerretlik ilkesi gereğince keşideci ile hamil arasında temel ilişki bulunmayan durumlarda kişisel defiler hamile karşı ileri sürülemez.
Senedin bedelsiz olduğu, bedelinin ödendiği hususu kişisel defilerden olup, kural olarak senet hamiline karşı tanzim eden tarafından ileri sürülemeyecektir. Ancak maddede belirtildiği üzere hamil, senedi iktisap ederken senedin bedelsiz olduğunu biliyor veya bilmesi gerekiyor ve buna rağmen borçlunun zararına hareket etmiş ise senedin mücerretliği ve iyiniyetli hamil olduğu ilkesine dayanamayacaktır.
Somut olayda, davacı yanın delil olarak dayandığı dava dışı ilk hamil aleyhine açılan davada dava dışı ilk hamilin çekin bedelsiz olduğunu kabul ettiği açılan menfi tespit davası sonucu temel ilişki kapsamında çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti yönünden kesin delil olduğu iddiasıyla eldeki davayı açmıştır. Davacı tarafça bedelsiz kaldığı iddia edilen çekin ilk hamil tarafından davalılara ciro edildiği anlaşılmaktadır.
Davalılar ciro yolu ile hamil olup bedelsizlik iddiasının davalıya karşı ileri sürülebilmesi için, ancak davalının bedelsizliği bilerek borçlunun zararına hareket ettiğinin davacı tarafça her türlü delil veya yemin delili ile kanıtlanması ile olanaklı bulunup, davacılar tanık dayanmıştır.
Menfi tespit davası içerisindeki bazı vakıaları senet hamilinin kötü niyetinin değerlendirilmesinde etkili olabilir. Bu durumda mahkemece davacının çek hamiline husumet yönelttiği aleyhine açtığı bedelsizlik iddiasının ispat edildiği anlaşılmaktadır. Davacının ilk hamile karşı borçlu olmadığının ispat edildiği davalıların ciro yoluyla hamil sıfatıyla kötü niyetli olup olmadığı her türlü delille ispatlanabileceğinden davacılar tarafından da delil listesinde açıkça tanık bildirmesi nedeniyle davacının tanıkları da dinlenmesi gerekir. Ancak mahkemece davacılar tarafından delil dilekçesinde gösterilen kötü niyete ilişkin deliller toplanmamıştır.
Kötü niyet iddiası davacılar tarafından ispatlandığı takdirde davalılar hakkındaki davanın da TTK’nun 687. maddesi gereğince kabulü gerekir.
Tüm deliller toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda; mahkemece davacıların, davalıların kötüniyetli hamil olduğu iddiası yönünden araştırma ve inceleme yapılarak toplanan tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan eksik tahkikatla hüküm kurulamaz.
Şu halde mahkemece HMK’nun 222/1 maddesi gereğince tarafların tüm delilerinin toplanmasına karar verilerek ispat yükünün davacının, hamilin, kötüniyetli hamil olduğu iddiaları üzerinde durulup yargılamanın görülüp sonuçlandırılması gerekirken, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Zira HMK’nun 31. maddesi gereğince hakimin davayı aydınlatma görevi vardır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece; davacıların tüm delillerinin toplanması için ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, karar verilmiştir.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan nedenlerle davacıların iddiaları üzerinde durularak delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi, 2017/74 Esas, 2019/243 Karar ve 09/04/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacılara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 27/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”