Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/796 E. 2022/1011 K. 06.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/796 (ESASTAN RET )
KARAR NO : 2022/1011

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2021
ESAS-KARAR NO : 2015/749 E 2021/857 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 06/07/2022
YAZILDIĞI TARİH : 27/07/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin aval veren sıfatıyla imzaladığı senedin dava dışı senet lehtarının davalıdan 4.000,00 TL ödünç para alması, karşılığında isim ve imza dışındaki kısımları boş bırakılarak davalıya teslim edildiğini, davalı tarafından eksik unsurlar sonradan doldurularak icra takibine konu edildiğini, lehtarında kötü niyetli olarak senede konu borcu kabul ettiğini belirterek müvekkilinin anlaşmaya aykırı doldurulan takibe konu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitiyle, takibin iptaline, davalının %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, takibin usulüne uygun kesinleştiğini, takip konusu bononun kesin borç ikrarını ihtiva eden belgelerden olduğunu, davacının iddialarının asılsız, mesnetsiz ve ispattan yoksun olduğunu bildirerek davanın reddine, karar verilmesi istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; maddi olgu tespitine dair ceza mahkemesinde verilen kararların hukuk mahkemesinin bağlayacağı, ceza mahkemesindeki bir maddi olayın varlığı yada yokluğu konusunda kesinleşmiş kabulüne rağmen aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılmasının olanaklı bulunmadığı, ve ceza davasında tespit edilen maddi olgular çerçevesinde bir sonuca varılması gerektiği Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2016/19505 E 2016/480 Karar 06/04/2016 tarihli kararında da belirtildiği açığa senet düzenlenmesi mümkün olup, senedin tedavüle çıkarılırken anlaşmaya aykırı doldurulduğunu iddia eden davacının, bu yöndeki iddiasını yazılı delille ispatlaması gerektiği, ancak ceza mahkemesinde verilip kesinleşen mahkumiyet kararının, haksız fiilin (yani vakıanın, olayın) tespitine ilişkin bölümünün, hukuk mahkemesinde kesin delil teşkil etmesi karşısında (TBK74, HMK 303-204 ) Hukuk mahkemesince senedin tarafların anlaşmasına aykırı olarak doldurulup takibe konulduğunu kabul etmesi gerekeceği, taraflarca bildirilen ve dosyada toplanan deliller, kesinleşmiş Ağır Ceza Mahkemesi kararı ile icra dosyasına dayanak bononun, davalılar tarafından davacıya boş olarak imzalatılan senedin sonradan aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurularak icra takibine konulduğu, davacı tarafından imzalanan bononun, gerçekte davalı eniştesi …’ın, davalı …’dan aldığı 4.000,00-TL miktarlı borca kefil olarak imzaladığı ancak daha sonra senedin miktar hanesine 180.000,00-TL yazarak takibe konu edildiği, bonodaki aval veren sıfatıyla atılı bulunan imzanın davacının eli ürünü olduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, ancak açıklanan şekilde açığa imza atılarak verilen bononun taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak tanzim edildiği, gerçekte davacının borcunun 4.000,00-TL olduğu, senedin 176.000,00-TL’lık kısmı yönünden davacının borçlu olmadığı, anlaşılmış ve icra dosyasına dayanak bonodan dolayı davacının kısmen borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerektiği, davacının istirdat talebi yönünden yapılan değerlendirmede ise; davacı dava dilekçesinde de davaya konu bonoyu davalı alacaklı …’dan eniştesi olan davalı …’ın aldığı 4.000,00-TL borç için imzaladığını beyan etmektedir. icra dosyasında tedbir talebinden önce davalıya yapılan ödmenin istirdadına, %20 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline takibin iptali talebinin reddine karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili; öncelikle ilk derece mahkemesinden, müvekkili aleyhine yargılaması yapılarak karara çıkan ve iddia makamı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca ve tarafımızca istinaf başvurusu yapılan Ankara 6.Ağır Ceza Mahkemesi 11.03.2020 tarih ve 2018/196 E. Ve 2020/154 K. Sayılı ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin 31.05.2021 tarih, 2020/771 E. – 2021/1063 K. Saylı ilamları aleyhine müvekkil lehine Anayasa Mahkemesine hak ihlali iddiasıyla 27.07.2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunulduğunu, müvekkil yönünden, iddia makamının beraat yönündeki mütaalası ve beraat yönündeki gerekçeli savunmalara rağmen Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesince aleyhe verilen karara karşı gerek iddia makamı gerekse de savunma makamı olarak yapılan haklı istinaf başvurularının Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesince haksız ve gerekçesiz olarak esastan reddine yönelik kararına yönelik yapmış olduğumuz bireysel başvuru neticesinin bekletici mesele yapılması gerekirken aksine karar verilmesinin yerinde olmadığını, davacı aval verenin senet lehtarı tarafından müvekkilinin dolandırıldığını, davacı yanın tek adet boş senet verildiği iddiası tamamen mahkemeyi yanıltmaya ve borçtan kurtulmaya yönelik olduğunu, zira davacı ve eniştesi lehtarın, borç olarak aldıkları meblağın büyüklüğü ve vade tarihinin yakınlığı nedeniyle tedirgin olan müvekkili ikna etmek için borçlu ve kefil sıfatları değişmiş bir adet boş senet daha verdiklerini, lehtarın borcu kabul ettiğini aynı borç için iki senet verildiğini takibe konu senette davalının avalist olduğu takibe konu edilmeyen teminat senedinde ise davacının keşideci olduğunu , müvekkili aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesinin hatalı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun bekletici mesele yapılmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık açığa imzalı senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu ve borçsuzluğun tespiti davasının usulüne uygun delillerle kanıtlanıp kanıtlanamadığı burada varılacak sonuca göre kesinleşen ceza davasının hukuk davasına etkisi ve ceza davası yönünden Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun sonucunun bekletici mesele yapılıp yapılamayacağı hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; takibe ve davaya konu senedin açığa imzalandığı ve daha sonara anlaşmaya aykırı doldurulduğu kısmen bedelsiz olan senet nedeniyle borçsuzluğun tespiti istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Somut olayda uyuşmazlığa konu senet nedeniyle davalı hakkında bedelsiz senedi kullanma suçu nedeniyle açılan ceza davası sonucunda mahkumiyet kararı verildiğinden öncelikle ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, başka deyişle ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 74. maddesi) düzenlenmiş olup; hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
6098 sayılı TBK’nın “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında İlişki” başlıklı 74. maddesinde; “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da hukuk hâkimini bağlamaz”. Hükmü yer almaktadır .
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını belirleyen ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.01.975 tarihli ve 1971/T-406 E, 1975/1 K.; 23.01.1985 tarihli ve 1983/10-372 E, 1985/21 K.; 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E, 2011/231 K.; 06.06.2018 tarihli ve 2017/15-248 E, 2018/1175 K. sayılı kararları).
Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hâkimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hâkimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O hâlde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hâkimini bağlamasına, 818 sayılı BK’nın 53. maddesi bir engel oluşturmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.1981 tarihli ve 1979/1-131 E, 1981/587 K sayılı kararı).
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir.
Tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Ankara 6.AĞIR Ceza Mahkemesinin 2018/196 E., 2020/154 K. sayılı dosyasında, davacının katılan olduğu ve davalı İle senet lehtarının sanık olarak yer aldığı “resmi belgede sahtecilik” suçu ile “Kamu kurum ve kuruluşlarından olan icra müdürlüğünü aracı kılarak nitelikli dolandırıcılık” suçlarından mahkumiyet hükmü kurulmuş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 11. Ceza Dairesinin 31/05/2021 tarih ve 2020/771E., 2021/1063 K. sayılı kararı ile, kesin olarak esastan ret kararı verildiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla, ceza yargılaması sonunda tesis edilecek hüküm ile davalının bedelsiz senedi kullandığı iddiasına yönelik bir maddi vakıa tespiti nedeniyle bu maddi olgu hukuk hâkimini bağlayacağından, kesinleşen ceza mahkemesi kararı doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesinde bir usulsüzlük görülmemiştir.
Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına ve özellikle dava konusu senedin eksik unsurlarının sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının ceza yargılaması sonucunda verilen kararla sübut bulduğunun anlaşılmış olmasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 12.022,56TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 3006,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.016,56 TL harcın istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere, 06/07/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”