Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/53 E. 2022/352 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/12/2019
ESAS-KARAR NO ….
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 15/03/2022
YAZILDIĞI TARİH : 15/04/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; asıl davada: müvekkili aleyhine icra takibine konu edilen çeklerde davalının alacaklı sıfatının bulunmadığını, lehtar tarafından ara cirantaya usulüne uygun yapılmış bir cironun bulunmadığını ciro silsilesinde kopukluk bulunduğunu, çek vasfına sahip olmayan belgelere dayalı olarak takip yapılamayacağını, haksız ve hukuka aykırı şekilde çeklerin icra takibine konu edildiğini, belirterek müvekkilinin davalılara karşı borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, % 20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada: Müvekkili aleyhine icra takibine konu edilen çekte lehtar cirosunda tahrif edilerek tam cironun beyaz ciroya dönüştürülmeye çalışıldığını, sahte ciro ile çekin icra takibine konu edilemeyeceğini, ilk cironun lehtara ait olmaması nedeniyle takip alacaklısının sıfatının bulunmadığını, belirterek müvekkilinin davalılara karşı borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, % 20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalılardan……vekili; asıl ve birleşen davada: Müvekkilinin iyi niyetli ciro yoluyla hamil olduğunu, ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığını, keşidecinin imzasını inkar etmediğini, bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir
Davalı …‘a tebligata rağmen yargılamaya katılmadığı gibi cevap da vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; TTK’nun 818-1-c maddesinin göndermesi ile çekler hakkında da uygulanan aynı kanunun 677 inci maddesinde, “Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan eklilenmez.” Hükmünün düzenlendiği, anılan hükme göre, senetteki geçersiz imza sadece kendisi yönünden hükümsüzlük sonucunu doğuracağı, senetteki her imzanın diğerlerinden bağımsız olarak sadece imza sahibini bağlayacağını, imzaların bağımsızlığı ilkesi, poliçeye atılı geçerli bir imzanın keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi sahibini bağlayacağı, geçersiz imzaların sahiplerinin sorumlu tutulmasına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığı, geçerli imzaların sahiplerinin, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamayacağı, geçersiz bir imzanın sahibini bağlamaz ise de, ciro silsilesini de koparmayacağı, davacı keşidecinin, lehtar…. Şirketi tarafından … Şirketi’ne tam ciro yapıldıktan sonraki cironun …’a ait olduğundan, ancak çekin ciro yolu ile …’a geçebilmesi için … cirosunun bulunması gerektiğinden bahisle ciro zincirinin kopuk olduğu iddiasıyla takibin iptalini talep etmiş ise de, davacı keşidecinin kendi imzasına itiraz etmediği, ibrazdan önceki ciro silsilesi incelendiğinde davalının ibrazdan önceki ciro silsilesi içerisinde yer aldığı, buna göre, imzasına itiraz etmeyen davacı keşideci borçlu bakımından ciro silsilesindeki kopukluğun onu etkilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı asıl ve birleşen dava yönünden davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı: takip alacaklısının ciro silsilesindeki kopukluk nedeniyle alacaklı sıfatının bulunmadığını, ilk cironun lehtara ait olmadığının keşidecei olan müvekkilinin lehtara karşı sorumluluğu bulunduğunu ayrıca birleşen davadaki sahtecilik tahrifat iddialarının incelenmediğini belirterek ilk derece mahkemesinin kaldırılarak asıl ve birleşen davanın kabulüne müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, takiplerin iptaline ve her bir dosya için ayrı ayrı kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMALIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; asıl davada davaya ve takibe konu çeklerdeki ciro silsilesindeki kopukluk bulunması nedeniyle; birleşen davada ise çekteki lehtar imzasındaki tahrifat nedeniyle ciro yolu ile hamil davalıların yetkili hamil olup olmadığı buradan varılacak sonuca göre keşideci davacının ciro yoluyla hamillere karşı sorumluluktan kurtulup kurtulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Asıl dava, takibe konu çeklerdeki ciro silsilesindeki kopukluk, birleşen dava ise takibe konu edilen çekin ciro silsilesindeki kopukluk yanısıra tahrifat iddiasına dayalı menfi tespit davasına ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Asıl davada davacı takibe konu çeklerde lehtar tarafından usulüne uygun ara cirantaya yapılmış bir cironun bulunmadığı ciro silsilesindeki kopukluk, birleşen davada ise ciro silsilesindeki kopukluk yanı sıra takibe konu çekteki lehtara ait cironun tahrif edildiği iddiasına dayalı davacı keşideci tarafından açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Takibe ve eldeki asıl ve birleşen davaya konu yapılan çeklerin keşidecisi davacı ….; lehtarı dava dışı,… senedin sırasıyla ilk cirantası lehtar, ondan sonraki cirantaları sırasıyla davalı …, çekin hamili davalı ….
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 TTK’ nın 778, eTTK. 690, 730).
6102 sayılı TTK’nın 818. maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. maddesi uyarınca ”bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez” İmzaların bağımsızlığı (istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz.
İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, 6102 sayılı TTK’nun 677. maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Çekin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Reha Poroy/ Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, s. 141-142; Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Bası, Ankara 1997, s. 414 vd; Hüseyin Ülgen / Mehmet Helvacı / Abuzer Kendigelen/ Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, s. 126 vd; Naci Kınacıoğlu; Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, s. 122 vd; Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu, Kıymetli Evrak ve Taşıma, Ankara 1988, s. 174 vd- s.286; Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, s.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, c.II , 3. Baskı, Ankara 1990 s.1611 vd.).
6102 sayılı TTK’nun 686/1.maddesi; “Bir poliçeyi elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde, yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse son ciroyu imzalayan kişi, poliçeyi beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır” hükmünü içermektedir.
Sahte imza bir başkasının imzasının taklit edilmesi hali olup, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı yasanın TTK’nın 677. maddesi hükmü gereğince; Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse ,diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez (Hulusi Gürbüz; Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin iptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1984, s.295; Doğanay s.1646-1647; Murat Alışkan; Kambiyo Senetlerinde Temlik Cirosu, İstanbul 1998, s. 255 vd; Tarık Başbuğoğlu; Uygulamalı Türk Ticaret Kanunu, 1.cilt Ankara 1988, sh. 807; Erol Ertekin/İzzet Karataş; Uygulamada Ticari Senetler: Ankara 1998, s. 363).
Yine 6102 sayılı TTK’nun Kanunun 710/3. maddesi uyarınca; “Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça poliçeyi vadesinde ödeyen kişi borcundan kurtulur. Ödeyen kişi, cirolar arasında düzenli bir teselsülün bulunup bulunmadığını incelemekle yükümlü ise de, cirantaların imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda değildir”.
Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; dava konusu çeklerde, davacı keşideci durumunda olup, davalılar ciro yoluyla hamil olmuştur. Görünüşe göre ilk ciro, çekin lehtarı durumundaki Astay Yapı Enerji Tic. A.ş. imzası ile yapılmıştır. Davacı keşideci, kendi imzasını inkar etmemektedir. Çeklerin metnine göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmamaktadır.
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; dava dışı lehtarın imzası geçersiz olsa bile yukarıda açıklanan imzaların istiklali ilkesi karşısında bu durum davacı keşideciyi sorumluluktan kurtarmaz.
İmzanın sahteliğinin herkese karşı ileri sürülebileceği, imzanın sahte olmasının ciro silsilesini bozduğu, davalının ancak kendisinden önceki cirantalara başvurabileceği davacı keşidecinin çeklerin bedelini lehtarın imzasının sahte olduğundan bahisle, ciro silsilesindeki kopukluk nedeniyle davacının borçlu olduğunun kabul edilemeyeceği yolundaki iddiasıyla açılan menfi tespit davası, kambiyo hukuku ilkelerine uygun düşmemektedir.
Her ne kadar davacı keşideci, lehtarın imzasının sahte olduğu ve asıl ve birleşen davalardaki çeklerin dava dışı lehtar tarafından çeklerin elinden rızası hilafına elinden çıktığı iddiasına dayalı dava açarak ödemeden men kararı aldığını çeklerin takibe konu edilemeyeceğini iddia etmiş, ise de keşideci ile lehtardan sonraki ciroların usulsüzlüğü veya sahteliğinden bahisle lehtar ile arasındaki şahsi def’ilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin senedi iktisabında kötü niyetli olduğunun kanıtlanması gerekir.
Somut olayda, hamil davalıların çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği, başka bir anlatımla kötü niyetli hamil olduğu kanıtlanamamıştır. O halde davacı keşideci, çeklerin lehtarın cirosundan sonraki hamilin yetkili ciro yoluyla hamil olmadığı ve ciro silsilesinde kopukluk olduğu birleşen davada olduğu gibi lehtar cirosundaki tahrifat iddiasıyla ciro silsilesindeki kopukluk yaratılmak suretiyle tedavüle sürülmesi nedeniyle davalı ara ciranta ve son hamil davalı şirketin iyiniyetli yetkili hamil olamayacağını ileri süremez.
Bu durumda takibe ve eldeki asıl ve birleşen davaya konu dosya kapsamından, taraflar arasındaki maddi ve hukuki olguların gerçekleşme biçimi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; çek lehtarının ilk cirosunun sahte oluşu, veya sonraki ciro yoluyla hamilin yetkili hamil olmaması keşidecinin çekler nedeniyle sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, davalı hamile karşı ileri sürülemeyeceği gibi çekte lehtar imzasının sahteliği ilk cirantanın yetkili hamil olmamasına ilişkin mutlak defi veya ve bedelsizliğe ilişkin şahsi def’iyi de davacı keşidecinin, çek hamili davalılara karşı ileri sürerek, borçtan kurtulamayacağının kabulü gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl davada Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70TL birleşen davada Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70TL harç olmak üzere toplam 161,40TL istinaf karar ve ilam harcının peşin alınan 203,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 41,60TL harcın istinaf eden davacıya İADESİNE,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere, 15/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi. Başkan…
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”