Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/291 E. 2022/407 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/391 (KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/428

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/05/2021
ESAS NO : 2021/129 E 2021/374 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 29/03/2022
YAZILDIĞI TARİH : 19/04/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, davalı şirketin dava dışı … Tıp Sağlık Hizmetleri Limited Şirketinden olan alacağını temlikname ile davacıya temlik ederek devrettiğini, dava dışı şirketin iflasına karar verildiğini, iflas dosyasına yaptıkları başvuru sonucunda temliknameye konu alacaklarını alamadıklarını ve ödenmeyen alacak yönünden davacı hakkında icra takibi başlattıklarını, davalının icra takibine itiraz ettiğini ve takibin durdurulmasına karar verildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, Samsun Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dava ve temliknameye konu dava dışı şirket ile olan ticaretin davacı şirket tarafından gerçekleştirildiğini, müvekkilinin dava dışı şirketin ödeme gücünden sorumlu olmadığını ileri sürerek davanın reddi isteminde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunmadığı, takibe konu temliknamede davalı tarafından dava dışı şirketten olan alacağının davacıya temlik edildiği, temliknamede davalı tarafından ödenmesi kararlaştırılan bir para alacağının bulunmadığı, sözleşme ilişkisinin bulunmaması nedeni ile icra takibinde talep edilen borcun bir miktar para alacağına ilişkin olduğunun kabul edilemeyeceği, TBK’nın 89. Maddesinin uygulama yeri bulunmadığı, davalının yerleşim yerinin Samsun İli Tekkeköy İlçesi olduğu, HMK’nın 6. maddesi gereğince yetkili yerin davalının yerleşim yeri olduğu gerekçesi ile dava şartı yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, taraflar arasında para ilişkisine istinaden temlik işlemi yapıldığını, temlik alacağının konusunun para olduğunu, para alacağına ilişkin olarak yapılan takiplerde borcun götürülecek borç olması nedeni ile alacaklı yanın yerleşim yerinin yetkili olduğunu, bu hususun dikkate alınmadığını, TBK’nın 89. maddesi gereğince alacaklının yerleşim yerinin de yetkili olduğunun gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken davanın dava şartı yokluğundan reddinin hatalı olduğunu belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, takibin yetkili icra dairesinde yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, temlik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Bilindiği üzere itirazın iptali davasının dinlenebilmesi için yetkili icra dairesinde takip yapılmış bulunması ön şarttır.
İİK’nın 50.maddesinin 1.fıkrasında icra dairesinin yetkisi düzenlenmiş olup buna göre 6100 sayılı HMK’nin yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile uygulanacaktır. Bunun yanında akdin yapıldığı yer icra dairesinin de yetkili olduğu düzenlenmiştir. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir.
Bilindiği üzere yetkiye ilişkin hükümleri 6100 sayılı HMK m. 5-19 “Yetki” başlıklı ikinci kısmında düzenlenmiş olup, çok genel bir açıklamayla bunlar; davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi, sözleşmenin ifa olunacağı yer mahkemesi, gayrimenkulün bulunduğu yer mahkemesi ve diğer yetki belirlemeleridir.
Davalının yerleşim yeri mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Öğretide ve uygulamada özel yetki kuralları olarak adlandırılan ve bazı dava çeşitleri için kabul edilen bu istisnai nitelikteki yetki kuralları, ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir.
Böylece, kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki kuralları, genel mahkemenin (…m.5) yetkisini kaldırmadığından, eş söyleyişle onunla birlikte uygulandığından, davacı davasını genel veya özel yetkili mahkemede açmak hususunda bir seçim hakkına sahiptir. Zira özel yetki genel yetkiyi ortadan kaldırmaz. Onun yanında varlığını sürdürür; dolayısıyla dava veya icra takibi, davacının/alacaklının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili icra dairesinde veya mahkemede açılabilir.
Bu noktada, somut uyuşmazlığın çözümü için alacaklının kendi ikamet yerinde dava açma yetkisinin bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri ile ilgili düzenlemeyi içeren ve kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki kuralı niteliğinde bulunan 6100 sayılı HMK’nın 10. maddesinde; “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” düzenlemesi bulunmaktadır.
Sözleşmenin ifa edileceği yerin taraflarca açık veya zımni olarak belirlenmediği durumlarda, şayet borç bir para borcu ise, sözleşmenin ifa edileceği yer 6098 Sayılı TBK.89 maddesine göre belirlenecektir.
6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun (TBK) 89.maddesinde; “Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1.Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2.Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3.Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir .” şeklinde düzenlemeyi içermektedir.
Bu durumda, TBK m.89 ve 6100 sayılı HMK’nın 10. maddesi uyarınca bir para borcunun alacaklısının, kendi yerleşim adresinde dava açmasında (veya İİK’nun 50.maddesi belirlemesiyle icra takibi başlatmasında) bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalının alacağını temlik ettiği davacı tarafından temliknameye dayalı olarak alacağın tahsili için icra takibi başlattığı, davalının bu takibe itiraz ettiği ve davacının itirazın iptali davası açtığı anlaşılmaktadır.
Davalı tarafın cevap dilekçesi incelendiğinde, davalının takibe konu alacağın temliki ilişkisini inkar etmediği, sadece sorumlu olmadığını belirttiği görülmektedir. Dolayısıyla taraflar arasında ticari ilişki olduğu hususu çekişmesizdir.
Bu anlamda somut olayda, taraflar arasında temlikname bulunduğu, davalının temlik eden, davacının ise temlik alan olduğu, davacı yan takipte dayanak olarak temliknameyi göstermiş ve TBK m. 191 hükmüne dayalı olarak davalının garanti yükümlülüğüne dayalı olarak alacak talebinde bulunmuş, davalı yan ise temliknamenin bir edim karşılığında düzenlenmediğinden sorumlu olamayacağını savunmasında ileri sürmüş, yani bu ilişkinin taraflarca inkarı da sözkonusu olmadığı dikkate alındığında mahkemece TBK m. 191 hükmü uyarınca davalının sorumluluğunun sözkonuusu olup olmadığı değerlendirilmesi gerektiğinden davanın konusunun para alacağı olduğu anlaşılmaktadır.
Dava bir miktar para alacağına ilişkin olduğuna göre davalı borçlu tarafından süresinde, icra dairesinin ve mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş ise de, akdi ilişki inkar edilmeyerek, davacı ile aralarında temlik akdinden kaynaklanan ilişki bulunduğu, bu ilişki kapsamında alacaklı olduğu, taraflar arasındaki akdi ilişkinin doğrulandığı kabul edilerek, bu halde taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığı çekişmesiz olup mahkemece TBK’nin 89/1. ve HMK’nın 10.maddeleri uyarınca davacı alacaklının şirket merkezinin dosya içerisindeki bilgilere göre Ankara olduğu, dolayısıyla Ankara İcra Dairelerinin de yetkili olduğu gözetilerek mahkemece işin esasına girilerek tarafların delillerinin toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, usulüne uygun yetkili icra dairesinde takip yapılmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmadığından, kararın kaldırılmasına, davanın esası ile ilgili delillerin toplanarak sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın yeniden görülmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle davacı vekili istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince kabulü ile mahkemenin kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE;
2-Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/129 Esas 2021/374 Karar sayılı 25/05/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-HMK.’nin 353/1-a-3.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK m. 359/4 uyarınca kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK m. 353 hükmü uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK m. 362/1-g maddesi uyarınca kesin olmak üzere 29/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”