Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/249 E. 2023/784 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/249 – 2023/784

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/249 (ESASTAN RET)
KARAR NO : 2023/784

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2021
ESAS-KARAR NO : 2021/96 E 2021/608 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 25/05/2023
YAZILDIĞI TARİH : 23/06/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; davacı alıcı ile davacı satıcı arasında 1 adet 2008 model … araç alım satımı gerçekleştiğini, araç satış bedeli 105.000 EURO’nun satıcıya ödendiğini, yapılan ödemelerin ödeme belgeleri ticari defter kayıtları bilirkişi ve gerekirse yemin delilleri ile ispatlanacağı, alıcı davacının aracı Ankara 13. Noterliğinin 18 Aralık 2012 tarihli 43636 yevmiye numaralı sözleşmeli ile ….Şti’ne satıp devrettiğini, aracın hali hazır kayıt maliki bulunan … .. Ltd.Şti’nin aracı satmak istediğinde noter paylaşım sistemi üzerinde araçla ilgili Ankara Kaçakçılık ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunun 22/02/2017 tarihli kısıtlama şerhi ile karşılaştığını, aracı satamadığını, bunun üzerine kayıt maliki … .. Ltd.Şti’nin müvekkiline müracaat ederek aracı iade ettiğini, araç bedelinin kendisine ödenmek zorunda kalındığını, satıcı şirket yetkilisi hakkında buna ilişkin eylem nedeniyle açılan ceza davasının halen devam ettiğini, ilk satıcı davalı tarafından davacıya satılan aracın ayıplı olduğunu, araç üzerinde halen kısıtlılık şerhi bulunduğunu, davalı satıcının ayıplı araç nedeniyle davacıya karşı sorumlu olduğunu belirterek satış konusu 2008 model … aracın satıcı davalıya iadesiyle, satış bedeli olan 105.000 EURO’nun iadesine, satış bedelinin 3095 sayılı kanunun 4-A maddesi uyarınca faiz uygulanmasına, 50.000,00 TL manevi zararın avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bu talebin kabul edilmemesi halinde semenin tenziline ve 50.000,00 TL manevi zararın avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; davacı ile davalı arasındaki satış sözleşmesinin devam ettiğini, sözleşmeni fesh edilmediğini bu aşamada araç bedeli talebinin mümkün olmadığını, davacı tarafından yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmadığını, davacının hali hazırda aracın kayden malikinin … … Ltd.Şti olduğunu ifade ettiğini, davacının dava ikame etme hakkı bulunmadığını, aktif husumet ehliyeti itirazları olduğunu, davalının hukuka uygun olarak elde ettiği ithalatçı belgesi ile davacıya ait araçta dahil olmak üzere pek çok araç ithal ettiğini, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı müfettişleri tarafından hazırlanan raporda davacıya ait aracın mahreç ülke ihraç faturası ile ithalat beyannamesine konu fatura arasında nispetsizlik olduğunun iddia edildiğini, meskür rapor baz alınarak başlatılan soruşturma ile davacıya ait aracın trafik kayıtları üzerinde ihtiyati tedbir konulduğunu, ithalatçı firma yetkilileri hakkında Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/108 esas sayılı dosyasında kovuşturma yapılmakta olduğunu, davacı yanın hali hazırda aracını kullanmakta olup el koymanın bulunmadığını, ayıbın mevcut olmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, davaya konu, … plakalı aracın ÖTV tutarı yatırılarak ihtiyati tedbir şerhinin kaldırıldığı ve 13.02.2020 tarihinde davacı şirket adına tescil edildiği, bu suretle davacı talebine esas olan hukuki ayıbın ortadan kalkmış olması nedeniyle davanın konusunun kalmadığı, maddi tazminat talebi yönünden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına davanın açıldığı tarihteki koşullar nazara alınarak haklılık durumuna göre maddi tazminat yönünden davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdirine, hukuki ayıp iddiasına dayalı olarak davanın açıldığı ve aracın davalının fiili hakimiyetinde bulunduğu hususları gözetilerek davacı tarafça kişilik haklarının hukuka aykırı haksız saldırıya uğradığı iddiasının kanıtlanamadığı davacının yerinde görülmeyen manevi tazminat talebinin de reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, mahkeme öncelikle davayı nitelendirmede yanılgıya düştüğünü, şöyle ki; dava dilekçesi incelenecek olursa talebin alacak ve tazminat niteliğinde olmadığını, bu davaya ilişkin olarak maddi tazminat talebi olmadığını, sözleşmeden dönülmesi hukuki nedenine dayalı olarak satış bedelinin iadesi olmadığı takdirde semenin tenzili şeklinde alacak talebi bulunduğunu, araçta hukuki ayıp nedeniyle tedbir konulduğunu, hukuki ayıbın yargılama sırasında ortadan kalkmasının bu tedbir şerhi (kısıtlama) Noter Paylaşım Sistemi (NPS) üzerine işlenmiş olup aracın el değiştirmesini engelleyici nitelikte olup aracı satın ve devralan üçüncü kişi aracı bir başkasına satmak isteyip bu şerh nedeniyle satamayınca 01.02.2019 tarihli teslim tutanağı ile müvekkiline iade ettiğini, bunun üzerine eldeki davayı açarak sözleşmeden dönme hakkının kullanıldığını, kısıtlama şerhi nedeniyle yaklaşık 4 sene süreyle araç üzerinde tasarrufta bulunulmasının engellendiğini, müvekkilinin sözleşmeden dönme hakkını kullanarak satış bedelinin iadesini talep ettiğini, dava, tarihi itibariyle satıma konu araç üzerinde davalının kusurundan kaynaklanan ihtiyati tedbir kararı bulunduğu, bu tedbirin uzun yıllar araç üzerinde kaldığı, müvekkilinin tedbir nedeniyle üçüncü kişiye sattığı aracı geri almak zorunda kaldığı, maddi ve manevi zarara uğradığı, bu nedenle eldeki davayı açarak sözleşmeden dönme hakkını kullandığının sabit olduğunu, aracı satın almaktan beklediği faydayı elde edememiş olduğunun da bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, tedbirin kalktığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, ayıba karşı tekeffül hükümleri kapsamında ayıplı aracın satış (fatura) değerinin iadesine veya semenin tenzilinin gerekip gerekmediği ile manevi tazminata karar verilip verilemeyeceği hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇ
Dava; davalı tarafından davacıya satılan aracın hukuki ayıplı olması nedeniyle ödenen bedelin iadesi veya terditli olarak semenin tenzili ile manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dosya kapsamından dava konusu edilen araçla ilgili olarak yürütülen soruşturma çerçevesinde Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 20.02.2017 tarih ve 2017/1266 D. İş sayılı Kararı ile “soruşturma süresince trafik siciline satılamaz, devredilemez şerhi verilmek suretiyle el konulmasına” karar verildiği, suça konu eylemi gerçekleştirenlerle ilgili olarak da Ankara C. Başsavcılığınca düzenlenen iddianame ile sanıkların TCK’nın 204/1, 208, 5607 sayılı Kanun’un 3/2, 4/2. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları ve dava konusu araç da dahil suç konusu olduğu iddia edilen araçların müsaderesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Usülsüz gümrük işlemine konu olduğu iddiasıyla tedbir konulan gizli ayıplı olması nedeni ile araç bedelinin iadesi veya indirim yapılması istemine ilişkin eldeki davada,
İlk Derece Mahkemesi, ÖTV’nin sorumluluğunun davalı ithal edenden, tahsil edildiği, ihtiyati tedbir şerhinin kaldırıldığı, hukuki ayıbın ortadan kalktığı, davanın konusunun kalmadığı gerekçesiyle konusu kalmayan davanın esası hakkında karar vermeye yer olmadığına, manevi tazminat isteminin de reddine karar vermiştir.
Dava konusu uyuşmazlık bakımından sözleşme tarihinde yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 182 ve devamı maddelerinin uygulanması gerekir.
BK’nın 182/1. maddesinde düzenlenen satım sözleşmesiyle; alıcı satış bedeli olarak bir miktar para vermeyi borçlanır; satıcı ise satıma konu malı alıcıya teslim ederek mülkiyeti ona geçirme borcu altına girer.
Taşınır bir malın satışına ilişkin sözleşmede satıcının taşınırı teslim etmek ve mülkiyeti alıcının üzerine geçirmek gibi asıl borcu yanında satılan malı saklama ve gerektiğinde taşıma masraflarını ödeme borcu gibi tali nitelikte borçları da bulunmaktadır. Satıcının borçlarından bir tanesi de BK’nın 189 ile 193. maddelerinde düzenlenen zapta karşı tekeffül borcudur. Mülga 818 sayılı BK’nın 189. maddesinde zapta karşı teminat:
“Bayi, satılan şeyin bir üçüncü şahıs tarafından bey’in akdi zamanında mevcut bir hak sebebi ile tamamen veya kısmen zaptedilmesinden müşteriye karşı mesul ve zamindır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Satıcının bu borcu ile ilgili olarak öğretide “zabta karşı tekeffül satılan malın bir üçüncü kişinin iddia ettiği üstün bir hak yüzünden alıcının elinden alınmasından veya iddia olunan bu hak sebebi ile alıcının mülkiyet hakkını gereği gibi kullanmamasından dolayı satıcının sorumlu olmasıdır” şeklinde tanımlanmaktadır (Tandoğan H., Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, C.1/1, 4. Bası, Ankara 1988 s.148). 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Mülkiyet hakkının içeriği” kenar başlıklı 683. maddesine göre ise; bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Bir zapt tehlikesinin bulunması hâlinde malikin, yani alıcının, bu yetkilerini kullanması engellenmiş, mülkiyet hakkı gereği gibi kullanılamamış olur. Bu nedenle satım hukukunda zapta karşı tekeffül sorumluluğunun varlığı zorunludur.
09.08.2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Göre Gümrük Vergilerinin Eksik Ödenmesi Nedeniyle Başlatılan Bir Soruşturma veya Kovuşturmaya Konu Kara Taşıtlarının Sahiplerine İadesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik ile; 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun geçici 11 inci maddesine istinaden, gümrük vergilerinin kısmen eksik ödenmesi nedeniyle Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca başlatılan bir soruşturmaya veya kovuşturmaya konu kara taşıtlarının, sahiplerine iadesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Bu Yönetmeliğin, gümrük vergilerinin kısmen eksik ödenmesi nedeniyle Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca başlatılan bir soruşturmaya veya kovuşturmaya konu müsadere kararı verilmemiş ve henüz tasfiyesi tamamlanmamış olan kara taşıtlarını kapsadığı belirtilmiştir. 5607 sayılı kanunun geçici 11. maddesinde (Ek:17/7/2019-7186/21 md.) ise;
“(1) Bu Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca gümrük vergilerinin kısmen eksik ödenmesi nedeniyle başlatılan bir soruşturma veya kovuşturma kapsamında bulunan ve müsadere kararı verilmemiş kara taşıtları ile ilgili olarak; a) Taşıtın tasfiyesinin tamamlanmamış olması, b) 31/12/2019 tarihine kadar ilgili gümrük idaresine başvurulması ve taşıtın ilk iktisabında ödenmesi gereken özel tüketim vergisinin %25’ine tekabül eden tutarın, başvuru sahibine tebliğ edildiği tarihten itibaren bir ay içinde ilgili tahsil dairesine ödenmesi, şartlarının birlikte gerçekleşmesi hâlinde, araç hakkında el koyma ve müsadere kararı verilmez, mevcut el koyma kararı kaldırılır ve el konulan aracın sahibine iade edilmesine karar verilir. İadesi talep edilen ulaşım araçlarının muhafazasına ilişkin masraflar araç sahibince ödenir.” denilmiştir.
Somut olayda, açılan dava ile araç kaydına tedbir konulmuş, zapt söz konusu olmamıştır.
04/04/2019 tarihinde davanın açıldığı, yargılama sırasında 5607 sayılı Kaçakçılıkla mücadele kanununa 18/01/2017 tarihinde 6770 sayılı kanun ile eklenen geçici 10. Maddeye göre taşıtın iktisabında ödenmesi gereken özel tüketim vergisinin %25’ine tekabül eden tutarın başvuru tarihinden itibaren bir ay içerisinde ilgili tahsil dairesine ödenmesi şartı ile bu kanun maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce el konulan ve müsadere kararı verilmemiş kara taşıtları için el koyma kararının kaldırılacağı, ve el konulan aracın sahibine iade edileceğine dair getirilen düzenlemeye göre Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/108besas sayılı dava dosyası içeriğine göre de Gümrük ve Ticaret Bakanlığının bila tarih 380 .06.01.01 sayılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığının yazısına göre ve taraflarında kabulüne göre …2008 Model … plakalı aracın satıcısı davalı tarafından geçici 10. Madde kapsamında hesaplanan ÖTV tutarının %25’ine isabet eden 19.510,16 TL ‘nin ödendiği, davacı adına kayıtlı dava konusu … plaka sayılı araç üzerindeki tedbirin 22/02/2017 tarihinde kaldırıldığı, bu hali ile ceza yargılaması sonunda eşyanın müsaderesine karar verilemeyeceği, dava konusu araç üzerindeki hukuki ayıbın kalktığı, açılan davanın bu hali ile konusuz kaldığı anlaşıldığından, konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Aracın davacı alıcı elinde olduğu, bu hususta taraflar arasında bir uyuşmazlığın bulunmadığı, araca el koyma ve ihtiyati tedbirin kaldırılması için başvuruda bulunulduğu, Yasa kapsamında tahakkuk ettirilen 19.510,16 TL ÖTV ve tüketim vergisinin satıcı davalı tarafından ödendiği ve bu nedenle el koyma ve tedbirin kaldırıldığı, hukuki ayıbın dava açıldıktan sonra ve yasa değişikliği nedeni ile giderildiği, dava açıldığı tarih itibari ile davacının davasında haklı olduğu, dava açılmasına haksız olarak davalı taraf sebebiyet verdiği yapılan yargılama masraflarının davalı taraf üzerinde bırakılmasına ve davacı lehine davalı aleyhine ücreti vekalete hükmedilmesine karar verilmesinde de bir usulsüzlük görülmemiştir.( Emsal karar Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/792 Esas, 2021/540 Karar 27/01/2021 tarihli kararı)
Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 80,70TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20TL harcın istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 25/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
¸e-imza
Üye
¸e-imza
Üye
¸e-imza
Katip¸e-imza

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”