Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/1830 E. 2023/936 K. 19.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/1830 (ESASTAN RET )
KARAR NO : 2023/936

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/05/2019
ESAS-KARAR NO : 2018/397 E – 2019/410 K

DAVACI :
VEKİLİ : Av. …
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 19/06/2023
YAZILDIĞI TARİH : 26/06/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; davalı tarafından müvekkili aleyhine ciranta olarak imzası bulunan 31/12/2017 keşide tarihli, 50.000,00-TL çek nedeniyle takip başlatıldığını, takip konusu çekin dava dışı ….A.Ş tarafından ….Ltd.Şti lehine keşide edildiğini, lehtar tarafından …’e ciro edildiğini, dava dışı …’in müvekkiline ciro ederek teslim ettiği çekin temel ilişkinin iptali nedeniyle ciro imzası silinmeden dava dışı ara ciranta …’e teslim edildiğini, sonrasında …’in karşılıksız çıkan çeki … ve …’a teslim ettiğini, çek nedeniyle icra takibe geçildiğini, söz konusu çek lehtarı tarafından çekin iptali için dava açılığını, dava dışı …, davalı … ve dava dışı …’ın karşılıksız kalan çekten dolayı icra takibi başlattığını, müvekkili tarafından anılan şahıslar hakkında şikayetçi olunduğunu belirterek müvekkilinin icra takibine konu edilen çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitini, %20’den aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; davacı tarafından menfi tespit davasının açılmasında yasal dayanağın bulunmadığını, müvekkilinin alacağına karşılık davacı tarafından bizzat ciro edilerek söz konusu çekin verildiğini, davacıya da çekin … tarafından ciro edildiğini, davacının çeki kendisine ciro eden dava dışı … ile arasında bir sözleşme varsa ve bu sözleşme gereği gibi ifa edilmediyse de bunun müvekkilini ilgilendiren bir durum olmadığını, davacının alt cirantasına karşı iler sürülecek bir def’i ya da itiraz olmasının da mümkün olmadığını, müvekkilinin çeki alırken sorguladığını, çeki aldıktan sonra borcuna karşılık olarak ciro edildiğini, davacı aleyhine takip başlatıldığını, çekin ödeme dışında başka bir amaçla verildiği yönündeki iddianın davacı tarafından yazılı delil ile ispat edilmesinin gerektiğini, bildirerek davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; yapılan yargılama sonunda, davacı tarafından Ankara 17. İcra Müdürlüğü’nün 2017/478 Esas sayılı dosyasının dayanağını oluşturan 50.000,00-TL bedelli 11787 seri numaralı çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığından dolayı menfi tespit davasının açıldığı, bu çerçevede yapılan incelemede; söz konusu çek ile ilgili İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1337 Esas sayılı dosyasında çek iptali davası açıldığı ancak dosyanın işlemden kaldırıldığı, çekin keşidecisi tarafından yetkili hamil …’a Ankara 14. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/280 Esas sayılı dosyasında çekteki imzanın kendisine ait olmadığı yönünde itirazda bulunulduğu, söz konusu dosyada imza incelemesine yönelik alınan bilirkişi rapora göre, imzanın keşideciye ait olmadığının rapor edildiği, her ne kadar çekteki keşideci imzası keşideciye ait çıkmamış ise de mevcut dosyamızın davacısının ciro zincirine göre söz konusu çeki davalıya ciro ettiği, bundan dolayı keşidecinin imzasının sahteliğinden dolayı davacının davalıya karşı sorumluluğundan kurtulamayacağı, davacı tarafından çek yaprağının sahte olduğunun iddia edildiği, bu konuda bilirkişi incelemesi sonucunda, rapora göre çekin orjinal olduğunun tespit edildiği sonrasında davacı tarafından yemin deliline dayanıldığı, yeminin davalı tarafından eda edildiği gerekçesiyle davanın reddi davacının kötüniyetli olduğuna dair bir kaydın bulunmaması nedeniyle davalının kötüniyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili; davacının davalı ile bir ticari ilişkisi olmadığı gibi alacaklıya herhangi bir borcu da bulunmadığını, davalı takip konusu çekin alacağına karşılık verildiğini savunmuş ancak yargılama süresince de alacağın neden kaynaklandığını açıklayamadığını, ticari ilişki yahut alacağın kaynağı ortaya konmamışken mahkemenin davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle vermiş olduğu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; davaya ve takibe konu çekdeki ciro silsilesindeki kopukluk bulunması nedeniyle; ciro yolu ile hamil davalının yetkili hamil olup olmadığı buradan varılacak sonuca göre ara ciranta davacının ciro yoluyla hamile karşı sorumluluktan kurtulup kurtulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davalı tarafından çeke dayanılarak başlatılan icra takibi ve dayanağı olan çekte yer alan keşideci ve lehtar imzasının yetkililerin eli ürünü olmadığı, ara cirantanın çekin karşılıksız olduğunu soruşturması üzerine ciro imzasının silinmeden temel ilişkiye taraf olan dava dışı kişiye iade edildiği, daha sonra çeki eline geçiren kişi ile aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığı bedelsizlik iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davacı takibe konu çekte usulüne uygun ara ciranta sıfatıyla son hamil ile arasında temel ilişki bulunmadığı iddiasıyla davacı ara ciranta tarafından açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 TTK’ nın 778, eTTK. 690, 730).
6102 sayılı TTK’nın 818. maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. maddesi uyarınca ”bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez” İmzaların bağımsızlığı (istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza ancak sahibini bağlamaz.
İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, 6102 sayılı TTK’nun 677. maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Çekin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Reha Poroy/ Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, s. 141-142; Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Bası, Ankara 1997, s. 414 vd; Hüseyin Ülgen / Mehmet Helvacı / Abuzer Kendigelen/ Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, s. 126 vd; Naci Kınacıoğlu; Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, s. 122 vd; Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu, Kıymetli Evrak ve Taşıma, Ankara 1988, s. 174 vd- s.286; Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, s.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, c.II , 3. Baskı, Ankara 1990 s.1611 vd.).
6102 sayılı TTK’nun 686/1.maddesi; “Bir poliçeyi elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde, yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse son ciroyu imzalayan kişi, poliçeyi beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır” hükmünü içermektedir.
Sahte imza bir başkasının imzasının taklit edilmesi hali olup, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı yasanın TTK’nın 677. maddesi hükmü gereğince; Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez (Hulusi Gürbüz; Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin iptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1984, s.295; Doğanay s.1646-1647; Murat Alışkan; Kambiyo Senetlerinde Temlik Cirosu, İstanbul 1998, s. 255 vd; Tarık Başbuğoğlu; Uygulamalı Türk Ticaret Kanunu, 1.cilt Ankara 1988, sh. 807; Erol Ertekin/İzzet Karataş; Uygulamada Ticari Senetler: Ankara 1998, s. 363).
Yine 6102 sayılı TTK’nun Kanunun 710/3. maddesi uyarınca; “Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça poliçeyi vadesinde ödeyen kişi borcundan kurtulur. Ödeyen kişi, cirolar arasında düzenli bir teselsülün bulunup bulunmadığını incelemekle yükümlü ise de, cirantaların imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda değildir”.
Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; dava konusu çek de, davacı ara ciranta durumunda olup, davalı ciro yoluyla hamil olmuştur. Görünüşe göre ilk ciro, çekin lehtarı durumundaki şirket imzası ile yapılmıştır. Davacı ciranta, kendi imzasını inkar etmemektedir. Çekin metnine göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmamaktadır.
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; dava dışı keşidecinin imzası geçersiz olsa bile yukarıda açıklanan imzaların istiklali ilkesi karşısında bu durum davacı cirantayı sorumluluktan kurtarmaz.
Her ne kadar davacı ciranta, keşidecinin imzasının sahte olduğu ve çekin elinden rızası hilafına elinden çıktığı iddiasına dayalı dava açarak, çekin takibe konu edilemeyeceğini iddia etmiş, ise de keşideci ile lehtardan sonraki ciroların usulsüzlüğü veya sahteliğinden bahisle kendisinden önceki ara ciranta ile arasındaki şahsi def’ilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin senedi iktisabında kötü niyetli olduğunun kanıtlanması gerekir.
Somut olayda, hamil davalının çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği, başka bir anlatımla kötü niyetli hamil olduğu kanıtlanamamıştır. O halde hamilin yetkili ciro yoluyla hamil olmadığı ve ciro silsilesinde kopukluk olduğu davalının iyiniyetli yetkili hamil olamayacağını ileri süremez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50TL harcın istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.a maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 19/06/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…
¸e-imza
Üye…
¸e-imza
Üye…
¸e-imza
Katip…
¸e-imza

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”