Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/1776 E. 2023/826 K. 05.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/1776 (KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2023/826

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/03/2022
ESAS NO : …..
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 05/06/2023
YAZILDIĞI TARİH : 03/07/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Asıl davada davacı birleşen davada davalı vekili; Müvekkili ile davalılar arasında imzalanan 06.06.2016 tarihli “Hizmet Sözleşmesi” uyarınca, müvekkilinin sözleşmede kararlaştırılan ücret karşılığında, davalılardan … Ltd. Şti.’nin Köyceğiz’de yapacağı yatırım için ihtiyaç duyduğu 10.000.000.-Euro tutarındaki krediyi, çeşitli finans kurumlarından temin edilmesini sağlamayı taahhüt ettiği, diğer davalının da sözleşmeyi imzalayarak garanti verdiğini, dava dışı … … A.Ş. … Şubesi’nin kredi talebine sıcak bakması neticesinde gerekli evrakları tedarik etmek üzere banka ve davalılar arasında pek çok elektronik yazışma yapıldığı; davalı şirketlerin aynı aileye mensup kişilerce kurulmuş olması nedeniyle banka tarafından her iki şirketin mali yapıları, taşınır ve taşınmaz malları ile kredibiliteleri hakkında bilgi talebinde bulunulduğunu, müvekkili tarafından tüm bu belgelerin tedarik edilerek bankaya gönderildiğini, ekspertiz ücretlerinin davalılar tarafından banka hesabına yatırıldığını, eksper tarafından gayrimenkuller değerlenerek, tüm raporların şubeye iletildiğini, belirtilen çalışmaların ardından, banka tarafından 18.06.2017 tarihinde davalı … Ltd. Şti.’ne 15.000.000,00 TL. tutarında kredi için onay verildiğini, ve davalı … Ltd. Şti. tarafından da Genel Kredi Sözleşmesinin imzalandığını, davalı şirketlerce, müvekkilinin sözleşme gereği hak etmiş olduğu ücretin ödenmemesi üzerine Ankara 53. Noterliği’nin 16.11.2017 tarih 32801 yevmiyeli ihtarnamesi ile sözleşmeyle kararlaştırılan bakiye ücret ile masraf ve giderler karşılığı olarak 50.000,00 TL’nin 7 gün içinde ödenmesinin ihtar edildiğini, buna rağmen ödeme yapmayan davalılara karşı alacağın tahsili için icra takibine girişildiğini, ancak davalıların itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, davalılar tarafından yapılan itirazda, kredinin süresi içinde çıkartılmadığı iddia edilmiş ise de; Sözleşmenin 9. maddesinde, sözleşmenin süresinin 31.07.2016 tarihine kadar olduğu, ancak kredi sonuçlanmaz ise tarafların istedikleri takdirde bu süreyi uzatabilecekleri hükmüne yer verildiğini, dosyaya sunmuş oldukları yazışmalardan sözleşmenin süresinin uzatılması konusunda tarafların mutabık kaldıklarının görüleceğini, örneğin; 22.03.2017 tarihinde gönderilen e-mail ile şirket ortaklarının kredi kartındaki gecikmelerin çözülmesi gerektiğinin bildirildiğini, sözleşmenin 4.maddesinde; 10.000.000,00 Euro kredinin sağlanması karşılığında alınacak ücretin 500.000-Euro+KDV olacağı, onaylanan ve işverenin tasarrufuna geçen kredi tutarının belirtilen tutardan aşağı veya yukarı bir rakam olması halinde ücretin, çıkan krediye oranlanarak hesaplanacağı; Sözleşmenin 7. maddesinde, gidiş – geliş ve konaklama masraflarının davalı tarafından karşılanacağı hususlarının kararlaştırıldığı belirtilerek, davalıların Ankara 24. İcra Müdürlüğü’nün 2017/22761 Esas sayılı dosyasına vaki itirazlarının iptali ile takibin devamına ve davalılar aleyhine alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalılar birleşen davada davacılar vekili; Müvekkili şirketler ile davalı arasında 06/06/2016 tarihli Hizmet Sözleşmesi akdedildiğini, ifa olunamayan ve ortadan kalkan sözleşme nedeniyle davacıların davalıya ödediği 30.000 Euro’nun tahsili amacıyla icra takibine girişildiğini, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhinde alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Asıl davada davalılar vekili- birleşen davada davacılar vekili ; …… yapacakları yatırım için ihtiyaç duyulan 10.000.000 Euro tutarındaki kredinin (sözleşmede belirtilen süre ve şartlarda) çeşitli fınans kuruluşlarından temin edilmesi için aracılık etmesi ve bunun karşılığında bir ücret alınması konulu hizmet sözleşmesini 06.06.2016 tarihinde davacı ile akdettiklerini, sözleşmeye göre; müvekkiline sağlanacak olan kredinin “10.000.000 Euro tutarında, asgari 1 yılı geri ödemesiz toplam 7 yıl vadeli” olması gerekirken, sözleşme sona erdikten yaklaşık 1 yıl sonra 15.000.000 TL tutarında ve 60 ay(5 yıl) vadeli ve derhal ödemeli bir kredi sağlanmaya çalışıldığını, ifa olduğu iddia olunan söz konusu durumun sözleşmenin hiçbir hükmüne uygun olmadığını ve hatta sözleşmenin sona ermiş olduğunu, düşünüldüğünde herhangi bir dayanağının dahi olmadığını, ayrıca sözleşmenin uzatıldığına dair herhangi bir yazılı veya şifahi anlaşmada yapılmadığını, sözleşmeye göre davacıya ödenecek olan 500.000 Euro tutarındaki miktarın, 30.000 Euro’luk kısmının sözleşmenin yapıldığı tarihte ödendiğini, kalan kısmın ise kredinin kullanımını (müvekkilin hesabına geçtiği tarihten itibaren) takip eden 10 gün içerisinde muaccel olacağının kararlaştırıldığını, buna karşın müvekkillerin hiçbir hesabına böyle bir ücret geçmediğini, TBK’nın 125. maddesine göre; sözleşmeden dönme hâlinde tarafların, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulacağı ve daha önce ifa ettikleri edimlerini geri isteyebilecekleri, buradaki sözleşmeden dönme ibaresinin yerleşik Yargıtay kararlarına göre sözleşmenin bitim tarihi vs olarak belirtildiği, yapılan eksik sözleşme bitim tarihinin belirtildiği ve gereği gibi ifanın söz konusu olmadığı, kaldı ki; davacı ile davalının yaptığı sözleşme hukuka aykırı olduğundan, geçersiz olduğu, esasen sözde alacağın reddi gerektiği gibi söz konusu alacak likit olamadığı için icra inkar tazminatının da reddi gerektiği, ayrıca ödenen 30.000,00 Euro’nun iadesi için yasal yollara başvurulacağı belirtilerek, davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
Asıl davada davacı birleşen davada davalı vekili; müvekkilinin akdedilen sözleşme uyarınca kararlaştırılan ücrete hak kazandığını, ücretin tahsili amacıyla davalılar aleyhine icra takibine girişildiğini, haksız açılan davanın reddine, davacıların %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; sözleşmeye göre temin edilecek kredi; asgari süresi 1 yılı geri ödemesiz olmak üzere 7 yıl vadeli ve 10.000.000.-Euro olacaktır. Ayrıca, 30 Haziran 2017 tarihi itibariyle TCMB Euro döviz satış kuru 1 Euro = 4,0198 TL olduğundan, temin edilmesi gereken kredinin TL karşılığı da 40.198.000,00 TL’ olup … … 09.06.2021 tarihli ve 43 sayılı yazısı da dikkate alındığında; 15.500.000,00 TL kredi bankaca tahsis edildiği, ancak davalı şirket tarafından gerekli teminat koşulları yerine getirilmediğinden kredinin kullandırılmadığı, dosya kapsamındaki e-posta yazışmaları ile birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirketin Bankaca tahsis edilen krediyi kullanabilmek için bankaca istenilen mali tabloları ve diğer belgeleri bankaya verdiği, ipotek alınan taşınmazların ekspertizlerinin yaptırıldığı dolayısıyla bankaca tahsis edilen krediyi değişen şartlar ile kabul ettiği, bu nedenle davacının krediye oranla tespit edilecek ücrete hak kazandığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 4. maddesi dikkate alındığında, alınacak ücret kredinin % 5’i tutarında olduğu, buna göre tahsil edilen 15.500.000,00 TL kredi için alınabilecek ücret tutarının 775.000,00 TL olacağı, davacı tarafından keşide edilen Ankara 53. Noterliği’nin 16.11.2017 tarihli ve 32801 yevmiye no’ lu ihtarnamesi davalılara 23.11.2017 tarihinde tebliğ edildiği, ödeme için verilen 7 günlük süre dikkate alındığında temerrüt faizi başlangıç tarihinin 01.12.2017 olduğu, icra takip tarihi itibariyle yapılan hesaplamada; davalıların vermiş olduğu 30.000,00 Euro avansın 01.12.2017 tarihi itibariyle TL karşılığının belirlenerek, asıl alacaktan düşülmesi gerektiği, 1 Euro = 4,6631 TL, 30.000,00 Euro x 4,6631 TL = 139.893,00, 775.000,00 – 139.893,00 = 635.107,00 TL, işlemiş faiz miktarı ise 1.309,36 TL (toplam 636.416,36 TL) davacı yan, icra takibinde ücretin yanısıra, yapmış olduğu masraflar için 50.000,00 TL talebinde bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşmeye göre, davacının yapacağı masrafları belgelemek suretiyle talep edebileceği, Ayrıca; kredinin davalı tarafından kabul edilip edilmemesinin masrafların ödenmesini etkileyemeyeceği dosyaya sunulan masraf belgelerinin, dava konusu kredi çalışmaları ile bağlantısı kurulamamış ve davacı yanca dosyaya sunulan açıklamada da yapılan masrafın hangi kredi çalışması için yapıldığının izah edilmediği, böylece, masraf harcamalarına ilişkin talebin yerinde olmadığı,
Birleşen dava yönünden yapılan değerlendirmede ise ; birleşen davada, davacılar davalı … … ‘in Ankara 9. İcra Müdürlüğü’nün 2018/3520 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen icra takibine karşı yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhinde alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ettiği, icra takibinde istenilen alacağın davacılar tarafından sözleşme uyarınca davalıya verilmiş olan 30.000,00 Euro avansın TL karşılığının iadesine ilişkin bulunduğu, ancak söz konusu icra takibi … … … tarafından, … … aleyhinde başlatılmış olup; diğer davacı … …… bu icra takibinde alacaklı ve/veya borçlu sıfatı ile yer almadığı, bu durumda … … A.Ş’nin dava açma sıfatının bulunmadığı, belirtildiği gibi; … …’in sözleşmedeki ücrete hak kazandığı, böylece birleşen dosya takip alacaklısı … … …iadesini talep edebileceği alacağının bulunmadığı gerekçesiyle asıl dava yönünden; davalıların bankaca tahsis edilen krediyi değişen şartlar ile kabul ettiği, bu nedenle davacının krediye oranla tespit edilecek ücrete hak kazandığı, talep edilebilecek ücretin 775.000,00 TL olduğu, daha önce verilen 30.000,00 Euro avans tutarı düşülerek icra takip tarihi itibariyle yapılan hesaplamada davacının 635.107,00 TL asıl alacak, 1.309,36 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 636.416,36 TL alacağının bulunduğu, fazlaya ilişkin istemin yerinde olmadığı; ayrıca dosyaya sunulan masraf belgelerinin, dava konusu kredi çalışmaları ile bağlantısının kurulamadığı, bu nedenle mevcut belge ve bilgilere göre davacının masraf talebinin yerinde olmadığı ; davanın kısmen kabulü ile, davalıların Ankara 24.İcra Müdürlüğü’nün 2017/22761 Esas sayılı dosyasında 635.107,00 TL asıl alacak, 1.309,36 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 636.416,36 TL alacağa yönelik itirazlarının iptali ile, asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacak yargılamayı gerektirdiğinden davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, birleşen dava yönünden; asıl dava kapsamında davacının 775.000,00 TL ücrete hak kazanmış olduğu, böylece birleşen dava kapsamında davacı … … Ltd. Şti.’nin icra takip tarihi itibariyle alacağının bulunmadığı, davacı … … A.Ş’nin ise takip alacaklısı sıfatı bulunmadığı; Birleşen Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/544 Esas sayılı dosyasında; a-Davacı … … A.Ş yönünden; HMK’ nun 114/1-d ve 115/1-2. maddeleri gereğince aktif husumet yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine; Davacı … … Ltd. Şti. yönünden; Davanın esastan reddine; Alacak yargılamayı gerektirdiğinden davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş hükme karşı taraf vekillerince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
I-)Davacı vekili; katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; asıl davada alacak likit olmasına rağmen reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak düzeltilerek müvekkili lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
II-)Davalılar vekilleri ayrı ayrı; uyuşmazlığın simsarlık sözleşmesi olduğunu ve davanın simsarlık sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğini, kredi sözleşmesinin imzalanmadığını sözleşme gereği davacının edimini yerine getirmediğini, başta simsarlık sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinde görülüyor olması sebebiyle, devamında ise davacı birleşen davalı tarafından Hizmet Sözleşmesi hükümlerine uygun kredinin müvekkili şirket tarafından kullanılması sağlanamadığını, aracılık faaliyeti yerine getirilmediğini, krediyi elde etmek uğruna müvekkili şirket tarafından elden gelen bütün çabanın gösterildiğinin açık olduğunu ve bir an için aksi düşünüldüğünde; hiçbir fayda elde etmediğini, nemalanmadığını, kullanmayan bir kredi sözleşmesi nedeniyle müvekkili şirketin davacı birleşen davalıya komisyon ücreti ödemesinin hakkaniyetle bağdaşmayacağını bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak asıl davanın reddi ile birleşen davanın kabulü yönünde hüküm kurulmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, davacının taraflar arasındaki sözleşmeye konu bedeli hak edip etmediği sözleşme kapsamında ödenen avans ödemesinin iadesine karar verilip verilemeyeceği hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Asıl dava; simsarlık sözleşmesi gereği komisyon alacağının tahsili için girişilen icra takibine davalının itirazının iptali istemine, birleşen davada ise simsarlık sözleşmesi kapsamında yapılan avans ödemesinin iadesi için girişilen takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davaya konu; Ankara 24. İcra Müdürlüğü’nün 2017/22761 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Alacaklı … … tarafından, … Ticaret ve … … aleyhinde 07.12.2017 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibinde, 650.000,00 TL ücret, 3.828,77 TL işlemiş faiz, 50.000,00 TL masraf, 246,58 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 704.075,35 TL alacağın tahsilinin talep edildiği, takip talebinde asıl alacağın 650.000,00 TL’lik kısmına % 10,75 ticari temerrüt faizi, 50.000,00 TL’lik kısmına ise % 9 yasal faiz uygulanmasının talep edildiği, takibin dayanağı olarak ücret sözleşmesinin gösterildiği, davalılar vekili tarafından İcra Müdürlüğüne verilen dilekçede sözleşmede belirtilen hizmet verilmediğinden borca itiraz edildiğinin alacaklıya herhangi bir borçlarının bulunmadığının belirtildiği, bunun üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Birleşen davaya konu getirtilen Ankara 9. İcra Müdürlüğü’nün 2018/3520 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Alacaklı … … tarafından, … … aleyhinde 29.12.2017 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibinde, 136.338,00 TL asıl alacağın tahsilinin talep edildiği, takip talebinde asıl alacağa % 9 yasal faiz uygulanmasının talep edildiği, takibin dayanağı olarak verilen 30.000 Euro avansın gösterildiği, borçluı … … tarafından İcra Müdürlüğüne verilen dilekçede alacaklıya herhangi bir borcunun bulunmadığının belirtildiği, bunun üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Asıl ve birleşen dosya kapsamında; taraflar arasında kredi temini işi için sözleşme bağıtlandığı ve avans olarak 30.000 Euro ödendiği konusunda anlaşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki anlaşmazlık; davacı … …’in sözleşmeye dayalı ücrete hak kazanıp kazanmadığı ve peşin ödenen avansın iadesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle simsarlık sözleşmelerine kısaca değinilmesi yerinde olacaktır.
Sözleşme ilişkisine girmek isteyen tarafların birbirlerini bulmaları, çeşitli sebeplerden dolayı güçlük arz eder. Bu güçlüğü ortadan kaldırmak, sözleşme yapmak isteyen kişileri bir araya getirmek, sözleşmenin yapılabilmesi için uygun bir ortam hazırlamak üzere simsar (tellal) denilen aracıdan yararlanılır.
Taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlenen ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazanan kişi olarak tanımlanan simsarlık yürürlük tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 520 ve devam maddelerinde düzenlenmiştir.
Kanun koyucu 520. maddede simsarlık sözleşmesini “simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşme” olarak tanımlamış, maddenin ikinci fıkrasında bu sözleşmelere kural olarak vekâlete ilişkin hükümlerin uygulanacağını, üçüncü fıkrada ise taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmelerinin, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmayacağını belirlemiştir.
Kanun’un 521 ve devamı düzenlemelerine göre, simsarın ücret alacağının doğumu için şu şartların birlikte gerçekleşmesi aranır:
a)Simsarın aracılık ettiği asıl sözleşmenin iş sahibi (vekâlet veren) ile üçüncü kişi arasında kurulması gerekir. Bu şart, iş sahibinin, kendisine teklif olunan üçüncü kişilerle sözleşme yapmayı sebepsiz olarak reddetmesi hâlinde de gerçekleşmiş sayılmalıdır. Bu konu, TBK’nın 175. maddesinin kapsamı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Fakat asıl sözleşmenin geçerli olarak kurulması lazım ve yeterli olup ücret alacağının doğumu için, bu sözleşmenin ifa edilmesi gerekmez. Geciktirici şarta bağlı olarak yapılmış sözleşmelerde, şartın gerçekleşmesi beklenmelidir. Bu düzenlemeyi getiren TBK m. 521/1 hükmü, emredici nitelik taşımaz. Taraflar, asıl sözleşme kurulmamış olsa bile, ücret ödenmesini kararlaştırabilecekleri gibi ücretin, sözleşmenin ifa edilmesi hâlinde ödeneceğini de kararlaştırabilirler.
b)Asıl sözleşmenin kurulması ile simsarın faaliyeti arasında nedensellik ilişkisi bulunmalıdır. TBK’nın 521/1. maddesi bu şartı, “yaptığı faaliyet sonucunda” sözleriyle ifade etmiştir. Bu şartın aksi de kararlaştırılabilir.
c)Kanun’un 523. maddesinde düzenlenen ve simsarın ücret ve giderlere ilişkin alacağının kaybı sonucunu doğuracak durumlardan birinin gerçekleşmemesi gerekir.
Anılan mevzuat hükümlerinde kanun koyucu tellallık sözleşmesinin genel hatlarını çizmiş olup tarafların sözleşme serbestisi ilkesi gereği bu sınırlar dâhilinde hukukî ilişkilerini şekillendirebileceklerdir (Hukuk Genel Kurulunun 13.12.2018 tarihli ve 2017/13-621 E., 2018/1929 K. sayılı kararı).
Tüm bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık incelendiğinde; taraflar arasında “Hizmet Sözleşmesi ” başlıklı sözleşme imzalanmış ve sözleşmenin konusu ‘’…işverenin Köyceğiz de yapacağı yatırıma ihtiyaç duyduğu 10.000.000 Euro tutarındaki kredinin çeşitli finans kurumlarından temin edilmesi ve bunun karşılığında bir ücret alınması… ‘’ satın alınması hâlinde hizmetin ücreti ise ‘’…10.000.000 Euro kredinin sağlanması karşılığında alınacak olan ücret 500.000 Euro olacaktır…’’ şeklinde hizmetin bedelinin ödeneceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin adı hizmet sözleşmesi şeklinde olsa da içeriğinin simsarlık sözleşmesi niteliğinde olduğunda tereddüt bulunmamalıdır.
Bu aşamaya kadar ki sözleşme hükümlerine göre davacının ücrete hak kazanabilmesi için önce dava konusu olan kredinin sözleşmenin süresi içinde asıl davada sözleşmede taraf olan davalı … … Ltd.Ş. ‘nin lehine ihtiyaç duyduğu kredinin temin edilmesi işini konu olup yukarıda da açıklandığı üzere tarafları bir araya getirerek bu faaliyete bağlı şekilde kredi sözleşmesinin kurulması gerektiği açıktır. Daha açık bir anlatımla; sözleşmenin yukarıda değinilen hükmü simsarlık ücretine ancak kredinin temini işinin gerçekleşmesi hâlinde hak kazanılacağına ilişkin bir metindir.
Taraflar arasında yapılan 06/06/2016 tarihli “Hizmet sözleşmesi” başlıklı sözleşme ile davacının 31/07/2016 tarihine kadar hizmet vermesinin kararlaştırıldığı, şeklinde düzenleme yapılmış olup, sözleşmedeki bu düzenlemeye göre sözleşmenin normal bitiş tarihinin 31/07/2016 tarihi olduğu, davalı tarafça sözleşme sona erdikten sonra davalı lehine kredi tahsis işlemi 18/06/2017 tarihinde gerçekleşmiş olup taraflar arasındaki simsarlık sözleşmesinin hükümleri değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekir.
Hal böyle olunca mahkemece; sözleşmenin başlığına göre içeriğinin yorumlanmaması gerekmekte olup sözleşme içeriği yorumlandığında esasen taraflar arasında akdedilen sözleşmenin hizmet sözleşmesine yönelik olmadığı kredi sözleşmesinin kurulmasına aracılık “simsarlık sözleşmesi” olduğu anlaşılmaktadır.
Bu duruma göre asıl davada davacı simsarın ücreti hak edip etmediğine, asıl davada davalı ile akdedilen sözleşmeye göre sözleşmede yer alan şirketle yukarıda yapılan açıklamalar nazara alınarak simsarlık hizmeti verildiğinin davacı tarafından ispat edilmesi sonucunda karar verilecektir. Bu kapsamda davacının delillerinin değerlendirilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanmadan veya gösterilen deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller söz edilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi davacının ücreti hak edip etmediğinin belirlenmesi için yukarıda açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile delil toplanmaması ya da bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, kaldırma nedenine göre tarafların diğer istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/464 Esas, 2022/246 Karar sayılı ve 31/03/2022tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatıranlara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 05/06/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan.
e-imzalıdır

Üye.
e-imzalıdır

Üye.
e-imzalıdır

Katip.
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”