Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/1753 E. 2023/1377 K. 23.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/1753 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2023/1377

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : DR. … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/02/2020
ESAS-KARAR NO : 2016/144 E 2020/81 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Maden Sicilindeki Kaydın Adına Tescili Olmadığı Takdirde
Bedelinin Tahsile ve Zararın Tazmini
KARAR TARİHİ : 23/10/2023
YAZILDIĞI TARİH : 21/11/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında, 04/05/2010 tarihli sözleşme ile … ilçesinde kain 20053922 arama ruhsat nolu linyit kömürü sahasının 350.000,00 USD bedelle ve 5425 sicil, İR 1489 ruhsat sayılı linyit KÖMÜRÜ sahasının da 4.400.000,00 USD bedelle ruhsat haklarının davacıya devrine ilişkin sözleşme yapıldığını, 20053922 nolu arama ruhsatlı sahanın devrinin yapıldığını, 5425 sicil, 1489 ruhsat nolu işletme hakkının ise 3.800.000,00 USD ödenmesine karşın davalı tarafından devri için başvuruda bulunulmadığını, devir muamelesinin ifa edilmemesinden dolayı zararlara uğrandığını ve BK md.112 ve devamı uyarınca zararların tazmini olarak şimdilik 10.000,00 USD istendiğini, eğer maden sahasının devrinin şartlarının bulunmadığının saptanması durumunda ödenen 3.250.000,00 USD’nin ödeme tarihinden itibaren ticarî faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini, bu nedenle, devirde mahsur olmadığının tespiti ile … ilçesi, 5425 sicil, İR:1489 işletme ruhsatının davalı adına olan kaydının iptali ile maden sicilinde davacı adına kaydının yapılmasına, tescil talebinin mümkün olmaması durumunda, ödenmiş olan 3.250.000,00 USD’nin 25/06/2010 tarihinden itibaren ticari faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline, uğranılan zararlara karşılık (menfi ve müspet zararlar, damga vergisi, noter harçları, banka havale masrafı, ödenen faiz vs) kâr kaybı, kaçırılan fırsatlar, oluşan fiyat farkı, başkalarına ödenen diğer zararlara karşılık şimdilik 10.000,00 USD’nin 25/06/2010 tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, arama ruhsatı için ayrı işletme ruhsatı için ayrı sözleşme bedeli belirlenmediğini, sözleşmenin toplam bedelinin 4.750.000,00 USD olduğunu ve ilk ödeme olan 350.000,00 USD’nin ödenmesi tarihinde arama ruhsatının devir yükümlülüğünün doğacağının sözleşmede hükme bağlandığını, arama ruhsatının devir yükümlülüğünün ilk ödemenin yapılması ile doğacağının belirlenmiş bulunmasının ilk ödemenin arama ruhsatının devir bedeli olduğu yönündeki davacı iddialarının hukukî dayanağı olamayacağını, dosyaya sunulan sözleşmenin ilk sahifesinde davalının imzasının bulunmadığını, sahifenin sonradan hazırlandığını, görüşmelerde her iki sahanın 4.750.000,00 USD şeklinde toplam rakam olarak belirlendiğini, sözleşmenin birinci sayfasının değiştirildiğini, davacı ile yapılan 04/05/2010 tarihli harici satış sözleşmesinin resmî şekil şartına uyulmaması nedeniyle geçerli olmadığını, maden üzerindeki hakların tescil edilmedikçe geçerli olmayacağını, tescilin geçerlilik şartı olduğunu, sözleşmenin Bakanlık/MİGEM tarafından onaylanmadığını, sözleşmenin 8. maddesine göre devralanın temerrütü için öngörülen 90 günlük sürenin geçtiğini ve ödeme yapılmadığından sözleşmenin işletme ruhsatına ilişkin bölümünün geçersiz hale geldiğini, davacı tarafın geçersiz olsa da bedel ödeme edimini yerine getirmemiş olduğunu, kendi edimini yerine getirmeyen davacının, karşı edimi isteyemeyeceğini, geçersiz sözleşme uyarınca tarafların ancak aldıklarını iade etmeleri gerektiğini, davacının ödediğini iddia ettiği tutar konusunda net rakam vermediğini, bunu ispat etmesi gerektiğini, fesih durumunda ödenen tutarın %20’sinin irat kaydedileceğini ve bakiyesinin defaten ödeneceğinin sözleşmenin 8. maddesinde yazıldığını, sözleşmenin 9. maddesine göre faiz istenemeyeceğini, sözleşmenin 10. maddesine göre davalının ruhsat devrine kadar üretim faaliyetlerine devam edeceğini, davacının edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle zarar talep edemeyeceğini, davalının iyiniyetli olması sebebiyle elinde kalan miktarla sorumlu olduğunu, keşif yapılmasını ve bilirkişi raporu alınmasını, sebepsiz zenginleşmeye dayalı istemlerin iki yıllık zamanaşımına uğradığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, farklı sözleşme maddelerine dayanılması nedeniyle iddia ettiği konuda ispat yükü davacıda olduğu, somut olayda davacı yanca bu iddiasının ispat edilemediği gibi “… ilçesinde bulunan 20053922 Arama Ruhsat Sayılı Linyit Kömürü Sahası ile 5425 Sicil ile 1489 İşletme Ruhsat Sayılı Linyit Kömürü sahasının 4.750.000.-$bedel karşılığında devrinin alınmasını rica ederiz. Onay … (Yönetim Kurulu Başkanı)” yazılı olduğu belgede gözetilerek ihtilafın her iki sahanın toplam bedelinin 4.750.000 $ olduğu kabulü doğrultusunda çözümleneceği, sözleşmenin ikinci sayfası konusunda taraflar arasında ihtilafın bulunmadığı, Maden Kanunu’nun 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasına ve 1970 günlü Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre yanlar arasında düzenlenen adi sözleşmenin geçersiz olduğu, tarafların birbirlerine tüm verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade etme yükümlülükleri bulunduğu, dosya kapsamında alınan son bilirkişi raporunda davacıya iadesi gereken tutar olarak 1.200.000 USD ödenmediğinden, 2.769.725 $-1.200.000$=1.569.725 USD olarak tespit edildiği, bilirkişilerin geçersiz sözleşmenin irad kaydına ilişkin hükmünün de uygulanabilir olması yönündeki düşüncesinin ise yerinde olmadığı, davacının dava ile birlikte temerrüde düştüğü, geçersiz sözleşme nedeniyle uğranılan zararların tazmini istemi bakımından, yasal koşulları bulunmayan talebin reddi gerektiği belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden-davacı vekili tarafından;
Dosya kapsamına dava dilekçesi ekinde ibraz edilen imzalanmış ve imzalanmamış sayfalar arasında anlam birliği bulunduğunu, mahkemece bu konuda uzman kişilerden rapor alınmaksızın hesaplama yapıldığını, sözleşmelerin tüm sayfalarının imzalanmasının zorunlu olmadığını, mahkemece tanık dinletme konusundaki taleplerin kabul edilmemesinin hatalı olduğunu, münfesih olmanın süresiz hale geldiğini, ipotek tesisi şartının yerine getirilmediğini, sözleşmenin bir bütün olarak yorumlanması gerektiğini, dosya kapsamında hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli araştırma ve incelemeyi içermediğini, satış vaadinin geçerli olup olmadığının tartışılmadığını, rapora itirazlarının karşılanmadığını, denkleştirici adalet ilkesinin gözden kaçırıldığını,
İstinaf eden-davalı vekili tarafından;
Mahkeme kararının sadece hüküm fıkrasının 2. bendini istinaf ettiklerini, davacı yanca yabancı paranın aynen iadesinin talep edildiğini, mahkemece yabancı para üzerinden hüküm kurulmuş ise de taraflar arasında USD kurunun 1,5 TL olarak sabitlendiğini, davacı yanca aynen iade talebi için öncelikle kendi edimini yerine getirmiş olması gerektiğini, davacının ödemelerde temerrüde düştüğünü, müvekkilinin ödemesi gereken bedelin ikinci bilirkişi kurulu raporunda hatalı olarak fazla tespit edildiğini, sözleşmenin 8. maddesinin tasfiye hükmünü içerdiğini ve irat kaydına ilişkin mahkeme değerlendirmesinin hatalı olduğunu, mahkemece denetime elverişli olmayan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesinin doğru olmadığını, taleple bağlılık kuralı gereğince mahkemece aynen iadesine karar verilen paraya faiz yürütülmesinin doğru olmadığını bildirerek başvurulmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, taraflar arasında yapılmış olan sözleşmenin birinci sayfasının “bedel” bölümünde nasıl bir düzenleme bulunduğu, başka bir anlatımla, sözleşmede davacının iddia ettiği, “Arama ruhsatlı sahanın devir bedeli 350.000.USD, İşletme ruhsatlı sahanın devir bedeli 4.400.000.- USD olmak üzere her iki sahanın toplam devir bedeli 4.750.000.- USD’dir.” hükmü ile davalının sunduğu “her iki sahanın toplam devir bedeli 4.750.000 USD’dir” şeklindeki hükümden, hangisinin sözleşmenin “bedel” maddesi olduğu, sözleşme kapsamında edimlerin yerine gelip gelmediği, temerrüt ve kusur bulunup bulunmadığı ve hangi tarafa ait olduğu, sözleşmeye göre yapılan ödeme miktarı, sözleşmenin şekil şartına uyulup uyulmadığı ve geçerli olup olmadığı, sözleşmenin geçerli olmaması durumunda tarafların talep edebilecekleri tutarlar ile davacının zarara uğrayıp uğramadığı ve koşullarının bulunup bulunmadığı ve varsa miktarı ile zamanaşımı def’inin yerinde olup olmadığı hususlarından ibarettir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kömür madeni işletme ruhsatının devri için yapılan akdin yerine getirilerek ruhsat sahasının davacı adına tescili, olmadığı takdirde bedelinin tahsili ve zararın tazmini istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davacı, sözleşmenin birinci sayfasında, “Arama ruhsatlı sahanın devir bedeli 350.000 USD, işletme ruhsatlı sahanın devir bedeli 4.400.000 USD olmak üzere her iki sahanın toplam devir bedeli 4.750.000 USD’dir.” şeklinde düzenleme olduğunu iddia etmiştir. Yine sözleşmenin özel şartlar ve ödeme koşulları başlığı altındaki 2’nci maddede farklılık bulunup, davacı, “İlk etapta sözleşmenin akti ile birlikte arama ruhsatlı sahanın devri gerçekleştirilecektir, aşağıda belirlenen ödeme planının birinci diliminin, 350.000 USD avans çeki ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilecektir” derken; davalı, “İlk etapta sözleşmenin akti ile birlikte arama ruhsatlı sahanın devri, aşağıda belirlenen ödeme planının birinci diliminin, 350.000 USD tediyesi ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilecektir” demektedir. Mahkemece ispat yükü üzerinde olan davacı yanca sunduğu sözleşmenin ilk sayfasına yönelik iddialarını usulüne uygun delillerle ispat edememesi nedeniyle her iki sahanın toplam bedelinin 4.750.000 $ olduğu kabulü ile uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiğine yönelik tespitinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Sözleşmenin birinci sayfasında yer alan 4’üncü maddesi “İkinci etapta, yine ödeme planı çerçevesinde 11×400.000.-USD=4.400.000.- USD tediye edildikten sonra, işletme ruhsatlı sahanın devri ikmal edilecektir. Sözleşme aktinde ödeme planındaki vadelerde ödenmek üzere 12 adet çek tanzim edilecektir.” hükmünü içermektedir.
Sözleşmenin ikinci sayfasındaki hükümler davacı ve davalının kabulündedir. Sözleşmenin ikinci sayfasındaki maddeler şöyledir:
m.6: Ödemeler, ruhsat devri tamamlanana kadar avans olarak kayıt altına alınacak, … yükümlülüklerini yerine getirdiği tarihte fatura tanzim edilecektir.
m.8. “Avans ödemelerinin gününde yapılmaması durumunda, ilk 30 günlük süreye yasal temerrüt faizi uygulanacaktır. Gecikmenin 90 günü aşması durumunda, sözleşmenin işletme ruhsatı devrini kapsayan kısmı münfesih sayılacaktır. Fesih gününe kadar yapılan ödemelerin %20’si Şaşmazlar tarafından irad kaydedilecek, bakiyesi …’a defaten geri ödenecektir.”,
m.9:”Vadeli ödeme dönemi boyunca sahanın hukukî durumunun korunması sorumluluğu Şaşmazlara aittir. Mücbir sebepler dışında, sözleşme ahkamının gerçekleştirilememesi vaki olursa, Şaşmazlar tediyesi yapılan avansları def’aten geri ödemekle yükümlüdürler. Taraflar bunun dışında herhangi bir gerekçe ve mazeret gösteremez ve faiz, tazminat vesair nam altında hak iddia edemezler.”
m.10:”Şaşmazlar ruhsat devrine kadar geçecek süre boyunca işletme projesi çerçevesinde sahadaki üretim faaliyetlerine devam ederler. Bu zaman zarfında ödenmesi gereken ruhsat harcı, devlet hakları vb. yükümlülükler Şaşmazlar tarafından karşılanacaktır.”,
Davada, … ilçesi, 5425 sicil, İR:1489 işletme ruhsatının davalı adına olan kaydının iptali ile maden sicilinde davacı adına kaydının yapılması, tescil talebinin mümkün olmaması durumunda, ödenmiş olan 3.250.000,00 USD’nin tahsili ve uğranılan zararlara karşılık (menfi ve müspet zararlar, damga vergisi, noter harçları, banka havale masrafı, ödenen faiz vs) kâr kaybı, kaçırılan fırsatlar, oluşan fiyat farkı, başkalarına ödenen diğer zararlara karşılık şimdilik 10.000,00 USD’nin tahsili istenmiştir. O hâlde üç talep vardır. Bunlar: a) işletme ruhsatının davacı adına tescili, b) olmadığı takdirde bedelinin tahsili, c)zararın tazminidir.
3213 sayılı Maden Kanunu’nun beşinci maddesinin ikinci fıkrasında, “Hakların bölünmezliği, devri ve intikali” başlıklı maddede, “Maden ruhsatları, görünür rezerv geliştirme hakkı ve buluculuk hakkı devredilebilir. Devir yapılmadan önce arama ve işletme ruhsatlarının devredildiği tarihteki ruhsat bedelinin iki katı tutarında devir bedeli alınır. Devir Bakanlık onayı ile gerçekleşir.” üçüncü fıkrasında: “Durum maden siciline şerh edilir. Devir muamelesi maden siciline şerh edilmesi ile tamam olur.” denilmiştir. 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında ise: “Madenler üzerine iktisap edilecek haklar tescil edilmedikçe hüküm ifade etmez.” denilmiştir.
Anılan hükümler uyarınca mahkemece taraflar arasında adi yazılı şekilde düzenlenen sözleşmenin geçersiz olduğu ve sözleşme kapsamında tarafların birbirlerine tüm verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade etme yükümlülükleri bulunduğu ve tescil talebinin yerinde olmadığına dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yine geçersiz sözleşme nedeniyle her ne kadar sözleşmenin 8. maddesinde yapılan ödemelerin %20’sinin irad kaydedileceği düzenlenmiş ise de geçerli olmayan sözleşmeye dayanarak irad kaydı talebinde bulunulamayacağına ilişkin değerlendirmelerde yerindedir.
Mahkemece iadesi gereken tutarın tespiti kapsamında bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Birinci bilirkişiler kurulunun 25/09/2017 tarihli kök raporu, işletme ruhsatına ilişkin dosyanın getirtilmesi yönünde eksikliğe ilişkindir. Bu kurulun 18/12/2018 tarihli ek raporunda, arama ruhsatlı sahanın değeri 2.795.375 USD, işletme ruhsatlı alanın değeri ise 1.954.625 USD bulunmuştur. Çeklerin hiçbirinin ticarî defterlere kayıt edilmediği de belirtilmiş, davacı yanca ödendiği belirtilenlerin davalı tarafından alındığınin kabul edildiği de yazılmıştır. Bilirkişiler ödenmeyen tutarın 1.200.000 USD olduğunu ve arama ruhsatlı alanın değeri olan 2.795.375 USD’nin tenzili ile 1.954.625 USD’den ödenmeyen 1.200.000 USD’nin çıkarılmasıyla ödenen kısmın 754.625 USD olduğunu bularak bu tutardan da %20 irat kaydı nedeniyle davacının 603.700,00 USD talep edebileceğini oy çokluğuyla belirtmişlerdir. Maden Yüksek Mühendisi Bilirkişi … ayrık görüş sunmuştur.
Birinci bilirkişiler kurulunun ayrık görüşlü raporuna yapılan itirazlar nedeniyle taşınmaz üzerinde ikinci kez keşif yapılmasına ve yeni bilirkişilerden rapor alınmasına karar verilmiştir. İkinci bilirkişilerin 23/07/2019 tarihli raporlarında, sahaların görünür rezervlerini incelemiş, çeşitli tarihlerde Maden İşleri Genel Müdürlüğüne sunulan üç ayrı işletme projesinin bulunduğunu belirleyerek MİGEM’e verilen görünür rezerv tutarlarına dayanarak sahadaki rezervlerin hesaplanmasının güvenilir olmadığını belirterek taraflar arasında sözleşmenin yapıldığı tarihte MTA’nın stamplarına göre sahalardaki rezerv durumunun taraflarca kabul edilerek 04/05/2010 tarihli sözleşmenin akdedildiğini, MTA stamplarının esas alınmasıyla ve fakat hesaplama yöntemine katılınmayarak 20053922 sayılı arama ruhsat sahasında 6.403.280 ton (görünür+muhtemel) rezerv bulunduğunu, İR 1489 sayılı işletme ruhsat sahasında 8.957.260 ton (görünür+muhtemel) rezerv olduğunu belirtmişlerdir. Her iki saha arasında 6.403.280/15.360.540= 0,4160 oranı bularak arama ruhsat sahasının 4.750.000 $x0.4169=1.980.275 USD ve işletme ruhsat sahasının ise 4.750.000 $-1.980.275$=2.769.725 USD olduğunu hesaplamışlardır. Davacıya iadesi gereken tutar olarak 1.200.000 USD ödenmediğinden, 2.769.725 $-1.200.000$=1.569.725 USD bulmuşlardır.
Mahkemece yukarıda yapılan belirlemeler sonrasında iki kez bilirkişi raporu alınmış ise de raporların birbiri ile çelişkili olduğu ve rapora itirazlar giderilmeksizin, bağdaştırıcı rapor alınmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, mahkemece denetime ve hüküm kurmaya elverişli yeni bir rapor alınmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, dava dosyasının kapsamı ile mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde; mahkemenin hüküm kurmasını sağlayacak olan tüm esaslı delillerin toplanmamış, mahkemece değerlendirilmemiş olması nedeniyle, tarafların istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerden ötürü kabulüne, yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04/02/2020 tarih ve 2016/144 Esas, 2020/81 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde taraflara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 23/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”