Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/1741 E. 2022/1975 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1741 – 2022/1975

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/1741 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/1975

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/09/2022
ESAS-KARAR NO : 2022/279 E 2022/581 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 30/12/2022
YAZILDIĞI TARİH : 30/01/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; müvekkil aleyhine, 29.08.2019 tanzim, 10.09.2019 vadeli 146.615,00 TL tutarında bonoya dayalı olarak , Ankara 2. İcra Müdürlüğü’nün 2021/16628 E. Sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını, takibe geçilmeden 2 sene önce, senette diğer borçlu …. Şti.’nin … Şubesinde bulunan … nolu hesabından, senedi takibe koyan davalı senet alacaklısının … nolu hesabına , 10.09.2019 tarihinde takip dayanağı senede istinaden, 47.000,00 TL gönderildiğini, takip konusu senet miktarı olan 146.615,00 TL’nin 47.000,00 TL’si ödenmiş olmasına rağmen, senet miktarının tamamı üzerinden icra takibine girişildiğini belirterek müvekkili tarafından yapılan ödeme üzerinden borçlu olmadığının tespitine, ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; talebin zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinde belirtilen ödemenin takip konusu bono nedeniyle yapıldığı hususunun davacının ispat etmesinin gerektiğini, takip sırasında dava dışı borçlu tarafından ödeme taahhüdünde bulunduğunu bildirerek davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; davalı tarafından davacı ile dava dışı borçlular hakkında kambiyo senetlerine mahsus yol ile takip başlatıldığı, dava dışı borçlu tarafından verilen ve davacı vekili tarafından kabul edilen ödeme taahhüdü içeriğinde davaya konu edilen 47.000,00 TL’nin ödendiğinin ve borçtan düşüldüğünün taraflarca kabul edildiği, menfi tespit davalarının kendisinden talep edilen alacak kadar borcu olmadığının ileri süren tarafından açılmasının gerektiği, dava tarihi itibariyle davalı tarafından icra dosyasında borçlu olunmadığının tespit edilmesi talep edilen miktar kadar ödeme alındığının kabul edilmesi nedeniyle davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle hukuki yarar dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince
istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili; İ.İ.K.’nun mevzuatı gereğince, daha önce yapılmış bir ödeme ortaya çıkmışsa, alacaklı ya da vekilinin dosyaya bunu bir dilekçe ile beyan etmesi, toplam alacaktan ödenen kısımla ilgili feragatta bulunması ve feragat harcını yatırması gerektiğini, davalı alacaklı şirket vekili tarafından bu işlemlerin hiçbiri yapılmadığını, diğer taraftan, aynı icra takibinde, taahhütte bulunan … … Ltd. Şti. dışında, müvekkilinin de borçlu olarak göründüğünü, borçlu … … Ltd. Şti., sadece kendisi yönünden ödeme taahhüdünde bulunduğunu, davalı alacaklı şirket vekili de, sadece bu borçlu yönünden taahhüdü kabul ettiğini, müvekkil yönünden, dosyada daha önce ödenen 47.000,00 TL bedelin ödendiğinin kabulüne ilişkin en ufak bir işlem bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin gerekçesinin aksine dava tarihi itibariyle HMK’nın 114/h maddesi gereği dava açmakta hukuki yararının bulunduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak işin esasına girişilerek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; kambiyo senedine mahsus haciz yoluyla yapılan takipte aval veren sıfatıyla davacı tarafından yapılan ödemenin mahsup edilmeden senet bedeli üzerinden icra takibine girişilmesi nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık davacının borçlu olmadığının tespiti davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı, buna göre vekalet ücreti ve yargılama giderinin ne şekilde belirleneceği noktasında toplanmaktadır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
İşin esasına girişilmeden öncelikli olarak davacının geç teslimi nedeniyle davalı idare tarafından tahakkuku yapılan cezai şart bedelinden borçlu olmadığının tespiti ile hak edişler üzerinden blokenin kaldırılması istemiyle açılan davada ön mesele olarak öncelikle, menfi tespit davası ile ilgili genel bir açıklama yapılmasında ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.
Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir.
Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır.
Buna rağmen borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.
Bunun dışında icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince: kambiyo senedine dayalı olarak aval veren sıfatıyla davacı aleyhine girişilen icra takibi nedeniyle davacı takipten önce senede yönelik yaptığı ödemenin mahsup edilmediği senedin tamamı üzerinden takibe girişildiğinden bahisle menfi tespit istemli ikame edilmiştir.
Bir davanın korunmaya değer, güncel hukuki yarar bulunmaması nedeniyle reddedilebilmesi için, borçluyu tehdit edebilecek tehlike ve savsaklamalara karşı onu koruma gereksinmesinin olmaması gerekir.
Borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmişken, davalı tarafından 146.615,00 TL bedelli, 29/08/2019 tanzim tarihli senede dayalı icra takibine girişildiği takip talebinde, davacı yönünden yapılan 47.000,00TL bedelli kısmi ödemenin mahsup edilmediği anlaşılmakla davanın açılmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasında da bir engel bulunmamaktadır.
Davalı tarafından icra takip dosyasında takip borçlularından dava dışı …… Şti. ile aralarındaki 24/12/2021 tarihli taahhütnamede 10/09/2019 tarihli 47.000,00 TL tahsil edildiğine dair ibare davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını kabule yeterli olmayıp, bu halde dahi borçlu borç tehdidi altında olup, bu nedenle de menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğu gözetilerek davacının menfi tespit davasını açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları doğrultusunda ; davacının tüm talepleri değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile menfi tespit davasının açıldığı tarih itibariyle dava dışı borçlu hakkındaki 47.000,00 TL nin mahsup edildiği, davalı tarafından yapılan kısmi ödemenin kabul edildiği tespit edilmiş olmakla her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirileceği ve davanın hukuki yarar kapsamında olduğu takip borçlusu sıfatıyla davacı borçlu aleyhine girişilen takibe konu senet bedeli üzerinden bir mahsubun yapılmadığı, gözetildiğinde davacının dava tarihi itibariyle menfi tespit talebinde hukuki yararı bulunmadığı gerekçeleriyle davacının tüm taleplerinin değerlendirilmemesi doğru olmamıştır.
Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller söz edilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi davacının borçlu olup olmadığının belirlenmesi için yukarıda açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile delil toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Kaldırma kararı gerekçesine göre şimdilik diğer istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2022/279Esas, 2022/581Karar ve 27/09/2022 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 30/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”