Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/1725 E. 2023/468 K. 31.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/1725 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2023/468

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : DR…. (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/04/2022
ESAS-KARAR NO : 2021/654 E 2022/293 K

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – ..
DAVANIN KONUSU : Tanıma Ve Tenfiz
KARAR TARİHİ : 31/03/2023
YAZILDIĞI TARİH : 28/04/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili şirketin Ukrayna yasalarına göre kurulmuş ve merkezi Ukrayna’da olan tüzel kişi olduğunu, 29/11/2019 tarihinde 2911201901 nolu sözleşmeyle davalı tarafın 250.000,00 EURO karşılığında müvekkili şirkete ağır araçları satıp tedarik etmeyi taahhüt ettiğini, müvekkili tarafın sözleşmeye uygun olarak 03/12/2019 tarihinde sözleşme ile vermeyi taahhüt ettiği 250.000,00 EURO’yu 0410001 nolu havale talimatı ile gönderildiğini, müvekkili şirketin yapılan sözleşme ile üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiş olmasına rağmen davalı tarafın sözleşmenin 7.3 maddesinde düzenlenen ödemenin yapılmasından itibaren 31 takvim günü içerisinde malın sevkiyatını yapma sorumluluğunu yerine getirmediğini, bunun üzerine taraflar arasında 10/01/2020 tarihli ek sözleşme imzalandığını, kesin teslimat tarihinin 05/02/2020 tarihi olarak kabul ettiklerini, kesin teslimat tarihi içerisinde teslimatın yapılamaması durumunda davalının aldığı 250.000.00 EURO’yu iade etmeyi ve 10.000,00 ABD Dolarının ceza olarak ödemeyi kabul ettiğini, davalının taraf teslimatı yine yapamadığını ve müvekkilince davalı tarafa 23/10/2020 tarihinde ihtarname gönderildiğini, davalı tarafın bu ihtarnameye cevap vermediğini, bunun üzerine mahkemeye başvurulduğunu, Ukrayna Lviv ili Ticaret Mahkemesi’nde görülen davada davalı tarafın karara karşı itirazda bulunmadığını, temyiz yoluna başvurmadığını ve bu sebeple 13/07/2021 tarihinde verilen kararın 10/08/2021 tarihinde kesinleştiğini, bu nedenlerle Ukrayna Lviv ili Ticaret Mahkemesi’nin 914/2868/20 Esas nolu dosyasında verilen kararın Türkiye Cumhuriyet makamları tarafından geçerli kabul edilebilmesi için iş bu tanıma ve tenfiz davasını açma zorunluluğunun hasıl olduğunu belirterek davanın kabulü ile Ukrayna Lviv ili Ticaret Mahkemesince verilen kararın tanınması ve tenfizine karar verilmesini belirterek borçlunun borcuna yeter miktarda taşınır, taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, öncelikle uluslararası sözleşmelerin geçerliliği için sözleşmenin yapıldığı yer olan Türkçe dilinde yapılması gerektiğini, aksi takdirde iş bu sözleşmelerin geçerliliğinden söz edilemeyeceğini, somut olayda davacı ile müvekkili şirket arasında yapılan sözleşmenin bu açıdan değerlendirildiğinde hukuken geçerli bir sözleşme olmadığını, sözleşme geçerli olmadığından sözleşme içerisinde yapılmış olan yetki hükmünün de geçerli olmadığını, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Ukrayna Devleti arasında akdedilen Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna arasında hukuki konularda adli yardımlaşma ve işbirliği anlaşmasının uygun bulunduğuna dair kanunun 27. maddesi gereğince yetkili ve görevli mahkemenin Türkiye Cumhuriyeti Devleti mahkemeleri olduğunu, taraflar arasında yaşanılan uyuşmazlıkta bir an olsun Ukrayna Devleti mahkemelerinin yetkili ve görevli olduğu düşünülse dahi Ukrayna Lviv Ticaret Mahkemesinde iş bu konuda yapılan yargılamanın ne denli hukuka uygun ve adil olduğunun tartışmalı olduğunu, zira müvekkili şirketin yargılamanın hiçbir aşamasından, dava dilekçesi hariç, haberdar edilmediğini, müvekkilinin en temel hakkı olan savunma hakkı kullandırılmamış olduğunu, ayrıca Lviv Ticaret Mahkemesinin vermiş olduğu kararın müvekkiline tebliğ edilmediğini ve müvekkilinin kanun yollarına başvuru hakkı elinden alındığını, müvekkili şirket yetkilileri aleyhlerinde bir karar olduğuna ve bu kararın kesinleştiğine ancak iş bu tenfiz davası ile muttali olduklarını, davacının dava dilekçesindeki iddialarının yersiz olduğunu, MÖHUK 24. maddesinden de açıkça anlaşılacağı üzere somut olayda yetkili olması gereken mahkemenin, Ukrayna Mahkemeleri değil Türk Mahkemeleri olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, tenfizi istenilen kararın, Türkiye ile Ukrayna arasında 28.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1965 tarihli Adli Yardımlaşmaya İlişkin Lahey Sözleşmesi hükümleri kapsamında ve Türkiye ile Ukrayna arasında 23/11/2000 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti İle Ukrayna Arasında Hukukî Konularda Adlî Yardımlaşma Ve İşbirliği Anlaşması” kapsamında tebliğ edilmediği, dolayısı ile kararın usulünce kesinleşmediği, kesinleşmeyen yabancı mahkeme kararının tenfizinin mümkün bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden- davacı vekili tarafından;
Davanın görülmesi sırasında davalı tarafında mahkemeye savunmalarını sunduğu hususunun kararda belirtildiği, kararın kesinleşme şerhinin de bulunduğu, ancak tebliğ evrakının Ukrayna’da çıkan savaş nedeni ile verilen süre içerisinde temin edilemediği, mahkemece kesinleşme şerhinin esas alınarak tanıma ve tenfiz kararının verilmesi gerektiği bildirilerek müvekkilinin nisbi harcı zorla yatırdığı, yargılamanın sonraki aşamalarında adli yardım kararı verilerek yargılamaya devam edilmesi ile birlikte müvekkilinin lehine ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık tanıma ve tenfiz şartlarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, tanıma ve tenfiz istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Açık yasa hükümleri ile istinaf mahkemelerine tanınmayan bir görev ve yetkinin yorum yolu ile istinaf mahkemelerine verilmesi, verilecek kararlara karşı kanun yolunun kapalı olması, hak arama özgürlüğünün kısıtlanması, bu taleplerin yeni delil ve vakalarla istinaf mahkemesinin karşı karşıya kalması sonucunu doğurması, işlerin büyük bir yoğunluğunun bu talepleri oluşturması halinde istinaf mahkemelerin asli fonksiyonunu icra edemeyeceği, istinaf mahkemelerinin ilk derece mahkemesi olarak gördüğü davanın bulunmaması, acil hukuki korumaların daha çok ilk derece yargılaması yapan mahkemelerce daha hızlı bir şekilde sonuçlandırılabileceği ve ülkemizde dar anlamda istinaf ilkesinin benimsendiği , bu mahkemelerin hüküm değil denetim mahkemeleri olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu tür taleplerin doğrudan istinaf mahkemelerinde ileri sürülemeyeceği kanaatine varılmış olmakla, ihtiyati haciz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tenfize karar verilebilmesi için Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması gerekmektedir. Somut olayda, Türkiye ile Ukrayna arasında 23/11/2000 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti İle Ukrayna Arasında Hukukî Konularda Adlî Yardımlaşma Ve İşbirliği Anlaşması” bulunduğu, bu nedenle her iki ülke arasında mahkeme kararlarının tenfizi açısından hukuki mütekabiliyet bulunduğu anlaşılmakla, tenfiz açısından 54. maddenin 1. fıkrasındaki koşulun oluştuğu, ayrıca kararın Türk Mahkemeleri’nin münhasıran yetkisine giren bir hususa ilişkin olmadığı kanaatine varılmıştır.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanunun 53. maddesi nde belirtilen belgelerin davacı tarafça sunulmuş olması gerekmektedir. Dava konusu, Ukrayna Lviv ili Ticari Mahkemesi’nin 914/2868/20 Esas nolu, 13/07/2021 tarihli kararın tercümesinin incelenmesinde; “…nin davasının tam kapsamda kabulüne, …. Şti’nden, … lehine 250.000,00 Euro (ana tutar) ve 124.678,14 Grivna (dava harcı) tahsil edilmesine” karar verildiği, kararda Batı Ticari Mahkemesine temyiz edilebileceğinin belirtildiği, kararın infazına ilişkin emir başlıklı 10/08/2021 tarihli belgede ise kararın 10/08/2021 tarihinde kesinleştiğinin belirtildiği anlaşılmıştır.
Davalı taraf gerekçeli kararın kendilerine tebliğ edilmediği ve temyiz haklarını kullanmadıklarını iddia etmiş; İncelenen Ukrayna Lviv ili Ticari Mahkemesi’nin infaz emrinde kararın kesinleştiği belirtiliyor ise de davalı tarafa tebliğ edilip edilmediğinin belirtilmediği anlaşılmıştır. Mahkemece davacı vekiline tebliğ belgesinin ibraz edilmesi için kesin süre verilmiş olup, davacı vekili tarafından tebliğ belgesinin ibraz edilmediği görülmüştür. Her ne kadar davacı yanca Ukrayna’daki savaş gerekçe gösterilmek sureriyle kesinleşme şerhi esas alınarak karar verilmesi gerektiği halde mahkemece tebliğ evraklarının istenmesinin doğru olmadığı belirtilerek karar istinaf edilmiştir.
Mahkemenin tebliğ belgeleri ile ilgili çelişkili bir durumun varlığını saptaması halinde, keyfiyetin davacı yandan açıklanmasını istemesi, gerekirse ilgili yabancı mahkemeden tebliğ evraklarının onaylı bir örneğinin celbini talep ederek çelişkiyi gidermesi ve sonucuna göre bir karar vermesi gerekirken yazılı ve yetersiz gerekçeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmesinin doğru değildir.
Bu durumda, dava dosyasının kapsamı ile mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde; mahkemenin hüküm kurmasını sağlayacak olan tüm esaslı delillerin toplanmamış, mahkemece değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerden ötürü kabulüne, yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/654 Esas, 2022/293Karar ve 14/04/2022 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.g maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 31/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”