Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/1460 E. 2023/409 K. 21.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1460 – 2023/409

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/1460 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2023/409

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2021
ESAS-KARAR NO : 2015/1122 E 2021/434 K

ASIL DAVADA
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLLERİ :
DAVA : Alacak
KARAR TARİHİ : 21/03/2023
YAZILDIĞI TARİH : 17/04/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekillerince istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Asıl davada davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında kalsine piritin satışını konu alan satım sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin sözleşmeyi imzalama gayesinin tedarik edeceği ürünlerin Çin Halk Cumhuriyetine ihracı olduğunu, davalı ile sözleşme imzalandığı tarihte kalsine piritin yurtdışına satış fiyatı 95,15 USD iken dava tarihi itibariyle ürünün yurtdışına satış fiyatının 38 USD olduğunu, maliyetler dahil edildiğinde sözleşme tarihi satış fiyatının 95,15 USD olduğunu, 49,16 USD ton başına zarar edildiğini, söz konusu ürünün dünya çapındaki tek alıcısının Çin Halk Cumhuriyeti olduğunu, fakat sözleşmenin imzası sonrası Çin Halk Cumhuriyeti tarafından söz konusu ürünün ülkeye girişinin yasaklandığını ve ürünün bu ülkeye ihraç edilme imkanının kalmadığını, bu durumun sözleşmenin 19/1-a ve 19/1-ğ hükümleri çerçevesinde mücbir sebep kabul edildiğini, buna istinaden davalı kuruma başvuru yapılarak sözleşmenin sona erdirilmesinin talep edilğini, fakat davalı yanca talebin uygun görülmediğini, davalı için atık olan ve sıfır maliyet ile elde edilen ürünün endeksteki anormal dalgalanmasının davalıyı hiçbir şekilde etkilemediğini, sözleşmenin feshine ilişkin hukuki şartların gerçekleştiğini belirterek sözleşmenin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
09.07.2015 tarihli ıslah dilekçesinde ise taraflar arasındaki sözleşmeye konu kalsine piritin sözleşmenin imzasından sonra ton başına fiyatının taraflarca öngörülemeyecek şekilde düştüğünü ve TBK 138. maddesi uyarınca aşırı ifa güçlüğünün ortaya çıktığını, bununla birlikte ürünün ihraç edildiği yegane alıcı Çin Halk Cumhuriyeti hükümetinin ürünün Çin’e ithalatına ilişkin kısıtlama getirildiğini, ürünün ihracının mümkün olmadığını, ülke içerisinde ise çok kısıtlı bir pazarın olduğunu, bu pazardaki talebin müvekkilinin alımından daha düşük olduğunu ve fiyatın ton başına 20 USD üzerinde olmadığını belirterek terditli olarak sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını mevcut teminat mektubunun iptali ile uyarlanan koşullara uygun bir teminat mektubunun davacı tarafından verilmesine yönelik karar oluşturmasını, bu mümkün olmadığı takdirde taraflar arasındaki sözleşmenin 19.1 maddesine uygun olarak sözleşmenin feshi ve sözleşme kapsamında alınmış olan teminat mektubunun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/148 esas sayılı davasında davacı vekili, müvekkili teşekküle bağlı sülfürik asit fabrikasında elde edilecek 70.000 yaş ton (60.000 kuru ton) kalsine piritin termin programı kapsamında stok sahasında KDV hariç 40 USD/kuru ton birim fiyat üzerinden açık artırma ile satışında en yüksek teklif veren davalı ile 28.07.2014 tarihinde sözleşme imzalandığını, sözleşme kapsamında satışların yurt içi satış olarak yapıldığı ve faturalandırıldığını, sözleşmenin termin başlıklı 7.1 maddesine göre Ağustos ayında fabrika genel revizyonu yapılacağı öngörüsü ile ürün satışı yapılamayacağı Mayıs ayından başlanılarak 10.000 yaş ton/ay olmak üzere Aralık sonu itibariyle 70.000 yaş tonun tamamlanacağının belirtildiğini, firmanın Mayıs, Temmuz, Haziran ayı miktarı olan 30.000 yaş ton ürün alımını gerçekleştirdiğini, birinci ve ikinci revize termin programları kapsamında alınması gereken 29.967,8 ton bakiye ürünün 31.12.2014’e kadar alımının gerçekleştirilmediğini, 30.12.2014 tarihli yazı ile bakiye ürünün alınması için 1 ay süre verildiğini, ancak 17. maddede yer alan cezai şartlar hükmünün uygulanacağının firmaya bildirildiğini, firmanın bu süre içerisinde 49,75 ton daha alım yaptığını ve toplam bakiyesinin 29.917,83 ton kaldığını, süre bitimine rağmen ürünü alamayan davalının 29.03.2015’e kadar süre tanınmasını talep ettiğini, 12.02.2015 tarihli yönetim kurulu kararı ile sözleşmenin cezai şartlar başlıklı 17. maddesi hükümleri ve diğer tüm maddeleri saklı kalmak kaydıyla sözleşme süresinin 30.05.2015 tarihine kadar uzatıldığını, ancak davalının belirtilen tarihe kadar da bakiye ürünü almadığını, verilen fesih ihtarlı süre sonunda sözleşmenin 31.07.2015 itibariyle feshedildiğini, sözleşmenin 21. maddesi gereği teminatın cezai şart olarak irat kaydedilmesine karar verildiğini, ayrıca 05.08.2021 tarihli yazıları ile sözleşmenin cezai şartlar başlıklı 17. maddesine göre firmanın 03.11.2014 tarihli başvurusuna istinaden 20.11.2014 tarihinde davacı tarafça yapılan termin değişikliğine kadar geçen süre için ton başına günlük 0,10 USD/kuru ton gecikme cezası uygulanarak toplam 25.867,01 USD gecikme cezası hesaplandığını, Eylül 2014 termini kapsamında alınması gereken 15.000 yaş ton kalsine piritin sadece 0,250 tonunu almış olması nedeniyle gecikme cezası toplamının 25.649,98 USD hesaplandığını, davalının Aralık 2014 ayında sözleşme bakiyesi olan 29.917,630 yaş ton ürünü almayı taahhüt etmesine rağmen almamış olması nedeniyle de 31.12.2014 sözleşmenin bitiş tarihinden cezalı ve fesih ihtarlı 15 gün sürenin bitim tarihi 31.07.2015’e kadar geçen süre içinde ton başına günlük 0,10 USD/kuru ton gecikme cezası uygulanarak toplam 570.923,45 USD gecikme cezası hesaplandığını, sözleşme hükümlerine göre sözleşmenin bitim tarihinin 31.12.2014 olduğunu, davalı iddiasına göre Çin Halk Cumhuriyetinin pirit ithalatını yasakladığı tarihin 01.01.2015 olduğunu, dolayısıyla 31.12.2014’den sonra mücbir sebep halinin ileri sürülmesine olanak bulunmadığını belirterek 622.440,44 USD ceza tutarının Eylül termini için 25.867,01 USD’nin 20.11.2014 tarihinden, Ekim ayı termini için 25.649,98 USD’nin 20.11.2014 tarihinden, 570.923,45 USD’nin 31.12.2014 tarihinden itibaren sözleşmenin ilgili hükümlerinde ve ek 21 ceza tablosunda belirtilen tarihlerinden itibaren 3095 sayılı yasanın değişik 4/a maddesi gereğince bankaların yabancı mevduat üzerinden açılan 1 yıl vadeli hesaplara uyguladığı en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanacağı faizi ve faizin KDV’si ile birlikte, davalı adına ödenen fesih damga vergisi 20.309,69 TL’nin 25.11.2015 tarihinden itibaren 6183 sayılı kanunda belirlenen oranda faizi ve faizin KDV’si ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/592 esas sayılı davasında davacı vekili, taraflar arasındaki birinci ve ikinci revize termin programları kapsamında alınması gereken 29.967,8 ton bakiye ürünün 31.12.2014’e kadar alımının gerçekleştirilmediğini, 30.12.2014 tarihli yazı ile bakiye ürünün alınması için 1 ay süre verildiğini, süre bitimine rağmen ürünü alamayan davalının 29.03.2015’e kadar süre tanınmasını talep ettiğini, 12.02.2015 tarihli yönetim kurulu kararı ile sözleşmenin cezai şartlar başlıklı 17. maddesi hükümleri ve diğer tüm maddeleri saklı kalmak kaydıyla sözleşme süresinin 30.05.2015 tarihine kadar uzatıldığını, ancak davalının belirtilen tarihe kadar da bakiye ürünü almadığını, verilen fesih ihtarlı süre sonunda sözleşmenin 31.07.2015 itibariyle feshedildiğini, sözleşmenin 21. maddesi gereği teminatın cezai şart olarak irat kaydedilmesini karar verildiğini, sözleşmenin ürünün termin programına göre alınmamasından kaynaklanabilecek zarar ziyanlar hususunda 21.4 maddesi bulunduğunu, firmaya ait bakiye 13.184,28 tonun başka firmalara satışının yapıldığını, bu satıştan doğan farkın sözleşme gereği firmadan tahsis edilmesi gerektiğini, 13.184,28 ton ürünün davalı tarafından zamanında alınmış olması halinde 1.653.247,07 TL gelir elde edilecekken başka firmalara satışından 698.126,43 TL gelir elde edilmiş olup firmanın sözleşmeye uymaması nedeniyle davacı teşekkül aleyhine 955.124,65 TL zarar oluştuğunu, ayrıca sözleşmenin 17.3 maddesinde stok kapasitesinin azami 20.000 ton olduğunu, stok sahasının dolması halinde teşekkülün fazla ürünü başka yere taşıma istifleme ve stoklama veya farklı önlemler alması halinde yapılacak giderler ve doğacak zararların %25 fazlasıyla alıcıdan tahsil edileceği hükmünün yer aldığını, stok sahasının dolması nedeniyle üretimin aksamaması için firmaya ait 29.917,83 ton ürünün işletme müdürlüğü sahasında açık alana çekilmesi sırasında 144.242,17 TL+KDV ödendiğini ve tahsili için faturalar gönderildiğini, ancak davalının 03.01.2015 tarihli ve 03.02.2015 tarihli yazıları ile borcunu kabul etmesine rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek 955.120,64 TL satış farkı alacaklarının satış ve fark tablolarında belirtilen satış tarihlerinden, 170.205,75 TL+42.551,43 TL olmak üzere 212.757,18 TL’nin fatura tarihlerinden itibaren ayrıca sözleşmede belirtilen tahakkuk tarihlerinden itibaren 6183 sayılı kanunda belirlenen oranda faizi ve faizin KDV’si ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/281 esas sayılı davasında davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşmenin ürünün termin programına göre alınmamasından kaynaklanabilecek zarar ziyanlar hususunda 21.4 maddesi bulunduğunu, firmaya ait bakiye 13.184,28 tonun başka firmalara satışının yapıldığını, bu satıştan doğan farkın sözleşme gereği firmadan tahsil edilmesi gerektiğini, 13.184,28 ton ürünün davalı tarafından zamanında alınmış olması halinde 1.653.247,07 TL gelir elde edilecekken başka firmalara satışından 698.126,43 TL gelir elde edilmiş olup firmanın sözleşmeye uymaması nedeniyle davacı teşekkül aleyhine 955.124,65 TL zarar oluştuğunu, ancak sözleşmeden bakiye firmanın almadığı 29.917,83 ton kalsine pirit ürününden kalan 16.733,55 tonluk kısmının başka firmalara satışının da ayrıca tamamlandığını, davalı tarafından zamanında alınmış olması halinde 2.014.437,09 TL gelir elde edilecekken başka firmalara satışlarından 767.472,21 TL gelir elde edildiğini, firmanın sözleşmeye uymaması nedeniyle davacı aleyhine 1.246.964,88 TL fark doğduğunu belirterek sözleşmenin 21.4 maddesi gereği 1.246.964,88 TL satış farkı alacaklarının satış ve fark tablolarında belirtilen satış tarihlerinden ayrıca sözlemede belirtilen tahakkuk tarihlerinden itibaren sözleşmenin 21.1,2,3,4 maddeleri gereği 6183 sayılı kanunda belirlenen oranda faizi ve faizin KDV’si ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Asıl davada davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında 70.000 ton yaş kalsine piritin satışı için 19.04.2014 günü yapılan ihale sonucu 3.853.080 USD toplam bedelle davacı ile 28.04.2014 günü satım sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 6. maddesinde ürünün tümünün en geç 31.12.2015 tarihine kadar 7. maddede belirtilen programa göre satım ve teslim alınmasının öngörüldüğünü, sözleşmeni termin başlıklı 7.1 maddesine göre belirlenen alım programı uyarınca davacının Mayıs, Temmuz ve Ağustos aylarında toplam 30.000 ton ürün satın aldığını, 20.10.2014 tarihine kadar ise 40.032,17 yaş ton ürün satın aldığını, davacının 01.10.2014, 17.10.2014 ve 03.10.2014 tarihli yazılarında %20 iş artışı/eksilişi yetkisinin kullanılması talebinin kabul edilmediğini, ancak kalan ürünü en geç 31.12.2014 tarihine kadar çekmeyi taahhüt etmesi halinde kalan 29.967,80 ton ürünün tesliminin 31.12.2014 tarihine aktarılabileceğinin belirtildiğini, bu tarihe gelindiğinde kalan ürünün teslim alınmadığını, 30.12.2014 günü yazı ile sözleşmenin 17. maddesi uyarınca davacıya 30 gün süre verildiğini, verilen süre sona erdiğinde davacının 30.01.2015 ve 03.02.2015 günlü yazıları ile iki kez daha süre istediğini, davalının iyi niyetli olarak davacıya 30.05.2015 tarihine kadar süre verildiğini, bu sürenin dolmasına 10 gün kala davacının 20.05.2015 tarihli yazısı ile dava konusu ürünün Çin Halk Cumhuriyetine ihracının yasaklandığını, bunun mücbir sebep oluşturduğunu ileri sürerek sözleşmenin iptali ile teminatın geri verilmesini istediğini, alıcının satın aldığı ürünü ne yapacağı, nereye ya da kime satacağının davalıyı ilgilendirmediği gibi alıcının satın aldığı ürünü yurt içi piyasalarda ya da Çin Halk Cumhuriyeti dışında başka ülkelere ihraç edebileceği gerçeği karşısında davacının bu isteği kabul edilmediği gibi edimler arasındaki dengenin davacı aleyhine aşırı derecede bozulduğunun söylenemeyeceğini, üründeki aşırı fiyat değişikliklerinin beklenmeyen ya da öngörülemez bir durum olmadığını, fiyat düşüşlerinin aşırı ifa güçlüğü yaratmasının davacıdan kaynaklandığını, sözleşmede malın ihraç amaçlı satılabileceği belirtilmesine karşın malın özellikle Çin Halk Cumhuriyet ya da başka bir ülkeye ihraç edilmek üzere satıldığı yönünde bir hüküm bulunmadığını, kaldı ki davacının sözleşmeye göre malı ihraç kayıtlı olarak satın alma ve böylelikle katma değer vergisi istismarından yararlanabileceğinden davalıdan böyle bir istekte bulunmadığını, ürünleri katma değer vergisi ödeyerek satın aldığını bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen davalarda davalı vekili, birleşen davalardaki taleplerin zamanaşımına uğradığını, sözleşmenin kuruluş tarihinden sonra sözleşmeye konu ürünün fiyatında etki eden platts endeksinde taraflarca öngörülemeyecek şekilde %63 oranında sert düşüş meydana geldiğini, davalının 85,39 USD’ye satın aldığı kalsine piritin max 34,66 USD’ye bu malın yegane alıcısı olan Çin’e ihraç edebilmekte olduğunu, bu durumda bu gün itibariye 50,73 USD ton başına zarar edildiğini, üründeki yüzdesel demir farkı nedeniyle davalı lehine hesap edilecek 6 USD primin nihai rakama eklenmesi sonucunda net olarak ton başına 44,73 USD zarar etmekte olduklarını, ihracatın yetkili makamlarca kısıtlanması ve olağan üstü bir durumun ortaya çıktığının belirlenmesi hallerinin sözleşmenin 19/1-a, 19/1-ğ hükümleri çerçevesinde mücbir sebep olarak kabul edildiğini, buna rağmen satış farkı alacağı talebinin kabulünün mümkün olmadığını, davalının aldığı ürünü Çin Halk Cumhuriyetine ihraç ettiğini, ürünün dünya çapında bilinen tek alıcının bu ülke olduğunu, davacının platts endeksinin eksi yöndeki değişimi karşısında zarar bulunmadığını, sözleme kurulurken mevcut koşulların öngörülemez şekilde değiştiğinden taraflara arasındaki işlem temelinin çökmesi, beklenmeyen durum karşısında davalının sözleşmedeki edimini yerine getirmesini beklemenin dürüştlük, iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırı olacak olması nedeniyle cezai şart, satış farkı ve taşıma masrafı alacağı talebinin koşullarının bulunmadığını bildirerek birleşen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, fesih beyanının kabule bağlı olmayan tek taraflı bozucu yenilik doğuran irade açıklaması niteliğinde olduğundan yanlar arasındaki sözleşmenin 20.05.2015 tarihi itibariyle asıl davada davacı tarafından feshedilmiş olduğundan sözleşmenin uyarlamasına ilişkin talebin mümkün olmadığı, asıl davada davacının yanlar arasındaki sözleşmeyi feshinin haklı nedene dayanmadığı sonuç ve kanaatine varılmakla sözleşmenin 21.4 maddesi gereğince asıl davada davalının davacıya ait teminat mektubunun cezai koşul olarak irat kaydetme hakkının doğduğu ve 21.2 maddesi kapsamında ceza koşulu olarak irat kaydedilen teminatın teşekkülün alacak ve zararına mahsup edilemeyeceği hükmü gereğince asıl davada teminat mektubunun iadesi talebinin reddi gerektiği, birleşen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/148 esas sayılı davasında davacı …’nün yanlar arasındaki sözleşmenin 17. maddesi gereğince davalı tarafından eksik ürün alımı nedeniyle eksik kalan kısım için kuru ton başına günlük 0,10 USD/kuru ton gecikme cezasının ve davalı adına ödenen fesih damga vergisi bedelinin tahsili talebinde bulunduğu, sözleşmenin 17.1 maddesinde aylık termin programı miktarında eksik ürün alınması durumunda gecikme cezası uygulanacağı öngörülmüş ise de sözleşmenin 17.4 maddesinde teşekkül tarafından alıcının sevkiyat yapmadığı ürünün başkalarına satabileceği bu durumda ceza uygulanmayacağı, satış fiyatları arasında teşekkül zararına bir fark doğarsa bu farkın alıcıdan tahsil edileceği öngörülmüş olmakla birleşen davada davacı tarafından birleşen diğer davalara konu olan birleşen davalarda davalı … A.Ş tarafından sözleşme kapsamında satın alınmamış olan kalsine pirit ürününün dava dışı üçüncü şahıslara satımının gerçekleştirildiği ve diğer birleşen davalarda satış tutarları arasındaki fark zararının talep edildiği, yanlar arasındaki sözleşmenin 17.4 maddesi gereğince ceza uygulanmayacağı, sözleşmenin 24. maddesinde sözleşme akdinden ve yürütümünden doğacak her türlü vergi, resim, harç … vs masrafların alıcıya ait olduğu ifade edilmekle birleşen davada davacı tarafından 26.08.2015 tarihinde 20.309,67 TL fesih damga vergisi tutarının …Bankası aracılığı ile vergi dairesine yatırıldığı belgelendiğinden bu talebe ilişkin birleşen davanın kısmen kabulü gerektiği, birleşen Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nni 2017/592 esas sayılı davasında davalı tarafından sözleşme kapsamında satın alınmayan 13.184,28 ton kalsine piritin, birleşen Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/281 esas sayılı davasında davalı tarafından sözleşme kapsamında satın alınmayan 16.733,55 ton kalsine piritin başka firmalara satışı nedeniyle sözleşme hükümleri çerçevesinde satış fiyat farkı zararının birleşen davada davacı tarafından talep edilebileceği, bilirkişi heyetince sözleşmenin 15. maddesi kapsamında yapılan hesaplamada sözleşmenin 15.2 maddesinde ödemenin TL olarak yapılacağı ve birim satış fiyatının belirlenmesinde taşınacak aylık teslimatta önceki ayın son iş günü geçerli olan TCMB döviz satış kurunun esas alınacağı ön görülmüş olmakla birleşen davalarda davacı tarafından davalıya sözleşme kapsamında süresinde satın alınmamış olan bakiye 29.917,83 ton kalsine pirit için son kez 30.05.2015 tarihine kadar süre verildiği, TCMB döviz kurunun bir önceki ayın son günü olan 30.04.2015 tarihi itibariyle alınması gerektiği, bu tarih itibariyle TCMB USD satış kurunun 7.6732 TL olduğu, birleşen davada davacının 07.01.2021 tarihli dilekçesinde döviz kurunun 2,67 TL olarak alınmasını talep etmiş olduğu, bu oran esas alınarak ve keza birleşen davada davacının nem oranının sözleşmede ön görülen %10’un üzerinde olduğu iddiasını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı, sözleşmedeki nem oranı esas alınmak suretiyle 20.05.2021 tarihli bilirkişi heyeti ek raporun 15. sayfasında yapılan hesaplama sözleşme hükümleri ve dosya kapsamına uygun bulunarak hükmü esas alınmış bu çerçevede birleşen Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/592 esas sayılı davası yönünden kanıtlanan 822.292,89 TL fiyat farkı zararı, birleşen Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/281 esas sayılı davası yönünden kanıtlanan 1.084.878,37 TL fiyat farkı zararına ilişkin davaların kısmen kabulü gerektiği, birleşen Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/592 esas sayılı davası yönünden davacı yan sözleşmenin 17.3 maddesi gereğince taşıma masraflarının tahsili talebinde bulunmuş ise de sözleşmeye konu … A.Ş tarafından satın alınmayan ürünün başkalarına satışının yapılmış olduğu, sözleşmenin 17.3 maddesinde ürünün başka yere taşınmasına ilişkin masrafların %25 fazlası ile alıcıdan tahsil edilmesi ön görülmüş ise de sözleşmenin 17.4 maddesinde teşekkülün ürünü başka yere taşıma yerine üçüncü kişilere satışını yapabileceği düzenlendiği ve bu kapsamda söz konusu ürünün üçüncü kişilere satışının yapılmış olması karşında birleşen davada davacının taşıma masraflarının tahsili talebinin yerinde olmadığı belirtilerek asıl davanın reddine, birleşen davaların ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden-asıl davada davacı birleşen davalarda davalı vekili tarafından;
Mahkemece asıl davanın kabulü ile birleşen davaların reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı, müvekkili tarafından sözleşmenin mahkemenin gerekçesinde belirtildiği üzere 20/05/2015 tarihinde feshedilmediği, feshedilmediği hususunun da tarafların kabulünde olduğu, müvekkili tarafından anılan tarihte gönderilen yazıda karşı tarafa mücbir sebep olgusunun bildirilerek sözleşmenin ileriye dönük olarak sona erdirilmesi için görüşmeye davet edildiği, söz konusu talebin de 27/05/2015 tarihli yazı ile karşı tarafça reddedildiği, karşı tarafça ileri sürülmeyen iddianın mahkemece hukuka aykırı olarak re’sen dikkate alınarak hüküm kurulmasının doğru olmadığı, asıl davanın ana konusunun fesih kararı verilmesine ilişkin olduğu, fesih talebinde bulunulmuş olsa feshin sonuçlarına ilişkin talepli bir dava açılacağı, ayrıca fesih iradesinin tarafların tacir olduğu da gözetildiğinde şekil şartına uygun bir şekilde ileri sürülmediği, müvekkili tarafından sözleşme feshedilmediği gibi değişen koşullara uyarlanarak sözleşmeye devam edilmeye çalışıldığı, taraflar arasındaki sözleşmede ifa güçlüğü şartlarının ortaya çıktığı, fiyatların fahiş olarak değiştiği gibi ürünün Çin’e ithaline de kısıtlama getirildiği, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları ile de tespit edildiği üzere sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması şartlarının doğduğu, mücbir sebep hali ortadayken sözleşmenin mahkemece fesih edilmesi ve teminat mektubunun iadesinin gerektiği, fesih şartları doğduğundan müvekkilinin her ne ad altında olursa olsun sözleşmeden kaynaklanan bir sorumluluğunun bulunmadığı,
İstinaf eden- davalı birleşen davalarda davacı vekili tarafından;
Mahkemece taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin hatalı yorumlandığı, sözleşmenin 17.4 maddesindeki ihtiyati satış yetkisinin sözleşmenin 17.1 ve devamı maddelerindeki ceza hükmünü kaldırmayacağı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda cezai şart miktarının da hatalı hesaplandığı, fesih damga vergisi yönünden ödeme tarihi yerine dava tarihinden faize hükmedilmesinin de doğru olmadığı, birleşen dosyalar bakımından iki ihale arasındaki fark bedelinin bilirkişiler tarafından hatalı hesaplandığı, yine iki ihale arasındaki farklar yönünden de dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin doğru olmadığı, taşıma giderine ilişkin talebin taraflar arasındaki sözleşmenin 17.3 maddesi uyarınca reddi kararında hatalı olduğu, işlemiş faizin KDV ile birlikte tahsiline ilişkin talebinin reddinin de doğru olmadığı bildirilerek başvurulmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık taraflar arasındaki satım sözleşmesinin uyarlama şartlarının oluşup oluşmadığı, mücbir sebep olgusu, sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle cezai şart, taşıma ücreti, iki ihale arasındaki farklar nedeniyle alacağın bulunup bulunmadığı ve var ise kapsamı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Asıl dava, taraflar arasında imzalanan 28.04.2014 tarihli sözleşmenin uyarlanması terditli olarak sözleşmenin feshi nedeniyle teminat mektubunun iptaline karar verilmesi talebine ilişkindir. Birleşen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/148 esas sayılı davası sözleşme gereği cezai şart bedelinin ve ödenen fesih damga vergisi bedelinin tahsili talebine ilişkindir. Birleşen Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/592 esas sayılı davası sözleşme kapsamında davalı tarafından alınmayan ürünün üçüncü kişilere satışı nedeniyle gerçekleşen fiyat farkı zararının ve taşıma masraflarının tahsili talebine ilişkindir. Birleşen Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/281 esas sayılı davası sözleşme kapsamında davalı tarafından alınmayan ürünün üçüncü kişilere satışı nedeniyle gerçekleşen fiyat farkı zararının tahsili talebine ilişkindir.
Taraflar arasında 28.04.2014 tarihinde imzalanan sözleşmenin konusunun toplam 70.000 yaş ton (63.000 kuru ton) kalsine piritin (demir oksit) madde 7.’deki termin programı dahilinde stok sahasında sahada bulunduğu haliyle sözleşme ve eklerde belirtilmiş şartlar dahilinde satışı işi olduğu, sözleşmeni 6. maddesinde ürünün tümünün en geç 31.12.2015 tarihine kadar 7. maddede belirtilen programa göre satım ve teslim alınmasının öngörüldüğünü, sözleşmeni termin başlıklı 7.1 maddesine göre belirlenen alım programı uyarınca davacının Mayıs, Temmuz ve Ağustos aylarında toplam 30.000 ton ürün satın aldığını, 20.10.2014 tarihine kadar ise 40.032,17 yaş ton ürün satın aldığını, davacının %20 iş artışı/eksilişi yetkisinin kullanılması talebinin kabul edilmediği, ancak kalan ürünün en geç 31.12.2014 tarihine kadar çekilmesinin taahhüt edilmesi halinde kalan 29.967,80 ton ürünün tesliminin 31.12.2014 tarihine aktarılabileceğinin belirtildiği, bu tarihe gelindiğinde kalan ürünün teslim alınmadığını, 30.12.2014 günü yazı ile sözleşmenin 17. maddesi uyarınca davacıya 30 gün süre verildiği, verilen süre sona erdiğinde davacının 30.01.2015 ve 03.02.2015 günlü yazıları ile iki kez daha süre istediği, davalının tekrar davacıya 30.05.2015 tarihine kadar süre verdiği anlaşılmıştır.
28.04.2014 tarihli sözleşme gereğince 30.04.2014 – 31.12.2014 tarihleri arasında toplam 70.000 yaş ton (63.000 kuru ton) kalsine piritin sözleşmede öngörülen termin programı kapsamında asıl davada davacı tarafından satın alınmasının öngörüldüğü, asıl davada davacının talep yazıları ile termin programında asıl davada davalı tarafından revizeler yapıldığı, son olarak sözleşme hükümleri saklı kalmak kaydıyla satın alınmayan bakiye 29.917,83 yaş ton kalsine piritin 30.05.2015 tarihine kadar alınması yönünde süre verildiği, bakiye ürünün alınmadığı ve 30.05.2015 tarihinden önce 20.05.2015 tarihli yazısı ile asıl davada davacı yanca sözleşmenin mücbir sebepler gözetilerek iptal edilmesinin talep edildiği, asıl davada davalı yanca 27/05/2015 tarihli yazı ile sözleşmenin feshi talebinin uygun görülmediği, 27/05/2015 tarihli yazı ile asıl davada davacı yanca TBK’nın 138. madde uyarınca sözleşmenin feshini mutabakatla fesih oluşturulmaz ise 4 aylık ek süre talebi ile teminat mektubunun paraya çevrilmemesinin talep edildiği, asıl davanın 27/05/2015 tarihli dava dilekçesi ile sözleşmenin feshi talepli olarak açıldığı, daha sonra 09/07/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile sözleşmenin öncelikli olarak uyarlanması mümkün olmaması halinde mahkemece feshinin talep edilidiği, bu arada asıl davada davalı yanca 22/06/2015 tarihli 15 gün süreli fesih ihtarının asıl davada davacı yana gönderildiği, 05/08/2015 tarihli yazı ile da sözleşmenin 31/07/2015 tarihinde sona erdiğinin bildirildiği anlaşılmış olup gelinen aşamada sözleşmenin ayakta olmadığı anlaşıldığındna mahkemece asıl davada uyarlamanın mümkün olmadığına dair görüşü doğrudur. Ancak mahkemece sözleşmenin feshedildiği tarih hatalı olarak 20/05/2015 olarak belirlenmiştir. Asıl davada davacı yanın 20/05/2015 tarihli beyanı ile sözleşmeyi feshetme yönünde açık bir iradesi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin asıl davadaki dava dilekçesi ile 27/05/2015 tarihinde feshedildiği anlaşılmış olup, söz konusu bu dilekçe davalı tarafa tebliğ edildikten sonra ıslah ile fesih iradesinin ortadan kaldırılabilmesi mümkün değildir.
Somut olayda mücbir sebep iddiası ve sözleşmenin haklı nedenle fesh edilip edilmediği hususunun öncelikle çözümlenmesi gerekmektedir.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ilkesi (Ahde Vefa- Pacta Sunta Servanda) yanında sözleşme serbestisi ilkeleri kabul edilmiştir. Bu kurala göre sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalı ve hükümlerine riayet edilmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biridir. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde, edimler arasında mevcut olan denge şartlarının sözleşmenin tümü, birlikte yorumlanarak değerlendirilmelidir. Borçlar Kanunundaki genel kural; tarafların bu sözleşme ile gerçek ve ortak amacın varlığını ortaya koyabilecek şekilde bir düzenleme ve yorum, tüm sözleşmede belirlenen amaç da gözönüne alınarak yapılmalıdır. Ahde vefa ilkesinin sonucu olarak taraflar, serbest iradeleriyle meydana getirdikleri sözleşmelere aynen uymakla yükümlüdürler. Bu kapsamda sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeniyle değişmiş olsa bile borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir.
Asıl davada davacı … … A.Ş tarafından sözleşmeye konu kalsine piritin tek alıcısı olan Çin Halk Cumhuriyeti tarafından 01.01.2015 tarihinden itibaren ithalat yasağı getirildiğinden ürünün ihracının mümkün olmadığı, bu hususun sözleşmenin 19. maddesi gereğince mücbir sebep teşkil ettiği iddia edilmiş ise de yanlar arasındaki sözleşmenin 3. maddesinde “bu sözleşme yurt içi satış için olup satış, alıcının talep etmesi ve sözleşme eki olan ihraç kayıtlı satış esaslarında yer alan yükümlülükleri yerine getirmesi şartıyla ihraç kayıtlı veya doğrudan ihraç amaçlı satış olarak da yapılabilir” düzenleme kapsamında asıl davada davacının sözleşme konusu kalsine piritin ihraç kayıtlı veya doğrudan ihraç amaçlı satış olarak almayı talep ettiğine ilişkin herhangi bir bilge ve belge sunmadığı öte yandan yapılan bilirkişi incelemelerinde kalsine pirit ürününün yurt dışında yegane alıcısının Çin Halk Cumhuriyeti olmadığı, daha düşük miktarlarda olmakla birlikte Danimarka, Romanya, Portekiz ve Honkong’ada ihracat yapıldığı, ayrıca iç piyasada da satımının söz konusu olduğu, bu kapsamda asıl davada davalı tarafından asıl davada davacının almadığı sözleşmeye konu bakiye kalsine piritin iç piyasada satımını gerçekleştirildiği, öte yandan asıl davada davacının sözleşmenin 6. maddelerinde belirtilen 31.12.2015 sözleşme süresi sonuna kadar edimini yerine getirmiş olması halinde Çin Halk Cumhuriyetinin ithalat yasağının başlangıç tarihinden önce +- %20 seviyesinde kalacak şekilde sözleşme gereği edimini büyük ölçüde ifa etmiş olacağının bilirkişi heyeti rapor içeriğinde tespit edilmiş olmakla asıl davada davacının mücbir sebep ve aşırı ifa güçlüğü iddialarının yerinde olmadığı, kalsine piritin uluslar arası piyasa fiyatındaki düşüşün her iki yanı tacir olan sözleşme de sözleşmeye bağlılık ilkesinden ayrılmayı gerektirir haklı sebep teşkil etmediğine ilişkin mahkemenin değerlendirmesi yerindedir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 17. maddesinde cezai şartlara ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Anılan maddede “17.1 Yeterli ürün bulunmasına ve herhangi iş eksilişi uygulanmamasına karşın, aylık termin programı miktarından eksik ürün alınması durumunda; eksik kalan kısım için ton başına günlük 0,10 ABD Doları/kuru ton gecikme cezası uygulanır. Bu ceza aylık termin bitim tarihinden sonra TEŞEKKÜL tarafından hesaplanarak ALICI’ya yazılı ya da faksla bildirilecektir.
17.2 ALICI cezayı, bildirim yapıldığı tarihten itibaren 7 (yedi) gün içince, bir önceki ayın son iş günü geçerli olan TC Merkez Bankası Döviz Satış Kurunu esas alarak Türk Lirası olarak TEŞEKKÜL hesabına yatırır. Bu cezayı yatırmaması halinde bir sonraki ayın sevkiyatı yapılmaz.
17.3 TEŞEKKÜL’ün kalsine pirit (demir oksit) kapalı stoklama kapasitesi azami 20.000 tondur. Bu nedenle kalsine pirit (demir oksit) stok sahasının dolması halinde, TEŞEKKÜL fazla ürünü başka yere taşıma, istifleme ve stoklama veya farklı önlemler almak zorunda kaldırsa, bu zorunlu önlemler için yapılacak giderler ve doğacak zararlar %25 fazlasıyla ALICI’dan tehsil edilecektir.
17.4 ALICI’nın sözleşmeye uygun olarak sevkiyat yapmaması nedeniyle 20.000 tonluk kapalı stok alanının dolması halinde TEŞEKKÜL, 17.3 maddesinde belirtildiği gibi ürünü başka bir yere taşıma, başka yerde istifleme ya da stoklama gibi önlem almak yerine herhangi bir bildirilm ya da uyarı yapma zorunluluğu olmaksızın ürünü başkalarına da satabilir. Bu durumda, ceza uygulanmaz ancak, satış fiyatları arasında TEŞEKKÜL zararına bir fark doğarsa, bu alıcıdan tahsil edilir.” hükmü bulunmaktadır.
Sözleşmenin 21.2 maddesinde “ALICI’nın sözleşmedeki taahhütlerini hiç ya da gereği gibi yerine getirmemesi ya da sözleşmeye aykırı davranması sonucunda TEŞEKKÜL’ün uğrayacağı her türlü zarar, Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Yasanın 51. maddesinde belirtilen oradan gecikme faizi ile birlikte ALICI’dan ayrıca tehsil edilir. Cezai koşul olarak irat kaydedilen teminat tutarı TEŞEKKÜL’ün alacak ve zararına mahsup edilemez.”
Sözleşmenin 21.4 maddesinde “Sözleşmenin, 20. ile 21., 21.2 ve 21.3 maddelerinde sayılan nedenlerle feshedilmesi halinde, ALICI’nın kesin teminatı cezai koşul olarak irat kaydedilir ve sözleşmeden doğmuş alacaklar, sözleşmenin feshi ve gecikme nedeniyle uğranılan zarar ve ziyan ile ikinci kez ihaleye çıkılması halinde oluşacak fiyat farkı, sözleşme hükümleri çerçevesinde ALICI’dan ayrıca tahsili edilir” hükmü yer almaktadır.
Sözleşmenin 17. ve 21. maddelerinin bir arada değerlendirilerek yorumlanması gerekmektedir. Bu halde 17.4. hükmü, 17.3. maddesinin devamı niteliğinde olup, birlikte yorumlandığında 17.4’deki hükmün taşıma giderlerindeki cezai şartı kapsayacağı, 21. madde kapsamında cezai şart alacağının ise bu kapsamda talep edilemeyeceğine ilişkin mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığı, birleşen dosya davacı yanın cezai şart alacağını talep edebileceği anlaşılmış olup kapsamının belirlenmesi gerekmektedir.
Dosya kapsamında alınan bilirkişi kök ve ek raporları kendi içerisinde çelişkili olup, raporlara gerekçeleri de gösterilmek suretiyle itiraz edilmiştir. Fesih tarihi de gözetilerek birleşen davalardaki her bir kalem için denetime elverişli bir şekilde rapor tanzim edilmesi gerekmektedir. Ayrıca asıl davada davacı birleşen dosyalarda davalı tarafında cezai şartın mahvına sebebiyet vereceğine dair iddiası da gözetilerek mahkemece bu yönde araştırma yapılmaması da doğru değildir.
Bu durumda, dava dosyasının kapsamı ile mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde; mahkemenin hüküm kurmasını sağlayacak olan tüm esaslı delillerin toplanmamış, mahkemece değerlendirilmemiş olması nedeniyle, tarafların istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerden ötürü kabulüne, yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 13.Asliye Ticaret Mahkemesi, 2015/1122 Esas, 2021/434 Karar ve 08/07/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde istinaf eden-asıl davada davacı birleşen davalarda davalı vekili ile istinaf eden-davalı birleşen davalarda davacıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf eden-asıl davada davacı birleşen davalarda davalı vekili ile istinaf eden- davalı birleşen davalarda davacı yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.g maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 21/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”