Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/142 E. 2022/948 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/142 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/948

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2021
ESAS-KARAR NO : 2021/231 E 2021/665 K

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İstirdat
KARAR TARİHİ : 29/06/2022
YAZILDIĞI TARİH : 27/07/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; müvekkileri aleyhine davalının senede dayalı kambiyo senetlerine mahsusu haciz yoluyla icra takibine giriştiğini davalıya lehtar tarafından yapılmış usulüe uygun bir cironun bulunmadığını, icra tehdidi altında takibe konu senedin bedelini ödemek zorunda kaldıklarını, dava konu senette müvekkili Şirketin kaşesi üzerinde imzanın bulunmadığını belirterek icra tehdidi altında ödenen 44.830,00-TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili ; TTK 683.m. gereğince dava konusu bononun yetkili hamili tarafından yapılan ciro işleminin geçerli olduğunu, bononun taraflar arasındaki ticari ilişkileri nedeni ile müvekkili davalıya ciro edildiğini, senedin süresinde ödenmemesi nedeni ile bononun üzerindeki ödeme tarihinden sonra kendileri tarafından icraya konulduğunu, dava konusu icra takibinde takibe konu asıl alacak ile birlikte işlemiş faiz kalemi yerine sehven KDV alacak kaleminin talep edildiğini, aksi kabulde davacı tarafa karşı KDV alacak kalemine ilişkin istirdat talebi yönünden takas taleplerinin mevcut olduğunu bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; her ne kadar dava konusu takibe dayanak bono altındaki ciro imzasının geçersizliği ve davalının yetkili hamil olmadığı ileri sürülmüş ise de; takibe dayanak senedin arka yüzünde dava dışı …’in geçerli ciro imzasının mevcut olduğu, nitekim 6102 sayılı TTK’nın 818/1- d m. delaleti ile bonolar hakkında da uygulanması gereken 683 .maddesindeki yasal düzenleme dikkate alındığında; cironun geçerli olması için ciranta tarafından imzalanmasının yeterli olup ayrıca lehine ciro yapılan kişinin ciroda gösterilmesine gerek bulunmadığı, yine cirantanın imzasının cironun geçerliği için zorunlu unsur olup cirantanın T.C. no’sunun mevcut olmamasının cironun geçersizliği sonucunu doğurmayacağı, bu durumda takibe konu bononun lehdarı ve aynı zamanda cirantası olan dava dışı …’den geçerli ve usulüne uygun ciro ile bonoyu devralan davalının yetkili hamil olduğu, davacıların dosyamızda istirdat talebine konu ödemesinin yetkili hamil konumundaki takip alacaklısına yapılan bir ödeme olup hukuken geçerli sebebi mevcut bir ödeme olarak kabulü gerekmekle dava konusu istirdat talebinin dayanaksız olduğu, davacı Şirketin iddialarının bu bağlamda hukuki dayanaktan yoksun olduğu, davacı …’nın icra takibine itiraz başvurusunda bulunduğu ve hakkındaki takibin kesinleşmediği dikkate alındığında; işbu davayı açmakta hukuki yararı mevcut olmamakla HMK 114/1-c.m. delaleti ile 115/2.m. gereğince kendisi tarafından açılan davanın usulden reddine, diğer davacı Şirket tarafından açılan davanın ise; haklılığı kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili; ilk derece mahkemesi, eksik inceleme sonucu hatalı karar verdiğini, davalıya lehtar tarafından yapılmış usulüne uygun bir cironun bulunmadığını, takip alacaklısının gerçek hak sahibi olmadığını, senet incelendiğinde de davacı şirket adına atılı bulunana kaşe üzerinde imzanın bulunmadığını, istirdat davasının temel amacı taraflar arasındaki alacak/borç ilişkisinin mevcudiyetinin tespiti ile edimlerin iadesi taleplerinin değerlendirilmesi olduğunu ticari defter kayıtlarının incelenmemesinin önemli bir eksiklik olduğunu, temel alacak/borç ilişkisi tespit edilmeden davanın esası hakkında karar vermeni de mümkün olmadığını, bu noktada temel borç ilişkisini tespite yarar şirket ticari defterinin bilirkişi incelemesinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, zira … ile de … ile de müvekkillerin ticari ilişkisinin bulunmadığını, bu nedenle şirkete ait ticari defterlerin incelenmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak müvekkillerinin davalıya ve senet lehtarına borçlarının bulunmadığının tespiti ile ödenen paranın istirdadına karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; takibe ve davaya konu senette keşideci sıfatıyla davacı şirketin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı ile davalıya yapılmış geçerli bir cironun bulunup bulunmadığı hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; icra takibine konu senette davacı keşideci şirketin kaşesi üzerine atılı geçerli bir imzanın bulunmadığı gibi ciro yoluyla hamile yönelikte geçerli bir cironun bulunmadığı iddiasına dayalı menfi tespit ve icra tehdidi altında ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dava, icra takibine konu edilen bono nedeniyle menfi tespit isteğine ilişkindir. İcra takibinden önce borçlunun menfi tespit davası açabilmesi için öncelikle korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekir. Hukuki yarar bir dava şartıdır. Bir davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilebilmesi için, borçluyu tehdit edebilecek bir tehlikenin bulunmaması gerekir. Davaya konu bonoda davacı şirket keşideci diğer davacı … aval veren sıfatıyla senette yer almıştır.
Bono nedeniyle Ankara 29. İcra müdürlüğünde 2021/1488 sayılı icra takip dosyasında aval veren davacı aleyhine de icra takibine girişilmiştir. İİK’nın 72. maddesine göre borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Anılan borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için menfi tespit davası açabileceğinin usulen kabul edilmesi karşısında aleyhin icra takibine girişilen ancak henüz takibin kesinleşmediği aşamada borçlunun bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku yoktur. Mahkemece icra takibine yönelik itiraz nedeniyle takibin kesinleşmediğinden bahisle davalı … yönünden hukuki yarar yokluğundan ret kararı verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler ve olgular gözetilerek davanın hukuki yarar yokluğundan reddine şekilinde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6.maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi aval veren davacının iddiaları doğrultusunda işin esasına girişilmesi için açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile davacı yanın iddiaları doğrultusunda araştırma ve inceleme ile delilerinin toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan davacı yönünden işin esasına girişilerek delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, kabul kaldırma nedenine göre diğer istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2021/231Esas, 2021/665Karar ve 14/10/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacılara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 29/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”