Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/1291 E. 2022/1999 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1291 – 2022/1999

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/1291 (KABUL DÜZELTİLEREK YENİDEN
KARAR NO : 2022/1999 ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİ)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/02/2022
ESAS NO : 2021/947 E 2022/106 K

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 30/12/2022
YAZILDIĞI TARİH : 30/01/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili ; müvekkilinin, serada domates üretmek amacıyla davalılardan … … A.Ş tarafından üretilen “…” cinsi domates tohumları kullanılarak üretilen fideleri, diğer davalı … … Ltd. Şti’den satın aldığını, fidelerin dikilmesi sonrasında, virüsten kaynaklı hastalık meydana geldiğini, sera içerisinde “…” cinsi başka domates fidelerinin de yetiştirildiğini, ancak bu fidelerde hastalık veya sorunla karşılaşılmadığını, davacının hastalık nedeniyle zarara uğradığını, meydana gelen zararın davalılar tarafından üretilen/satılan fidelerdeki hastalıktan kaynaklandığını, bu hususta Çifteler Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2021/1 D.iş sayılı dosyası ile tespit yapıldığını, tespit raporunda da davalı şirketler tarafından temin edilen fidelerin tamamında tütün mosaic virüsün tespit edildiğini, davacı şirketin yaklaşık olarak 1.304.695 TL zararının oluştuğunu, belirterek davalılar tarafından üretilen/satılan hastalıklı domates fideleri nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla uğranılan zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı … … A.Ş vekili ; öncelikle, davacı ile davalı arasında hiç bir akdi ilişkinin bulunmadığını, ayrıca davanın 6 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, bildirerek hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmesini, istemiştir.
Davalı … … Ltd. Şti vekili ; davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 11/2 maddesinde belirtildiği üzere dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, her hâlde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açabileceği, belirtilen sürenin hak düşürücü süre niteliğinde olduğunu, dava öncesinde Çifteler Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2021/1 D.iş sayılı dosyası ile dava konusu ürünler üzerinde tespit yapıldığı, tespit kararının davacıya 16/03/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 23/06/2021 tarihinde yapılan arabuluculuk başvurusu üzerine son tutanağın düzenlendiği 09/07/2021 tarihine kadar süren arabuluculuk görüşmelerinde geçen 16 günlük süre hak düşürücü süre kapsamında nazara alınmamış ise de, bu süre mahsup edildiğinde dahi davanın açıldığı 02/11/2021 tarihi itibariyle 6 aylık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, domates fidelerindeki hastalığın ortaya çıkması ile zararın doğumu arasında uzun bir müddet geçtiğini, müvekkilinin basiretli tacir gibi davranarak önce hasatın düşmesine neden olan zararlıların, hastalıkların varlığını tespit ettirdiğini, daha sonra hasat dönemi içerisindeki zarar devam etmiş ve nihayetinde hasat dönemi olan 2021 yılı Haziran aynının sonuna kadar zararın fiilen devam ettiğini, yani burada devamlılık arz eden zarar durumu söz konusu olup, zararın son doğum anı dava zamanaşımı süresinin başlangıcı olarak esas alınacağını, başka bir ifade ile zamanaşımı başlangıç süresinin dava dosyası üzerinden hazırlanacak bilirkişi raporu neticesinde ortaya çıkacağı ve dolayısıyla süre aşımının da bilirkişi raporundaki tespitlerden sonra başlayacağını davanın süresi içinde açıldığını ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak işin esasına girişilmesi gerektiğini, kabul şekli itibariyle de vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğunu maktu vekalet ücretinin takdiri gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; tohum satışına ilişkin üretici ve satıcı olan davalıların ayıba karşı tekeffül hükümleri kapsamında satın alınan tohumların ayıplı olduğu iddiasıyla ayıptan kaynaklanan zararın tahsili istemine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; üretici ve satıcı olan davalılar aleyhine davacıya satılarak teslim edilen fidelerin hastalıklı çıktığı, bağlı olarak üretim eksikliği zararı oluştuğu iddiasıyla belirsiz alacak davası niteliğinde uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Bu konuda Tohumculuk Kanununun kapsam başlıklı 2.maddesinde “Bu Kanun; tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım materyaline ait çeşitlerin ve genetik kaynakların kayıt altına alınması, tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmalar ile ilgili düzenlemeleri kapsar.”şeklinde düzenleme getirilmiştir. Tohum ve türevlerinin üretim ve satışı, gerekli izinlerin alınmasının bu kanun kapsamında düzenlendiği de gözetildiğinde, kanunun bu süreçte yer alan gerçek ve tüzel kişiler için uygulanması gerekir. Üretilen fide de madde kapsamında ifade edilen tohum ve türevlerine ilişkindir. Yine, 5553 sayılı Tohumculuk Kanununun 11.maddesinde” fiillerinin ayrıca suç sayılma hâli saklı kalmak üzere, zarara neden olan kusurlu tohumluğu üreten, satan, dağıtan, ithal eden veya başka şekilde piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiler, meydana gelen zararı müteselsilen tazmin etmekle yükümlüdür. Bunlar zararı, kusurları oranında birbirlerine rücu edebilirler.
Dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, her hâlde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir.” hükmünü içermektedir.
O halde mahkemece ilgili madde hükmü değerlendirilerek, 6 aylık sürenin başlangıcı yönünden davacının yapmış olduğu başvuru neticesinde delil tespiti sonucu düzenlenen analiz rapor tarihinin 25/02/2021 tarihli olduğu davacının da tespit raporu ile tohumların hastalıklı olduğu tespit edilmiş olup, ayıplı mal satışı nedeniyle zararın bu rapor ile öğrenildiğinin kabulünde, zararın öğrenildiğinin tebliğ tarihi olan 16/03/2021 tarihi esas alınarak 02/11/2021 dava tarihi itibari ile dava açma süresinin dolduğu, 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 11/2.maddesinde öngörülen 6 aylık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığı anlaşıldığından somut olay bakımından davanın bu gerekçe ile reddine karar verilmesinde oluşa ve dosya içeriğine göre bir isabetsizlik görülmemiş davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının vekalet ücretine yönelik istinaf itirazının incelenmesine gelince; mahkemece, davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle reddi ve bunun sonucu olarak davalı yararına hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2 maddesi uyarınca maktu ücreti geçmemek üzere nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir. (Emsal 19.Hukuk Dairesi 2016/17302 Esas, 2017/3600 Karar, 09.05.2017 tarihli, 13.Hukuk Dairesi 2015/38629 Esas, 2018/3745 Karar, 29.03.2018 tarih, 2015/26825 Esas, 2017/11793 Karar, 30.11.2017 tarih)
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi).
Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan şartlardır. Buna davanın dinlenebilmesi şartları da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür.
Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 114/h maddesinde, hukuki yarar açıkça dava şartları içerisinde sayılmıştır.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlığını taşımakta; maddenin 2. fıkrasında ise “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi bulunmaktadır.
Şu hale göre tarifenin açıklanan 7/2. maddesi hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak bu nispi vekalet ücretinin miktarı maktu vekalet ücretini geçemez.
Bu durumda davalı taraf yargılamada vekil ile temsil edildiğinden lehine hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7.maddesi uyarınca maktu ücreti geçmemek üzere vekalet ücretine hükmedilmek gerekirken yazılı şekilde fazla nispi vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsizdir.
Belirtilen yasal nedenle; davanın zararın öğrenildiği tarihten itibaren altı aylık süre hak düşürücü süre içinde açılmaması nedeniyle reddiyle maktu vekalet ücreti takdiri gerekir.
Açıklanan bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusu kabul edilerek, Dairemizce HMK’nun 353/1.b-2.maddesine göre yeniden yargılama yapılmasına gerek duyulmadan kararın düzeltilerek duruşma yapılmadan esas hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 2021/947 Esas 2022/106 Karar sayılı 08.02.2022 tarihli kararının HMK’nın 353/1-b-2.maddesi gereğince DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
2-a)Davanın 5553 sayılı Tohumculuk Yasasının 11/2.maddesi gereğince 6 aylık hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle HMK’nun 114/2.ve 115/2.maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
b)Harçlar Kanuna göre alınması gereken 80,70TL harcın peşin alınan 1.707,75TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.627,05TL harcın talep halinde davacıya İADESİNE,
c)Davalı taraf kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan AAÜT’sinin 7/1.maddesine göre 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
ç)6325 Sayılı Yasanın 18/A-13 maddesi gereği suç üstü ödeneğinden ödenen arabuluculuk ücreti 1360 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
d)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
e)Davacı tarafından yatırılan gider avansı ve davalı tarafından yatırılan delil avansının kullanılmayan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve istekleri halinde davacıya/davalıya iadesine,
İstinaf aşamasında yapılan harç masraf yönünden
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde yatırana iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından, karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-HMK’nun 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
7-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 30/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”