Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/1151 E. 2022/1868 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1151 – 2022/1868

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/1151 ( KABUL DÜZELTEREK YENİDEN
KARAR NO : 2022/1868 ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİ)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/05/2022
ESAS NO : 2021/1111 E 2022/477 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 27/12/2022
YAZILDIĞI TARİH : 27/01/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; müvekkilinin muhtelif tarih ve numaralı faturalara dayanan cari hesap alacağından kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine davalının itiraz ettiğini, belirterek davalının itirazının iptaline, takibin devamına, % 20’den aşağı olmamak üzere, icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, her şeyden önce davacı iddiasının aksine, cari hesap kayıtlarından da anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin davacıya, takibe konu edilen faturalar tutarında borcu bulunmadığını, bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; ilgili alacak tutarının icra takip tarihinden sonra 13.12.2021 tarihinde davalı tarafından ödendiği ve davacının davalıdan alacağının kalmadığı, davalı kayıtlarına göre; icra takip tarihi (09.11.2021) itibariyle davalının davacıya 10.155,40 TL borçlu olduğu, ilgili borç tutarının icra takip tarihinden sonra 13.12.2021 tarihinde ödendiği ve davacıya borcunun kalmadığı davalı tarafın dava tarihi itibariyle davacıya borcu kalmadığı, yapılan ödemelerin icra emrinin tebliğinden sonra yapıldığı anlaşıldığından, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre, davadan önce icra takibinden sonra yapılan ödemeler bakımından dava açılmasında hukuki yarar olmayacağı, (Yargıtay 6. H.D. 2021/3234 E., 2021/401 K. sayılı ilamı ve benzer diğer kararlar) hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili; faiz, vekalet ücreti ve diğer feriler yönünden takibin devam etmesi gerektiği, gibi lehe icra inkar tazminatına karar verilmemesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; icra takip tarihinden sonra, ancak dava tarihinden önce yapılan ödemenin, takip tarihinden sonra talep edilen icra harç ve masrafları ile icra vekâlet ücreti gibi asıl alacağın fer’îsi niteliğindeki alacaklardan mahsup edilip edilemeyeceği, mahkemece dava tarihinden önce asıl alacak ödenmekle asıl alacakla ilgili davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilerek icra harç ve masrafları ile icra vekâlet ücretine yönelik itirazın iptaline karar verilmesinin gerekip gerekmediği, mahkemece davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmemesinin yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, cari hesap ilişkisine dayalı mal satışından kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
İcra takip tarihinden sonra, ancak dava tarihinden önce yapılan ödemenin, takip tarihinden sonra talep edilen icra harç ve masrafları ile icra vekâlet ücreti gibi asıl alacağın fer’îsi niteliğindeki alacaklardan mahsup edilip edilemeyeceği, mahkemece dava tarihinden önce asıl alacak ödenmekle asıl alacakla ilgili davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilerek icra harç ve masrafları ile icra vekâlet ücretine yönelik itirazın iptaline karar verilmesinin gerekip gerekmediği yönünde yapılan incelemede;
Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı, itirazın iptali davasında, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini talep eder (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 251).
Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden, davanın reddi hâlinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi davanın kabulü hâlinde borçlu da alacaklıya karşı menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
İtirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yaptığı itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK m. 67/1). Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebepleri dışında, itirazın iptali davasında başka itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden, mahkemenin borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi hâlinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkâr tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamışken, itirazına konu borcun tamamını öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukukî yararı bulunmayacaktır. Zira itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç (alacağın tahsili), borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre, gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukukî yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukukî yarar mevcut olmayacaktır.
Sonuç itibariyle; icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması hâlinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Dolayısıyla takipten sonra, ancak davanın açılmasından önce yapılan ödemeler yönünden dava açılmasında davacı tarafın hukukî yararı bulunmamaktadır. Takipten sonra, ancak davadan önce yapılan kısmi ödeme miktarı bakımından dava açılmasında hukukî yarar bulunmadığından dava reddedilse veya kısmi ödeme miktarınca dava açılmasa bile, kısmi ödemenin yapıldığı icra takibi kendi yasal prosedürü içerisinde devam edecek, hatta asıl borç ortadan kalksa bile faiz ve fer’îleri yönünden takip sürebilecek, salt bu nedenle icra dosyasının kapanmasından söz edilemeyecektir.
Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 19.10.2011 tarihli ve 2011/19-532 E., 2011/640 K., 23.05.2018 tarihli ve 2017/19-910 E., 2018/1111 K., 22.11.2018 tarihli ve 2017/19-822 E., 2018/1754 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında 09/11/2021 tarihinde Ankara Batı İcra Müdürlüğünün 2021/34232 E. sayılı icra dosyasında, cari hesap alacağına dayanılarak 10.155,50 TL asıl alacak, üzerinden ilamsız icra takibi başlatılmış, ödeme emrinin davalıya tebliğ ( 11/11/2021) edilmesinden sonra, davalı borçlu tarafından 16/11/ 2021 tarihinde borcun tamamına itiraz edilmiş, 13/12/2021 tarihinde alacağın tamamının davacıya ödenmiştir.
İcra takibine yapılan itirazdan sonra asıl alacağın ödendiğinin davacı tarafından da kabul edildiği anlaşılmakta olup, icra takibinde gösterilen asıl alacak miktarının ödendiği ihtilafsız olduğu hâlde, ödenen asıl alacak miktarı da harca esas değer olarak gösterilerek eldeki itirazın iptali davası açılmıştır.
Az yukarıda da açıklandığı üzere itirazın iptali davasında, icra takibinden sonra, ancak itirazın iptali davası açılmadan önce yapılan ve ihtilafsız olan ödemeler yönünden davacı alacaklının itirazın iptalini talep etmesinde hukukî yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle itirazın iptali davası açılmadan önce ödenen asıl alacak miktarı yönünden davacının dava açmasında hukukî yararı bulunmadığından, asıl alacak miktarı yönünden itirazın iptali isteminin reddi gerekir.
Ne var ki, icra takibinde talep edilen asıl alacak miktarı dava tarihinden önce ödenmiş olmakla birlikte davalı tarafça asıl alacak miktarı ödenmiş olup, davanın dayanağı takibe davalı borçlu tarafından itiraz edilerek icra takibinin durması sağlanmış olduğundan ve mahkemece itirazın iptali yönünde bir karar verilmediği sürece icra müdürlüğünce takip dosyasında alacaklı istemi yönünden herhangi bir işlem yapılamayacağından, icra takibinde istenen alacağın fer’îleri ve icra giderleri yönünden davacının dava açmakta hukukî yararı bulunmaktadır. Ancak bu talepler hakkında mahkemece hesap yapılmayarak bu taleplere ilişkin olarak itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi ve bu taleplerin icra müdürlüğünce yapılacak dosya hesabında nazara alınmasına yönelik hüküm kurulması gerekir.
Mahkemece davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmemesinin yerinde olup olmadığı yönünden yapılan incelemede;
Az yukarıda da açıklandığı üzere İİK’nın 67. maddesi uyarınca takip alacaklısı, itirazın iptali davasında, borçlunun itiraz ettiği alacağın mevcut olduğunu bildirerek, itirazın iptaline karar verilmesini ve istiyorsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep eder.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.
Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.
Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada davalı borçlu tarafından asıl alacak dava tarihinden önce ödenmiş olup, davacı alacaklının asıl alacak yönünden itirazın iptali davası açmasında hukukî yararı bulunmamaktadır. İcra giderleri dışında bakiye alacak miktarı da olmadığından somut olayda davacı alacaklı lehine icra inkâr tazminatına esas alınabilecek matrah da bulunmadığı hâlde davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmemesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenlerle, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.353/1-b.2.maddesi gereğince kararın gerekçesi düzeltilerek, takipten önce temerrüt gerçekleşmediği gibi işlemiş faiz talebi de bulunmamaktadır. Asıl alacağın da takipten sonra ancak davadan önce ödendiği dikkate alındığında, asıl alacağa yönelik dava açılmış ise de; hukuki yarar bulunmadığından asıl alacakla ilgili davanın dava şartı yokluğundan reddine, alacağın ferileri olarak istenen talepler yerine getirilmediğinden ve o talepler hakkında icra harç ve masrafları ile icra vekalet ücretine yönelik itirazın iptaline takibin devamına davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine şeklinde yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 2021/1111Esas, 2022/477 Karar sayılı ve 26.05.2022 tarihli kararın HMK 353/1-b-2.maddesi gereğince DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
2- Ankara Batı İcra Dairesi’nin 2021/34232 Esas sayılı dosyası ile yapılan takipte;
a)Davacı tarafın 10.155,50-TL’lik asıl alacak için açtığı davanın; 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-h maddesi uyarınca «hukukî yarar» dava şartı yokluğu nedeniyle USÛLDEN REDDİNE,
b)Takibin, talep gibi ferileriyle devamına.
c)Takip tarihinden sonra yapılan ödemenin icra müdürlüğünce infazen dikkate alınmasına, icra harç ve masrafları ile icra vekalet ücretine yönelik itirazın iptaline, takibin devamına,
ç)Davacının icra inkâr tazminatı talebinin reddine,
d)Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcın peşin alınan 122,65 TL harçtan mahsubu ile bakiye 41,95 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
e)Zorunlu arabuluculuk nedeniyle Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT’nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.096,27 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
f)Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
g)Dava şartı yokluğu nedeniyle usûlden reddine karar verilen dava yönünden kendisini bir vekil ile temsil ettiren davalı taraf yararına AAÜT’nin 7/2 maddesi uyarınca tarifenin ikinci kısım ikinci bölümündeki miktarı aşamayacağından 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
h)HMK’nun 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
İstinaf aşamasında yapılan harç ve masraflar yönünden ;
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
7-Kararın tebliğinin İlk Derece Mahkemesince yapılmasına,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 362/1.maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere 27/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”