Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/1097 E. 2022/1386 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1097 – 2022/1386

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/1097 (KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/1386

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/04/2022
ESAS NO : 2021/805 E 2022/255 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 19/10/2022
YAZILDIĞI TARİH : 08/11/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; müvekkilinin davalıdan üç adet sıfır… marka araç aldığını, garanti süresi içerisinde araçların arıza verdiğini, araçların arızasının yapılması istenildiğinde arızanın önceki yapılması gereken eksik işleminden kaynaklandığını ve garanti kapsamı dışında ücretli yapabileceğini söylendiğini ve arızaların 29.611,05 TL karşılığında yapıldığını, mevcut arıza ile illiyeti bulunmayan nedenler ileri sürülerek müvekkilden tamir bedeli alındığını, davalının distribütör sıfatıyla hareket ettiğini, yetkili servisin davalı açısından yardımcı kişi olarak kabul edileceğini belirterek müvekkilinden tahsil edilen bedelin iadesi, serviste bekleme süresi süresinde makul tamir süresini aşan kısım için oluşan kazanç kaybı ve onarım bedelinin tazmini talebiyle şimdilik toplam 3.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar vermesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararının bulunmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkeme; uyuşmazlık konusuna göre BK 89/1 maddesinin uygulanmayacağını, davanın genel yetki kuralına tabi olduğundan davalının ticaret sicilinde kayıtlı olduğu Adana/Seyhan adresinde davanın görülmesi gerektiğini belirterek davanın usulden reddine karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, verilen kararın yanlış olduğunu, uyuşmazlığın BK md. 89/1 kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini bildirerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, yetkili mahkeme noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; garanti kapsamında olduğu iddia edilen tamir bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. Maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Taraflar arasında ticari ilişki olduğu hususu çekişmesizdir.
Bilindiği üzere yetkiye ilişkin hükümleri 6100 sayılı HMK m. 5-19 “Yetki” başlıklı ikinci kısmında düzenlenmiş olup, çok genel bir açıklamayla bunlar; davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi, sözleşmenin ifa olunacağı yer mahkemesi, gayrimenkulün bulunduğu yer mahkemesi ve diğer yetki belirlemeleridir.
Davalının yerleşim yeri mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Öğretide ve uygulamada özel yetki kuralları olarak adlandırılan ve bazı dava çeşitleri için kabul edilen bu istisnai nitelikteki yetki kuralları, ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir.
Böylece, kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki kuralları, genel mahkemenin (HMK.m.5) yetkisini kaldırmadığından, eş söyleyişle onunla birlikte uygulandığından, davacı davasını genel veya özel yetkili mahkemede açmak hususunda bir seçim hakkına sahiptir. Zira özel yetki genel yetkiyi ortadan kaldırmaz. Onun yanında varlığını sürdürür; dolayısıyla dava veya icra takibi, davacının/alacaklının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili icra dairesinde veya mahkemede açılabilir.
Bu noktada, somut uyuşmazlığın çözümü için alacaklının kendi ikamet yerinde dava açma yetkisinin bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri ile ilgili düzenlemeyi içeren ve kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki kuralı niteliğinde bulunan 6100 sayılı HMK’nın 10. maddesinde; “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” düzenlemesi bulunmaktadır.
Sözleşmenin ifa edileceği yerin taraflarca açık veya zımni olarak belirlenmediği durumlarda, şayet borç bir para borcu ise, sözleşmenin ifa edileceği yer 6098 Sayılı TBK.89 maddesine göre belirlenecektir.
6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun (TBK) 89.maddesinde; “Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1.Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2.Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3.Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir .” şeklinde düzenlemeyi içermektedir.
Bu durumda, TBK m.89 ve 6100 sayılı HMK’nın 10. maddesi uyarınca bir para borcunun alacaklısının, kendi yerleşim adresinde dava açmasında (veya İİK’nun 50.maddesi belirlemesiyle icra takibi başlatmasında) bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafın talebinin satım sözleşmesinden kaynaklanan garanti yükümlülüğüne ilişkin olup, davanın konusunun para alacağı olduğu anlaşılmaktadır.
Dava bir miktar para alacağına ilişkin olduğuna göre davalı borçlu tarafından süresinde, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş ise de, akdi ilişki inkar edilmeyerek, davacı ile aralarında alım satım akdinden kaynaklanan ticari ilişki bulunduğu, bu ilişki kapsamında alacaklı olduğu, taraflar arasındaki akdi ilişkinin doğrulandığı kabul edilerek, bu halde taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığı çekişmesiz olup mahkemece TBK’nin 89/1. ve HMK’nın 10.maddeleri uyarınca davacı alacaklının şirket merkezinin dosya içerisindeki bilgilere göre Ankara/Çankaya olduğu, dolayısıyla Ankara Mahkemelerinin yetkili olduğu gözetilerek mahkemece işin esasına girilerek tarafların delillerinin toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmadığından, kararın kaldırılmasına, davanın esası ile ilgili delillerin toplanarak sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın yeniden görülmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle davacı vekili istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince kabulü ile mahkemenin usulden red kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/805 Esas 2022/255 Karar sayılı 21/04/2022 tarihli kararının KALDIRILMASINA
2-HMK.nın 353/1.a.3.maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf edene iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
5-Kararın tebliğinin İlk Derece Mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/(1).a. Maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 19/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”