Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2022/1074 E. 2023/896 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2022/1074 (ESASTAN RET )
KARAR NO : 2023/896

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/09/2019
ESAS-KARAR NO …
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 15/06/2023
YAZILDIĞI TARİH : 12/07/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili davacının, davalı … … … … Ltd.Şti nezdinde doğmuş bulunan alacağın tahsili amacıyla 29.05.2012 tarihli makbuza dayalı olarak Ankara 2.İcra Müdürlüğü’nün 2013/16779 E sayılı dosyasından icra takibi başlattığını, borçlu davalı tarafından borcun tümüne itiraz edildiği, itirazın yasal dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürüp, davalının haksız ve yasal dayanaktan yoksun itirazlarının iptaline, takibin devamına, alacağın %20′ nden az olmamak üzere icra inkar tazminatının da davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA
Davacı vekili, davacının, davalı … … … … Ltd.Şti nezdinde doğmuş bulunan 22/09/2012 tarihli makbuza dayalı alacağın tahsili amacıyla Ankara 28.İcra Müdürlüğü’nün 2014/456 esas sayılı dosyasına itirazlarının iptaline, takibin devamına, alacağın %20′ den az olmamak üzere icra inkar tazminatının da davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, talebin zaman aşımı süresine tabi bulunduğu, davacı ile müvekkili davalı şirket arasında herhangi bir sözleşme ve ilişki bulunmadığı, müvekkili şirkete yapılan bir ödeme bulunmadığı, takibe dayanak ödeme belgelerinin şirket kayıtlarında bulunmadığı, parayı verdiği veya hangi nedenle verdiğinin ispat yükünün davacıda bulunduğunu, müvekkilin … ve … … veren bir firma olduğunu, belge üzerindeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığı, müvekkil şirketinin Maltepe adresinde satış temsilcisi olarak çalışan …’nin bir takım müşterileri ile birlikte hem şirket hem de müşterileri dolandırmak sureti ile zarara uğratıldığının 09.10.2013 tarihinde tespit edilip ve 10.10.2013 tarihinde … akdinin sonlandırıldığı, … hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/14050 Hz dosyasında görevi kötüye kullanmak ve dolandırıcılık suçlarından soruşturma başlatıldığı, soruşturma dosyasında şüpheli sıfatı ile davacının ifadesine başvurulduğu, beyanında inşaat boya işlerinde serbest çalıştığını beyan ettiği, günümüz ekonomik koşullarında ve davacının yaptığı meslek düşünüldüğünde 307.000,00 TL ve karşılığında 2 yıl boyunca kendisine araç teslim edilmediğini iddia eden davacının Savcılık dosyasına konu olayların ortaya çıkmasına kadar müvekkili şirketten hiçbir talepte bulunmamasının işlemin muvazaalı olduğunun kanıtı olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini ve davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
Mahkemece, tarafların delilleri dosya içerisine alındıktan sonra bilirkişiden alınan raporda, makbuzları düzenleyen dava dışı …’nin, davalı şirketi temsile ve ilzama yetkili olmadığı, davacının, davalı şirketin elemanı ile yaptığı işlemlerde davalı şirket satış temsilcisi …’nin şirketi temsil ve ilzama yetkili olmadığını bildiği, yetkisiz kişiye para teslim edip karşılığında mal almamasına rağmen tekrar aynı kişiye ödeme yapması da dikkate alındığında, makbuz düzenleyen ile davacı arasında ayrı bir ticari ilişki olduğu, bu durumda yetkisiz temsilci ile yapılan işlemlerin temsil olunan onay vermedikçe temsil olunanı bağlamayacağı, yetkisiz temsilci ile yapılan işlemlerden doğan zarardan yetkisiz temsilcinin sorumlu olacağının belirlendiği, dava konusu 22/09/2012 tarihli, 21.000,00 TL bedelli tahsilat makbuzu ile …. numaralı, 100.000,00 TL bedelli makbuza dair başlatılan ilamsız icra takiplerine karşı borçlu itirazının iptaline ilişkin olduğu, asıl davaya dayanak 9040 numaralı, 100.000,00 TL bedelli makbuzun davalı şirkete ait olup, makbuz üzerinde tahsilata dair açıklama olmadığı, tahsilatı yapan kişi isminin yer almadığı ancak tarafların dosyadaki beyanlarından tahsilatı yapan kişinin dava dışı … olup davalı şirket yan kuruluşu olan … … … Ltd. Şti.’nin satış temsilcisi olduğu, birleşen dosyaya dayanak 22/09/2012 tarihli, 21.000,00 TL bedelli tahsilat makbuzunun davalı şirkete ait olup, makbuz üzerinde tahsilata dair ” … 15 … … ” açıklamasının olduğu, tahsilatı yapan kişi isminin yer almadığı ancak tarafların dosyadaki beyanlarından tahsilatı yapan kişinin dava dışı … olup davalı şirket yan kuruluşu olan … … … Ltd. Şti.’nin satış temsilcisi olduğu; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/6886 soruşturma sayılı dosyasından, dava dışı … hakkında çeşitli müşterilerden indirimli araç satımı yapacağı vaadiyle nakit para alıp, paranın bir kısmıyla daha önce aynı vaatle nakit para aldığı müşterilerin araç satımı bedeli indiriminden arta kalan kısımları kapatmakta kullandığı, söz konusu işlemlerde tahsilat makbuzu, … şirketine ait makbuzlar veya boş A4 kağıda şirket kaşesini basarak işlem yaptığı, bu işlemlerde bazı müşterilerin para ödediği halde araç almadığı, bazı müşterilere ise para ödemediği halde refarans notu ile araç satımının yapıldığı, dava dışı …’nin bu yol ile bireysel satışları, grup satışı gibi göstererek aradaki %5-%20 oranda indirim yaptığı ancak bu indirimi şirket kayıtlarına yansıtmayıp, yapılan ödemeleri, ödemeyi yapan müşteri ismiyle yapmayarak (farklı isimde müşteri ödemiş gibi işlem yaparak) muhasebe kayıtlarına giriş yapılmak suretiyle hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanmak suçunu işlediğinden bahisli iddianame düzenlendiği, soruşturma dosyasındaki ifadesinde; davacı …’ın da, dava dışı … ile anlaşarak rayiç değer altında araç almak için girişimde bulunduğunu beyan ettiği, ancak yapmayı düşündüğü oto kiralama işi için 10 adete yakın araç almak amacıyla, dava dışı …’ ya 440.000 TL civarında ödeme yaptığını, fakat araç teslim almadığı gibi … ile birlikte hareket etmediğini de beyan ettiği, davacının hesapları üzerinde soruşturma dosyasında yapılan incelemede; davalı şirket hesabına, üçüncü şahıs adına para yatırdığı, ancak bu paranın, davacının başka şahıslardan araç almak için para toplayarak dava dışı … ile birlikte hareket ettiği, ayrıca davalı şirketin müşterisi olan dava dışı farklı müşteriden davacının para tahsil ederek, dava dışı … tarafından makbuz düzenlenmiş olması, davacının bireysel olarak araç alımı yapmak düşüncesi ile davalı şirket ile temasa geçmiş olmasının doğru olmadığı ve davaya dayanak makbuzların gerçek araç alım satımına ilişkin olmayıp, dava dışı … ile aralarında yukarıda açıklanan işlemleri gizleme amacıyla yaptıkları tespit edilmiş olmakla dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde davaya dayanak her iki makbuzun gerçek bir alım satımına dayanmadığı, dava dışı … ile davacı taraf arasındaki ilişkiden, davacının, … …’nin davalı şirketi temsile yetkili olmadığını bilerek aralarındaki muvazalı işlemi gizlemek amacıyla makbuzların düzenlendiği, davalı şirket tarafından …’ye verilen herhangi bir temsil yetkisi olmadığı, …’nin yetkisiz temsilci olduğu, davacının daha önce de …’ye ödeme yaptığı fakat karşılığında mal almadığı, buna karşılık para ödemeye devam etmesi hususu birlikte değerlendirildiğinde dava dışı …’nin yetkili temsilci olmadığının davacı tarafça bilindiği ve yetkisiz temsilci ile yapılan işlemlerden, davalı şirketin sorumlu tutulamayacağı kanaati ile ;
-Asıl davanın reddine, Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2013/16779 esas sayılı dosyasındaki davalı – borçlunun itirazının kabulü ile TAKİBİN İPTALİNE, Davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin şartlarının oluşmaması nedeniyle reddine,
-Birleşen Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/22 esas sayılı davasının reddine, Ankara 28. İcra Müdürlüğünün 2014/456 esas sayılı icra dosyasındaki davalı – borçlunun itirazının kabulü ile TAKİBİN İPTALİNE, Davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin şartlarının oluşmaması nedeniyle reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili tarafından; Davalı şirket ile dava dışı … arasında … sözleşmesine bağlı bir ilişki olduğu, Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/151 E. sayılı dosyasında da benimsendiği gibi Borçlar Hukukunda kusursuz sorumluluğun bir türü olarak düzenlenen özen sorumluluğu içerisinde adam çalıştıranın sorumluluğunun da yer aldığı, TBK md. 66 ve md. 166 hükümleri, işverene çalıştırdığı işçi üzerinde denetim ve gözetim yükümlülüğü getirdiği, bunun işverene getirilmiş olan objektif özen yükümlülüğü olduğu , müvekkilinin ödemeleri dışarıda bulunan üçüncü bir kişiye yapmadığı, davalı şirkete ait işyerinde ve davalı şirket çalışanına ödemede bulunduğu, davanın kabulü gerektiği bildirilmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Davaya konu alacaktan davalının sorumluluğunun değerlendirilmesi uyuşmazlık konusudur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, itirazın iptali isteğine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Asıl davaya dayanak Ankara 2.İcra Müdürlüğünün 2013/16779 E sayılı dosyası incelendiğinde; 25.11.2013 tarihinde alacaklısının davacı taraf, borçlusunun davalı şirket olduğu, takibin 9040 numaralı, 100.000,00 TL bedelli makbuz olup, 100.000,00 TL’lik ilamsız takip olduğu, davalı/borçlunun 29/11/2013 tarihinde borca ve ferilerine itiraz ettiği anlaşılmıştır. Takibe dayanak 29.05.2012 tarihli tahsilat makbuzunda …’ten alındığı belirtilip tahsilatı yapan isimsiz imzalamıştır.
Birleşen davaya dayanak Ankara 28.İcra Müdürlüğü’nün 2014/456 esas sayılı dosyası incelendiğinde; 09.01.2014 tarihinde davacı … tarafından, davalı şirket aleyhine, takibin dayanağı 22/09/2012 tarihli, 21.000,00 TL bedelli tahsilat makbuzu olup, 2.457,00 TL işlemiş faizle birlikte 23.457,00 TL’lik ilamsız takip olduğu, davalı/borçlunun 14/01/2014 tarihinde borca ve ferilerine itiraz ettiği anlaşılmıştır. Tahsilat makbuzunun 22.09.2012 tarihinde … … … … Ltd.Şti tarafından tahsilata dair ” … 15 … … ” açıklamasının olduğu tahsilatı yapanın adının olmadığı imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır.
09.09.2013 tarihli sözleşme başlıklı belgede; “15.09.2013 tarihi itibariyle bay …’ten 29.05.2012 tarihinden bugüne kadar makbuz karşılığı elden alınan bankaya yatırılmak üzere 307.000,0TL…”… … ……. yazılıp kaşesiz imzalanmıştır. 20.07.2015 tarihli … ….yazısından … … … AŞ nin yetkilisinin … … olduğu; … … … … Ltd.Ştinin de 26.03.2015 tarihli karara göre 3 yıllık yetkili … …’dur.
Mahkemece eldeki davada hukukçu-ekonomist bilirkişiden alınan raporda, dava konusu makbuzların her zaman düzenlenebileceği, makbuzları düzenleyen dava dışı …’nin, davalı şirketi temsile ve ilzama yetkili olmadığı, makbuz konusu işlemlerin gerçek bir ödemeye ilişkin olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğinden sunulan deliller kapsamında bu yönde yapılan değerlendirmede normal bir araç alıcısı müşterisinin yüklü miktarda yapmış olduğu ödemeye ilişkin açıklamalı bir makbuz talebinde bulunması gerekirken, davacının 100.000, TL ve 21.000,00 TL gibi yüklü bir miktardaki makbuzu hiçbir açıklama içermediği halde kabul etmesi, ödemenin araç alımına ilişkin olmasına rağmen araç bayii yerine … şirketine ait prim tahsilatı makbuzu alınması, sözleşmede belirlenen tutarlar ve satışa konu … ile bedeli talep edilen makbuz tutarlarının ve açıklamalarının uyuşmaması, ödemelerin üzerinden geçen uzun süreye rağmen araçların teslim edilmemesi karşısında kanuni aksiyon alınmamış olması, makbuzlar arasında uzunca bir süre bulunması, 5.ayda 100.000.,00 TL lık ödeme karşılığı araba alınamamasına rağmen 9.ayda 21.000 TL daha ödeyerek tekraren yeni araç talebinde bulunulması, tüm bu olumsuzluklara rağmen yine kanuni yollara başvurmayarak 09.09.2013 tarihinde sadece dava dışı … imzasına havi, davacı imzasını taşımayan … tarafından düzenlenen 09.09.2015 tarihli sözleşmeye dayanılması, sonradan düzenlenebilir nitelikteki belgelerin delil niteliği bulunmadığı, ödemenin araç alımına ilişkin olmasına rağmen … şirketine ait makbuz kesilmesi tüm olumsuzluklara rağmen davacı ile satış temsilcisi arasındaki ilişkinin 8-9 ay kadar sürdüğünün belge içeriklerinden anlaşılması, makbuzu düzenleyen …’nin davalı şirketi temsil ve idama yetkili olmaması yanında hayatın olağan akışından bu durumun davacı tarafından bilindiği, ayrıca konuya ilişkin olarak Ankara Cumhuriyet Savcılığının 2014/120547 sayılı soruşturma dosyasından alınan 19.12.2014 tarihli … tarafından düzenlenen Bilirkişi Raporunda “ Müşteki (başka bir müşteri firmadan ucuz almak için para yatıran)tarafından araç bedeli karşılığında Türkiye … … … şubesi nezdinde bulunana 118373 nolu …’e ait olan hesaba 31.08.2012 tarihinde 20.000 TL ve 29,08.2012 tarihinde 25.000 TL ile …. ” tespiti yapıldığı, devamında 12/13 sayfasının yedinci paragrafında “…Müştekinin araç bedelini yatırmış olduğu banka hesabı sahibi …’ün 01.08.2012-29.11.2012 tarihleri arasındaki banka hesap hareketleri üzerinde yapılan incelemeler neticesinde şüphelilerden …’nin 25.10.2012 tarihinde …’ün ilgili banka hesabına 996,00 TL … açıklaması ile para göndermiş olduğunun tespit edildiği, Müştekinin de … hesabına para yatırılmasını sağlayan şüpheli … İle … arasında oluşan bu para transferine yönelik …’ün … ve hesabına para yatıran müşteki eşine yönelik olarak açıklama yapmasının önemli olduğu yönünde kanaat oluşmuştur” tespitlerine yer verildiği, yine Ankara Cumhuriyet Savcılığının 2013/140150 nolu diğer soruşturma dosyasından alınan bilirkişi raporunun 7. sayfasının son paragrafında “ Müşteki tarafından …’ün müşteki şirket aleyhine başlattığı Ankara 2.İcra 2013/16779 takibi ile 100.000 TL talep edildiği ve dayanak 9048 nolu tahsilat makbuzu incelendiğinde araç satış birimi ile alakalı olmadığı , Ankara 28.İcra Müdürlüğünün 2014/56 E sayılı takibi ile 23.750 TL talep edildiği dayanak 9751 sayılı farklı bir tahsilat makbuzunun … … adına düzenlendiği, bu tahsilat makbuzlarının afaki kesildiği böyle bir alacağının olmadığı, sonuçta alınan bu raporlar kapsamında Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın…. nolu iddianamesi ile şüpheli … hakkında bireysel satışları grup satışı gibi göstererek filo indirimi yaptığı, bu şekilde %5-%20 arasında değişen oranlarda şirket kayıtlarına yansımayan indirimler uyguladığı, bunu da yapmış olduğu tahsilatları başka şirket adına tahsilat makbuzu düzenleyerek gizlediği, … … antetli makbuz düzenleyerek veya şirket makbuzu başlıklı numarasız belgelerle tahsil edip şirkete iade etmediği, bir kısım müşterilerini önceki açıklarını kapatmak amacıyla ödeme dekontlarına ödeyenin dışında başka isimler yazdırarak muhasebe kayıtlarına giriş yaptırma suretiyle zarara uğrattığı gerekçesi ile Hizmet Nedeniyle Görevi Kötüye Kullanmak suçundan dava açıldığı bildirilmiştir.
Ankara Cumhuriyet Savcılığının 2013/140150 HZ sayılı soruşturma dosyasında … hakkında 15.02.2016 tarihli bu ek takipsizlik kararında; her ne kadar Ankara’da kurulu bulunan ve suç tarihinde iki ayrı otomobil firmasının yetkili satıcılığını yapan … … … … Şirketi’nden otomobil almış veya bedelinin bir kısmının ya da tamamını ödediği halde aracını alamamış olan mağdur ve müştekilerin şikayeti üzerine başlatılmış olan çok sayıda ayrı da soruşturmanın birleştirilerek yürütülmesi sonunda Müşteki şüphelilerin ve şüphelilerin yazılı suçlar nedeniyle savunması alınmış ise de soruşturma kapsamında kayıtları sunulan belgeler ifadeler ve alınan bilir kişi raporlarına göre adı geçen şirketten araç almak üzere satış yetkilisi olan şüpheli … ile irtibata geçmiş müştekilerin … ve diğer şirket çalışan ve yöneticileri olan şüpheliler hakkında dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılık suçlarına işlediklerine ilişkin haklarında yeterli delil olmadığı dolandırıcılığın hile yarar ve zarar unsurlarının oluşmadığı müşteri ilişkisine giren müştekiler arasındaki ilişkinin mağdurlarla anlaştıkları gibi hukuki ihtilaf niteliğinde olduğundan şirket ve kirlenen şikayeti üzerine ise yine hizmet akti ile çalışan …’nin şirkete karşı işlemiş olduğu fiillerin dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşturmadığı gibi birlikte hareket ettikleri iddiasıyla şikayet edilen şüphelilerin dolandırıcılık ve hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçuna iştirak ettiklerine dair haklarında kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak savunmalarına aksine delil bulunmadığından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır. Ankara 2 Sulh Ceza hakimliği de 03.05.2016 tarihli kararıyla 2016/ 2539 değişik … dosyası üzerinden ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın müşteki vekili tarafından yapılan itirazın reddine karar verilmiştir .
Ankara 13.Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/147 Esas, 2017/253 Karar sayılı kararının incelenmesinde; … adlı sanığın katılan şirkette 10 Yıldan fazla … akdi ile çalıştığı, suç tarihlerinde şirketin …. bulunan şubesinde şube sorumlusu ve satış temsilcisi olarak çalıştığı çalıştığı süreler içinde Yetkisi ve şartları oluşmadığı halde bazı kişilere yapılan bireysel satışları grup satışı gibi göstererek filo indirimi yaptığı, böylece %5-20 arasında değişen oranlarda yapılan bu indirimlerden gelen gelirleri başka şirketler adına tahsilat makbuzları düzenleyerek şirketin hesabına geçirmediği, elden para tahsilatı yapılmaması gerektiği halde birçok kez elden tahsilatlar yaptığı, dosyaya konulan bilirkişi raporlarında bu miktarın 1.000.000,00 TL civarında olduğu ve bu paranın tahsil edildiği halde katılan şirkete verilmediği, yine bir kısım müşterilerin önceki açıklarını kapatmak amacıyla dekontlara ödeyen kişilerin dışında başka isimler yazdırmak suretiyle kayıtlara da bu şekilde giriş yaptırıp şirketi zarara uğrattığı, sanığın suçlamaları kabul etmediği ve ortaya çıkan zararların şirketin kötü yönetilmesi ve arkasından da mali durumunun bozulması dolayısıyla ortaya çıktığını ve kendisinin bu işte sorumlu olarak gösterilmek istendiğini savunduğu, soruşturma aşamasında ve daha sonra mahkemenin de dinlenen ve aynı işyerinde çalışan veya şirketle alışverişi olan tanıklar …. birbirlerine benzer anlatımlarında iddianamede bahsi geçen şirketin kararıyla ilgili olumsuzlukları miktarını bilmemekle birlikte doğruladıkları ve sanığın bu işlerde hatalı olduğunu da dile getirdikleri, bunun yanında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan 22.06.2015 tarihli uzman bilirkişi raporu, Ankara 6. Tüketici Mahkemesine sunulan 02.10.2015 tarihli ve mahkememize sunulan heyet raporlarından sanığın katılan şirkete eylemleri sonucunda zarar verdiğinin tespit edildiği, mahkememiz açısından katılan şirketin zararının miktarı yanında asil olan sanığın eyleminin suç teşkil edip etmediği hususunun önemli olduğu, dosyanın kapsamı ve özellikle mahkemeye sunulan bilirkişi heyeti raporunda açıkça belirtildiği gibi sanığın uzun bir zaman içinde yaptığı işlem ve eylemler dolayısıyla katılan şirkete 1.000.000.00 TL’yi aşkın miktarda zarar vermek suretiyle TCK’nun 155/ 2 maddesinde anlatıldığı gibi sanığın şirketteki pozisyonu da dikkate alındığında “suçun meslek ve sanat, … veya hizmet İlişkisinin ya da hangi sebepten olmuş olursa olsun başkasının mallarını İdare etme yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde…” şeklinde anlatılan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun unsurlarını oluşturduğu, sanığın eyleminin devam etmesi sebebiyle zincirleme suç durumunun söz konusu olduğu, bu sebeple sanık hakkında TCK’nun 43. maddesinin tatbiki bakımından ek savunmasının alındığı, suçtan doğan zarar miktarı ve sanığın tüm aşamalarda suçu inkara yönelik savunmaları ve davranışları da dikkate alınarak suçu sabit görülen sanık hakkında ceza verilirken alt sıradan uzaklaştırılmasının hakkaniyete ve olayın oluş şekline uygun olacağı değerlendirilerek sanığın mahkumiyetine dair Sanık … …. atılı hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği anlaşıldığından, sonuçta 2 yıl 6 ay hapis ve 625 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına” kararının verildiği, kararın 30.04.2018 tarihinde kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
Buna göre Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına ve özellikle davacının asıl ve birleşen davaya konu her iki takipte makbuzlara dayandığı, davacının araç alımı için para verdiği iddiası karşısında davalı şirketin araç alım satımı yapmadığı, …’nin dava dışı davalı … Motorculuk Şirketinde satış elemanı olduğu, makbuz antetlerinin davalı şirket adına olduğu görülmüşse de SGK kayıtlarından dava dışı …’nin davalı şirket çalışanı olmadığı ve davalı şirket adına para tahsil yetkisinin bulunmadığının anlaşılmasına göre ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,00 TL harcın istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1.a maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 15/06/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
¸e-imza

Üye …
¸e-imza

Üye …
¸e-imza

Katip …
¸e-imza

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”