Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/938 E. 2021/1594 K. 15.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/01/2021
ESAS NO …
DAVANIN KONUSU : Elatmanın Önlenmesi
KARAR TARİHİ : 15/10/2021
YAZILDIĞI TARİH : 10/11/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili şirketin Ankara….. adresinde bulunan tapuda….. sayfada kayıtlı taşınmaz üzerinde 27/08/2013 tarih, …. yevmiye sayılı işlemle şerh edilen 27/08/2024 tarihine kadar geçerli olmak üzere 11 yıllık süre ile kira hakkı sahibi olduğunu, taşınmaz üzerindeki tasarruf haklarının 26/03/2019 tarihli bayilik sözleşmesi ile davalı şirket tarafından kullanıldığını, davalı şirketin sözleşmede ön görülen şekilde müvekkili şirketten temin edeceği ürünlerin satılması ve diğer hizmetlerin verilmesi yükümlülüklerini yerine getirmediğini, 30/12/2019 tarihinden itibaren akaryakıt istasyonu faaliyetini durdurarak, akaryakıt alımı ve satışını yapmadığını, müvekkili tarafından 15/09/2020 tarihli ihtarname ile 26/03/2019 tarihli bayilik sözleşmesinin haklı sebeplerle fesih olunduğunu, davalı şirket tarafından akaryakıt istasyonunun müvekkiline teslim edilmediğini, 16/11/2020 tarihinde sona eren sözleşme sonrasında davalının dava konusu akaryakıt istasyonunda bulunmasının hiçbir hukuki dayanağının kalmadığını belirterek, davalının söz konusu taşınmaza vaki haksız el atmasının önlenmesine, taşınmaz üzerinde kurulu bulunan istasyonun tüm ekleri ile birlikte müvekkili şirkete teslimine, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları, tazminat, cezai şart ve diğer haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, bayilik sözleşmesinde …. (…) Mahkemelerinin yetkili olduğu belirtilmiş olmakla, HMK’nın 17. Maddesi uyarınca yetkisizlik kararı verilmesi ayrıca davanın müdahalenin menni ve teslim olarak kabulü halinde, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu bildirerek davanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; taraflar arasındaki 26/03/2019 tarihli sözleşmenin 21. Maddesinde, 16/10/2020 tarihli sözleşmenin 23. maddesinde sözleşmenin yorumundan yada uygulanmasından doğabilecek itilafların giderilmesinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu, HMK’nun 17.maddesinde, tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabileceği, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılır düzenlemesi mevcut bulunduğu, davalı vekili 14/12/2020 tarihli dilekçesinde, davalının taşınmazı kullanma sebebi taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi iken, bayilik sözleşmesinin feshi ile taşınmazda bulunma sebebinin kalmadığını, huzurdaki davada davalının haksız müdahalesi neticesinde işgalci duruma düştüğü taraflar arasındaki sözleşmenin haklı nedenle fesih edilip edilmediği, buna göre davalının taşınmazı haksız işgal eden durumuna gelip gelmediği ancak, taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında delillerin değerlendirilmek sureti ile belirlenebileceği, sözleşmenin değerlendirilmesi, yorumlanması, sözleşme ile yetkili kılınan İstanbul Mahkemelerine ait olduğu, gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine, karar verilmiş hükme karşı taraf vekillerince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili; HMK md 12 gereği, taşınmaz üzerindeki aynı hakka veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili olduğunu, Yine HMK’nun ‘Yetki Sözleşmesini geçerlilik şartları’ başlıklı 18. Maddesinde, ”Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hallerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz” hükmünün yer aldığını, davalının taşınmazı kullanma sebebinin taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi iken, bayilik sözleşmesinin feshi ile taşınmazda bulunma sebebinin kalmadığını, davalının haksız müdahalesi neticesinde işgalci durumuna düştüğü taşınmazın zilyetliğine ilişkin olup bu nedenle Ankaranin Mahkemeleri yetkili olduğunu, dava konu taşınmazda davalının haksız müdahalesi sebebiyle oluşabilecek telafisi imkansız zararların önüne geçilebilmesi amacıyla, gereğinde hükmedilecek teminat karşılığında, öncelikle akaryakıt istasyonunun işletmek/işlettirmek üzere yediemin sıfatıyla müvekkiline teslimi yönünde, talep kabul görmez ise akaryakıt istasyonunda akaryakıt ve …. satışının durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
II-)Davalı vekili; arabuluculuk yoluna başvuru, dava şartıdır. Bu şart yerine getirilmeden açılan huzurdaki davanın, öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davanın öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, ayrıca karar gerekçesinde “davalı vekili 14.12.2020 tarihli dilekçesinde davalının taşınmazı kullanma sebebi taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi iken bayilik sözleşmesinin feshi ile taşınmazda bulunma sebebinin kalmadığı huzurdaki davada davalının haksız müdahalesi neticesinde işgalci durumuna düştüğü taşınmazın zilyetliğine ilişkin şeklinde beyanda bulunduğu.” şeklindeki bir beyan da bulunulmadığını, kararın gerekçesinin hatalı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak öncelikli olarak dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, aksi halde kabul anlamına gelmemekle birlikte karar gerekçesinin düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; bayilik Sözleşmesi nedeniyle tesis edilen kira hakkından kaynaklanan müdahalenin men’i istemine ilişkin davada yetkili ve görevli mahkemenin tayini hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasında 26/03/2019 tarihli bayilik sözleşmesi ile 16/10/2020 tarihli ek sözleşmeye istinaden davacı yanın tasarrufunda olan taşınmaz ile ilgili olarak, davalının haksız el atmasının önlenmesi ile teslimine ilişkindir.
Taraf vekillerinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Uyuşmazlık Bayilik Sözleşmesi nedeniyle tesis edilen kira hakkından kaynaklanan müdahalenin men’i istemine ilişkindir.
TMK’nın “Mülkiyet hakkının içeriği” başlıklı 683. maddesine göre;
“Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.
Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.”
TMK’nın 683. maddesi (Türk Kanunu Medenisi m. 618) uyarınca, malik, eşya üzerinde ancak hukuk düzeninin sınırları içinde tasarruf edebilecektir. Dolayısıyla mülkiyet, kişilere, eşya üzerinde en geniş yetkiler sağlamakla birlikte, ödevler de yükleyen bir hak olarak kabul edilmektedir. Bu hak, malikin gerek yetkilerini ve gerekse komşularla topluma karşı olan ödevlerini kapsamakta, böylece mülkiyetin özü, yetki ve ödevlerden oluşmaktadır.
Mülkiyet hakkının olumlu içeriğine göre malik, eşyayı eylemli olarak dilediğince kullanma, ondan ve semerelerinden yararlanma, eşyayı zilyedinde bulundurma, satış, bağışlama, nesnel haklar kurma, kişisel haklarla sınırlama gibi, eşya üzerinde dilediğince tasarrufta bulunma yetkileriyle donatılmıştır.
Malikin eşya üzerindeki egemenliği hukuk düzeninin sınırları içinde üçüncü kişilere karşı korunmuş bulunmaktadır. TMK’nın 683. maddesine (Türk Kanunu Medenisi m. 618) göre malik, eşyayı hukuka aykırı olarak elinde bulunduran ya da eşyaya el koyan kişilerden onun geri verilmesini isteyebileceği gibi, yine hukuka aykırı olarak zilyetliğine yapılan el koymaların önlenmesini, taşkınlıkların giderilmesini de isteme hakkına sahiptir.
Bu suretle, mülkiyet hakkının sağladığı yetkilerin müeyyidesi olan dava hakları malike tanınarak mülkiyet korunmuştur. Kanunun deyimiyle, “istihkak ve elatmanın önlenmesi” istemleri mülkiyet hakkından doğup, varlıklarını mülkiyet hakkına ayrılmaz bir biçimde bağlı olarak sürdürürler.
Mülkiyet hakkının içeriğine giren ödevler ise; yapmama, katlanma ve yapma ödevleridir. Komşuluk hukukuna ilişkin ödevler yapmama ödevine, kar, yağmur ve tutulamayan kaynak sularını kabule zorunluluk katlanma ödevine, taşınmaz mallar için vergi, resim ve harç ödeme yükümlülüğü de yapma ödevine örnek olarak gösterilebilir.
Bütün bu anlatılanların ortaya koyduğu sonuç şudur; mülkiyet, toplum yararı ile sınırlı, sahibine gerek yetki ve gerekse ödevler yükleyen kamu ve özel hukuk karakterli kendine özgü bir haktır.
O hâlde malik mülkiyet hakkına dayanarak, mülkiyete ilişkin yetkilerin kullanılmasında, hukuksal bir nedene dayanılmadan üçüncü kişilerin engellemesi ile karşılaştığı takdirde, el atmanın önlenmesi davası açabilecektir. Açıktır ki, bu gibi davranışlarla ihlal edilen, Anayasal ve yasal bağlamda teminat altına alınmış bulunan, mülkiyet hakkıdır.
Burada, davranışların haksız olması ve bir hakka dayanmaması yeterli olup, kusurun bulunması gerekli değildir. Malikin, mülkiyet hakkını, engellemenin varlığını ve nedensellik bağının bulunduğunu ispatlaması gerekli ve yeterlidir (Hukuk Genel Kurulu’nun 15.12.2010 tarihli ve 2010/5-662 E., K:2010/651 K. sayılı kararı).
Dava taşınmazla ilgili olup, malikin mülkiyet hakkından kaynaklanmış olması sebebiyle taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi, kesin yetki kuralıdır. Bu yetki kuralı kamu düzeniyle ilgili olduğundan taraflar bu yetki kuralına karşı yetkili yer belirleyemezler. Kaldı ki HMK’nın 12.maddesinde bu konuya açıklık getirilmiştir. Bu durumda mahkemece taşınmazın bulunduğu Ankara Mahkemelerinin yetkili olduğu kabul edilerek, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan bentte açıklanan nedenlerle; HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince yerel mahkemenin yetkisizlik kararının kaldırılmasına ve işin esasına girilerek davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren Mahkemeye gönderilmesine, karar verilmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemes….Karar sayılı 08/01/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA
2-HMK.nın 353/1.a.3.maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf edenlere iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
5-Kararın tebliğinin İlk Derece Mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/(1).a. Maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.