Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/880 E. 2022/1314 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2021/880 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/1314

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/02/2021
ESAS-KARAR NO : 2018/105 E 2021/105 K
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili şirketin 30.11.2017 tarihinde davalı şirketin şubesi olan … Şubesinden 0 km bir otomobil satın aldığını, akde konu aracın … plakalı … olduğunu, 165.750,00 TL bedelle satın alınan araçla ilgili olarak müvekkilince 2.140,00 TL kasko bedeli, 1.880,00 TL 4 adet lastis bedeli, 1.000,00 TL zirkonit kaplama bedeli, 1.000,00 TL kaput filmi bedeli, 360,00 TL çamurluk kaplama bedeli, 497,00 TL zorunla mali sorumluluk sigortası bedeli, 449,94 TL ihtarname bedeli olarak yapılan masraflarla birlikte aracın müvekkiline 173.076,94 TL’ye mal olduğunu, 04.12.2017 tarihinde trafiğe çıkan aracın 26.12.2017 tarihinde müvekkilinin Ankara’nın… ilçesinde bulunan şirket merkezindeki kullanımı sırasında, motor ikaz lambası yanması ve aynı zamanda otomatik şanzımanın vites geçişlerinin düzensiz olduğunun fark edilmesi üzerine aracın davalı şirketin … yetkili servisine götürüldüğünü, araç o tarihte 2012 km olduğunu ve yetkili servis araçta bulanan otomatik şanzımanın mekatronik aksamının değiştirilmesi gerektiğini bildirdiğini, davalı şirket servisten, bedel iadesi ya da aracın değiştirilmesi konusunda bir öneri gelmemesi üzerine, müvekkili aracı 29.12.2017 tarihinde servisten alarak…’a geri döndüğünü, bu tarihin dava dilekçesi ekinde sunmuş bulundukları davalı şirket yetkili servisinin iş emri isimli belgesinin sağ üst kısmında açıkça yazdığını, buna rağmen belgede gerçeği uymayacak biçimde araç teslim tarihi olarak 26.12.2017 tarihi yazdığını, dönüş esnasında müvekkilinin… ilçesinde bulunan işyerine kısa bir mesafe kala araçta yeni arızalar ortaya çıktığını, araçtan şüphelenen müvekkil şirket yetkilisi aracı dikkatle izlediğinde, sağ kapıdan rüzgar aldığını, ön tekerden ses geldiğini fark ettiğini, bu haliyle aracın bir çok yönleri ile gizli ayıplı olduğunun ortaya çıktığını, müvekkili şirket yetkilisinin araçla Keçiören istikametine doğru yol aldığını ve araç park ettikten sonra birkaç defa denenmiş olmasına rağmen motoru bir türlü çalışmadığını, bunun üzerine çekici çağrıldığını, araya Cumartesi, Pazar ve yılbaşı tatilinin girmesi nedeni ile 04.01.2018 tarihinde kullanılamayacak durumda olan aracın çekici ile davalı şirket servisine tekrar götürüldüğünü, bu tarihte araç 2014 km olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik araç satış bedeli ve araç için yapılan harcamalar toplamı olan 173.076,94 TL’nin güncelleştirilmiş ederinin iadesine, bunun mümkün olmaması halinde aracın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesine karar verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, davacının iddialarının ve dilekçedeki taleplerine katılmanın mümkün olmadığını, zira araçta gizli ayıp bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, dava konusu aracın misli ile değiştirilmesine karar verilmesi ve aracın müvekkili şirkete iadesi halinde, dava konusu aracın üzerinde bulunan veya sonradan ortaya çıkabilecek ve yükümlüsünün davacı olduğu rehin, haciz, vergi borcu ve sair tahditlerin davacı tarafça kaldırılması hususuna hükümde yer verilmesi gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, satın almadan çok kısa bir süre sonra ortaya çıkan arızayı davacının kabul etmesinin beklenemeyeceği, davacının ayıpsız araç alma hakkının olduğu, arıza sonrası sözleşmeden dönme iradesini baştan beri koruduğu, aracın 3 yıldır davalı servisinde beklediği,davacının bedelini ödeyerek satın aldığı aracı 3 yıldır kullanamadığı, onarılmış hali ile kullanmayı kabul etmediği gibi yasal olarak bu koşullarda bu duruma katlanmasının beklenemeyeceği, kullanımı etkileyen bir arızanın bu kadar kısa sürede ortaya çıkmasından sonra davacının onarım halinde dahi aracın sorunsuz kullanımının olacağına ilişkin güveninin sarsılmış olmasının doğal olduğu gözetilerek, aracın benzeri misli ile değiştirilmesinin hakkaniyete uygun olduğu, aracın 3 yıldır davalıda olması nedeniyle yaptığı sigorta harcamalarını geri alamayacağı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden-davalı vekili tarafından;
Mahkeme karar gerekçesinde tartışılan Yargıtay kararlarının ticari nitelikteki iş bu davada dikkate alınamayacağı, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda araçta meydana gelen arızanın onarım ile giderilebileceği belirtilmesine karşın misli ile değişim kararının hakkaniyete aykırı olduğu, mahkemece yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden müvekkilinin sorumlu tutulmasının da doğru olmadığı, araçta gizli ayıp bulunmadığı bildirilerek başvurulmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu aracın gizli ayıplı olup olmadığı ve davacının seçimlik haklarını kullanması noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, satım sözleşmesini konu aracın gizli ayıplı olduğundan bahisle araç için harcanan bedelin tahsiline, bu mümkün olmaması halinde aracın misli ile değiştirilmesi talebinden ibarettir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davalı vekilinin istinaf itirazlarına geçmeden önce kararın hükmünün HMK m. 294 vd maddelerine uygun olup olmadığı üzerinde durulması gerekmektedir.
6100 sayılı HMK’nın 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2.fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesinde “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan bu düzenleme uyarınca hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta mahkemece kurulun hüküm incelendiğinde HMK’nin 297. maddesine uygun olmadığı, hüküm fıkrasının tarafların talepleri hakkında taraflara yüklenen borç ve hakların açıklanması ile yetinilmesi gerekirken bunun yanında gerekçeye ait sözlere yer verildiği, gerekçenin bir bölümünün hüküm fıkrasında açıklandığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda mahkemece yapılacak iş yukarıda belirtilen ilke ve açıklamalar ışığında dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz her bir talep yönünden gerekçeli karar ve hüküm oluşturulmasıdır.
Bu itibarla, denetime elverişli usulün aradığı niteliklere haiz bir kararın bulunması istinaf incelemesinin yapılabilmesinin ön şartı olup bu nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilemeyecektir.
Zira HMK’nın 355. maddesi gereği de Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü taktirde bunu resen gözetir. Doktrinde HMK’nın 353. maddesindeki istinaf sebeplerinin örnek niteliğinde olduğu, maddede sayılmamasına karşın mutlak istinaf sebebi olabilecek başka usul hatalarının da söz konusu olabileceği görüşünde olanlar da bulunmaktadır (AKKAYA Tolga, Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 192). Kararın gerekçesiz olması, hukuki dinlenilmesi hakkının ihlali ve bu gibi kamu düzenine aykırılık teşkil eden ve istinaf denetim ve yargılamasının yapılmasına engel oluşturan hususlarda HMK’nın 353. maddesi kapsamında değerlendirilerek kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesine gönderilmesini gerektirmektedir.
Bu durumda Dairemizce, bu husus kamu düzenine ilişkin olmakla HMK’nin 355. maddesi uyarınca esası incelenmeksizin kararın kaldırılmasına ve usulüne uygun nitelikte karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Kaldırma nedenine göre davalı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesi gerekmemiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2018/105Esas, 2021/105Karar ve 17/02/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 355.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davalıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 12/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”