Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
ESAS NO : 2021/739 ( GERİ ÇEVİRME)
KARAR NO : 2023/1077
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/02/2021
ESAS-KARAR NO : 2018/570 E 2021/87 K
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 13/07/2023
YAZILDIĞI TARİH : 20/07/2023
Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili asıl ve birleşen davada; müvekkilinin Japonya vatandaşı olduğunu, davalı ile arasında arkadaşlık ilişkisi sonucu aynı konutta yaşamaya başlandığını, müvekkilinin 6 adet 50.000,00-TL bedelli toplam 300.000,00-TL senedi tehdit ve hile ile imzaladığını, davalının senetlerden birini icra takibine koyduğunu belirterek takibe konu 50.000,00-TL senet nedeniyle borçlu olmadığının tespiti , takibin iptaline ve senedin iadesine, birleşen davada ise 260.000 ,00 TL bedelli beş adet senet nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili asıl ve birleşen davada; davaya konu senetlerin tehdit ve şantajla imzalatıldığı iddia sının asılsız olduğunu, senetlerin davacıya verilen ödünç para karşılığında düzenlendiğini, taraflar arasında aynı zamanda iş ilişkisi de bulunduğunu senet bedeli kadar alacaklı olduğunu bildirerek davanın reddine %20 tutarında tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; davacının dava konusu senedin tehdit ve ikrah yoluyla alındığını iddia etmişse de ispata yarar delillerin dosyaya sunulmadığı gerekçesiyle sübut bulmayan asıl ve birleşen davaların reddine asıl davada alacak likit olduğu %20 icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, davalının asıl ve birleşen davada taraflar arasındaki ilişkiyi alacak borç ilişkisi olarak açıkladığını ispat yükünün davalıda olduğunu, senetlerden, ilk üç senedin, kambiyo senedi vasfında olmadığını, zira düzenleme tarihleri, vade tarihlerinden sonraki bir günü içermekte ve senet sıfatını ortadan kaldırdığını, belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak asıl ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; iradenin fesada uğratılarak alınan senedin bedelsizliği iddiasının usulüne uygun delillerle kanıtlanıp kanıtlanamadığı hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Asıl dava; kambiyo senedine dayalı icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, birleşen davada ise bir kısım senetler kombiyo senedi vasfında olup bir kısım senetler ise imzası inkar edilmeyen adi yazılı senet niteliğinde bulunan senetlere dayalı olup yasal dayanağını İİK’nun 72. maddesi oluşturmaktadır.
Uyuşmazlık asıl davada kambiyo senedinin iradeyi sakatlayan sebeplerle düzenlendiği iddiasına birleşen davada yine kambiyo senedi vasfında olan bir kısım senetlerle birlikte kambiyo senedi vasfında olmayan imzası inkar edilmeyen adi senetlerin iradeyi fesada uğratarak düzenlendiği iddiasına dayanmaktadır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davacı tarafın istinaf itirazlarına geçmeden önce istinafa konu birleşen dava yönünden gerekçe olup olmadığı noktasında durulması gerekmektedir.
Mahkeme kararının gerekçeli olması zorunluluğu 6100 sayılı HMK’nın 297.maddesi yanında Anayasa’nın 141.maddesinde de belirtilmiştir. Bu zorunluluk 141/3.maddede, “Bütün Mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” şeklinde ifade edilmiştir. Yine 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/(1)-c. maddesinde hükmün kapsamı belirlenirken “c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri(n)…” de kararda bulunması gerektiği net olarak belirlenmiştir. Buna göre, bir mahkeme, hükmünde; tarafların iddia ve savunmalarının özetini yapmalı, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıaları belirledikten sonra, bu vakıalar hakkında toplanan delilleri de belirtip, delilleri tartışmasını yapmalı ve deliller doğrultusunda sabit görülen vakıaları açıklayarak, bunlardan çıkarılan sonuçlar ile hukuki sebepleri tek tek ve net olarak hükümde göstermelidir.
“Gerekçe” olarak isimlendirilen bu kısmın yazılmasının farklı nedenleri bulunmakta olup, her şeyden önce davanın tarafları bakımından yazılması zorunludur. Gerekçe sayesinde taraflar, mahkemenin, kararı hangi somut verilere dayanarak, bu verileri nasıl yorumlayarak ve hangi hukuksal düzenlemeleri esas alarak verdiğini görebileceklerdir. Böylece mahkeme kararını sadece sonuç olarak değil, verilme dayanak ve nedenleri ile -her yönü ile- denetleyebileceklerdir. Tarafların mahkeme kararlarını tüm yönleri ile denetleyebilir olmaları, adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.
Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin muhtelif kararları ile Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında, kararın gerekçe içermesinin adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden biri olduğu kabul edilmiştir.
Gerekçe, aynı zamanda, kararın yargısal denetimi aşaması bakımından da gerekli olup, üst derece mahkemesinin hukuka uygunluk denetimini doğru şekilde yapabilmesi için de yazılmak zorundadır. Hatta Yargıtay’ın pek çok kararında “…hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunmasını” zorunlu olduğunu belirterek “…maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen gerekçenin de yeterli olmadığı(nı) ve doktrinde zahiri gerekçe (görünürde gerekçe) olarak adlandırıldığı(nı)…” bu şekilde yazılan gerekçenin dahi yeterli olamayacağını, “…tarafların mahkemece hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilmeleri ve Yargıtay’ın kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi ancak kararın gerekçeli olmasıyla mümkün…olacağı(nı), …gerekçesi olmayan ya da görünürde gerekçeli olan kararların Yargıtay’ca denetimi yapılamayacağı(nı)…” kabul etmiştir. Nitekim 07.06.1976 gün ve 1976/3-4 E., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Bu ilkeler ışığında: Mahkeme kararı incelendiğinde, HMK’nun karşılık 166.maddesi uyarınca, birleştirilen dava dosyaları birbirlerinden bağımsız ayrı bir dava olup, birleştirilen her dava hakkında usul hükümlerine göre ayrı ayrı gerekçe oluşturulmaması doğru değildir.
Mahkemece; birleşen dava dosyasına yönelik iki tarafın iddia ve savunmaları sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler gösterilmemiştir. Mahkemece asıl ve birleşen davalar yönünden ayrı ayrı bir gerekçe oluşturulmadan, asıl davaya yönelik gerekçe oluşturularak davanın reddedildiği anlaşılmaktadır. Birleşen dava ve asıl davanın bağımsızlıklarını koruduğu gözetilerek HMK’nin 294 ve 297. Maddesine uygun olmayan, denetlenemeyen, davacı tarafın taleplerinin hangi hukuki nedenlerle reddedildiğine yönelik herhangi bir gerekçe ihtiva etmeyen, maddi ve hukuki denetime elverişli bir gerekçe bulunmamaktadır.
Bu durumda, mahkemenin birleşen davaya uygun bir kısım senetlerin kambiyo senedi bir kısmın vade tarihinin tanzim tarihinden önce olduğu ve imzası inkar edilmeyen adi senetler de olduğu gözetilerek, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bir hüküm verildiği söylenemeyecektir. Mahkemece birleşen dava yönünden usulüne uygun gerekçe kurulması gerekmektedir.
Bu itibarla, HMK’nin 297.maddesinde belirtilen şekilde istinaf denetimine uygun bir karar verilmek üzere eksikliğin giderilmesi bakımından dosyanın geri çevrilmesine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/570 Esas, 2021/87 Karar sayılı, 03/02/2021 tarihli kararının gerekçe içermemesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, istinaf denetimine elverişli şekilde gerekçeli olarak yazılması ve taraf vekillerine usulüne uygun tebliğinden sonra inceleme yapılmak üzere dosyanın yeniden Dairemize gönderilmesi için mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE,
HMK’nin 352 maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 13/07/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan…
Üye…
Üye…
Katip…
NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”