Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/704 E. 2021/2334 K. 31.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ….

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

…..
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/03/2021
ESAS-KARAR NO ……
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 31/12/2021
YAZILDIĞI TARİH : 28/01/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; davalı banka tarafından davacılar aleyhine 07/04/2017 düzenleme, 01/08/2018 vade tarihli, 13.000.000,00-TL meblağlı bonoyo dayanak yaparak 8.498.068,30-TL üzerinden icra takibi başlatıldığını, takip konusu bononun davacı ile davalı banka arasında imzalanan kredi sözleşmelerine teminat olarak alındığını, davalı vekilinin Eskişehir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/96 esas sayılı dosyasından açmış olduğu tasarrufun iptali davasında, ipotek olarak teminata aldıkları … … Ltd. Şti.’ne ait gayrimenkulün satılması sonucu bono alacağı ile ilgili olarak 5.000.000,00-TL.nin tahsil edildiğini ve … kredi alacağının teminatı olan gayrimenkulün satışı sonucu bu tahsilatın yapıldığını beyan ettiğini, davalı bankanın bono karşılığı müvekkillere para vermediğini, Kredi sözleşmesine ve teminata alınan ipoteklere karşılık kredi olarak para verdiğini, ayrıca senet tanzim tarihi olan 07.04.2017 tarihinde, davalı bankanın müvekkili şirkete 13.000.000,00-TL vermediğininde banka kayıtlarında sabit olduğunu, yine takip konusu bononun ödeme aracı olarak da davacı bankaya verilmediğini, bononun müşteri senedi olmadığını, kredi sözleşmesinde asıl borçlu ve kefillerle birebir aynı borçluların imzaladığı bono olduğunu, belirlenmiş bir vade tarihinin de olmadığını, vade tarihinin davalı banka çalışanlarınca sonradan yazıldığını, takip konusu bononun, kredi sözleşmesi gereği verilen teminat senedi olduğunu, TTK’nın 688/2 maddesi ve 6102 sayılı TTK 776 maddeleri uyarınca bononun, kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadi unsurunu taşımadığından, bono nitelğinde olmadığını ve aval hükümlerinin uygulanmasının da mümkün olmadığını, BK m.592 gereği tüm kefillerin kefilliğinin sona erdiğini, ……. kredi borcuna teminat olarak gösterilmiş olan gayrimenkulun 5.700.000,00-TL’ye satıldığını, gayrimenkulun alıcısının … ile yaptığı anlaşma sonucu bu meblağın 700.000,00-TL’sini … Bank’ın alacaklısı olduğu Eskişehir 8. İcra Müdürlüğü 2018/8072 E. Sayılı dosya borcuna, 5.000.000,00-TL’sini … ödendiğini, davalı bankanın 5.000.000,00-TL’nin ödenmesi ile toplam 16.200.000,00-TL’lik ipotek fekkinin yapıldığını, 700.000,00-TL’nin de gayrimenkulde haczi bulunan … Banka ödenmesini kabul ettiğini, bu işlemlerin hiçbirinde kefillerin muvafakatının alınmadığını, davalı bankanın, Eskişehir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/96 E.sayılı dosyasında 2.180.024,29-TL alacağı kaldığını beyan ettiğini, davalının, alacağının çok üstünde olan tutarda ipoteği var iken kefillerin muvafakatı olmadan bu teminatları elinden çıkararak, kefillere zarar verdiğini, davalının kefillerin zararına azalttığı teminat tutarının 11.900.000,00-TL olduğunu, davalının kefillerin zararına azalttığı teminat tutarının alacak tutarının çok üstünde olduğundan TBK m.592 gereği tüm kefillerin kefaletinin sona erdiğini belirterek Eskişehir 7. İcra Müdürlüğünün 2018/7653 sayılı dosyasından davalı bankaya, müvekkili … … Ltd.Şti.nin 6.318.044,01-TL, diğer müvekkillerin takip miktarı bakımından 8.498.068,30-TL borçlu olmadığının tespitine, karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekilleri; davacı tarafın icra takibine konu bononun teminat senedi olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, söz konusu gayrimenkulün satışı sebebiyle 5.000.000,00-TL nin tahsil edilmiş olmasının davaya konu bononun teminat senedi olduğunu göstermediğini, davacı tarafın bu iddiasını yazılı delille ispatlaması gerektiğini, davacının iddiası gibi 2.180.024,96-TL alacak kaldığının kabul edilemeyeceğini, yine BK m.592 gereği bütün kefillerin kefilliğinin sona erdiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, kefiller ile avalistlerin sorumluluklarının ayrı olduğunu, takibe konu bononun unsurlarında bir eksiklik bulunmadığını, bononun anlaşmaya aykırı doldurulmasının söz konusu olmadığını, bu iddianın davacılarca yazılı belge ile ispatı gerekmediğini, senet borçlusu … …… Tic. Ltd. Şti’den 06/09/2019 tarihinde 5.000.000,00-TL tahsil edildiğini, borçluların tahsil harcı ödememek için icra dosyasına henüz bildirmediklerini, tahsil edilen tutar BCH kredi alacağının teminatı olan ipotekli taşınmazın borçlu ve tüm kefillerin birlikte talebi üzerine rızaen satışı neticesinde gerçekleştirildiğini, kefillerin muvafakatı alınmadığı iddiasının doğru olmadığını, icra takibinin, bonoya dayalı ……. bono borçluları hakkında uygulanmasının mümkün olmadığını, takip dosyasının bono alacağına ilişkin olduğunu, bononun avalistlerinin müvekkili bankaya karşı olan sorumluluğu ile kefillerin sorumluluklarının ayrı ayrı olduğunu, avalist olarak bonoya imza atmış bulunan kişilerin sorumluluğunun kefalet ilişkisinden ayrı olarak asıl borçlunun borcu sona erene kadar devam ettiğini, bu nedenle asıl borçludan olan alacağın devam ettiğinden bonoda avalist olarak borçlu bulunanların Eskişehir 7. İcra Müdürlüğü’nün 2018/7653 E. Sayılı dosyasından borcu devam etmekte olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; davanın davacı … … San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden arubuluculuk dava şartı gerekçekleşmediği gerekçesi ile dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, diğer davacılar yönünden ise davanın esastan reddine karar verilmiş, hükme karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili; bononun düzenleme tarihinde doğmuş bir borç olmadığını, Borçlar Kanunu 592. Madde gereği kefillerin kefilliğinin sona erdiğini, kefillerin muvafakati alınmadan ipotek işlemlerinin kaldırıldığını, davacılardan … … Ltd. Şti yönünden arabuluculuğa başvurulmadığı gerekçesi ile davanın usulden reddinin Yargıtay kararlarına aykırılık teşkil ettiğini, bilirkişi raporunun eksik ve yetersiz olduğunu, davalı bankanın kötü niyetli olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; davacıların davalıya takibe konu bonodan dolayı borçlu olup olmadığı ve menfi tespit davasında zorunlu arabuluculuğa başvuru koşulunun bulunup bulunmadığı hususu öncelikle uyuşmazlık konusudur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarına geçmeden önce; davacılardan … … … yönünden arabuluculuk dava şartı nedeniyle davanın usulden reddedilmesi hususu üzerinde durulması gerekmektedir.
Bilindiği üzere 19.12.2018 tarihli ….. Gazete’de yayımlanan ve 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir.
Anılan maddenin 1. fıkrası “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır….” hükmünü içermektedir.
Maddede belirtildiği üzere ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasını yasa dava şartı haline getirmiştir.
Öncelikle yasayla Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde gösterilen genel dava şartlarına ek olarak bir özel dava şartı getirildiğinden, bu dava şartının ne şekilde anlaşılıp uygulanacağı üzerinde durmak gerekir.
Dava şartları mahkemece bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı ya da yokluğu zorunlu şartlardır. Dava şartları taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Dava şartı tamamlanmıyor ya da tamamlanamıyor ise mahkemece davanın usulden reddine karar verilir (HMK m.115).
Bu bakımdan dava şartlarının yanlış uygulanması, bir dava engeli ve mahkemeye erişim hakkı ile bu kapsamda adil yargılanma hakkının ihlaline neden olur (AİHS m.6).
Özel dava şartlarının bu niteliği gereği ve özellikle yukarıda özel dava şartı olarak öngörülen ticari davalarda arabuluculuk dava şartı istisnai bir hüküm teşkil ettiğinden dar biçimde yorumlanmaları gerekmektedir.
Zira Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 04.06.2020 tarih, 2020/237 Esas, 2020/805 Karar sayılı Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri’nin Kesin Nitelikteki Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesine Yönelik Kararı ile Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ile birleştirilmesi neticesinde konu hakkında Yargıtay 11.Hukuk Dairesi tarafından verilen 21.09.2021 tarih, 2020/4551 Esas, 2021/5618 Karar sayılı kararlarında da “7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde madde metni herhangi bir tereddüde ve yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde açık yazıldığı, TTK’ya bu maddenin eklenmesini sağlayan 7155 sayılı Kanun’un genel gerekçesinin bu konuyla ilgili kısmı ve madde için özel olarak yazılan gerekçenin de bu açık anlamı desteklediği, bu nedenle menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK’nın 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan da Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır” gerekçesi ile ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı sonucuna varılmıştır.
Dairemizce de her ne kadar aksi yönde ticari nitelikteki …… davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olduğu değerlendirilmekte ise de, Yargıtay Daireleri arasındaki içtihat farklılığının giderilmiş olması dikkate alınarak ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının dava şartı olmadığı gözetilerek karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenle, davacı vekilinin diğer istinaf itirazları incelenmeksizin davacı … … … yönünden istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nin 353/1-a-4.maddesi uyarınca kararın kaldırılarak, davanın bu davacı yönünden de değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/649 Esas 2021/282 Karar sayılı 03/03/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA
2-HMK.’nin 353/1-a-4.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatırana İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin İlk Derece Mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/(1).g. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 31/12/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

…..

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”