Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
…
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/01/2021
ESAS-KARAR NO ….
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 24/12/2021
YAZILDIĞI TARİH : 21/01/2022
Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, Ankara 16. İcra Dairesi tarafından 2020/5018 esas sayılı takip dosyasında alacaklısı … borçlusu … alacağı Türk parasıyla tutarı 2.823.321,92TL, senet ve tarihi 2.500.000,00TL miktarlı 27.02.2019 tanzim tarihli 05.09.2019 vade tarihli senet olarak düzenlenmiş olan 17.06.2020 tarihli kambiyo senetlerine özgü haciz yolu yapılacak takipte ödeme emri lehtarı … borçlusu … nakden ahzolunduğunu ve “okudum” kaydı bilgisayarda yazılı olarak oluşturulan bir bono fotokopisinin davacı …’a 18.06.2020 tarihinde tebliğ edildiğini, davacının davalıya Ankara 16. İcra Dairesinin 2020/5018 esas sayılı 2.823.321,92 TL ve fer’ileri talepli takip dosyası takibe konu senet ve/veya başka hiç bir nedenle borcu olmadığını, takip konusu senet ve/veya senetteki imza davalı tarafından hukuka aykırı olarak elde edilmediğini, hukuki netice elde edilecek şekilde bono olarak doldurulduğunu ve bankaya tahsile verilmeden doğrudan icraya takibe konulduğunu belirterek davacı …’ın davalı …’a Ankara 16. İcra Dairesinin 2020/ 5018 esas sayılı takip dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tesbitine ve icra takibinin iptaline, kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi davalıya tebliğe çıkartılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece,6102 sayılı TTK 5/A-1 maddesi ile 6325 sayılı yasanın 18/A-2 maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğundan HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine,karar verilmiş; 19.01.2021 tarihli ara kararla da davacı vekilinin 18.01.2021 tarihli ihtiyati tedbir talebi hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf kanun yoluna; 1- Davacı vekili tarafından; 15.01.2021 tarihli davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden ret kararı ile 19.01.2021 tarihli 14.01.2021 tarihli ihtiyati tedbir talebi hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına dair ek kararının kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
2-Davalı vekili de; davacı tarafından ileri sürülen aleyhe olan iddiaların gerçek dışı olduğu, davacının iddialarının ileri sürülüş biçimi bakımından, tarafların gerçek kişi olması da dikkate alındığında, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu, re’sen nazara alınması gerektiği bildirilmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Menfi tespit davasında zorunlu arabuluculuğa başvuru koşulunun bulunup bulunmadığı hususu ile tedbir talebinin değerlendirilmesi uyuşmazlık konusudur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dava, İİK’nin 72.maddesine dayalı takibe dayanak bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti (menfi tespit) istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere 19.12.2018 tarihli …. Gazete’de yayımlanan ve 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir.
Anılan maddeye göre; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır….” denilmiştir.
Maddede belirtildiği üzere ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasını yasa dava şartı haline getirmiştir.
Öncelikle yasayla Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114’üncü maddesinde gösterilen genel dava şartlarına ek olarak bir özel dava şartı getirildiğinden, bu dava şartının ne şekilde anlaşılıp uygulanacağı üzerinde durmak gerekir.
Dava şartları mahkemece bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı ya da yokluğu zorunlu şartlardır. Dava şartları taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Dava şartı tamamlanmıyor ya da tamamlanamıyor ise mahkemece davanın usulden reddine karar verilir (HMK m.115).
Bu bakımdan dava şartlarının yanlış uygulanması bir dava engeli ve mahkemeye erişim hakkı ile bu kapsamda adil yargılanma hakkına saldırı sayılır (AİHS m.6).
Özel dava şartlarının bu niteliği gereği dar biçimde yorumlanmaları gerektiği değerlendirilerek ve menfi tespit davalarının da zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı hususunda Yargıtay ilgili daireleri arasındaki içtihat farklılığı giderilerek sonuçta Yargıtay 11.HD.ce verilen 21.09.2021 Tarih, 2020/4551E,2021/5618K sayılı kararlarında da belirtildiği üzere 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde madde metni herhangi bir tereddüde ve yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde açık yazıldığı, TTK’ya bu maddenin eklenmesini sağlayan 7155 sayılı Kanun’un genel gerekçesinin bu konuyla ilgili kısmı ve madde için özel olarak yazılan gerekçe de bu açık anlamı desteklediği, bu nedenle menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK’nın 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün menfi tespit davalarını arabulucuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır.
Dairemizce de Yargıtay daireleri arasındaki içtihat farklılığının giderilmiş olması dikkate alınarak ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının dava şartı olmadığı gözetilerek karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan davacı yanın tedbir talebinin ilk derece mahkemesince karar verildikten sonra olduğu anlaşılmakla mahkemece dosya ele alınıp karar verilemeyeceği, ancak kararın niteliği gereği yargılama sırasında talebin değerlendirileceği de açıktır.
Açıklanan nedenle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nin 353/1-a-4.maddesi uyarınca kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2021/24Esas, 2021/4Karar sayılı ve 15/01/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-4.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde taraflara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK m. 362/1.g. hükmü uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde kesin olmak üzere 24/12/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
….
NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”