Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/267 E. 2023/1662 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
ESAS NO : 2021/267 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2023/1662

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2020
ESAS-KARAR NO : 2016/771 E 2020/269 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 07/12/2023
YAZILDIĞI TARİH : 08/12/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 07/11/2014 tarihli Distribütörlük sözleşmesinin imzalandığını, sözleşme süresi 1 yıl olup taraflardan birinin 2 ay önceden ihbarda bulunmadığı takdirde sözleşmenin birer yıllık periotlar halinde kendiliğinden uzayacağının kararlaştırıldığını, 2015 yılında herhangi bir ihbar yapılmadığından sözleşmenin 07/11/2016 tarihine kadar uzadığını, bu süreçte müvekkilinin davalının yetersiz olan bayilik ağını yapılandırarak ürün tanıtımı, dağıtımı, pazarlaması, satış sonrası hizmet gibi hizmetlerin sağlanması görevini yerine getirdiğini, 1,5 yıl içinde 43 yeni bayi kazandırdığını, KKTC’de dahi bayilik açıldığını, işlerin takibinin bakımından internet erişimli bir yazılım kurulduğunu, buna rağmen davalı tarafından sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini, doğrudan müvekkili tarafından yapılan satışlarda kendisine verilmesi gereken komisyonların ödenmediğini, … A.Ş. ile 03/05/2016 tarihinde 249.750,00TL’lik doğrudan yapılan satış için ödenmesi gereken komisyon payını ödenmemek için davalının önce 05/05/2016 tarihli ihtarname gönderdiğini, bu ihtara cevap verme imkanı tanımadan daha sonra 10/05/2016 tarihli fesih ihbarnamesi gönderdiğini belirterek şimdilik 1.000,00 TL komisyon ve 1.000,00 TL kar mahrumiyetinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında 07/08/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile kar mahrumiyeti talebini 59.186,38TL’ye yükseltmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; aynı hukuki ilişki nedeniyle müvekkilinin dava tarihi itibariyle davacıdan alacaklı olduğunu, takas mahsup talebinde bulunduklarını, davacının sözleşmeyi defalarca ve ısrarla ihlal ettiğini, ödemeleri aksattığını, banka teminat mektubunu talebe rağmen sunmadığını, Bursa bayisi … firmasının yetkilisi … olmasına rağmen … ile işlem yapıldığını, bu bayinin rakip firmanın ürünlerini satması nedeni ile pazar kaybına neden olduğunu, davacının satış sonrası servis taleplerini karşılamaması nedeni ile servis hizmetinin müvekkili tarafından yerine getirildiğini, davacının sözleşme gereği satışlarını bayiler aracılığı ile yapması gerekirken doğrudan yaparak sözleşmeye aykırı davrandığını, davacının özellikle Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde bayi ve servis hizmetini vermediğini, bu hali ile sözleşmeye aykırı davrandığını, feshin haklı olduğunu, komisyon ödemesine ilişkin sözleşmede hüküm bulunmadığını, davacının ağır ihlalleri nedeniyle sözleşme feshedildiğinden kar mahrumiyeti istenemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, öncelikle feshin haklı nedene dayanıp dayanmadığının tespiti gerektiği, davalının 05/05/2016 tarihli ihtarnamesinde genel olarak tavsiye mahiyetinde uyarıların yapıldığı, bu ihtarın ilk maddesinde, davalıdan ayrılan satış sorumlularının davacı tarafından davet edilerek şirketin ve müşterilerin gizliliğini içeren konularda bilgi vermesinin istenildiği iddiası ile ilgili dosya kapsamına yansıyan bir delil bulunmadığı, ikinci maddesinde, bugüne kadar davacının ödemelerinin kabul edildiğinin, ancak bayi senet ve çekleri ile bir kısım ödemelerin tamamlanmasını talep ettikleri halde taleplerinin karşılanmadığını, ek sözleşmenin 1.3 maddesi gereği sonraki ay sonu cari hesap görme aşamasında ödemelerinde aksama olmayan müşterilerin senet ve/veya çekleriyle ödemelerin en az yarısının yapılmasını, kalan ödemelerin ise davacıya ait çeklerle ortalaması anlaştıkları vadeleri sağlayacak şekilde kapatılmasını talep ettikleri ve ek sözleşmenin 1.4 maddesi uyarınca 150.000,00 TL’lik banka teminat mektubu ya da kesin gayrimenkul ipoteği talep ettiklerini ve 10 gün içinde tamamlanmasının talep edildiği, davalının bu madde ile ödeme metodunu cari ay sonu itibari ile değiştirdiği ve 10 gün içinde teminat talebinde bulunduğu, feshin ise verilen süreden önce yapıldığı, her ne kadar davalı aşamalarda ücretinin sözleşmeye uygun ödenmemesi nedeni ile feshin haklı olduğunu savunmuş ise de, ihtarname içeriği incelendiğinde ödemelerin bugüne kadar kabul edildiğinin bildirildiği gözetildiğinde bu savunmaya itibar edilemeyeceği, ihtarnamede bulunan üçüncü iddianın ise, Bursa bayii … ile ilgili olduğu, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, bayinin dava dışı … firmasına ait ürünleri sattığının davalı tarafça öncesinden de bilindiği, yine 10/05/2016 tarihli fesih ihbarında ileri sürülen şirket yetkilisinin farklı olmasına rağmen faturanın farklı isimle düzenlenmesinin davalı tarafça öncesinden bilindiği, buna rağmen ek sözleşmenin 1.13 maddesi uyarınca davalının bayilik sözleşmesini doğrudan fesih hakkı varken kullanmadığı gözetildiğinde haklı gerekçe sayılmadığı, ihtarnamenin dördüncü maddesi ile, davacının Ankara iline ait sorumluluklarının elinden alındığı bildirilmiş olup bu hali ile davalı yanca varlığı iddia olunan sorunun çözüldüğü, dolayısıyla haklı feshe neden teşkil edemeyeceği, beşinci maddede, davacının çalışma usullerine ilişkin tavsiyelerde bulunduğu, fesih tarihine kadar bu tavsiyelere aykırı hareket edildiğine ilişkin delil bulunmadığı, altıncı maddede, İstanbul ilindeki çalışmalara ilişkin tavsiyelerde bulunulduğu ve aykırılık halinde davacının İstanbul yönünden yetki iptalinde bulunulabileceğinin bildirildiği, fesih tarihine kadar gerçekleşen bir aykırılık bulunduğunun ispat edilemediği, yedinci iddia ile ilgili olarak ise, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere. Emniyet Genel Müdürlüğü’ne verilen servis hizmetinin aksaması nedeni ile yeniden organize edilmesi bildirilmiş olup fesih tarihine kadar gerçekleşen bir aykırılık bulunduğunun ispat edilemediği, ihtarnamedeki sekizinci maddede, davalının bilgisi olmadan bayilerin sipariş ekranının kapatılmaması yönünde uyarıda bulunduğu, fesih tarihine kadar gerçekleşen bir aykırılık bulunduğunun ispat edilemediği, açıklanan gerekçelerle davalının sözleşmenin haklı olarak feshedildiğine ilişkin iddiasını ispata elverişli delillerle ispatlayamadığı, davacının talepleri değerlendirildiğinde ek sözleşmenin 1.7 maddesi uyarınca komisyon alacaklarının yalnız ihracat satışlarına ilişkin olup davacının talebini dayandırdığı yurt içindeki satışlarla ilgili komisyon alacağına dayanak olacak bir hüküm bulunmadığı, bu hali ile davacının komisyon alacağı talebinin yerinde olmadığı, mahrum kalınan kar payına ilişkin talebi yönünden, feshin haksız olduğu, fesih gerçekleşmeseydi sözleşmenin 07/11/2016 tarihine kadar devam edeceği, sözleşmenin feshedildiği 10/05/2016 tarihi ile bu tarih arası için davacının kar mahrumiyeti talebinde bulunabileceği, bilirkişi heyeti tarafından davacının bir önceki yıldaki kar/zarar durumu dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre davacının kar mahrumiyetinin 59.186,38 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; feshin haklı nedene dayandığını, İstanbul İl Sağlık Müdürülüğünden gelen yazı cevabında davacının sözleşmeye aykırı olarak rakip markalar olan … ve … markalarını ihale sonucu sattığı hususu ve kesinleşmiş icra takipleri üzerinden değerlendirme yapıldığında dahi feshin haklı olduğunu, eksik rapora göre karar verildiğini, müvekkilinin rakip firmaların mallarının satıldığı hususunu bildiğine ilişkin mahkeme gerekçesinin doğru olmadığını, müvekkilinin durumu öğrenir öğrenmez sözleşmeyi feshettiğini, takas mahsup talebi konusunda herhangi bir karar verilmediğini, kar mahrumiyetinin davacının benzer işler yapması için geçecek kısa süre için hesaplanması gerekirken sözleşme sonuna kadar hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, dava ve ıslah tarihlerine göre faize hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haklı nedene dayalı olarak feshedilip edilmediği, davacının kar mahrumiyeti talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiği iddiasına dayalı komisyon ücreti ve kar mahrumiyeti talebine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dosyanın yapılan incelemesine göre, taraflar arasında 07/11/2014 tarihli distribütörlük sözleşmesi imzalandığı, davacı şirketin distribütör olduğu, sözleşme süresi 1 yıl olup sözleşmenin bitiminden 2 ay öncesinde ihbar yapılmadığı taktirde birer yıl periotlarla sözleşmesinin uzayacağının kararlaştırıldığı, 2015 yılında herhangi bir ihbar yapılmadığı, davalının davacıya hitaben önce 05/05/2016 tarihli ihtarname düzenlendiği daha sonra 10/05/2016 tarihli fesih ihtarı düzenlendiği görülmüştür.
Dosya 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, 10/10/2019 tarihli kök raporda özetle, davalı tarafından davacıya gönderilen 05/05/2016 tarihli ihtarnamede yer alan tüm iddialar irdelendiğinde ihtarnamedeki;
1.iddianın, “davalı şirketten ayrılan satış-bayi-distribütör sorumluluğunu ve çalışmalarını yürüten satış sorumlularının ilişiğinin kesilmesinin ardından kısa bir süre içerisinde davacı şirkete davet edilmesi ve genel müdür tarafından davalı şirketin ve müşterilerinin gizliliğini içeren konular hakkında sorgulamalarda bulunulması” ile ilgili dosya kapsamında bu iddiayı destekler herhangi bir emare bulunmadığı,
2.iddianın, “bugüne kadar davacı şirketin rahat edeceği ve tercih ettiği ödeme metoduna göre yapılan ödemelerin kabul edildiği, ancak değişen piyasa koşulları ve çalıştıkları süre içerisinde işlem hacimlerinin oluşturduğu risk seviyelerinde belgelerini banka nezdinde kredilendirmede kullanamadıklarını defalarca davacı şirketle hem sözlü hem de mail ortamında paylaşıp bayi senet ve çekleriyle bir kısım ödemelerin tamamlanmasını talep ettikleri, ancak taleplerinin karşılanmadığı, ek sözleşmenin 1.3 maddesi gereği sonraki ay sonu cari hesap görme aşamasında ödemelerinde daha öncesinde aksama olmayan müşterilerin senet ve/veya çekleriyle ödemelerin en az yarısının yapılması, kalan ödemelerin ise davacı şirkete ait çeklerle ortalaması anlaştıkları vadeleri sağlayacak şekilde kapatılmasını talep ettikleri, ayrıca cari hesabın oluşturduğu seviyeler göz önünde bulundurulduğunda aralarındaki ek sözlemenin 1.4 maddesi gereği şuanki durum için 150.000,00 TL’lik banka teminat mektubu ya da kesin gayrimenkul ipoteği talep etme sorumluluklarının ortaya çıktığı ve bu hususun 10 gün içinde tamlanmasını bekledikleri” davalı tarafça bu iddia ile ilgili olarak ödeme metodunda bir sonraki ayın sonu itibariyle bir takım değişikliklere gidildiği, 10 gün içinde mevcut durum itibariyle teminat mektubu ile gayrimenkul ipoteği talebinde bulunduğu, ancak ihtarname keşidesinden 5 gün sonrasında sözleşmeyi feshettiği dikkate alındığında esasa girmeden tek başına işbu iddiada yer alan hususların haklı neden emaresi olarak sunulamadığı,
3.iddianın, “Bursa bayisi …/… ve …’un davalı şirketin ürünleri dışında rakip firma ürünlerini yüksek cirolarla satması hususunun Distribütörlük sözleşmesine dayanak olarak imzalatılan bayilik sözleşmesinin genel koşullar 3.9 maddesine aykırılık teşkil ettiği, bu durumun hem davacıyı hem de davalıyı maddi ve manevi zarara uğrattığı, ayrıca diğer bayiler için de kötü örnek teşkil ettiği, bu husus üzerine ciddi olarak gidilmesi, bu ve buna benzer olayların sorumlusunun davacı şirket olacağı ve sözleşmeye aykırılık teşkil edeceği, bu nedenle bu husustaki çalışmalarda daha ciddi ve menfaatleri korur yönde hareket edilmesi, bu durumun Distribütörlük sözleşmesinin 8.3.e maddesi gereğince davacı şirketin sorumluluklarını yerine getirmesi hususunun açık ihlali niteliği taşıdığı, sözleşmelerine göre ihlal bölgelerinde direkt satış haklarını kullanabilecekleri, ayrıca bayinin hala rakip ürünler sattığının bilinmesine rağmen neden bir yaptırım uygulanmadığını, yeni yapılanmaya gidilmediğini ve hala satışa müsaade edildiğini anlamadıkları” bu iddia yönünden, davalı şirket tarafından sunulan deliller arasındaki 19/03/2018 tarihli taraflar arasında e-posta yoluyla yapılan yazışmalardan, dava dışı …/…’un yine dava dışı … adlı rakip firmanın ürünlerinin satışını gerçekleştirdiğinin davalı şirketin bilgisi dahilinde olduğu, konuya istinaden davalı şirket yetkilisinin …/…’un internet sitesinde tamamen … adlı firmanın ürünlerine yer verildiği, 2015 yılında … ile imzalanan Bursa, Bilecik, Kocaeli, Yalova Bölge Bayii sözleşmelerinin internet sitesine konulduğu, bayilere bu hususları düzenlemekle ilgili verilen sürenin ne olduğunun bilinmediği fakat Nisan ayındaki toplantıya katılacak bayilerin internet sitelerinde Armas ile ilgili hiçbir bilginin yer almamasının kabul edilmeyeceği şeklinde beyanda bulunduğu ve buna karşılık davacı şirket yetkilisinin …/…’a … firmasına ait yetki belgelerini 2014 yılında bizzat imzalayıp kendisinin verdiğini, yeni bir belge olmadığını, kurumsal yapılanmayla ilgili gerekli uyarıları yaptığını beyan ettiği, ayrıca yanı tarihte (19/03/2015) … savunma ile … firmalarının da … firmasının ürünlerinin satışını gerçekleştiriyor olması hususunda taraflar arasında e-posta yoluyla yazışma gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı, 2015 yılından beri bilgisi dahilindeki bu hususa istinaden davalı şirketin bayinin yetkisini Ek sözleşme 1.13 gereği iptal hakkını kullanma imkanı varken 1 yıllık süre boyunca bu hususta susması ve akabinde 2016 yılında Mayıs ayında bu hususu sözleşmenin feshinde haklı neden olarak göstermesinde haklı neden emaresi sunamadığı,
4.iddianın, “Ankara’da merkezlerinin bulunmasına rağmen sözleşme kapsamında olmasından dolaylı aktif satışın ve servis hizmetinin oluşturulan bayi tarafından yürütülmesi ve davacı şirketin de bunu koordine etmesini uzun bir süredir bekledikleri, ancak Ankara’da birçok müşteri potansiyeli olmasına rağmen bu müşterileri rakiplerden kopartıp firmamıza katma çalışmalarına ağırlık verilmesi yerine sadece birkaç firma üzerinde noktasal para kazanma hedefli hareket edildiğini gözlemledikleri, servis konusunda da müşteri şikayetlerinin arttığı, bayi ilgilenmediği için marka imajlarını korumak için davalı şirketin servis hizmeti verdiği, ziyaret ettikleri müşterilerin ilgisiz bir firma olduklarından bahsettikleri, bu duruma bugüne kadar davacı şirketin müdahale etmemesinin kabul edilemeyeceği, merkezlerinin bulunduğu ilde prestij ve para kaybına, rakiplerinin daha fazla yer edinmesi, bu sektöre yeni giren firmaların bile daha aktif piyasa satışında bulunmasına sebep olan bu yaklaşım karşısında davacı şirketin Ankara’daki sorumluluğunu iptal ettikleri ve Ankara’yı kendi bünyelerine aldıkları” bu iddia yönünden Ankara ilinde yaşanan sıkıntılar neticesinde davacı şirketin distribütörlük yetkisini Ankara ilinde kaldırılması yoluna gidildiği, bu durumun davalı şirketin Ankara iline ilişkin yaşanan olumsuzları yetki iptali ile çözdüğünü gösterdiği,
5.iddianın, “son zamanlarda davacı şirketin çalışmalarını Distribütörlük sözlemesi kapsamı dışına çıkardığı, bayi ve alt bayi üzerinden çalışmaların yürütülmesinin dışında direktif verme, müşteriye satış, müşteri ile sözleşme imzalama ve/veya davalı şirket adına tanıtım şekline dönüştüğü, davacı şirketin çalışmalarını sözleşme kapsamında yürütmesini talep ettikleri, enerjilerini hiç bayi oluşturulmamış, pazara giriş stratejisi geliştirilmemiş ve satış yürütülemeyen İstanbul, zayıf satışı olan İzmir, rakip ürünlerin satışının yapıldığı Bursa gibi illerin bayi yapılanmasına, diğer illerde yürütülecek bayi ziyaretleriyle bayilerin teknik açıdan desteklenmesine ve pazarlarının aktif duruma çıkartılmasına yöneltmesinin tavsiye edildiği” bu iddia yönünden, davalı şirketin çalışma usulüne istinaden birtakım tavsiyelerde bulunduğu, haklı neden emaresi sunamadığı,
6.iddianın, “İstanbul ilinde satış için hiçbir organizasyon yürütülmediği, sadece ambulans bakım ihalesi kapsamında servis hizmetini alınan firma üzerinden yürütüldüğü, markanın sadece kamu ihale satışlarıyla İstanbul’da yer aldığı, İstanbul çalışmasının marka yaygınlaştırıcı ve kazanç sağlayıcı şekilde yürütülmesini talep ettikleri, ayrıca İstanbul’da yürütülen Ambulans bakım işinde rakip ürünlere verilen hizmetin de sözleşmeyi açık ihlal niteliği taşıdığı ve bu nedenle İstanbul için direkt satış haklarını kullanabileceklerini belirttikleri” bu iddia yönünden davalı şirketin davacı şirketin İstanbul çalışma usulüne istinaden yalnızca birtakım tavsiyelerde ve İstanbul açısından yetki iptali hususunda uyarıda bulunduğu, haklı neden emaresi sunamadığı,
7.iddianın, “Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından son zamanlarda garantili ürünlere verilmesi gereken servis hizmetlerinin aksadığı, davacı şirketle ve/veya bayilerle irtibata geçildiğinde ilgilenilmediği, gerekli şekilde ve zamanında müdahale edilmediği, ötelendiği yönünde Kurumun resmi ikaz yazılarının bulunduğu, bu yazıların yıllarca oluşturmaya çalıştıkları marka imajını aşırı şekilde zedelediği, bu konuda davacı şirkete daha önce ikazda bulunmalarına rağmen sonraki zamanlarda da resmi belgelerle Kurum tarafından ikaz edildikleri, sorumluluklarındaki servis hizmetinin davalı şirketi sıkıntıya sokmayacak şekilde organize edilmesi gerektiği” bu iddia yönünden davalı şirketin davacı şirketin garantili ürünlere verilmesi gereken servis hizmetinde yaşanan aksamalara istinaden uyarıda bulunduğu, her ne kadar Emniyet Genel Müdürlüğünün taraflar arasında imzalanan ek sözlemede Distribütörlük sözlemesi kapsamı dışında bırakılmış ise de, Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen yazı sonrasında taraflar arasında e-posta yoluyla gerçekleştirilen yazışmadan, servis yükümlüsünün davacı şirket olduğu hususunda beyanda bulunulduğu ve davacı tarafça bu hususa herhangi bir itirazda bulunulmamakla birlikte aksaklıklara istinaden her iki tarafın da birbirlerine karşı bir takım eksikliklerden bahsettiği, ancak halihazırda dosya kapsamında bu iddialar hakkında bir değerlendirme yapılabilmesi ve hangi tarafın iddialarının haklı olduğunun tespitinin mümkün olmadığı, sonuç olarak bu iddiaya yönelik davacı tarafın kusurlu olduğunu ispatlar haklı neden emaresinin sunulmadığı,
8.iddianın,” davalı şirket adına oluşturulan bayilerin ödemelerini aksatma durumunda sipariş ekranlarının kapatılacağının davacı şirket tarafından bildirildiği, bu durumu normal karşılayıp kapatma öncesi bilgilerinin bizimle paylaşılmasının ve bilgimiz dahilinde kapatma işleminin gerçekleştirilmesinin istenilmesine rağmen hiçbir bilgi verilmeden bayi ekranlarının kapatıldığı, bu hususa dikkat edilmesi ve bu tür durumlarda önceden bilgi verilmesi gerektiği” bu iddia yönünden davalı şirket tarafından davacı şirketin bayilerinin sipariş ekranlarının kapatılmasından önce bilgi talebinde bulunulduğu, haklı neden emaresi sunamadığı,
Davalının 10/05/2016 tarihli fesih ihtarnamesinde, 05/05/2016 tarihli ihtarnameye ek olarak, “Bursa bayi olarak davalı şirket adına sözleşme imzalanan …/… firmasının resmi bağlantısının uzun süredir talep edilmiş olunmasına rağmen farklı cevaplarla karşılaşıldığı, bir türlü talep ettikleri yetki belgesinin taraflarına ulaşmadığı, sürümcemede bırakılarak çelişkili durum oluşturulduğu, iki firma arasındaki güvenin yok olduğu, iş birlikteliğinin zedelendiği ve piyasadaki imaja zara verildiği” belirtilerek sözleşmenin feshedildiği, davacı şirketin dava dışı … ile bayilik sözleşmesi akdettiği, imzaların noterde tasdik edildiği, sözleşme üzerinde taraf olarak …/… ibaresine yer verildiği, akabinde davalı şirkete sunulan bayi aday mürcaaat formunun ilk sayfasında bu kez unvanın …/… olarak yer aldığı, temsile yetkili olanların …/… olarak gösterildiği, 4.sayfanın altına …/… kaşesi üzerine … tarafından imza atıldığı, ayrıca …’tan 20.000,00 TL’lik senet alındığı, oysa Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Gazetesinde yer alan kuruluş kaydında, oda belgesinde ve vergi levhasında …’a yer verildiği, dolayısıyla esnaf işletmesinin … adına kayıtlı olduğu, TBK ile esnaf işletmelerine ticari temsilci atanması uygulamasına son verildiği, bu nedenden ötürü …’un esnaf işletmesi …(…) adına bayilik sözleşmesi akdetme ihtimalinin bulunmadığı, somut olayda …’un …’u yetkisiz temsil ettiğini gösterdiği, taraflar arasındaki e-posta yazışmalarından bu durumun davacı şirketin de kabulünde olduğunun anlaşılmakta olduğu, bununla birlikte 1 yılı aşkın süredir dava dışı …/…’un bayilik sözleşmesine istinaden kendisi adına keşide edilen fatura bedellerini ödediği, bu durumun …’un yetkisiz temsil işleminin … tarafından TBK 46/1 maddesi gereği zımnen onandığını göstermekte olduğu, 2015 yılından beri bilgisi dahilindeki bu hususa istinaden davalı şirketin bayinin yetkisini ek sözleşme 1.13 gereği iptal hakkını kullanılma hakkı varken 1 yıllık süre içinde bu hususta susması ve akabinde sözleşmeyi fesih nedeni olarak göstermesinde haklı neden emaresi sunamadığı belirtilmek suretiyle sonuç olarak davalının sözleşmeyi feshinin haklı nedene dayanmadığı, mahrum kalınan kar payı alacağının bir önceki yıl dönem karı üzerinden %10’luk makul bir kar artışı eklenerek yaklaşık yapılan hesaplamaya göre 59.186,38 TL olduğu belirtilmiştir.
İtiraz üzerine alınan 28/07/2020 tarihli ek raporda, kök rapordaki görüşleri değiştirecek emareye rastlanmadığı belirtilmiştir.
Taraflar arasındaki ilk uyuşmazlık davalı tarafından distribütörlük sözleşmesinin haklı nedenle feshedilip feshedilmediği noktasında toplanmaktadır. Dosyaya sunulan sözleşme, ihtarnameler, yazışmalar ve ayrıntılı inceleme ve değerlendirme içeren bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde davalının fesih nedeni olarak ileri sürdüğü nedenlerin yerinde olmadığı, feshin haksız olduğu anlaşılmıştır.
Sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiği kabulünden sonra davacının kar mahrumiyeti talebi yönünden kabul edilen miktarın yerinde olup olmadığının tespiti gerekir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13/10/2011 Tarih, 2009/12597 Esas, 2011/12996 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, kâr mahrumiyeti hesabında zararın artmasına sebebiyet verilmemesi bakımından makul süre için (davacının emsal işi bulma süresi) tazminatın hesabı gerekir. Hesaplanan tazminat miktarından da davacının yükümlendiği işlerle ilgili olarak o makul süre içinde yapması gereken giderlerin, diğer bir deyişle davacının tasarruf ettiği masrafların tesbit edilerek indirilmesi gerekir. Bu itibarla mahkemece öncelikle önceki bilirkişi heyetine uzman bilirkişi ilavesiyle açıklanan hususlar dikkate alınmak suretiyle rapor alınarak davacının olumlu (kâr mahrumiyeti) zararının tesbiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de, davalının cevap dilekçesinde aynı hukuki ilişki nedeniyle kesinleşen icra takipleri, karşılıksız kalan çek ve ticari defter kayıtlarına göre cari hesap alacağının takas mahsubunu talep etmiş, ancak, mahkemece, davalının takas- mahsup talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması da usul ve yasaya aykırıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının istinaf isteminin kabulü ile HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2016/771 Esas, 2020/269 Karar ve 15/09/2020 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davalıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 07/12/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”