Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1663 E. 2022/430 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2020
ESAS NO :….
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 29/03/2022
YAZILDIĞI TARİH : 27/04/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352.maddesi uyarınca, yapılan ön … sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından … aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; müvekkili aleyhine girişilen takip dayanağı bonodaki keşideci imzasının müvekkiline ait olmadığını beyanla borçlu olmadıklarının tespiti ile %20 oranından aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, bononun davacının kardeşi tarafından düzenlenmiş ve imzalanmış olarak müvekkiline verildiğini, davanın haksız ve kötüniyetli olarak açıldığını ileri sürerek davanın reddi isteminde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, … Dairesi … … Şubesi raporuna göre davaya konu senet üzerinde davacı adına atılı imzanın kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olmadığının değerlendirildiği, bu durumda takibe konu senet üzerindeki imzanın davacı eli ürünü olmadığının belirlendiği, davacı aleyhine girişilen takipte yapılan ödemeler bulunduğu, bu ödemelerin istirdadına karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın kabulü ile yapılan ödemelerin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline, ayrıca 9.203,00.-TL kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili, davacı borçlu tarafından Konya Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusu üzerinde yapılan soruşturmada vermiş olduğu ifadesinde takibe konu senedin kendisi tarafından verildiğini beyan ettiğini, yapılan soruşturma neticesinde KYOK kararı verildiğini, davacı tarafından karar yapılan itiraz üzerine Sulh Ceza Hakimliğine itirazın reddine karar verildiğini, bu karara karşı da Kanun Yararına Temyiz yoluna başvurulmuş ise de, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından talebin reddine karar verildiğini, mahkemece yalnızca Adli Tıp Kurumu raporunun dikkate alındığını, karar verirken diğer delillerin de değerlendirilmesi gerektiğini, davacının aleyhine girişilen takipten haberdar olduğunu, bu nedenle de imzaya itiraz ya da borca itiraz davası açmadığını, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/32649 soruşturma sayılı dosyasında davacının verdiği ifadesinden de senedin kendisi tarafından borcuna karşılık verildiğini ikrar ettiğni, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda incelenmek üzere toplanan imza örneklerinin davaya konu bononun keşide tarihinden ya çok önce ya da çok sonraki tarihli olduğunu, aynı yıla ait imza örneğinin bulunmadığını, Adli Tıp Kurumu raporunun bu durumda dikkate alınamayacağını, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, aksi halde Konya 5.Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/234 Esas sayılı dosyasının halen derdest olduğunu, BK’nun 53.maddesi uyarınca ceza yargılamasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, davacı aleyhine girişilen takibe konu edilen bonodan ötürü borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, takibe konu bonodan ötürü borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
…, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davalı aleyhine girişilen Konya 14. İcra Dairesi’nin 2014/6186 takip sayılı dosyasında takip dayanağının 01.05.2012 keşide, 01.02.2013 vade tarihli ve 40.000,00.-TL tutarında, keşide edenin davacı, lehtarın ise davalının olduğu, bedel kaydının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı yanın borçlu olmadığı iddiasını, takibe konu senet üzerindeki keşideci imzasının kendisine ait olmadığı vakıasına dayandırdığı dava dilekçesinden anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteligini irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacagı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir ‘gayeye’ ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teskil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmus olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç iliskisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu noktada menfi tespit davasında ispat yüküne değinilmesi de somut olay bakımından yarar bulunmaktadır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de doğal olarak davacı borçluya düşer.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır.
Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı/borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Somut olaya gelince; mahkemece dava konusu edilen senet üzerindeki keşideci imzasının kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olmadığı yönündeki Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Adli … … Şubesi raporu hükme esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak davacı borçlunun Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/32649 takip sayılı dosyasında suç duyurusunda bulunduğu şikayet dilekçesinde takibe konu bonodaki keşideci imzasının kendisine ait olmadığı yönünde her hangi bir beyanda bulunmamış, borcu ödemesinden ötürü almış olduğu ibranamenin davalı tarafından hile ile ele geçirilerek iptal edildiğini iddia etmiştir.
Yine aynı soruşturma dosyasında kollukta verdiği ifadesinde talimat evrakı ile ilgili bilgi sahibi olduğunu ve 3 yıl kadar önce şikayetçiye 40.000,00.-TL tutarında senet verdiğini, bu borcunu maaşından yapılan kesintiler ve avukatının elden verdiği para ile ödediğini, borcunu ödediğine dair ibraname vermesine karşın senedi icraya koyduğunu, borcu olmadığını, hakkı olmayan bir parayı talep ettiğini iddia etmiştir.
Görüldüğü üzere davacı keşidecinin kendisinin suç duyurusunda bulunduğu ceza soruşturmasında verdiği dilekçe ve ifadelerinde imzasına yönelik her hangi bir itirazda bulunmamış, bilakis borcu ödediği ve bedelsiz kalan senedin takibe konulmasını şikayet konusu yapmıştır.
Bu duruma göre davacının eldeki davaya konu edilen senetteki keşideci imzasını kabul ettiğinin kabulü ile eldeki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf itirazının kabulü ile HMK m. 353/1-b-2 hükmü uyarınca ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-Konya 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/458 Esas 2020/675 Karar sayılı 22/10/2020 tarihli kararının HMK 353/1-b-2.maddesi gereğince DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
3-a-Davacının davasının REDDİNE,
b-Alınması gereken 80,70-TL harçtan, peşin olarak alınan 597,72.-TL harcın mahsubu ile bakiye 517,02.-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istemi halinde davacıya İADESİNE,
c-Davacı tarafından yapılan 31,40.-TL başvurma harcı, 4,60.-TL vekalet harcı, 597,72.-TL peşin harç, 750,00.-TL bilirkişi ve adli tıp raporu gideri, 265,48.-TL yazışma ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.649,20.-TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
d-Davalı yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 6.781,96.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
e-HMK’nun 333.maddesi uyarınca kullanılmayan gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
İstinaf aşamasında yapılan harç ve masraflar yönünden ;
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde davalıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-HMK’nin 333.maddesi uyarınca kullanılmayan gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
8-Kararın tebliğinin HMK m. 359/4 uyarınca İlk Derece Mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-b-2.maddesi uyarınca yapılan … sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, 29.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

NOT: BU … ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”