Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1625 E. 2022/225 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2021
ESAS-KARAR NO ….
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 03/03/2022
YAZILDIĞI TARİH : 15/03/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; davacı ile davalının 1 adet … isimli tıbbi malzemenin 23.000,00TL.bedel karşılığında satışı konusunda anlaştıklarını, malın 28.12.2015 tarihli faturayla davalıya teslim edildiğini, fatura bedelinin 7.000,00TL.sinin ödendiğini geriye kalan 16.000,00 TL.sinin ise ödenmediğini, bakiye bedel için girişilen icra takibine davalının itiraz ettiğini, itirazın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davalının itirazının iptaline, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; davacı tarafın doktor olduğunu, davalı şirketin işyerini davacıdan devraldığını, 23.000,00TL bedelle satın alınan tibbi cihazın 16.000,00TL.lik kısmının satış günü elden, kalan 7.000,00TL.sinin ise 1.000,00 TL.lik çeklerle davacıya çeklerle ödenerek borcun kapatıldığını, davacının kötüniyetli olarak elden teslim aldığı miktarı inkar ettiğini, faturanın kapalı fatura olduğunu, faturanın ödenmediğinin davacı tarafça kanıtlanmasının gerektiğini bildirerek, davanın reddine, davalı şirket lehine %40’dan az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; davaya konu faturanın kapalı fatura olması, davacı tarafın kapalı fatura karinesinin aksini ispat edememesi, ayrıca takibin yapıldığı 2016 yılında davacı defterlerinde takibe konu faturadan dolayı alacak kaydı bulunmaması nedeniyle davacı defter kayıtlarının davacının iddiası aleyhinde olması nedeniyle davanın reddine karar vermek gerektiği, her ne kadar BAM kaldırma kararında ispat yükünün davalı borçlu da olduğunun kabulü suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden bahsedilmiş ise de, BAM İstinaf incelemesinin ve 6100 Sayılı HMK m.353 kapsamında kaldırma gerekçeleri arasında ispat yükünün yer değiştirdiğinden bahisle kaldırma kararı verilemeyeceği, davalının bir kısım delil ve belgelerinin ispata elverişli olduğu ve bu belgelerden birinin dava ve takip konusu 23.000,00-TL bedelli fatura olduğu, davalının peyderpey ödeme iddiasında bulunduğu kısmın takip konusu yahut uyuşmazlık konusu olmayan fatura bedelinin 7.000,00-TL’lik alacak kısmına ilişkin olduğu, taraflar arasında çekişmeli olan ve uyuşmazlık konusu olan tutarının ise 16.000,00-TL’lik alacak kısmına ilişkin olduğu, bu alacak kısmı yönünden ispat yükü yer değiştirmemiş olup davacının kapalı faturanın aksi yönünde borcun 16.000,00-TL’lik kısmının ödenmediği yasal ve yeterli delillerle kanıtlaması gerektiği ancak buna ilişkin davacının geçerli delil ve belge sunamadığı, ek raporun BAM kaldırma kararı gereğince davalı tarafa ödeme savunmasına ilişkin belge sunması diğer deyimle ispat yükünün davalı tarafa yeniden geçmesi ihtimali üzerine düzenlenmiş olması nedeniyle hükme esas alınmadığı, davacının dava ve takip konusu diğer deyimle uyuşmazlık konusu olan 16.000,00-TL’lik alacak tutarı üzerinden takip dayanağı olarak sunduğu kapalı faturanın aksine fatura bedeli olan 23.000,00-TL’nin 16.000,00-TL’lik kısmına ilişkin peşinen davalı tarafça ödenmediği hususunu ispatlayamadığı anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı taraf vekillerince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
I-)Davacı vekili; Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 22.Hukuk Dairesinin 2018/558 Esas, 2020/824 Karar sayılı ve 15/10/2020 tarihli kabul kaldırma kararına rağmen kaldırma kararının asine karar verilerek davanın reddine karar verildiğini, kabul kaldırma kararında da belirtildiği gibi kanıt yükü davalı yanda olup davalının fatura bedelini ödediğini usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
II-) Davalı vekili; davanın reddine rağmen müvekkili lehine kötü niyet tazminatına karar verilmemesinin hatalı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak müvekkili lehine kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; takibe ve davaya konu kapalı faturanın peşin ödemeye karine teşkil edip etmediği, davacının bakiye alacağını usulüne uygun delillerle kanıtlayıp hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, satıştan kaynaklanan bakiye fatura bedelinin tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizin; 2018/558 Esas, 2020/824 Karar sayılı ve 15/10/2020 tarihli ”…Taraflar arasında dava konusu faturanın kapalı fatura olarak düzenlendiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Kapalı fatura, ödemenin peşin yapıldığına dair karine teşkil ettiğinden, dava konusu fatura yönünden ispat yükü aksini iddia eden davacı üzerindedir. Faturanın kapalı fatura olarak düzenlenmiş olması ve davalı borçlunun ödeme def’inde bulunmuş olması karşısında ispat yükü kural olarak davacı alacaklı üzerinde ise de davalı cevap dilekçesiyle davaya konu fatura bedelinin 16.000,00TL’lik kısmının peşin bakiye 7.000,00TL’lik kısmın ise aylık biner TL. üzerinden banka kanalı ile ödeme yapıldığı savunması ve davalının ticari defterler kayıtlarından da satış bedelinin peşin olarak ödenmediği faturanın düzenlenme tarihinden sonra nakit ödeme olarak kaydedildiği, hal böyle olunca faturanın peşin satışta bedeli ödenmiş gerçek bir kapalı fatura olmadığı, karinenin aksinin ispat edildiği anlaşılmıştır. Borcu ödediğini savunması nedeniyle ispat yükünün davalı üzerinde olduğu davacının da kabulünde olan 7.000.00TL.lik ödeme dışında, bakiye bedel olan 16.000,00TL. ödemeye ilişkin davalının delillerini ibraz olanağı tanınarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken kanıt yükünün yanlış tayiniyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır…” gerekçesiyle HMK’nın 353/1/a/6. bendi gereğince, davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesine ait kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiş, şeklinde verilen karar Dairemizin gönderme kararı üzerine:
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesince dosyanın 2020/804 Esasa kaydının yapıldığı, 09/09/2021 tarihinde aynı kararı tekrar ederek “…her ne kadar BAM kaldırma kararında ispat yükünün davalı borçlu da olduğunun kabulü suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden bahsedilmiş ise de, BAM İstinaf incelemesinin ve 6100 Sayılı HMK m.353 kapsamında kaldırma gerekçeleri arasında ispat yükünün yer değiştirdiğinden bahisle kaldırma kararı verilemeyeceği, davalının bir kısım delil ve belgelerinin ispata elverişli olduğu ve bu belgelerden birinin dava ve takip konusu 23.000,00-TL bedelli fatura olduğu, davalının peyderpey ödeme iddiasında bulunduğu kısmın takip konusu yahut uyuşmazlık konusu olmayan fatura bedelinin 7.000,00-TL’lik alacak kısmına ilişkin olduğu, taraflar arasında çekişmeli olan ve uyuşmazlık konusu olan tutarının ise 16.000,00-TL’lik alacak kısmına ilişkin olduğu, bu alacak kısmı yönünden ispat yükü yer değiştirmemiş olup davacının kapalı faturanın aksi yönünde borcun 16.000,00-TL’lik kısmının ödenmediği yasal ve yeterli delillerle kanıtlaması gerektiği ancak buna ilişkin davacının geçerli delil ve belge sunamadığı, ek raporun BAM kaldırma kararı gereğince davalı tarafa ödeme savunmasına ilişkin belge sunması diğer deyimle ispat yükünün davalı tarafa yeniden geçmesi ihtimali üzerine düzenlenmiş olması nedeniyle hükme esas alınmadığı, davacının dava ve takip konusu diğer deyimle uyuşmazlık konusu olan 16.000,00-TL’lik alacak tutarı üzerinden takip dayanağı olarak sunduğu kapalı faturanın aksine fatura bedeli olan 23.000,00-TL’nin 16.000,00-TL’lik kısmına ilişkin peşinen davalı tarafça ödenmediği hususunu ispatlayamadığı anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine şekilde karar verilmiştir…” ifadelerine yer verildiği, anılan karara karşı trafların istinaf talebinde bulunması üzerine dosyanın Dairemize yeniden gönderildiği görülmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesinde, ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa, yazılı durumlarda bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, aynı maddenin 1-a-6. bendinde ise mahkemece, tarafların davanın esası ile ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, bölge adliye mahkemesi tarafından esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunda kesin nitelikteki dairemizin gönderme kararına karşı maddi hataya dayandığından bahisle düzeltme ya da bu karara karşı ilk derece mahkemesince direnilebileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
Somut olayda ise ilk derece Mahkemesi tarafından, yukarıda içeriği açıklandığı üzere Dairemizin gönderme kararına karşı Anayasa ve yasalar ile usul hukuku hükümlerine aykırı şekilde direnme hakkı olmadığı halde, üst derece mahkemesi kararının hatalı olduğu belirtilerek ve Dairemizin kaldırma kararındaki hususların hiç birisi yerine getirilmeyerek, bir nevi eylemli direnme mahiyetinde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bir hukuk devletinde uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin mahkeme kararlarının bağlayıcı olmaması düşünülemez. Nitekim Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrasında, yasama ve yürütüme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları ifade edilmiştir.
Ayrıca Anayasa’nın 36. maddesi adil yargılanma hakkını güvence altına almıştır. Bu hakkın unsurlarından biri de mahkemeye erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır.
Nitekim Anayasa’nın 138. maddesinde mahkeme kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama ve yürütme organları ile idare makamları lehine herhangi bir istisnaya yer verilmemiştir. Yargı kararlarının ilgili kamu makamlarınca zamanında yerine getirilmediği bir devlette, bireylerin yargı kararıyla kendilerine sağlanan hak ve özgürlükleri tam anlamıyla kullanabilmeleri mümkün değildir. Dolayısıyla devlet, yargı kararlarının zamanında yerine getirilmesini sağlayarak bireyler aleyhine oluşabilecek hak kayıplarını engellemekle ve bu yolla bireylerin hukuk sitemine olan güven ve saygılarını korumakla yükümlüdür. Bu sebeple hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir devlette, bireylerin hukuk sistemine olan güven ve saygılarını koruma adına vazgeçilmez bir görev ifade eden yargı kararlarının zamanında yerine getirilmeyerek sonuçsuz bırakılması kabul edilemez. Hukukun üstünlüğü sadece hukuka aykırılıkların tespit edilmesiyle değil, bunların tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılması ve mahkeme kararlarının gecikmeksizin uygulanmasıyla sağlanabilir (AYM, E.2014/149, K.2014/151, 2/10/2014).
O halde ilk derece Mahkemesinin davanın reddine dair kararının istinaf incelemesi sonucunda, Dairemizce 2018/558 Esas, 2020/1218 Karar sayılı ve 15.10.2020 tarihli kararı ile kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verildiği, bu karara karşı ilk derece mahkemesinin direnme veya dosyayı iade hakkı bulunmadığı şüphesizdir.
Öyleyse Mahkemece, Dairemizin kesin olarak verilen gönderme kararı doğrultusunda işlemlerin yerine getirilmesi, daha sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği açıktır.
Hal böyle olunca, kanundan kaynaklanan yetkiye istinaden verilen Dairemizin 2018/558 Esas, 2020/1218 Karar sayılı ve 15/10/2020 tarihli kesin kararında açıklandığı üzere gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, hukuki kargaşaya neden olabilecek her türlü davranışlardan kaçınılması, dosyanın gereksiz yere sürüncemede kalmasına neden olunmaması, bu durumun adil yargılanma hakkının ihlali ve hakimin hukuki sorumluluğunu doğuracağının bilinmesi gerektiği sabittir.
Tüm bu nedenlerle tarafların istinaf talebi yerinde görülmüş ve kararın kaldırılması ile yerel Mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki gibi karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2020/804Esas, 2021/647Karar sayılı ve 09/09/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde taraflara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 03/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”