Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1614 E. 2022/108 K. 14.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2019
ESAS-KARAR NO ….

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 15/02/2022
YAZILDIĞI TARİH : 15/03/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; davalının tanzim ettiği senede müvekkilinin ciro yoluyla hamili olduğunu, senede dayalı alacağının tahsili için girişilen icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek davalının itirazının iptaline, takibin devamına, takip konusu alacağın % 20 sinden az olmamak üzere inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, müvekkilinin borçlu gösterilen şirketin temsilcisi alacaklısı … görülen 20/09/2013 tanzim 28/03/2014 vade tarihleri yazılan 80.000,00 TL yazılı bir senet tanzim etmediğini, dava dışı lehtara teslim etmediğini, senedin aslının icraya teslim edilmediğini bono aslını icra dosyasına koyma ve teslim etme mecburiyetinin olduğunu, ancak ibraz edilmediğini ibraz edildiğinde senede dair beyanda bulunacaklarını imzanın sahte olup olmadığı veya başka bir yerden transfer edilip edilmediği sahte olup olmadığı hakkında beyanda bulunabileceklerini bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; davacı alacağını kambiyo senedine dayandırdığı, 2004 sayılı İİK’nun 62/5. maddesinin; “Borçlu takibin müstenidi olan senet altındaki imzayı reddediyorsa, bunu itirazında ayrıca ve açıkça beyan etmelidir. Aksi takdirde icra takibi yönünden senetteki imzayı kabul etmiş sayılır” hükmünü düzenlediği, sadece borca itiraz eden borçlu adi senetteki imzayı ikrar etmiş sayılacağı, itirazın iptali davasının ise genel hükümlere tabi bir dava olduğu, burada borçlu daha önce bulunmasa bile sahtelik iddiasında bulunabileceği, davalı yanın dilekçesinin ekinde sözleşme sunduğu 80.000,00 TL kapora verildiği hüküm altına alındığı, davaya konu bononun da bu bedelde olup sözleşmenin tarafları ile uyuştuğu, davalı yanın dayandığı bu sözleşme aslının da dava dışı …’den celbini talep ettiği, 6100 sayılı HMK 221 maddesine göre üçüncü kişilerin belgeyi ibraza zorlanması için mahkemece davanın ispatı için zorunlu görülmesi gerektiği, davalının dayandığı sözleşmenin aslının celbinin davayı konu alacağın ispatı bakımından zorunlu görülmediği, zira davacı yan dayandığı kambiyo senedinin hamili olup lehtar ve keşideci arasındaki ilişkinin araştırılması davanın konusu olmamakla birlikte 6102 sayılı yasanın 686. maddesi hükmü, poliçeyi elinde bulunduran kişinin kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşılıyorsa yetkili hamil olacağı, poliçe herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış ise ciro silsilesinden yetkili hamil olduğu anlaşılan yeni hamilin poliçeyi kötüniyetle iktisap etmiş veya iktisabında ağır bir kusuru var ise poliçeyi geri vermekle yükümlü olduğunun düzenlendiği, somut olayda, vade tarihi itibariyle dayanak bononun zamanaşımına uğramadığı, takibe dayanak yapılan senet üzerindeki imzaya, borçlu tarafından açıkça ve ayrıca itiraz edilmediği aksine davalının sunduğu sözleşme ile keşideci ve lehtar arasında sözleşmesel bir ilişki olduğunu kabul ettiği, davacının davaya konu bonoyu dava dışı …’in cirosu ile devraldığı, burada ispat yükü kendisine düşen davalının davacının kötü niyetini ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne itirazın iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili; davanın esasına ilişkin araştırma ve inceleme yapılmadığını, icra takip dosyasında ve esasa cevap süresi içinde senedin aslının ibraz edilmediğini, senedin aslının ibrazı halinde imza inkarı yada sahtecilik konusunda beyanda bulunulacağının bildirildiğini, senedin aslının ibrazı üzerine yapılan incelemede senedin başka bir yerden koparıldığı, senet lehdarı ile müvekkili arasındaki taşınmaz alım satımı nedeniyle düzenlenen sözleşmenin ekinde bulunan senedin kesilerek oluşturulduğu ve senetteki imzanın sahte, ve taklit olup olmadığı, başka bir yerden transfer olup olmadığının tespitinin istendiğini, takibe konu senetteki imzanın müvekkiline aidiyetinin tespit edilmesi gerektiğini, bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak imza incelemesi yapılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; takibe ve davaya konu senedin sahte olup olmadığı davalının icra takibine itirazında ve yargılama aşamasında sahtelik- imza inkarında bulunup bulunmadığı hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; ciro yoluyla hamil olan davacı senede dayalı alacağın tahsili için girişilen ilamsız icra yoluyla takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’ nın 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davalı yan; icra takibine yönelik itiraz ve cevap dilekçelerinde; senedin aslı sunulduğunda beyanda bulunacağını senedin sahte olarak oluşturulmuş olabileceğini, imzanın transfer veya sahte olabileceği itirazında bulunduğu, senedin aslının dosya arasına alınması üzerine de 04.10.2018 tarihli dilkeçesinde; senet lehtarı ile aralarındaki asıl borç alacak ilişkisinden bahisle senette atılı bulunan imzanın sahte taklit olup olmadığı veya başka bir yerden transfer edilip edilmediğinin saptanması istenmiştir.
YHGK’nun 30.10.2002 gün, 2002/15803 Esas ve 2002/860 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, davalı her ne kadar takibe itirazında takip dayanağı olan senetteki imzaya yönelik senedin ibrazı halinde beyanda bulunacağını bildirmiş ise de, iş bu itirazın iptali davasında icra takibinde bildirmiş olduğu itiraz sebepleriyle bağlı değildir. İtirazın iptali davasının genel hükümlere göre görülen bir dava olması sebebiyle borçlu takibe itirazında bildirdiği itiraz sebepleriyle bağlı olmadan bütün savunma sebeplerini itirazın iptali davasında ileri sürebilmektedir.
Somut olayda; davalı takibe dayanak senetteki imzanın kendisine ait olmadığı veya başka bir yerden transfer edilmiş olabileceğini iddia ettiğinden mahkemece bu yön üzerinde durularak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bir senette yer alan yazının veya imzanın inkâr edilmesi durumunda, 6100 sayılı HMK’nın 208. maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası anlamında bir “sahtelik iddiası” söz konusu olur. 6100 sayılı HMK’nın 208. maddesine ilişkin gerekçede bu husus maddenin kenar başlığında “Yazı veya imza inkârı” ibaresi birlikte kullanılmıştır. Her iki husus uygulamada sahtelik iddiası olarak adlandırılan durumu ifade etmektedir” şeklinde belirtilmiştir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T.: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 1792).
Öte yandan, bir senetteki imzanın inkâr edilmesi hâlinde, mahkemenin imzanın sahte olup olmadığı konusunda kendiliğinden araştırma yapması gerekir. Bu araştırma ve incelemenin sırası ise 6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde düzenlenmiştir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T., s. 1794).
Buna göre; bir senedin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak ve aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak karar verilir. (m.211/1).
Hâkim ilk önce inkâr edilen imza hakkında tarafları dinler ve tarafların gösterdikleri delillerle bir kanaat edinmeye çalışır. Bu şekilde yeterli kanaat sahibi olması halinde senedin kabul veya reddine karar verir.
İmzayı inkâr eden taraf duruşmada hazır değilse, hâkim imzayı inkâr eden tarafı isticvap eder. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır ; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle senedin sahteliği hakkında bir karar verir (m. 211/a.c.1 ve 2).
Yukarıdaki şekilde yapılan incelemeye rağmen sahtecilik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa hâkim bilirkişi incelemesine karar verir (m.211/b.c.1) . Bilirkişi incelemesi yapılmadan önce mevcutsa, o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirtilir. (m.211/b, c. 2).
Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir. (m. 211/b), (Kuru B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s 350 vd.) .
6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde yer alan ve imza incelemesi konusunda getirilen bu sıraya uyulması zorunludur. Buna göre hâkim imzayı inkâr eden tarafın isticvap edilmesine karar verdiği hâlde, bu davete icabet edilmemesi imzanın ikrar edilmiş sayılması sonucunu doğuracak ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ihtiyaç kalmayacaktır. Aynı şekilde inkâr edilen imza ile karşılaştırılan imzanın birbirine benzemediğinin ilk bakışta tespit edilebildiği hâllerde bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T., s. 1795).
Kambiyo senedindeki imzanın keşideciye ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davacı alacaklıya düşmektedir.
Buna göre, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medarı tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celp edilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.
İncelemenin de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.05.2001 gün 2001/12-436 E., 2001/467 K. ve 06.06.2001 tarih ve 2001/12-466 E., 2001/483 K. sayılı kararlarında da aynen benimsendiği gibi; herhangi bir belgedeki imza veya yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve istinaf incelemesinin denetime elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.
Davalı yan öncelikle takibe konu bonodaki keşideci imzasının sahte olduğu kendisine ait olmadığını iddia etmiş olup söz konusu mutlak definin kesin biçimde yapılacak sahtelik incelemesi neticesinde ortaya çıkacaktır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece davalının itirazları doğrultusunda bilirkişi incelemesiyle; davaya konu bonodaki imzanın davacıya ait olup olmadığının tespitiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. Mahkemenin gerçeğin ortaya çıkması için görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla inceleme yaparak, davacı yanın imza inkârı yönünden mahkemece kesin kanaat uzman bilirkişiden yukarıda açıklanan usule göre düzenlenmiş, denetime elverişli olacak şekilde bilirkişi raporu alınması gerekirken bu yönün göz ardı edilerek yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi takibe konu edilen bonoda keşideci imzasının davalıya ait olup olmadığının, bir başka yerden transfer olup olmadığı belirlenmesi için yukarıda açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile delil toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2017/283Esas, 2019/32Karar sayılı ve 24/01/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davalı İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 15/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”