Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1602 E. 2022/227 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2021
ESAS-KARAR NO :…..
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 03/03/2022
YAZILDIĞI TARİH : 30/03/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; davalı tarafından davacı aleyhine 17/12/2017 tanzim tarihli 31/12/2017 vade tarihli 7.500,00 TL miktarlı ve 17/01/2017 tanzim tarihli 28/02/2018 vade tarihli 4.500,00 TL miktarlı bonolara istinaden başlatılan icra takibi nedeniyle davacının davalıya borcunun olmadığını, dava konusu bonoları diğer borçlu …’a aralarındaki iş gereği verdiğini, takibe konu 17/12/2017 tanzim tarihli 31/12/2017 vade tarihli 7.500,00 TL miktarlı bononun 5.000 TL’sini ödediğini, kalan kısmını iş bitiminde ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, ancak işin bitirip gereği gibi teslim edilmediğinden kalan miktarın bedelsiz kaldığını, …’nın da kötü niyetle bilerek ciro edip aldığını ve haksız yere icra takibi başlattığını, takibe konu bonalar nedeniyle borcunun olmadığını belirterek menfi tespit talebinde bulunmuştur.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı …; Davacının senetlerin ödemesini diğer davalı …’a yapmış olduğu iddia ettiğini, davacının …’a ödemenin müvekkilini bağlamadığını, ayrıca İİK 72. maddesinin açık hükmü uyarınca menfi tespit davası davalının yerleşim yeri ya da icra takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği, davalı müvekkilinin adresi ve davaya konu icra takibinin yapıldığı yer Ankara olup bu sebeple işbu davanın Ankara’da açılması gerektiğini, davaya bakmakta yetkili mahkeme Ankara Mahkemeleri olduğu bu nedenle öncelikle mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesi gerektiğini, bu talepleri kabul edilmediği taktirde haksız ve hukuki dayanaktan yoksun, usule aykırı davasının reddine, davacı davasında kötüniyetli olduğundan %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminata hükmedilmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …; davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; davacının davadan önce dava şartı olan arabuluculuğa başvurması ve arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, ancak bu zorunluluğa uymadan davayı ikame ettiği, gerekçesiyle H.M.K.’nun 114/2 delaletiyle T.T.K.’nun 5/A, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 ve H.M.K.’nun115/2. maddeleri gereğince arabuluculuğa yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı asil; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece eksik inceleme ile karar verildiğini, vekalet ücretinin haksız olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık menfi tespit davasında zorunlu arabulucuya başvurmanın dava şartı olup olmadığı hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle, İİK’nın 72.maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Bilindiği üzere 19.12.2018 tarihli … Gazete’de yayımlanan ve 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir.
Anılan maddeye göre; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır….” denilmiştir.
Maddede belirtildiği üzere ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasını yasa dava şartı haline getirmiştir.
Öncelikle yasayla Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114’üncü maddesinde gösterilen genel dava şartlarına ek olarak bir özel dava şartı getirildiğinden, bu dava şartının ne şekilde anlaşılıp uygulanacağı üzerinde durmak gerekir.
Dava şartları mahkemece bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı ya da yokluğu zorunlu şartlardır. Dava şartları taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Dava şartı tamamlanmıyor ya da tamamlanamıyor ise mahkemece davanın usulden reddine karar verilir (HMK m.115).
Bu bakımdan dava şartlarının yanlış uygulanması bir dava engeli ve mahkemeye erişim hakkı ile bu kapsamda adil yargılanma hakkına saldırı sayılır (AİHS m.6).
Özel dava şartlarının bu niteliği gereği dar biçimde yorumlanmaları gerektiği değerlendirilerek ve menfi tespit davalarının da zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı hususunda Yargıtay ilgili daireleri arasındaki içtihat farklılığı giderilerek sonuçta Yargıtay 11.Hukuk Dairesi tarafından verilen 21.09.2021 tarih, 2020/4551 Esas, 2021/5618 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde madde metni herhangi bir tereddüde ve yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde açık yazıldığı, TTK’ya bu maddenin eklenmesini sağlayan 7155 sayılı Kanun’un genel gerekçesinin bu konuyla ilgili kısmı ve madde için özel olarak yazılan gerekçenin de bu açık anlamı desteklediği, bu nedenle menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK’nın 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün menfi tespit davalarını arabulucuk dava şartına tabi tutmadığı da anlaşılmaktadır.
Dairemizce de Yargıtay daireleri arasındaki içtihat farklılığının giderilmiş olması dikkate alınarak ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının dava şartı olmadığı gözetilerek karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenle, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nin 353/1-a-4.maddesi uyarınca kararın kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre şimdilik davalı yanın istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/230 Esas 2021/618 Karar sayılı 08/07/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA
2-HMK.’nin 353/1-a-4.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin İlk Derece Mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/(1).g. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 03/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

…..

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”