Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1594 E. 2022/353 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/01/2021
ESAS-KARAR NO :….
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 15/03/2022
YAZILDIĞI TARİH : 15/04/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; davalılara satılıp teslim edilen mal bedelinin ödenmediğini tahakkuku yapılan fatura içeriğine süresi içinde itiraz edilmediğini içeriği ve miktarı kesinleşen fatura bedelinin ödenmediğini belirterek 24/07/2017 tarihli 285. 657,59 TL alacağın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalılar vekilleri; iş ortaklığı ile davacı arasında sözlü ya da yazılı bir anlaşma bulunmadığını, davaya konu malların 21.07.2017 tarihinde sözleşmesini feshettikleri dava dışı taşeron …. tarafından satın alındığını, bu firmanın iflas ettiğini, davacının da anılan şirketten alacağının zora girdiğini düşünerek fatura ve sevk irsaliyelerini davalı iş ortaklığı adına düzenlediğini ve malların bedellerini haksız yere talep ettiğini, sevk irsaliyeleri üzerine uygulanan kaşelerin, benzemekle beraber, davalılara ait kaşe olmadığını, belgede sahtecilik suç duyurusunda bulunulacağını, malın teslim alındığına ilişkin evrakların üzerinde imzası bulunan …’ın çalışanlarının olmadığını, isim ve imzanın sahte olduğunu, davacının malları … Devlet hastanesi şantiyesine indirildiğini iddia ettiğini, fatura ve irsaliyelerin … … ortaklığı adına düzenlendiğini, … Devlet Hastanesi inşaatının …-… … İş ortaklığı tarafından yapıldığını, davalı … … iş ortaklığının ise “…. işinin ana yüklenicisi olduğunu, faturanın …- … …. İş ortaklığı adresine gönderildiğini, evrakı teslim alan kişinin ise davalı iş ortaklığının ortaklarından … …. Ltd. Şti ’nin merkezinde çalışan bir kişi oluğunu, dolayısıyla dava konusu faturanın usulüne uygun bir biçimde tebliğ edilmediğini, faturanın muhatabı ve içeriğinin gerçeği yansıtmadığını, ticari ilişkinin davacı ile davalılar arasında değil davacı ile ile dava dışı … Ltd. Şti arasında kurulduğunu bildirerek davanın reddine ve %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; davalı tarafından dosyaya sunulan….i başlıklı belgede dava konusu jenaratör ve diğer elektrik işlerinin dava dışı … yaptırıldığı, bu haliyle dava konusu alacağın …… Sorumluluğunda bulunduğu, dava konusu alacak için dava dışı … şirketi aleyhine fatura tanzim edilip, alacağın tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, davacı tarafından dava dışı … şirketinden dava konusu alacağın talep edilmeden davalılara karşı fatura düzenlenerek alacağın tahsil edilmeye çalışılmasında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davacının taraf ehliyetinin bulunmadığı davanın usülden reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili; yapılan keşifle ticari defterlerindeki inceleme ile mal tesliminin sabit olduğunu, davalı yanın faturayı tebliğ aldığı ve içeriğine itiraz etmediğini, dava dışı … …Ltd.Ş. ‘den malın teslim alındığına dair davalı yanın usulüne uygun savunmasını ispat edemediğini, belirtrek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına işin esasına girişilerek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; faturaya dayalı alacağın tahsili için davalılara husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Mahkemece kurulan hükmün HMK’nin 297.maddesine uygun olup olmadığı uyuşmazlık konusudur.
Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK’un 389., yine HMK’nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HUMK’un 381.maddesinin son fıkrasının HMK’nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur.
Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK’nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda Mahkemece hükmün gerekçesinde ” davalılara mal tesliminin davacı tarafından gerçekleştirilmediği, dava dışı … …Ltd.Ş. ‘nin borçlu olduğu davalıların borçlu sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine …” belirlemesine rağmen hüküm fıkrasında “davacının taraf ehliyeti bulunmaması sebebiyle usulden reddine…” şeklinde hüküm oluşturulmuştur.
Belirtilmelidir ki taraf sıfatı(husumet) ile dava ehliyeti farklı kavramlardır.
Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) da o hakkın sahibine aittir. Meselâ, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaklısına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir (Kuru Baki/Arslan Ramazan/Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 234; Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 530; Abdurrahim Karslı, Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı, 2. Bası, İst. 2011, s. 311- 312).
Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı, pasif husumet ehliyeti). Örneğin, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir.
Dava ehliyeti ise kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231). Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya hakiki şahıs; ya da hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s.288).
Dava ehliyeti (Taraf sıfatı) yokluğu halinde dava usulden reddedilir. Husumet yokluğu halinde ise dava bu nedenle esastan reddedilir.
Bu açıklamalardan sonra mahkemece hükmün gerekçesinde husumet yokluğundan bahsedilmesine rağmen hüküm fıkrasında davcının taraf ehliyeti yokluğundan davanın reddine dair karar verilerek çelişki oluşturulmuştur. Açıklanan nedenlerle mahkemece çelişki giderilerek HMK’nin 297.maddesine uygun hüküm kurulması için HMK’nın 355.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının esası incelenmeden kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 355.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının esası incelenmeden KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Kaldırma nedenine göre istinafa başvuranın istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
3-Peşin olarak alınan istinaf harçlarının istek halinde yatıranlara iadesine,
4-Taraflara karar tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi gereğince, kesin olmak üzere 15/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

….

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”