Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1552 E. 2021/2342 K. 31.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2021
ESAS-KARAR NO ….

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 31/12/2021
YAZILDIĞI TARİH : 27/01/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacılar vekili; davacıların ortağı olduğu… aleyhine bonoya dayalı olarak davalılar tarafından icra takibi başlatıldığını, takibe konu bonoların icra takibi başlatılmadan önce yetkisi durdurulan şirket müdürü, aynı zamanda şirket hissedarı olan … tarafından babası … alacaklı gösterilmek suretiyle muvazaalı ve gerçeğe aykırı bir şekilde düzenlendiğini, 23.07.2019 tarihinden şirket adına kayıtlı olan tüm taşınmazların şirketin diğer temsilcisi …’ın öldürülmesi sonucu şirketin tek temsilcisi ve müdürü konumunda bulunan … tarafından muvazaalı bir şekilde devretmesi üzerine taşınmazların devrinin iptali davası açtıklarını, açılan davada davalıların davayı kabul ettiklerini, …’ın şirket ortağı olan müvekkillerini zarara uğratma kastı ile hareket ettiğini belirterek, icra takibi nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalılardan … vekili; davaya ve takibe konu bonolardan dolayı davacı şirketin borçlu olduğunu, davacılardan hiçbirinin şirketin borçlandığı dönemde ortak dahi olmadıklarını, menfi tespit davasının davacı şirket ya da şirket temsilcisi tarafından açılabileceğini, davacı tarafça müvekkilinin oğlu …’ın husumet nedeniyle şirket ortaklarını zarara uğratmak amacıyla faaliyetlerde bulunduğunu, … tarafından şirkete ait taşınmazların muvazaalı olarak devredildiğinin bildirildiğini ancak …’ın şirket borçlarını ödeyebilmek, şirketi idame ettirebilmek adına, şirket hesabında para bulunmadığından söz konusu devirleri yapmak zorunda kaldığını, davacı tarafça devirlerin iptali talep edildiğinden müvekkilinin hiçbir ödeme alamadığını, davacı taraf müvekkilinin şirketin adına yapmış olduğu her türden tasarrufu muvazaa iddiası ile durdurmaya çalıştığını, takibe konu bonodan dolayı borçlu bulunmadığının ispat yükümlülüğünün davacıya ait olduğunu belirterek , davanın taraf ehliyeti olmaması nedeni ile aktif dava ehliyeti yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesini, haksız ve kötü niyetli itiraz nedeniyle müvekkiline %20 icra inkar tazminatı ödenmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili ise; müvekkilinin, davacı şirketten alacağını tahsil edemediğinden ve aynı zamanda şirkette ilgili sorumlu muhattabı bulamadığından alacağının tahsili için icra yoluna başvurduğunu, söz konusu bononun icra takibine konulduğu tarihin şirketin borçlu olmadığını ispat etmeyeceğini, davaya konu senetlerin tanzim tarihlerine bakıldığında bu tarihlerde davacıların şirketle ilgili bir ortaklıkları ve bağları bulunmadığından davaya taraf olmadıklarını, iş bu davayı ancak şirket adına yetkili kişi ya da temsilcilerin ikame edebileceğini belirterek öncelikle davanın usulden reddine aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, davacının, davadan önce dava şartı olan arabuluculuğa başvurması ve arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, ancak bu zorunluluğa uymadan davayı ikame ettiği, gerekçesiyle H.M.K.’nun 114/2 delaletiyle T.T.K.’nun 5/A, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 ve H.M.K.’nun115/2. maddeleri gereğince arabuluculuğa yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili, menfi tespit davalarında bir miktar alacağın tahsili talebini içermediğini, arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmadığını, mahkemenin verdiği kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını ve işin esasına girilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık: Menfi tespit davasında zorunlu arabuluculuğa başvuru koşulunun bulunup bulunmadığı hususu öncelikle uyuşmazlık konusudur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, İİK’nin 72. maddesine dayalı takibe dayanak bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti (menfi tespit) istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Bilindiği üzere 19.12.2018 tarihli … Gazete’de yayımlanan ve 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir.
Anılan maddenin 1. fıkrası “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır….” hükmünü içermektedir.
Maddede belirtildiği üzere ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasını yasa dava şartı haline getirmiştir.
Öncelikle yasayla Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde gösterilen genel dava şartlarına ek olarak bir özel dava şartı getirildiğinden, bu dava şartının ne şekilde anlaşılıp uygulanacağı üzerinde durmak gerekir.
Dava şartları mahkemece bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı ya da yokluğu zorunlu şartlardır. Dava şartları taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Dava şartı tamamlanmıyor ya da tamamlanamıyor ise mahkemece davanın usulden reddine karar verilir (HMK m.115).
Bu bakımdan dava şartlarının yanlış uygulanması, bir dava engeli ve mahkemeye erişim hakkı ile bu kapsamda adil yargılanma hakkının ihlaline neden olur (AİHS m.6).
Özel dava şartlarının bu niteliği gereği ve özellikle yukarıda özel dava şartı olarak öngörülen ticari davalarda arabuluculuk dava şartı istisnai bir hüküm teşkil ettiğinden dar biçimde yorumlanmaları gerekmektedir.
Zira Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 04.06.2020 tarih, 2020/237 Esas, 2020/805 Karar sayılı Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri’nin Kesin Nitelikteki Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesine Yönelik Kararı ile Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ile birleştirilmesi neticesinde konu hakkında Yargıtay 11.Hukuk Dairesi tarafından verilen 21.09.2021 tarih, 2020/4551 Esas, 2021/5618 Karar sayılı kararlarında da “7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde madde metni herhangi bir tereddüde ve yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde açık yazıldığı, TTK’ya bu maddenin eklenmesini sağlayan 7155 sayılı Kanun’un genel gerekçesinin bu konuyla ilgili kısmı ve madde için özel olarak yazılan gerekçenin de bu açık anlamı desteklediği, bu nedenle menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK’nın 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan da Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır” gerekçesi ile ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı sonucuna varılmıştır.
Dairemizce de her ne kadar aksi yönde ticari nitelikteki “menfi tespit” davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olduğu değerlendirilmekte ise de, Yargıtay Daireleri arasındaki içtihat farklılığının giderilmiş olması dikkate alınarak ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının dava şartı olmadığı gözetilerek karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nin 353/1-a-4.maddesi uyarınca kararın kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/439 Esas 2021/303 Karar sayılı 24/03/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA
2-HMK.’nin 353/1-a-4.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatırana İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin İlk Derece Mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/(1).g. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 31/12/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”