Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1510 E. 2023/1479 K. 06.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2021/1510 (ESASTAN RET )
KARAR NO : 2023/1479

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : Dr…. (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/03/2021
ESAS-KARAR NO : 2020/84 E 2021/158 K

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 06/11/2023
YAZILDIĞI TARİH : 27/11/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı … Sanayi ve Tic. A.Ş. arasında 15/02/2019 tarihli hazır beton satışına ilişkin imzalanan sözleşmeye davalının garantör sıfatıyla imza attığını, müvekkilinin beton satışını ve teslimini yaptığını ancak satış bedelinin dava dışı şirket tarafından ödenmediğini, dava dışı şirket aleyhine Ankara 13.İcra Müdürlüğünün 2019/10439 esas sayılı dosyasından başlatılan takibe ek olarak tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile sözleşme garantörü davalı aleyhine Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2019/10445 sayılı dosyasından faturalara dayalı icra takibi başlatıldığını, davalının haksız yere takibe ve borca itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sözleşmenin hazır beton üretim teslim ve satış sözleşmesi başlıklı olduğunu, müvekkilinin garantör sıfatı ile sözleşmede yer almadığını, sözleşmenin garanti sözleşmesi başlığını taşımadığını, mahiyeti, içeriği, amacı ve kapsamı itibariyle gerçekte bir kefalet sözleşmesi olduğunu, kefalet sözleşmesinin geçerli olması için kefilin sorumlu olacağı miktarın belli olmasının gerektiğini, kefalet limitinin gösterilmediğini, sözleşme nedeniyle borcunun bulunmadığını sözleşmenin geneline göre müvekkilinin bağımsız bir borcu değil, asıl borçlunun sorumluluğunu yüklendiğini, garanti sözleşmesinin varlığından söz edilemeyeceğini, müvekkilinin eşinin rızasının da alınmadığını, asıl borçluya başvurulmadan kefile başvurulamayacağını savunarak davanın reddine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, temel ilişkinin ve alacağın tacirler arası ticari alım sözleşmesine dayalı olduğu, davalının sözleşmeye garantör olduğu, bu nedenle Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu, davacı ile dava dışı şirket arasında düzenlenen hazır beton alım – satım sözleşmesi kapsamında dava dışı şirkete beton satışının yapıldığı, davacı ile sözleşmenin tarafı dava dışı şirketin ticari defterleri itibariyle satışa konu faturaların birbirini teyit eder biçimde defterlerde kayıtlı olduğu, ödeme olarak 3 adet çek verilmiş ise de çeklerin karşılıksız çıkıp Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2019/10430 sayılı dosyasında takibe konu edildiği, davanın dayanağı icra takibinin de tahsilde tekerrür olmamak üzere yapıldığı, davalının garantör sıfatı ile borçtan sorumlu olduğu gerekçesiyle tahsilde tekerrür olmamak üzere davanın kabulüne ve icra inkar tazminatına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin tacir olmadığını, mahkemenin görevsiz olduğunu, sözleşmenin garanti sözleşmesi olmadığını, garanti veren ile garanti edilenin aynı kişi olamayacağını, sözleşmenin sehven hem şirket yetkilisi hem de garantör olarak imzalandığını, garantörlük kısmında dava dışı şirketin kaşesinin kullanıldığını, sözleşmenin varlığı kabul edilmemekle birlikte aksi halde sözleşmenin yine geçerli olmadığını, müvekkilinin esaslı yanılmaya düştüğünü, müvekkilinin garantör olma kastının bulunmadığını, şirket temsilicisi sıfatıyla sözleşme imzalanırken sehven garanti sözleşmesi kaydına da imza atıldığını, davacının kötüniyetli olduğunu, kefalet benzeri teminat amaçlı garanti sözleşmelerinde kefalete ilişkin şekil şartlarının uygulanması gerektiğini, sözleşmenin ancak kefalet sözleşmesi olarak nitelendirilebileceğini, kefalet sözleşmesi için kanunda aranan şekil şartlarının bulunmadığını, kefalet miktarı, tarihi ve eş rızasının bulunmadığını, asıl borçludan önce kefile başvurulamayacağını, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, müvekkilinin uhdesinde olmayan ticari defterler nazara alınarak hazırlanan raporun savunma hakkını kısıtladığını, icra inkar tazminatı için gerekli şartların oluşmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, mahkemenin görevli olup olmadığı, davacı ile dava dışı şirket arasında imzalanan beton satış sözleşmesine imza atan davalının garantör sıfatının bulunup bulunmadığı, borçtan sorumlu olup olmadığı, icra inkar tazminatı için gerekli şartların oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, faturalara dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dayanak Ankara 13. İcra Müdürlüğü’nün 2019/10445 sayılı takip dosyasının yapılan incelenmesinde; 30/07/2019 tarihinde davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında 325.000,00 TL asıl alacak, 41.340,14 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 366.340,14 TL alacağın tahsili istemiyle 13 adet fatura ve sözleşmeye dayalı olarak Ankara 13.İcra Müdürlüğü’nün 2019/10439 sayılı dosyasında tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlunun süresinde takibe ve borca itiraz ettiği, itirazın iptali davasının asıl alacak olan 325.000,00 TL üzerinden İİK 67.maddesi uyarınca süresinde açıldığı anlaşılmıştır.

Takipte tahsilde tekerrür olmamak kaydını taşıyan Ankara 13. İcra Müdürlüğü’nün 2019/10439 sayılı takip dosyasının yapılan incelenmesinde; 29/07/2019 tarihinde davacı alacaklı tarafından dava dışı … … A.Ş. hakkında çeklere dayalı olarak toplam 374.204,90 TL alacağın tahsili için kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı görülmüştür.
Davacı ve dava dışı … Sanayi ve Tic. A.Ş. şirketinin ticari defterleri incelenmek suretiyle düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; davacı ve dava dışı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacının toplam 21 adet 606.426,78 TL bedelli faturasının her iki tarafın da ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, bu faturalar içinde takibe konu 13 adet 325.000,00 TL bedelli faturanın da bulunduğu, dava dışı şirketin davacıya 3 adet 325.000,00 TL bedelli çekleri verdiği, çeklerin karşılıksız çıktığı, takip tarihi itibariyle davacının alacağının 606.426,78 TL olduğu, davalının çekleri mahsup ederek kayıtlarına göre 281.426,78 TL borçlu göründüğü belirtilmiştir.
15/02/2019 tarihli hazır beton üretim teslim ve satış sözleşmesi başlıklı sözleşme örneğinin incelenmesinde; beton satanın davacı, müşterinin dava dışı … A.Ş., garantörün davalı … olarak belirtilip imzalı olduğu, sözleşmenin 14. maddesinde “İşbu sözleşmeyi garantör olarak imzalayan gerçek veya tüzel kişi; işbu sözleşme ilişkisi nedeniyle müşterinin herhangi bir nedenle (sözleşmeye aykırılıklar, ceza, vade farkı vb) doğmuş ve doğacak her türlü borcunu garantör sıfatıyla Oyak Betonun ilk talebinde, herhangi bir şarta ve borçludan (müşteriden) talep edilip edilmediğine bakılmaksızın herhangi bir yargı kararına gerek duyulmaksızın bağımsız ve müstakil nitelikte borç olarak, vade farkları, cezai şartlar ve tüm ferileriyle beraber, derhal ve usulüne uygun olarak ödemeyi kayıtsız şartsız ve gayrikabili rücu şekilde garanti etmiştir. Buradaki garantörlük müessesesi kefaletten tamamen ayrı ve farklı olup, taraflarca amaçlanan ve kastedilen garanti beyanıdır. Bu hüküm kesin bir garanti ve ödeme beyanıdır ve “garanti ederim – ödeyeceğim” şeklinde kabul edilmelidir.” denildiği görülmüştür.
Öncelikle davalı her nekadar Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olmadığını ileri sürmüş ise de, davanın ve takibin dayanağı sözleşmenin davacı şirket ile dava dışı şirket arasındaki satım sözleşmesinden kaynaklanmasına, davalının ticari nitelikteki sözleşmeye imza atması nedeniyle görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu anlaşıldığından davalının görev itirazı yerinde görülmemiştir.
Davalı, sözleşmeye garantör olmadığın, kefil olduğunu ileri sürmüş ise de, sözleşme bir bütün halinde incelendiğinde dava dışı şirket dışında garantör başlığı altında sözleşmenin her bir sayfasında davalının imzalarının bulunduğu, hatta sözleşmenin 4.maddesinde garantör başlığı altında “(kefalet hükümlerine tabi değildir. Bu bir kefalet taahhüdü değildir.)” şeklinde açıklama bulunduğu gibi sözleşmenin 14.maddesinde garantörle ilgili ayrıntılı düzenlemenin bulunduğu dikkate alındığında davalının bu yöndeki savunmasına itibar edilmemiş, sözleşmeye garantör olarak imza attığı ve sorumlu olduğu, sözleşmenin imzalanmasında esaslı hata yapıldığı yönündeki savunmasının yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Dayanak icra takibi faturalara ve sözleşmeye dayalı olarak başlatılmış olup alacağın likid olması nedeniyle davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 22.200,75 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 5.550,19 TL (59,30 TL+4.840,00 TL+650,89 TL) harcın mahsubu ile bakiye 16.650,56 TL harcın istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere, 06/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”