Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1506 E. 2021/2330 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/09/2017
ESAS-KARAR NO :….
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
YAZILDIĞI TARİH : 28/01/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili tarafından davalılarca satışı yapılan bir araç satın alındığını, bir süre kullanımının ardından şanzımanında özellikle vites geçişlerinde vuruntu sesi gelmesi üzerine bu konudaki arızanın giderilmesi için yetkili servise başvurulduğunu, şikayetin giderildiğinin belirtilmesine karşın aynı şikayetle ilgili birden çok kez yetkili servise başvurulduğunu, aracın 2 defa şanzımanının değiştiğini, buna karşın arızanın giderilemediğini beyanla ayıplı araç için ödenen 103.000,00.-TL’nin ödeme tarihi olan 04.08.2011 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı …. vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu aracın servis hizmeti için müvekkiline 3 kez teslim edildiğini, sözkonusu şikayetle ile müvekkilince servis hizmeti verilmediğini, ileri sürülen şikayetlerin kullanıcıdan kaynaklanıp kaynaklanmadığının bu nedenle bilinmediğini, dosyaya sunulan servis belgelerinden de hangi serviste hizmet aldığının anlaşılamadığını, bu durumun açıklanması gerektiğini, TBK’nın 227. Maddesinde düzenlenmiş olan hakkaniyet normunun uygulanması gerektiğini, garanti süresinin aşıldığını, ayrıca davacının ihbar yükümlülüğünü süresinde yerine getirmediğini ileri sürerek davanın reddi isteminde bulunmuştur.
Davalı…… vekili, öncelikle zamanaşımı süresinde davanın açılmadığını, araçta gizli veya açık ayıp olmadığı gibi imalat hatasının da bulunmadığını, davacının arıza olarak nitelendirilen durumların servis tarafından giderildiğini, sorunsuz şekilde davacıya teslim edildiğini, aracın son olarak 09.05.2014 ve 23.06.2014 tarihlerinde servise giriş yaptığını ve dava dilekçesinde ileri sürülen şikayetlerin hiçbirinin dile getirilmediğini, iş emrine araç sahibinin talebi doğrultusunda yazılan her şikayetin aracın arızası olarak görülemeyeceğini, ayıp varsa dahi bu konuda her hangi bir bildirimde bulunulmadığını ileri sürerek davanın reddi isteminde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, TBK ve TTK’da yapılan değişiklikler sonrası artık her arıza halinde aracın iadesi ve ayıpsız misli ile değiştirilmesi ya da bedelinin iadesi mümkün olmadığı, ancak yasada aranan koşulların birlikte gerçekleşmesinin gerektiği, aracın tamir edilerek sorunu giderilebiliyor ve tamir gideri de makul ise aracın iadesi yerine tamir seçeneğinin kullanılması gerektiği, dava konusu edilen aracın onarımdan sonra test sürüşü ile şikayetlerin devam edip etmediğinin belirlendiği, davacının ileri sürdüğü arızanın devam etmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, bilirkişi raporunun yeterli olmadığını, araçta hangi teknik incelemelerin yapıldığının açıklanmadığını, teknik yönlerden yeterli ve ayrıntılı görüş belirtilmediğini, servis kayıtlarının yeterince incelenmediğini, aracın iki defa şanzımanının değişmesine karşın bu durumun neden kaynaklandığının ve değer kaybı açısından ne gibi zararlara yol açtığının açıklanmadığını, ayıbın türüne ilişkin de her hangi bir değerlendirme yapılmadığını, konusunda uzman bilirkişi kurulundan rapor alınması gerektiğini, hukuki nitelendirmenin yanlış yapıldığını, mahkemece TBK’nın 227. maddesi uyarınca resen satış bedelinin indirilebileceğini, karardan sonra aracın hasara uğradığını, müvekkilinin kazada kusurunun bulunmadığını, istem sonucunu azaltarak araçtaki değer eksikliği oranında davanın kabulü gerektiğini, bu taleple ilgili olarak ıslaha ihtiyaç duyulmayacağını, kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, satıma konu aracın ayıplı olup olmadığı ile alıcının seçimlik hakkını onarımdan yana kullanıp kullanmadığı noktasında toplanmaktadır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, ticari satım sözleşmesine dayalı olarak ayıplı olduğu iddia edilen aracın bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, satış sözleşmesine konu aracın ayıplı olup olmadığı, ayıplı kabul edilmesi halinde ihbar sürelerine uyulup uyulmadığı noktalarında toplanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 23/1-c maddesi uyarınca ticari satışlarda; “malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme soncunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, TBK’nun 223. maddesinin 2. fıkrası uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
TBK’nun 223. maddesinin 2. fıkrasında ise; “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak satılanda olağan bir gözden geçirme ile ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa hemen satıcıya bildirilmelidir. Bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır” şeklidedir.
TBK’nın 225. maddesi gereğince ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamayacaktır.
Satıcının ağır kusurlu olmadığı durumlarda tacirler arası satış sözleşmelerinde ayıp ihbarının yapıldığının ispatı ise TTK 18. maddesinin 3. fıkrası uyarınca noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.
Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde alıcı TBK’nın 227. maddesinde düzenlenen seçimlik haklarından birini kullanabilecektir.
Alıcının sözleşmeden dönme seçimlik hakkını kullanması halinde ise TBK’nın 229. maddesi uyarınca, alıcı satıcıdan, ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesi, satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin ödenmesi, ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesini isteyebileceği gibi ayrıca satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle yükümlüdür.
Ayrıca alıcı TBK’nın 230. maddesi uyarınca birden çok mal veya birden çok parçadan oluşan bir mal, birlikte satılmış olup da bunlardan bazıları ayıplı çıkarsa, dönme hakkı bunlardan ancak ayıplı çıkanlar için kullanılabilir.
Araç bedelinin iadesi için satış konusu araç üzerinde inceleme yapılarak ayıbın varlığının ve ihbar yükümlülüğünün yerine getirildiğinin kanıtlanması gerekir.

Yapılan açıklamalar kapsamında somut olay ele alındığında, taraflar arasında özellikleri dosya kapsamından anlaşılan otomobili konu alan satış sözleşmesi yapıldığı, aracın 04.08.2011 tarihinde davacıya teslim edildiği ve bu satışa konu araçta oluşan arızaların davalı şirket yetkili servisinde giderildiği noktalarında ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı yan tarafından davaya konu araçta meydana geldiğini iddia ettiği arızalara ilişkin servis işlemlerine yönelik servis formları dosyaya delil olarak sunulduğu gibi davalı yetkili servisi tarafından da dosyaya ibraz edilmiştir.
Öncelikle ayıp ihbarı bakımından Yargıtay yerleşik içtihatlarından da anlaşılacağı üzere aracın ayıp niteliğinde olduğu iddia edilen arızaya ilişkin olarak yetkili servise götürülmesi, hukuki olarak ayıp ihbarı olarak değerlendirilmektedir (Y19HD., 11.05.2015 tarih, 2015/5501 Esas, 2015/6929 Karar).
Sözkonusu aracın tesliminden sonra birçok kez servise gittiği, özellikle aracın şanzımanı ile ilgili olarak davacı alıcının şikayetinin bulunduğu, şanzımanın yetkili servis tarafından iki defa değiştirildiği, son olarak 18.02.2014 tarihinde vites geçişlerinde vuruntu olduğu şikayeti ile servise gidilmiş, akabinde dava tarihi olan 16.07.2014 tarihine kadar aynı şikayetle gidilmediği dosya kapsamında yer alan servis kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Mahkemenin hükmüne esas aldığı raporda aracın şanzımanında vites geçişlerindeki vuruntudan şikayetçi olunduğu, vuruntuyu gidermek amacı ile iki defa şanzıman değişimi yapıldığı, bilirkişi heyetince test sürüşü yapıldığı, vites geçişlerinde her hangi bir sorun olmadığı, davacının araçtaki ayıp ile ilgili tercihini arızanın tamiri şeklinde kullandığı değerlendirilmiştir. Buna karşın hükme esas alınan bilirkişi raporunda araçta hangi teknik incelemelerin yapıldığı açıklanmamış, teknik yönlerden yeterli ve ayrıntılı görüş belirtilmemiş, iş emirleri üzerine servis tarafından yapılan işlemler detaylı şekilde incelenmemiş, yapılan işlemler yorumlanmamış, araç üzerinde gerekli testler (diagnostic vb gibi) yapılmamış yalnızca test sürüşü ile yetinilmiştir.
Bu bakımdan yetkili servis tarafından yapılan işlemlerle arızanın tamamen giderilip giderilmediğinin belirlenmesi yukarıda açıklanan kapsamda bir bilirkişi incelemesini gerektirmekte olup mahkemece hükme esas alınan rapor varılan sonuç bakımından yeterli incelemeyi içermemektedir.
Açıklandığı üzere alınan bilirkişi raporu hüküm vermeye yeterli mahiyette ve denetime elverişli değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş yukarıdaki hukuki esaslar ile bilirkişi raporundaki eksiklikler gözetilerek, aralarında otomotiv konusunda uzman bilirkişininde bulunduğu 3 kişilik yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesinden ibaret olup, hatalı gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanmadan veya gösterilen deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi satıma konu araçta iddia edilen ayıbın olup olmadığının belirlenmesi için yukarıda açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile delil toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Sonuç olarak ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/900 Esas, 2017/672 Karar sayılı ve 18/09/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK m. 359/4 uyarınca kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK m. 353 hükmü uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK m. 362/1-g maddesi uyarınca kesin olmak üzere 30/12/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”