Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1360 E. 2023/1678 K. 08.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2021/1360 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2023/1678

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : DR. … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/06/2018
ESAS-KARAR NO : 2016/861 E 2018/485 K

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 08/12/2023
YAZILDIĞI TARİH : 26/12/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin satım sözleşmesini konu alan faturadan kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2015/15904 E. sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi yaptığını, davalının haksız itirazı ile takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve müvekkili lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, davacıdan iki sütunluk lift satın alınıp davalıya ait dükkana kurulduğunu, liftlerin kurulumundan iki hafta sonra tanık olarak gösterdikleri …’e ait … plakalı aracın liftin eğilmesi nedeniyle düşmesi durumunun davacıya bildirildiğini, onun da zararı bakiye alacaktan mahsup ederek karşılayacağını kabul ettiğini, liftin düşmesinin davacının sorumluluğunda olduğunu, müşterinin zararının kalan bakiyeden fazla olduğunu, zarar bedeli harici ödenmesi gereken tüm meblağı davacıya ödemesi nedeniyle müvekkilin borcunun kalmadığını, ayrıca çalışan personel …’ın bütün bunlara tanık olduğunu, liftin arızalı çıktığına dair karşı tarafa bir tebligat veya ihtar durumu olmadığını, ancak şifahi olarak görüşme ve telefon ile çağrılması sonucu kazanın görüldüğünü bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, malın ayıplı çıktığı iddiası kişisel def’i olup her türlü delille ispatı mümkün olduğundan tanıklar dinlendiği, tanıkların doğruladığı gibi liftin düştüğü ve kazanın meydana geldiği, davacının iddia ettiği gibi kullanım hatası olduğu konusunun kanıtlanamadığı, sırf ihbar yapılmamasının bunu göstermeyeceği, davalı tarafın ileri sürdüğü gibi ayıplı ifa ve sözlü mahsuplaşma kanıtlandığından davacının, kurduğu faturaya konu liftin eğilmesi nedeniyle düşüp hasara uğrayan araç nedeniyle davalının yaptığı masraflardan dolayı davacıya borçlu olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden- davacı vekili tarafından;
Mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile hüküm tesis edildiğini, müvekkilinin davalıya satılıp teslim edilen ürün nedeniyle bakiye alacağı olduğunu, bu hususun dosya kapsamında incelenen taraf defterleri ile de sübut bulduğunu, davalının iddialarını kabul etmediklerini, müvekkili tarafından teslim edilen malda ya da malın montajından kaynaklanan bir ayıbın bulunmadığını, müvekkiline ayıp ile ilgili herhangi bir ihbarda bulunulmadığını, meydana gelen kazanın kullanıcı hatasından bir başka ifade ile liftin kaldıracağından fazla yük yüklenmesinden kaynaklandığını, kazanın kurulumdan yaklaşık 8-9 ay sonra meydana geldiğini, mahkemece tanık delilinin kabul edilmesinin hatalı olduğunu, ispat yükünde hataya düşüldüğünü, somut olayda derhal müvekkiline var ise ayıbın bildirilmediğini, iddia edilen ayıbın olup olmadığı hususunda dosya kapsamında teknik yönden bir inceleme yapılmaksızın kabul edilmesinin de doğru olmadığını bildirerek başvurulmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu emtiaların teslimi ve bedelinin ödenmesi noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, satım sözleşmesini konu alan faturadan kaynaklanan alacağın tahsili talebi ile başlatılan takibe itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2015/15904 Esas sayılı icra takibi dosyasının incelenmesinden davacı tarafından davalı aleyhine 1 adet faturadan kaynaklanan alacağın tahsili talebi ile ilamsız takip yoluyla icra takibi yapıldığı, takipte 4.400,00 TL asıl alacak 298,25 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.698,25 TL alacağın tahsilinin talep edildiği, davalı tarafından süresi içerisinde takibe, borcun tamamına ve ferilerine itiraz edildiği, itirazın ve iş bu itirazın iptali davasının süresinde olduğu anlaşılmıştır.
Taraflara ait ticari defterlerin incelenmesinden davacı ve davalı kayıtlarının birbiri ile örtüştüğü, dava ve takip konusu fatura bakiyesinin ödenmediği hususunun taraflar arasında ihtilafsız olduğu anlaşılmıştır. Davacı yanca dava konusu faturaya konu liftin davalıya satılıp teslim edildiği, kendi çalışanları tarafından montajının yapıldığı, çalışır vaziyette tesliminin yapıldığı iddia edilmiş, davalı tarafından ise teslim ve montajın yapıldığı, ancak liftin yanlış montaj nedeniyle kaza meydana geldiği, zarardan davacı yanın sorumlu olduğu, taraflar arasındaki şifahi görüşme sonucunda bakiye bedelin davalı yanca ödenmeyeceği hususunun kararlaştırıldığı savunulmuştur. Bir başka ifade ile teslim ve liftin montajının davacı yanca yapıldığı hususu da ihtilafsız olup, ihtilaf meydana gelen arızanın montajdan mı yoksa davalı yanın kullanıcı hatasından mı kaynaklandığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle uyuşmazlığın temelini oluşturan “ayıp ve ayıba karşı tekeffül” kavramları üzerinde durmakta yarar vardır.
Ayıba ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Borçlar Kanununun 219. maddesinde yer almaktadır. Düzenleme “Satıcı alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur” şeklindedir.
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (Domaniç, H.: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.I, İstanbul 1988, s.155; Yavuz, N.: Ayıplı İfa, 2.b., Ankara 2010, s. 107; Karakaş, C.F.: Ticari Satımda Ayıp İhbarının Süresi ve Şekli, XXII. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Ankar 2006, s.172). Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Ancak TTK 23’de malın muayene ve ihbar yükümlülüğü düzenlenmiştir.
Tacirler arasında satışa konu malın ayıplı çıkması halinde, alıcının yasal haklarını kullanabilmesi için (6102 sayılı TTK.’nun 18/1-c) maddesindeki süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunması zorunludur. Bu süreler, satılan malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise 2 gün, açıkça belli değilse 8 gündür.
Eğer alıcı iğfal edilmiş ise yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. maddesine göre alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacağı gibi 231. maddesine göre 2 yıllık zamanaşımı süresinden de yararlanamayacaktır.
Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde ise alıcı TBK’nın 227. maddesinde düzenlenen seçimlik haklarından birini kullanabilecektir.
Alıcının sözleşmeden dönme seçimlik hakkını kullanması halinde TBK’nın 229. maddesi uyarınca, alıcı satıcıdan, ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesi, satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin ödenmesi, ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesini isteyebileceği gibi ayrıca satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle yükümlüdür.
Somut olayda mahkemece satım sözleşmesine konu malın davalı yana teslim edildiği hususu ihtilafsız olduğundan ayıplı bir mal satışı olup olmadığına ilişkin bir başka ifade ile montajın davacı yanca yapılmış olması nedeniyle kusurlu olarak ifa edilip edilmediği, liftte meydana gelen kazanın kullanıcı hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı yönünde teknik bir inceleme yapılmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiği anlaşılmıştır. Ayrıca ayıplı mal satışı yapıldığı hususu tespit edilir ise ayıbın niteliği de belirlenerek yukarıdaki anlatımlarda bahsi geçen muayene ve ihbar yükümlülükleri üzerinde de durularak ispat yükü üzerinde olan davalı yanca teslim edilen malın ayıplı olduğu ve muayene ve ihbar yükümlülüklerin yerine getirildiği hususunun usulüne uygun delillerle ispat edilmesi gerektiği, tanık ile ispatın mümkün olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Bu durumda, dava dosyasının kapsamı ile mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde; mahkemenin hüküm kurmasını sağlayacak olan tüm esaslı delillerin toplanmamış, mahkemece değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerden ötürü kabulüne, yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/06/2018 tarih ve 2016/861 Esas, 2018/485 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 08/12/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”