Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1338 E. 2021/2091 K. 20.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2021
ESAS-KARAR NO :…
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 20/12/2021
YAZILDIĞI TARİH : 07/01/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili ile davalı …’in eskiden karı koca oldukları, müvekkili ile evli iken bir gece aşırı alkollü ve ne yaptığını bilemez durumda olmasına rağmen eşi …’in hileli bir şekilde ve ısrarla boş bir senet imzalattırdığını, senedin lehdar kısmına sonradan davalı …’ın ismi yazılarak icra takibine konu edildiğini belirterek müvekkilinin Eskişehir 6. İcra Müdürlüğü’nün 2015/5211 esas sayılı dosyasının dayanağı olan 10/03/2015 vadeli 200.000,00 TL bedelli senetten borçlu olmadığının tespitine ve müvekkili lehine kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalılar vekili, müvekkili …’in senet metninde isminin yer almaması nedeniyle ona karşı husumet yöneltilemeyeceğini, diğer müvekkili yönünden de senedin mücerretliği ilkesi uyarınca davacının iddialarını yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, davalı …’in senet metninde isminin yer almaması nedeniyle ona karşı husumet yöneltilemeyeceği, diğer davalıya karşı iddiaların hak düşürücü süre geçirildikten sonra ileri sürüldüğü belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden-davacı vekili tarafından;
Mahkemece davalı …’a karşı açılan davanın hak düşürücü süreden reddine dair verilen kararın yerinde olmadığı, zira mahkemenin esas aldığı ödeme emrinin tebliğine dair tebliğin usule uygun olmadığı, mahkemece tebligatın usulsüzlüğünün re’sen dikkate alınması gerektiği, müvekkilinin 25.02.2016 tarihinde maaşına haciz geldiğinin kendisine bildirilmesi ile dava konusu senedin takibe konulduğundan haberi olduğu, hak düşürücü sürenin bu tarihten başlaması gerektiği, hile ile senedin ele geçirildiği iddiası dışında senedin bedelsiz olduğuna yönelik iddialarının da bulunduğu, davalı …’ın senedin teminat senedi olduğuna dair kollukta ifadesi bulunduğu, diğer davalı yönünden de red kararı verilmesinin doğru olmadığı bildirilerek başvurulmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık takibe dayanak senedin hile ile ele geçirilip geçirilmediği, davacının davalıya borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, hile ile ele geçirildiği iddia edilen bonodan kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Eskişehir 6. İcra Müdürlüğü’nün 2015/5211 E. sayılı dosyasının incelenmesinden; alacaklı – … vekili tarafından borçlu – … aleyhine davaya konu 10/03/2015 vade tarihli, 200.000,00 TL bedelli bonoya istinaden 200.000,00 TL asıl alacak, 1.380,82 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 201.380,82 TL alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığı, takibe dayanak bonoda davacının keşideci, davalı …’ın ise lehdar olduğu, diğer davalı …’in ise bonoda sıfatının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/8766 soruşturma, 2016/25119 karar numaralı dosyanın incelenmesinden; Müşteki … tarafından Şüpheliler … …, … ve … hakkında hukuka aykırı olarak ele geçirilen belgeyi hukuki sonuç doğuracak hale getirme, sağlık mesleği mensuplarının gerçeğe aykırı belge düzenlediği iddiasıyla suç duyurusunda bulunulduğu, suça konu senet üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde senetteki imzanın müşteki …’ın eli ürünü mahsulü olduğu, senedin üzerinde herhangi bir tahrifat yapılmadığından bahisle şüpheliler hakkında Kovuşturma Yapılmasına Yer olmadığına ilişkin karar verildiği, bu karara itiraz üzerine Eskişehir 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin 09/01/2017 tarih ve 2017/21 değişik iş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Dairemizin 22/03/2021 tarih ve 2018/2173 Esas- 2021/453 Karar sayılı ilamı ile öncelikle hile iddiasının süresi içerisinde ileri sürülüp sürülmediği üzerinde durduktan sonra süresi içerisinde ileri sürülmesi halinde öncelikle hile iddiası üzerinde durulması hile iddiasının ispat edilememesi halinde davacı yanın diğer iddiaları üzerinde durulması gerektiği belirtilerek hükmün kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkemece kaldırma sonrasında ödeme emrinin tebliğ tarihi olan 23.07.2015 tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süreden sonra davanın açıldığından bahisle hak düşücürü süreden davanın reddine karar verilmiş ise de Dairemizin yukarıda anılan kaldırma kararında belirtilen eksikliklerin ve değerlendirmelerin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
Öncelikle mahkemenin esas aldığı ödeme emrinin tebliğine dair evrakın incelenmesinden tebliğin usulsüz olduğu, bu hususun re’sen dikkate alınması gerektiği, davacı yanca ısrarla öğrenme tarihinin 25.02.2016 olduğunun ileri sürüldüğü, icra müdürlüğü tarafından maaş haczine ilişkin yazıya ,… Belediye Başkanlığı tarafından haczin sıraya konulduğunu bildirir şekilde 21.08.2015 tarihinde cevap verildiği, davacı yanca Belediye tarafından kendisine bildirimin ise 25.02.2016 tarihinde yapıldığını beyan ettiği, Belediye tarafından davacıya bildirimin hangi tarihte yapıldığı ve soruşturma konusu dosya da değerlendirilerek dosya kapsamında 1 yıllık hak düşücürünün başlangıç tarihinin ne olduğu hususu araştırılmaksızın eksik inceleme ile hak düşücürü süre yönünden davanın reddi kararı yerinde olmadığı gibi mahkemece süresi içerisinde hile iddiasının ileri sürülmediğinin kabul edilmesi ya da süresi içerisinde ileri sürülmesi ve hile iddiasının ispat edilememesi halinde kaldırma ilamında belirtildiği şekilde davalı …’ın kollukta verdiği ifadesi üzerinde durularak dava konusu bononun teminat bonosu olduğuna dair beyanları ve ispat yükünün teminat iddiasında bulunan davalı …’ta olduğu gözetilerek davalı yanın delilleri toplanıp varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesis edilmesi doğru değildir.
Bu durumda, dava dosyasının kapsamı ile mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde; mahkemenin hüküm kurmasını sağlayacak olan tüm esaslı delillerin toplanmamış, mahkemece değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerden ötürü kabulüne, yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/284 Esas, 2021/626 Karar sayılı ve 17/06/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 20/12/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”