Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1246 E. 2022/1070 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2021/1246 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/1070

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2021
ESAS-KARAR NO : 2019/192 E 2021/100 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 07/07/2022
YAZILDIĞI TARİH : 27/07/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi katılma yolu ile istinaf eden davacı vekili ile davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; davalı alacaklı tarafından Ankara 22.İcra Dairesi’nin 2018/14165E.- 2018/1643E,-2018/13569E. sayılı icra takip dosyaları ile Ankara 4.İcra Dairesi’nin 2019/1679E. sayılı icra takip dosyasında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılarak müvekkilinin dava dilekçesinde ada ve parsel numaralarını belirttiği taşınmazlarına haksız yere haciz konulduğunu, ancak takiplere dayanak çeklerin altındaki imzaların müvekkilinin eli ürünü olmadığını, çeklerin arka yüzündeki ciro ve imzanın sahte olduğunu beyanla anılan icra takip dosyaları nedeni ile müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, yargılama sonuçlanıncaya kadar dava konusu icra takiplerinin tedbiren durdurulmasına, % 20 oranında kötüniyet tazminatının davalıdan yargılama giderleri ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili;dava konusu çeklerin cirantalardan … ile davanın tarafları arasında devam eden ticari ilişkilere dayalı olarak keşide ve ciro edildiğini, ticari ilişkiden kaynaklı olarak dava dışı ciranta dava konuşu 4 adet çeki müvekkilinin kendisinden önceki ciranta olan …ndan ciro yoluyla aldığını, davacının müvekkili ile birçok kez biraraya gelerek dava konusu çeklerden kaynaklanan borcunu taksilendirme ve borcunu ödemek için süre talebinde bulunduğunu, müvekkilini oyalayan davacının yerine dava konusu çeklere davacının kardeşinin imza attığını ve piyasaya sürdüğünü, bu olayla iligili olarak Ankara CBS’nin 2019/68838 sor. sayılı dosyasında şikayetçi olmaları üzerine soruşturma başlatıldığını, davacı ile müvekkili arasında doğrudan bir alım-satım ilişkisinin bulunmadığını ve çeklerdeki davacıya atfen atılan imzaların müvekkili huzurunda atılmadığını beyanla öncelikle açıldığı takdirde ceza dosyasının sonuçlanmasının beklenilmesini, % 20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece dava konusunun … Bankasına ait 05/01/2019 keşide tarihli, keşidecisi … Nakliyat ve Dayanıklı Tük. Ev Eş. Tic. Ltd. Şirketi, lehdarı … olan 40.000,00-TL, 05/01/2018 keşide tarihli, keşidecisi … Nakliyat ve Dayanıklı Tük. Ev Eş. Tic. Ltd. Şirketi, lehdarı … olan 40.000,00-TL, 05/12/2018 keşide tarihli, keşidecisi … Nakliyat ve Dayanıklı Tük. Ev Eş. Tic. Ltd. Şirketi, lehdarı … olan 40.000,00-TL ve 05/10/2018 keşide tarihli, keşidecisi … Nakliyat ve Dayanıklı Tük. Ev Eş. Tic. Ltd. Şirketi, lehdarı … olan 40.000,00-TL çeklere dayalı olarak başlatılan icra takipleri olduğu, çeklerin arka yüzünde yer alan düzgün ciro zinciri içerisindeki ciro ve imzalarına bağlı olarak lehdar …’den ciranta konumundaki dosyamız davacısı …’na, … tarafından …’na, …ndan …’a, … tarafından da dosyamız davalısı …’e devredildiği, çeklerin yetkili hamili konumundaki anılan davalı tarafından muhatap banka şubesine ibraz edildiğinde karşılıksız şerhinin çeklerin arkasına yazıldığı, grafolog bilirkişiden aldırılan rapor ile mevcut imza örnekleri ile imza asılları dikkate alınarak karşılaştırmalı inceleme sonucunda dava konusu icra takiplerine dayanak 4 adet çek altındaki davacıya atfen atılan imzanın yerleşik içtihatlara uygun teknik incelemeye göre muteriz davacının imzasından farklılık arz ettiği ve davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği, davacının sonduğu 50.000,00TL bedelli çekin dava konusu çekler arasında yer almadığı, soruşturma dosyasının davayı sürüncemede bırakabileceği dikkate alınarak bekletici mesele yapılmasına gerek görülmediği, davanın yazılı yargılama usulüne tabi olduğu, açılan davanın 4 adet çeke dayalı olarak başlatılan icra takipleri nedeni ile menfi tespit istemi olduğu, grafolog bilirkişi raporu ile dava konusu icra takiplerine dayanak 4 adet çekin arka yüzündeki ciro imzalarının muteriz davacının eli ürünü olmadığının sabit olduğu, davacıya atfen atılan ciranta imzalarının kendisinin eli ürünü olmadığı, dava konusu menfi tespit isteminin haklılığının kanıtlandığı, dava konusu icra takiplerine takibe dayanak çeklerin arka yüzündeki ciro zincirinde davacı ciranta ile davalı arasında … ile … isimli iki farklı cirantanın daha mevcut olduğu, bu nedenle icra takibi yapan davalının çeklerdeki davacıya atfen atılan ciro imzalarının davacıya ait olmadığını bilmesinin ticaret hayatının olağan akışı gereğince mümkün olmadığı, emsal nitelikteki Yargıtay 19.H.D. Başkanlığı’nın 24/06/2015 tarih, 2014/16692 E.,2015/9380K. sayılı ilamı gözetilerek davacının yasal koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebi yerinde görülmemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Katılma yolu ile istinaf eden davacı vekili, yerel mahkemece kötü niyet tazminat talebinin reddine ilişkin kararın yasaya aykırı olduğunu, davalının imzanın müvekkiline olmadığını bildiğini, bunu cevap dilekçesinde belirttiğini, kötü niyetli olarak icra takibi yaptıklarını, müvekkilinin mağdur olduğunu, davalı tarafça imzaların müvekkiline ait olmamasına rağmen haksız kötü niyetle takibi başlattığını, bu nedenle istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine kararının onanmasını, kararın 2 nolu bendinde belirtilen kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi kararının kaldırılarak karar verilmesini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, yerel mahkeme hükmünün eksik araştırma sonucu ve deliller değerlendirilmeden bilirkişi raporu esas alınarak kurulduğunu, … Bankası 30/09/2018 keşide tarihli 01/10/2018 vade tarihli 50.000 TL tutarlı … çek numaralı çekin üzerindeki imzanın davacıya ait olduğunın ikrar edildiğini, bilirkişi raporunun eksik ve gerekli özen gösterilmeden tanzim edildiğini, teknik anlamda yetersiz olduğunu, mahkemece yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, davacı hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına yaptıkları şikayetin dahi önemsenmediğini, soruşturma dosyasını bekletici mesele yapmadığını, soruşturma dosyasının konusunu … ve davacının birbirleri yerine imza atmalarını oluşturduğunu, yerel mahkemenin soruşturma dosyasını 3.kişinin hukuki sorumluluğunda değerlendirilerek bekletici mesele yapmamasının hatalı olduğunu, davacının mahkeme içi ikrarına konu olan çekteki imza ile davaya konu çeklerdeki imzanın aynı olduğunu, bu konuda savcılık tarafından kriminal inceleme yapılması gerekirken mahkemece soruşturma dosyasında delillerin toplanması beklenmediğini, bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, hükme esas alınan imza incelemesine ilişkin bilirkişi raporunun yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan haciz yolu ile ilamsız icra takipleri nedeni ile menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davacı yan menfi tespit davasını keşideci imzasının sahteliği, irade sakatlığı ve bedelsizlik iddialarına dayandırmış olup mahkemece sahtelik iddiası yönünden alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bu anlamda öncelikle sahtelik iddiası yönünden yapılacak incelemeye ilişkin bir açıklama yapmakta yarar bulunmaktadır.
Bir senette yer alan yazının veya imzanın inkâr edilmesi durumunda, 6100 sayılı HMK’nın 208. maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası anlamında bir “sahtelik iddiası” söz konusu olur. 6100 sayılı HMK’nın 208. maddesine ilişkin gerekçede bu husus maddenin kenar başlığında “Yazı veya imza inkârı” ibaresi birlikte kullanılmıştır. Her iki husus uygulamada sahtelik iddiası olarak adlandırılan durumu ifade etmektedir” şeklinde belirtilmiştir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T.: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 1792).
Öte yandan, bir senetteki imzanın inkâr edilmesi hâlinde, mahkemenin imzanın sahte olup olmadığı konusunda kendiliğinden araştırma yapması gerekir. Bu araştırma ve incelemenin sırası ise 6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde düzenlenmiştir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T., s. 1794).
Buna göre; bir senedin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak ve aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak karar verilir (m. 211/1).
Hâkim ilk önce inkâr edilen imza hakkında tarafları dinler ve tarafların gösterdikleri delillerle bir kanaat edinmeye çalışır. Bu şekilde yeterli kanaat sahibi olması halinde senedin kabul veya reddine karar verir.
İmzayı inkâr eden taraf duruşmada hazır değilse, hâkim imzayı inkâr eden tarafı isticvap eder. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle senedin sahteliği hakkında bir karar verir (m. 211/a.c.1 ve 2).
Yukarıdaki şekilde yapılan incelemeye rağmen sahtecilik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa hâkim bilirkişi incelemesine karar verir (m.211/b.c.1). Bilirkişi incelemesi yapılmadan önce mevcutsa, o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirtilir (m.211/b, c. 2).
Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir (m. 211/b), (Kuru B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s 350 vd.).
6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde yer alan ve imza incelemesi konusunda getirilen bu sıraya uyulması zorunludur. Buna göre hâkim imzayı inkâr eden tarafın isticvap edilmesine karar verdiği hâlde, bu davete icabet edilmemesi imzanın ikrar edilmiş sayılması sonucunu doğuracak ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ihtiyaç kalmayacaktır. Aynı şekilde inkâr edilen imza ile karşılaştırılan imzanın birbirine benzemediğinin ilk bakışta tespit edilebildiği hâllerde bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T., s. 1795).
Kambiyo senedindeki imzanın keşideciye ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmektedir.
Buna göre, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medarı tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.
İncelemenin de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.05.2001 gün 2001/12-436 E., 2001/467 K. ve 06.06.2001 tarih ve 2001/12-466 E., 2001/483 K. sayılı kararlarında da aynen benimsendiği gibi; herhangi bir belgedeki imza veya yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.
Yapılan açıklamalar neticesinde istinaf incelemesine konu somut uyuşmazlık ele alındığında, davacı yanca dört adet kambiyo senedi dava konusu edilmiş, mahkemece sahtecilik iddiası bakımından bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, hükme esas alınan 21.12.2020 tarihli bilirkişi raporunda; huzurda alınan imzalar dışında mukayeseye elverişli imza örnekleri üzerinden inceleme yapılarak sonuca varılmıştır.
Ancak yukarıda imza incelemesinin yapılması usulüne ilişkin yapılan açıklamalar nazara alındığında varılan sonuç için yapılan inceleme ve toplanan deliller yeterli değildir.
Zira mukayese esas alınan belgeler yeterli olmayıp senetlerin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Hükme esas alınan bilirkişi raporundaki 2 adet mukayese belgelerinin davaya konu edilen kambiyo senetlerinin keşide tarihinden sonraki tarihli olduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu davaya konu bonodaki imzanın davacıya ait olup olmadığını tespitte yeterli inceleme içermemektedir. 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesinde mahkemenin gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme yapabileceği öngörüldüğünden, davacı yanın imza inkârı yönünden mahkemece kesin kanaat içeren Güzel Sanatlar Fakültesinden ya da Jandarma Kriminal bölümlerinden oluşacak konusunda uzman olan ve önceki bilirkişi raporlarında imzası bulunmayan yeni bir bilirkişi kurulundan yukarıda açıklanan usule göre düzenlenmiş, denetime elverişli olacak şekilde bilirkişi raporu alınması gerekirken bu yönün göz ardı edilerek inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca davaya konu edilen kambiyo senetlerine ilişkin olarak davalı hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/68838 soruşturma sayılı dosyasında yürütülen soruşturma dosyası bulunduğu bildirilmiş ve sözkonusu soruşturma dosyasına delil olarak dayanılmış olmasına karşın bu hususta mahkemece her hangi bir araştırma ve değerlendirme de yapılmamıştır.
6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6.maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanmadan veya gösterilen deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.

Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi davacının borçlu olup olmadığının belirlenmesi için yukarıda açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile delil toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Kaldırma kararı gerekçesine göre şimdilik diğer istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/192 Esas, 2021/100Karar ve 18/02/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde yatıranlara İADESİNE,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK 359/4 maddesi gereğince kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 07/07/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”