Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1235 E. 2021/2291 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ ….

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
…….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/07/2021
ESAS-KARAR NO …….
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
YAZILDIĞI TARİH : 21/01/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352.maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; müvekkilinin … AŞ ile yaptığı … … Bayiliği Anlaşması ve Genel Şartnamesi uyarınca Ankara’da ilgili firmanın yetkili bayiliğini yürüttüğünü, müvekkilinin bayiliği aracılığıyla kendi araçları ile … alımı yaptığını, davalının aldığı gaz bedellerinin bir kısmının davalıdan tahsil edildiğini, davalının müvekkilini oyaladığını ve müvekkili bayi aracılığı ile … alımı yapmaya devam ettiğini, bu kapsamda davalının müvekkili aracılığı ile … A.Ş.nin dolum tesisi ve deposundan 2018 Eylül-Haziran 2020 tarihleri arasında bu tarihleri dahil olmak üzere 2018 yılında 388.185,31.TL, 2019 yılında 2.905.618,93.TL, 2020 yılılna 1.633.173,20.TL tutarında gaz alımı yapmasına rağmen bedeli ve bu bedelin kar marjını müvekkiline ödemediğini, davalının ……. olan müvekkilinin aracılığı ile ….Deposundan ….. yılları arasında aldığı ancak bedelini ödemediği … miktarının belirlenerek bu kalem alacağından şimdilik 5.000,00.TL’nin davalıdan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, müvekkili aracılığı ile … AŞ … ….-2019-2020 yıllarında aldığı … alımlarına dair ……..26/09/2019 tarih ve 8851 sayılı kararı uyarınca dağıtıcı sıfatıyla sağladığı kar marjından müvekkiline ödemesi gereken bedelin belirlenerek bu kalem kar alacağından şimdilik 1.000,00.-TL’nin davalıdan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; müvekkili ile davacı arasında … alım satımından kaynaklı bir ticaret söz konusu olmadığını, davacının 2018-2019-2020 yıllarında … AŞ’den alınıp bedeli ödenmediği iddia edilen …’ye ilişkin müvekkili şirkete herhangi bir fatura keşide edilmediğini, bir tacirin 3 yıl gibi uzun bir zaman diliminde alacağını talep etmemesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın bu süre içinde fatura keşide edilmemesinin ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının davalıdan her hangi bir … bedeli alacağının olmadığını, 3 yıl içinde neden davacının davalıya … alımının durdurulması yönünde … A.Ş’ye bir talimat vermediğini, … A.Ş verilen talimat gereğince davacı … adına … alımının davalı araçlarınca yapılmasına onay verildiğini, sebep olarak müvekkili davalı şirket araçlarına … A.Ş’den alınan …’nin davacı …’in bilgisi dahilinde … … …Ltd.Şti’ne teslim edildiğini, bu … şirketin davacının oğlu …’in yetkisi ve sahibi olduğu …… Tic. Ltd.Şti olduğunu, … adına tüm ticari faliyetleri …’in yürüttüğünü,müvekkilinin nakliyesini sağladığını, müvekkili ile … Şirketi arasındaki güvene davayı uzun süredir devam eden ticari ilişki nedeniyle teslim edilen …’ye ilişkin bir belge alınmadığını, … bedelinin talep edilmediğini, müvekkili şirkete herhangi bir fatura keşide edilmediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, davacının dava tarihinde davanın miktarını tam ve kesin olarak biliyorsa veya bunu bilebilecek durumda ise belirsiz alacak davası açılamayacağı, taraflar arasında davacının alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olması halinde alacağının tahsili için kısmi dava açmasının mümkün olup olmadığı hususunda olduğu, davanın belirsiz alacak davası olduğu, davacı dava dilekçesi ve 06/04/2021 tarihli muhasebe kayıtlarını içeren beyanında, davalının davacı aracılığı ile … A.Ş.nin dolum tesisi ve deposundan 2018 Eylül-Haziran 2020 tarihleri arasında bu tarihler dahil olmak üzere 2018 yılında 388.185,31.TL, 2019 yılında 2.905.618,93.TL, 2020 yılında 1.633.173,20.TL tutarında gaz alımı yapmasına rağmen bu bedeli ve bu bedelinin kar marjını davacıya ödemediği belirtilmesine rağmen, alacağın gerçekte belirli bir alacak olduğu, bu alacağa ilişkin davacı tarafından davalıya, şimdilik 6.000,00.TL üzerinden belirsiz alacak davası açıldığı, alacak talebinin dava dilekçesi ve 06/04/2021 tarihli muhasebe kayıt bilgilerini içeren beyan dilekçesi ve muhasebe kayıt tablosuna göre belirli olduğu, belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği gerekçesiyle HMK 114/1-h.maddesine göre hukuki yarar şartı olduğundan davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, davacının “……” belirterek açtığı davaların kısmî dava niteliğinde olduğunu, yerel mahkemenin fahiş hatalı olarak davayı belirsiz alacak davası olarak nitelendirmesinin kabul edilemez nitelikte olduğunu, dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığına dair bir belirtme olmadığını, aksine davanın kısmi dava olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak ve alacağın bir kısmı talep edilmek suretiyle şeklinde açıkça ifade edildiğini, ancak yerel mahkemenin delillerin celbi ve dosyanın bilirkişiye gönderilerek alacağın tereddütsüz ne kadar olduğunun belirlenmesi yönündeki taleplerini hatalı değerlendirerek belirsiz alacak davası yönünde bir talep gibi değerlendirdiğini, hükmün hatalı olduğunu, müvekkilinin adil yargılanma hakkının kısıtlandığını, eksik inceleme ile dosya içeriğine aykırı hüküm tesis edildiğini belirterek istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının müvekkil lehine kaldırılmasını istinaf etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılmadığı ve buradan varılacak sonuçla hukuki yararın varlığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, satım sözleşmesine dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı ancak belirsiz alacak davası koşullarının bulunmadığından hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle “………..” ilişkin kısaca değinmekte yarar görülmüştür.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinde yer alan;
“1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” şeklindeki hüküm ile belirsiz alacak davası düzenlenmiştir.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.
Bu kriterler, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
1-Davacının kendisinden beklenememesi,
2-Bunun olanaksız olması,
3-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.
Kural olarak kişinin alacağını belirleyebilmesi için aynı zamanda belgeye bağlama yetkisinin olması veya bu konuda belge düzenlenip kendisine verilmesi gerekir. Bir talep konusunun belirli olup olmadığının her somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi ve sonuca gidilmesi daha doğru olacaktır.
Kısmi dava ise 6100 sayılı HMK’nin 109. maddesinde düzenlenmiş olup “(1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.
(2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.)
(3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” hükmünü içermektedir.
Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya, kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterli sayılmaktadır (Pekcanıtez, H.: Medeni Usul Hukuku, C. II, 15. baskı, İstanbul 2017, s. 1000).
Kısmi dava, 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında; talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği hükme bağlanmıştır. İkinci fıkrasında ise, talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmişti. Ancak 109. maddenin ikinci fıkrası 01.04.2015 tarihli ve 6444 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığından artık talep konusunun taraflar arasında tartışmasız veya belirli olması hâlinde de kısmi dava açılması mümkün hâle gelmiştir.
Yapılan açıklamalardan sonra somut olay ele alındığında, davacının davasını hangi dava türü olarak açtığının belirlenmesi bakımından dilekçe içeriği incelendiğinde, dava dilekçesinin her hangi bir kısmında ve özellikle talep sonucu bölümünde davasını HMK m. 107 hükmü uyarınca belirsiz alacak davası olarak açtığı yönünde beyan bulunmadığı, ancak dava dilekçesi içeriği ve talep sonucu bölümündeki “şimdilik” ifadesi ile HMK m. 109 hükmü gereğince kısmi dava açtığı anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan davacının açıkça davasını kısmi dava olarak açmasına karşın somut olayda uygulama yeri bulunmayan davacının davasını belirsiz alacak davası olarak açtığı ve hukuki yararının olmadığı gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın esasına girilerek tarafların delilleri toplanarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf itirazının kabulü ile davanın esası incelenmeksizin kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/404 Esas, 2021/513 Karar sayılı ve 13/07/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,

4-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacıya. İADESİNE,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK m. 359/4 uyarınca kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK m. 353 hükmü uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK m. 362/1-g maddesi uyarınca kesin olmak üzere 30/12/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

….

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”