Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2021/1155 E. 2021/1753 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/06/2021
ESAS-KARAR NO …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 02/11/2021
YAZILDIĞI TARİH : 25/11/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; dava dışı …’in müvekkili tarafından teminat senedi olarak verilen 04.02.2010 düzenlenme tarihli 193.000 TL bedelli senede dayanarak müvekkil hakkında kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, senet alacaklısı …’in icra dosyasındaki alacağını 411.000 TL bedel karşılığında davalı …’a devrettiğini, icra dosyasının yeni alacaklısının … olduğunu, iş bu icra takip dosyası üzerinden müvekkilin taşınmazı üzerine haciz konulduğunu ve taşınmazın satışının istendiğini, müvekkilin mağdur edildiğini, ilk aşamada müvekkilin sermaye koyduğu taşınmazları alamadığını ve zarara uğradığını, müvekkilin teminat olarak verdiği senedin … tarafından hukuka aykırı olarak ve kötü niyetle icra takibine konulduğunu, müvekkilin taşınmazının satılmak üzere olduğunu, satış süreci sonunda müvekkilin hem taşınmazından olması hem de davalıya ödenilen parayı iade alamama ihtimali olduğunu beyanla icra takiplerinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini, 04.02.2010 düzenleme tarihli 193.000 TL bedelli bononun tarafına iadesine karar verilmesini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; davalı ile ve temlik eden … … hakkında davalı arabuluculuk başvurusu yaptığını ve yapılan görüşmeler sonunda yanlar ile anlaşamadığını, Ankara 21. Asliye hukuk Mahkemesinin…. esas sayılı dosyasında yürüyen dava ile işbu davanın derdest olduğu bu nedenle davanın usulden reddine öncelikle karar verilmesini, davanın esasına girilmesi halinde de esastan reddine ve avukatlık ücreti ile yargılama giderlerinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, …. esas sayılı dosyasında dava açılırken tarafların davacı … ve … olduğu, dava tarihinin 24/02/2016 olduğu, davaya konu alacağın davadan önce davalı … tarafından …’a temlik edildiği, davacı tarafa HMK 125 uyarınca davaya temlik alan ile temlik edenden hangisine karşı devam ettiğinin bildirilmesi istendiği, davacı beyanında davaya temlik alan … yönünden devam edildiğinin bildirildiği, davacının bu beyanı ile mahkememiz … esas sayılı dosyası ile birleşen Ankara 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyalarının taraf ve konularının aynı olduğu, mahkememizin …. Esas ile mahkememize ait … Esas sayılı dosyası ile birleşen Ankara 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas dava dosyasında tarafların, davanın konusunun ve dava sebebinin aynı olduğu anlaşıldığından, mahkememizin ….Esas (Ankara 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin….Esas) sayılı dosyasının derdestlik nedeni ile reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili 04/09/2021 tarihli dilekçesi ile, yerel mahkemece davanın derdestlik dava şartı nedeniyle 6100 sayılı HMK 114/1-a ve115/2 maddeleri gereğince usulden reddine kesin olarak karar verildiğini, kararın taraflara tebliğ edilmeden verilen kararın usule ilişkin bir ret kararı olduğu ve istinaf yolunun açık olması gerektiğini, davalıya verilen vekalet ücretinin nispi değil maktu olması gerektiğini, vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini belirterek tavzih talep ettiklerini, mahkemece tavzih talebinin reddedildiğini, kararda davalı … lehine vekalet ücretine hükmedildiğini, …’a dava dilekçesinin dahi tebliğ edilmediğini, …’a ait vekaletname ve vekil bulunmadığını, davanın …’e karşı açıldığını, icra dosyası …’a temlik edildiğini ve davaya … yönünden devam edileceğini, yerel mahkeme kararının tavzih talebinin reddi kararının hatalı olduğunu, dava değerinin kesinlik sınırının üzerinde olduğunu, verilen kararın bu sebeple de hatalı olduğunu belirterek istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkemenin 06/07/2021 tarihli tavzih ret kararının kaldırılarak tavzih talebinin kabulüne, karar verilmesini istinaf etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, davacının borçlu olup olmadığı ve vekalet ücretine ilişkin noktalarda toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senetdi/bonoya dayalı takip nedeni ile borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir.
Davacı yan aleyhine Ankara 2. İcra Dairesi’nin… takip sayılı dosyasında girişilen takibe konu edilen bononun teminat senedi olarak verildiğini, bononun bedelsiz olduğunu iddia etmiş, dava değeri olarak 1.000,00.-TL göstermiş ancak talep ve netice olarak da “icra takibinin iptali ile iş bu takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitini” dava etmiştir.
Sözkonusu Ankara 2. İcra Dairesi’nin… takip sayılı dosyasında takibe dayanak yapılan bono 193.000,00.-TL, davacının istinaf incelmesi yapılan davada dava değeri ise 1.000,00.-TL… ilkesi çerçevesinde işin esasına girilmeden önce davacının talebinin takibe dayanak bono nedeni ile borçlu olmadığının tespiti mi yoksa takip nedeni ile borçlu olmadığının tespiti mi olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.
Zira, her iki talep öncelikle yatırılması gereken harç bakımından farklılık arzedecektir. Davacı davasını “aleyhine girişilen takip nedeni ile borçlu olmadığının tespiti” olarak nitelendirmesi halinde, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/a ve 32. maddeleri uyarınca eksik peşin harç tamamlanmadan yargılamaya devam edilemeyeceğinden öncelikle eksik peşin harcın tamamlatılması gerekecektir.
Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.
Davacının talebi dava dilekçesinin talep ve netice bölümünde belirtildiği gibi olduğunun açıklanması halinde mahkemece bu halde harcın ikmali için yukarıda belirtilen Kanuni düzenlemelerin uygulanması ile sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Aksi halde ise yani davacı yan kısmen talepte bulunduğu yönünde bir açıklamada bulunması halinde menfi tespit davasının kısmen açılamayacağı ve davacının hukuki yararının bulunmadığı nazara alınarak neticesine göre karar verilmesi gerekmektedir.
Kabule göre ise, davacı yan hükmü yalnızca vekalet ücretine yönelik olarak istinaf etmiş olup mahkemece dava değerinin 1.000,00.-TL olduğu nazara alınmadığı gibi karar tarihindeki AAÜT’nin 7/2 maddesinin de dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, 6100 sayılı HMK’nın 31. maddesi çerçevesinde davacı vekiline davadaki talebi açıklattırılarak belirtilen usul kuralları çerçevesinde işlem yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, denetime elverişli usulün aradığı niteliklere haiz bir kararın bulunması istinaf incelemesinin yapılabilmesinin ön şartı olup bu nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilemeyecektir. Harçlar Kanunu gereğince eksik harç tamamlanmadan yargılama devam edilememesi kamu düzenine ilişkin bir aykırılık olup mutlak bir istinaf sebebi olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Zira HMK’nın 355. maddesi gereği de Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü taktirde bunu resen gözetir. Doktrinde HMK’nın 353. maddesindeki istinaf sebeplerinin örnek niteliğinde olduğu, maddede sayılmamasına karşın mutlak istinaf sebebi olabilecek başka usul hatalarının da söz konusu olabileceği görüşünde olanlar da bulunmaktadır (AKKAYA Tolga, Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 192). Kararın gerekçesiz olması, hukuki dinlenilmesi hakkının ihlali ve bu gibi kamu düzenine aykırılık teşkil eden ve istinaf denetim ve yargılamasının yapılmasına engel oluşturan hususlarda HMK’nın 353. maddesi kapsamında değerlendirilerek kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesine gönderilmesini gerektirmektedir.
Netice olarak davacının istinaf başvurusunun kabulü ile istinaf isteminde bulunanın sıfatı ve istinaf nedeni yapılan hususlar bakımından kaldırma nedeni yapılmayan hususlar yönünden usulü kazanılmış haklar gözönüne alınarak yeniden yargılama yapılması ve karar verilmesi ile infazda tereddüte yol açmamak bakımından yeniden tüm yönlerden esas hakkında mahkemece HMK’nin 297. maddesi uyarınca karar verilmek üzere mahkemenin kararının kaldırılarak, yukarıda açıklanan usulde yargılamanın yapılması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesi… Karar sayılı ve 10/06/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 02/11/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”