Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/854 E. 2022/1334 K. 14.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/03/2020
ESAS-KARAR NO : ….
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 14/10/2022
YAZILDIĞI TARİH : 17/10/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili asıl ve birleşen davada; müvekkilinin davalı aleyhine cari hesap ekstresine dayanarak alacağının tahsili için başlatmış olduğu icra takiplerine davalı tarafın takibe ve borca itirazı sonucu durduğunu, itirazın haklı nedenlere dayanmadığını, müvekkilinin medikal malzeme ticaretiyle iştigal ettiğini, faturaların ve içeriğindeki malzemelerin davalıya teslim edildiğini belirterek asıl ve birleşen davada icra takiplerine yönelik davalının itirazının iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili asıl ve birleşen davada; faturaların sahte olması nedeniyle herhangi bir alacak hakkının doğmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin yaptığı denetimde bu durumu tespit ederek Mali İşlerden Sorumlu Yönetim Kurulu Eski Üyesi ……… ve davacı tedarikçi firma temsilcisi ile el ve işbirliği içinde hareket eden tespit edilecek diğer sorumlular hakkında “yapılmayan hayali satışlar oluşturarak, bu satışlara ilişkin sevk irsaliyesi, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı faturalar düzenlettirip, düzenlenen bu faturaları şirket kayıtlarına intikal ettirerek, tedarikçi firmalar lehine alacak kaydı oluşturdukları, bedellerinin ödenmesini sağladıkları için hizmet sebebiyle güveni kötüye kullandıkları ve müvekkili şirketi dolandırdıkları’’ iddiasıyla suç duyurusunda bulunulduğunu, dava dışı müvekkili çalışanları ve davacı tarafından iş birliği ile muhasebe prosedürüne aykırı olarak alacak kaydı oluşturulduğunu, alacak talep edebilmesi için temel borç ilişkisinin varlığını ispat etmesi gerektiğini, müvekkili ile davacı arasında dava konusu faturalarla ilgili gerçek bir ticari ilişki bulunmadığını, davacıyla mal/hizmet tedarikine ilişkin geçerli bir sözleşme de yapılmadığını, davacı tarafın 15.03.2012 ve 12.10.2012 tarihli “Alım Garantisi Sözleşmesi” kapsamında faturaların tanzim edildiğini iddia ettiğini, fatura konusu tarihlerde müvekkilinin Yönetim Kurulu Başkanı …, Yönetim Kurulu Başkan vekili… ve Yönetim Kurulu Üyesi … olduğunu, 2012 – 2013 yıllarına ait imza sirkülerinde satın almaya dair 100.000,00 TL ve üzeri bedelli iş ve işlemlerin yönetim kurulu üyelerinin üçünün müşterek imzasıyla yapılacağı, diğer işlemlerin müşterek iki imzayla yapılacağının kabul edildiğini, dava konusu faturalar ve sözleşmenin değeri 100.000,00 TL’nin üzerinde olduğunu, dolayısıyla sözleşmede tıbbi konularda asıl imzası olması gereken, müvekkili temsile yetkili…’un imzasının olmadığını ve bedel itibariyle yetkili üç imzanın tamamlanmaması sebebiyle müvekkili şirket hakkında sorumluluk doğmayacağını, bu sebeple davacının belirttiği sözleşmenin müvekkili şirketi bağlamadığını, fatura konusu mallara ilişkin ambar, stok veya sistem kaydı bulunmadığını, fatura konusu mal/hizmetin şirkete teslim edilmediğini, faturaların müvekkili hastanenin satın alma sürecinden geçmediğini, satın alma müdüründen, cerrahi özellikli malzemelerde de doktor onayı ve ameliyathane kullanım raporu olmadan muhasebe kayıtlarına intikal ettirildiğini, akdi ilişki sonucu düzenlenen faturanın Ticaret Kanunundaki borç doğurucu işlem olarak sayılabilmesi, davacı lehine yazılı olarak kabul edilebilmesi için faturaların müvekkiline usulüne uygun gönderilmesinin şart olduğunu, faturayı teslim alacak olan kişinin, faturanın ilgili olan tarafı veya temsilcisi olması gerektiğini, dava konusu faturaların hiçbirinde şirketi temsile yetkili kişilerin imzasının dahi bulunmadığını, ayrıca gerçek dışı faturaların iade ve itirazı için herhangi bir süre bulunmadığını, fatura içeriğindeki malzemelerin özellikli malzemeler olduğundan hastaya ve ameliyata göre alımının yapıldığını, sadece ameliyat esnasında kullanılan malzemeler için toptan alım yapılmadığını, teslim edilmiş gibi gösterilen tıbbi sarf malzemeler ile müvekkili hastanenin yıllık tüketimi karşılaştırıldığında hastane tarafından birkaç yılda ancak tüketilebilecek malzemelerin tek seferde tanzim edilen faturalarda yer aldığının görüleceğini, faturalarda hasta bilgileri yer almadığı gibi ameliyathane özel malzeme kullanım raporu ve ameliyat yapan doktor bilgisinin de bulunmadığını, uzman hekim veya medikal işinde ehil kişiler tarafından faturadaki malzeme ve hastane kayıtları incelendiğinde özellikli ve nitelikli malzemenin tek seferde alınmasının mümkün olmadığı, özel veya kamu hastanelerinin hiçbirinde bu denli fazla malzeme alımının yapılmadığının anlaşılacağını, bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; benimsenen bilirkişi kurulu raporları doğrultusunda, tarafların cari hesap ilişkisine dayalı, davacı defterlerine göre davalı taraftan 1.162.569,00TL alacaklı olduğu, davalı defterlerine göre ise davalı tarafın 418.041,96 TL davacı şirketten alacağı olduğunun göründüğü, tarafların ticari defterleri arasındaki farkın davacının düzenlediği toplam 1.580.960,99 TL’lik faturaların davalı tarafından icra takibinden sonra davacıya iade edilmesinden ve ticari defter kayıtlarından çıkarılmasından kaynaklandığı, birleşen dava konusu takibe konu edilen faturaların her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, … … tarafından düzenlenen 19.08.2015 tarihli yazı ve ekindeki belgelerde birleşen dava konusu faturalarda bulunan malzemelerin, davalı tarafından kullanılmış olduğunun tespit edildiği, davalı tarafça faturaların sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğunun iddia edildiği, dosyada mevcut Vergi Müfettişi tarafından hazırlanan 01.04.2015 tarihli raporda; davacının … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün ….. vergi kimlik numaralı mükellefi … A.Ş.’ne 2013 yılında düzenlediği (84) adet faturada yer alan tüm mallara ilişkin dönem başı stok ve dönem içi alış miktarlarının yeterli olması ve alışların gerçekleştirildiği firmalar nezdinde yapılan araştırmada söz konusu firmalar ile ilgili olumsuz bir hususa rastlanılmaması nedeniyle davacının düzenlediği faturaların sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olmadığının belirtildiği, davalının satın almaya dair 100.000,00TL ve üzeri iş ve işlemlerin, yönetim kurulu üyelerinin müşterek atacağı üç imza ile geçerli olduğunun düzenlendiği, taraflar arasında akdedilen 15.03.2012 ve 12.10.2012 tarihli sözleşmelerin, davacı şirket adına yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu üyesi … tarafından imzalandığı, taraflar arasında 2012 yılında da ticari ilişki olduğu ve sadece 2013 yılı içinde taraf defter kaydına göre 2.024.002,30 TL’lik alım-satım gerçekleştiği, buna karşın davalının 875.000,00TL ödeme yaptığı, davalı tarafça sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olacağı, davalının yasal süresinde itiraz etmeyerek ticari defterlerine kayıt ettiği faturalara karşılık davacı şirkete 875.000,00 TL ödeme yaptığı ancak davalının yasal süresi içinde itiraz etmeyerek ticari defterlerine kayıt ettiği dava konusu faturalarla ilgili, icra takibinden sonra iade faturası düzenleyerek 1.580.960,99 TL faturaya itiraz ettiği, faturaların taraf kayıtlarında kayıtlı olması yanında davalı çalışanı tarafından imzalı olduğu, faturalar dışında irsaliyeler üzerinde şirket kaşe ve imzaların da olduğu, bazı faturalarda imza olmadığı şeklindeki itirazları olmasına karşın bu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıt altına alınmış olması sebebiyle davalının itirazının yerinde olmadığı, ayrıca davalı şirket çalışanlarınca imzalı bulunan bu irsaliyelerin davalı tarafından bu malzemelerin alındığına karine olduğu, aksinin davalı tarafça ispatlanması gerektiği, davalı tarafın asıl ve birleşen dava konusu malzemeleri/ hizmetleri almadığını sunmuş olduğu delillerle ispat edemediği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kabulüne, davalı tarafın dava konusu takiplere itirazının iptaline, takiplerin devamına, davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmiş, hükme karşı asıl ve birleşen davada davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen davada davalı vekili; dava konusu faturaların gerçek dışı olduğu, müvekkilinin büyük bir sahtecilik ile karşı karşıya kaldığının ceza davası ile sabit olduğunu, ceza davasında faturalar haricinde farklı şirketlere ait pek çok fatura hakkında sahtelik açısından inceleme yapıldığını, faturaların sahteliği yönünde verilecek kararın iş bu davayı doğrudan etkileyeceği, fatura konusu malzemelerin teslim edildiğinin ispatlanmadığını, sevk irsaliyelerinde imza olmadığını, irsaliye ve fatura içeriklerinin farklı olduğunun, tespit edildiğini, sadece faturaların ticari defterlere kaydı davacı lehine alacak oluşturmayacağını, ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, alım satım garanti sözleşmesinin şirketi temsile yetkili kişi tarafından imzalanmadığını, sözleşmeyi imzalayan kişinin ceza yargılaması ile yargılandığını, asıl ve birleşen davaya konu faturalarda teslim alan imzasının bulunmadığını, uyuşmazlık konusu faturalarda hasta adının yer almadığını, faturaların muvazaalı olduğunu, uyuşmazlık konusu faturaların aynı gün içinde devam eden seri numaralar ile hasta adı olmadan binlerce muhtelif malzemenin fatura edildiğini, ceza yargılamasının sonucunun beklenmemesinin hatalı olduğunu kabul şekli itibariyle de alacağın likit olmadığı icra inkar tazminatına karar verilemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; taraflar arasında akdi ilişki bulunup bulunmadığı ve varsa mal teslimi olgusunun kanıtlanıp kanıtlanamadığı, sonuçta da alacaklı/davacının düzenlediği fatura miktarı kadar alacaklı olup olmadığı, noktasındadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Asıl ve birleşen dava, cari hesap ilişkisine dayalı alacağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına ve özellikle asıl ve birleşen davalı vekili ceza yargılamasının sonucunun beklenilmesine karar verilmesini istemiş ise de mahkemece, davacının tüm satış faturalarının davalı defterlerinde davacıdan mal alımı olarak kayıtlı olduğu, daha sonra faturaların kayıtlarından çıkarıldığı, davaya konu faturalar kapsamının davacının gerçek satışına ait olmadığı iddia edilmekle birlikte, bu konuda ceza soruşturması sırasında asıl ve birleşen davacı şirket ya da yetkilileri hakkında açılmış bir ceza davası olmadığı, bu nedenle ceza yargılamasının sonucunun beklenilmesine gerek olmadığı gibi davalı çalışanlarının şirketi zarara uğratmak için faturaları davalı defterlerine kayıt ettikleri, fatura kapsamındaki ürünlerin de gerçekte teslim alınmadığı kabul edilse dahi, davacı şirket yetkililerinin davalı çalışanları ile birlikte hareket ettiklerinin iddia edilmediği, bu konuda davacı çalışanları hakkında açılmış davanın bulunmadığı da gözetildiğinde ceza yargılamasının sonucunun beklenmesine gerek olmadığının anlaşılmış bulunmasına göre asıl ve birleşen davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-a)Asıl davada Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 50.909,52TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 12.728,00TL harcın mahsubu ile bakiye 38.181,52TL harcın istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
b)Birleşen davada Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.197,50TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 299,37TL harcın mahsubu ile bakiye 898,13TL harcın istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere, 14/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan… e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Üye…
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”