Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/770 E. 2023/260 K. 27.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2020/770 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2023/260

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : …. (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/07/2019
ESAS-KARAR NO : 2019/78 E 2019/638 K
DAVACI- KARŞI
DAVALI : … – …
VEKİLİ :
DAVALI- KARŞI
DAVACILAR : 1- … – …
2- … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 27/02/2023
YAZILDIĞI TARİH : 27/03/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, davalılar ile müvekkili şirket arasında akdedilen 06.06.2014 tarihli sözleşme uyarınca davalılara 1/2 hisse oranında 110.000,00 TL’ye daire satıldığını, satış bedelinde kalan bakiye alacak ile ilgili Ankara 28. İcra Müdürlüğü’nün 2016/4636 Esas sayılı dosyası ile davalılar aleyhine icra takibi yaptığını, davalıların haksız itirazı ile takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve müvekkili lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili karşı dava dilekçesinde özetle; sözleşme kapsamında teslimi kararlaştırılan dairenin anahtar teslim götürü bedel üzerinden tesliminin kararlaştırıldığını, ancak bu hali ile teslim edilmediğini belirterek bedelinin tamamlanmış, projeye uygun hale getirilerek ayıp ve noksanlıkların giderilerek teslimine (aynen ifaya), bunun mümkün olmaması halinde karşı davalı tarafından sözleşme kapsamındaki yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle ayıp noksanların giderilmesi için gereken bedelin tespiti ile bu bedelin karşı davacıdan tahsiline karar verilmesini, dairenin belirlenen sürede teslim edilmemesi nedeniyle yoksun kalınan kira bedeli dairenin rayiç bedelinin belirlenerek sözleşmede kararlaştırılan satış bedeli ile rayiç bedelle arasındaki fark üzerinden müvekkillerinin uğradığı zarar ve karşı davalının sözleşmede kararlaştırılan yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı tüm zararlar için şimdilik 4.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalılar vekili, icra takibinin ve davanın davalıların pasif husumet ehliyetinin yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, sözleşmenin, icra takibinin ve davanın muhatabının davalıların sahibi olduğu şirket olduğunu, davacının sözleşme kapsamındaki alacağının muaccel olmadığını, davacının icra takibini başlatmakta ve iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini, davanın görevsiz mahkemede olduğunu, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacı şirketin sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, söz konusu daireyi davalılara teslim etmediğini, davacının dava dilekçesinde belirttiği 13.297,85 TL’nin aksine davalıların sahibi olduğu şirketin toplamda 14.179,02 TL bedelli muhtelif inşaat malzemesi teslim ettiğini, davacı şirketin hakkı olmamasına rağmen, kötü niyetli olarak icra takibi başlattığını bildirerek davanın reddi ile davacı şirket hakkında %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davacı vekili, karşı davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafından taraflar arasındaki “Sözleşmedir” başlıklı belgede belirtilen bakiye 32.500,00 TL’nin karşılığının inşaat malzemesi olarak verileceği kaydı karşısında davacı tarafından davalılardan 2 adet fatura ile malzeme talep ettiği ve bu bedellerin düşüldüğünün belirtildiği, ödenmeyen bedelin 19.202,15 TL olarak gösterildiği, ancak davacı tarafından 19.202,15 TL için davalılardan malzeme talep ettiğine ilişkin dosyaya herhangi bir delilin sunulmadığı, asıl dava yönünden muacceliyet şartının henüz gerçekleşmediği, davalılar tarafından açılan karşı dava değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki sözleşmede dairenin satışının kararlaştırıldığı, satılan dairenin özelliklerine yönelik herhangi bir kaydın bulunmadığı, sözleşme uyarınca davacı tarafından davalılar adına satışın sözleşmenin yapıldığı gün olan 06/06/2014 tarihinde davalıların itirazı kaydı olmaksızın gerçekleştirildiği, söz konusu tapudaki devir ile birlikte davalıların taşınmazı devraldığının kabulünün gerektiği, davalıların taşınmazı devralmasına rağmen mevcut davanın açıldığı tarihe kadar herhangi bir ayıp ihbarında bulunmadığı, karşı dava dilekçesinde belirtmiş olduğu dairenin eksik bırakıldığına yönelik tüm ayıpların tamamının açık ayıp mahiyetinde olduğu, TTK’nın 23/c maddesi gereğince davalılar tarafından davacıya yönelik süresinde yapılmış herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmadığı, bundan dolayı davacının ayıba yönelik iddiasının yerinde olmadığı, yine davacının kira kaybına ve rayiç bedele yönelik talebinin ise dairenin tesliminin tapudaki devirle gerçekleşmesi nedeniyle kira kaybına yönelik talebinin reddinin gerektiği, rayiç bedel ile şu an ki bedeli arasındaki farka yönelik talebinin ise ayıp ihbarlarının davalılar tarafından süresi içerisinde yapılmaması ve tapuda taşınmazı devir alınırken herhangi bir itirazı kayıt konulmadığı belirtilerek asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden-davalılar vekili tarafından;
Asıl dava yönünden müvekkilinin kötüniyet tazminatı talebinin yerinde olduğu halde mahkemece red kararı verilmesinin doğru olmadığını, karşı davaya yönelik taleplerin mahkemece hatalı olarak değerlendirildiğini, taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan bedelin anahtar teslim götürü bedel olarak belirlendiğini, eksik işlerin yapıldığı hususunun davacı ile dava dışı kişiler ve arsa sahipleri arasında imzalanan eser sözleşmesinden de anlaşılabileceğini, müvekkilinin eksik işlerin tamamlanması hakkının bulunduğunu, tapudaki devrin sadece kat irtifakının devri niteliğinde olduğunu, dairenin müvekkillerinin teslim edilmediğini, geç teslimden kaynaklanan kira alacağının da bulunduğunu, yeni müteaahhit tarafından müvekkilinden eksik işlerin tamamlanması için ek ödeme istendiğini, eserin rayiç değerinde düşüş olduğunu,
İstinaf eden- davacı vekili tarafından;
Mahkemece her ne kadar asıl davanın reddine karar verilmiş ise de bu kararın hatalı olduğunu, dairenin teslim edilmesine karşın davalılar tarafından bakiye inşaat malzemesinin teslim edilmemesi nedeniyle bakiye bedelin halen tahsil edilemediğini, taraflar arasındaki malzeme teminine yönelik talebin sözlü olarak yapıldığını, uyuşmazlığın taraflar arasındaki önceki örf ve adet nazara alınarak değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkili tarafından aradan geçen zaman düşünüldüğünde inşaat malzemesinin temininin talep edilmediğinin kabulünün olanaksız olduğunu, tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi halinde aktif olarak mal alım ve satımlarının sözleşme tarihinden sonra da devam ettiğinin görüleceğini bildirerek başvurulmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık taraflar arasındaki satım sözleşmesi kapsamında bedelden kaynaklanan alacak talebinin yerinde olup olmadığı ve satım sözleşmesinin eksik ifa edilmesinden kaynaklanan zarar talebinde bulunulup bulunulamayacağı ve bulunulabilir ise kapsamı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili talebi ile başlatılan takibe itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Karşı dava ise satım sözleşmesinin eksik ve ayıplı ifası nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Ankara 28. İcra Müdürlüğü’nün 2016/4636 Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinden davacı tarafından davalılar aleyhine 06.06.2014 tarihli sözleşmeden kaynaklanan bakiye alacak talebi ile icra takibi yapıldığı, davalıların itirazı ile takibi durduğu, itirazın ve iş bu itirazın iptali davasının süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık Ankara BAM 13. HD.’nin 22.11.2018 tarih 2018/1544 E. 2018/1579 K. sayılı kararı ile ticaret mahkemesinin görevli olduğu belirlemesi ile ticaret mahkemesi tarafından görülüp sonuçlandırılmıştır.
Karşı dava ile ilgili hükümler 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 132 ilâ 135 inci maddeleri (1086 sayılı HUMK. 203-208) arasında düzenlenmiştir. Davalı tarafın, asıl davaya karşı ileri sürdüğü savunmaların yanı sıra davacıdan olan bir hakkının da hüküm altını alınmasını isteyerek dava açmasına “karşı dava” denir.
Karşı davanın açılabilmesi için;
a) Asıl davanın açılmış ve hâlen görülmekte olması,
b) Karşı davada ileri sürülecek olan talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında takas veya mahsup ilişkisinin bulunması yahut bu davalar arasında bağlantının mevcut olması, şarttır.
Yasa gereğince, belirtilen bu şartlar gerçekleşmeden karşı dava açılacak olursa, mahkeme, talep üzerine yahut resen, karşı davanın asıl davadan ayrılmasına; gerekiyorsa dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir.
6100 sayılı Yasanın 133 üncü maddesi uyarınca, karşı dava, cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek suretiyle açılır. Süresinden sonra karşı dava açılması hâlinde, mahkeme davaların ayrılmasına karar verir. Yasanın 134 üncü maddesine göre, asıl davanın herhangi bir sebeple sona ermesi, karşı davanın görülüp karara bağlanmasına engel oluşturmaz.
Kesin yetkinin söz konusu olmadığı hâllerde, asıl davaya bakan mahkeme, karşı davaya bakmaya da yetkilidir.
Karşı davanın dinlenebilmesi için, kural olarak asıl dava ile arasında yakın ilişki bulunmalıdır. Bu yakın ilişki kendisini iki şekilde gösterir.
Bunlardan ilki, davalı, kendisinin de asıl davacıdan alacaklı olduğunu belirterek, bu alacağı ile davacının istekte bulunduğu alacak ve tazminatlardan bunun takas edilmesini karşı dava ile isteyebilir. Ancak, takas için davalının karşı dava açması zorunlu olmayıp, sadece takas savunmasında bulunmakla da yetinebilir. Eğer davalının takas etmek istediği karşılık alacağın miktarı asıl davada istenen alacak kadar veya daha az ise davalının karşı dava açmada hukuki yararı yoktur. Takas savunmasında bulunması yeterlidir. Davalının takas ve mahsup ettiği karşılık alacağı ile asıl davanın konusu alacak arasında bir bağlantı bulunmasına gerek yoktur.
İkinci olarak; takas ve mahsup istemi dışındaki hallerde, mutlaka karşı dava ile asıl dava arasında bağlantı bulunmalıdır. Asıl dava ile karşı davanın aynı sebepten doğması veya asıl dava ile karşı davadan biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyecek nitelik taşıması halinde, asıl dava ile karşı dava arasında bağlantı var sayılır.
Asıl dava ile arasında bağlantı bulunmayan ve takas veya mahsup talebini içermeyen bir istem, asıl davaya karşı dava olarak açılamaz. Örneğin işçinin açtığı işçilik alacakları davasına, işverenin karşı dava olarak işçinin taşınmazlarına müdahale ettiğini belirterek müdahalenin önlenmesi davası açamaz. Zira bu davalar arasında bağlantı yoktur. Bağlantı bulunmayan bir karşı dava açılması halinde, karşı davanın tefrik edilerek ilgili mahkemede ayrıca yürütülmesi gerekir.
Karşı dava bağımsız ayrı bir davadır. Bu nedenle de harca tabidir. Dava şartları asıl dava ve karşı dava için ayrı ayrı incelenir. Karşı dava bağımsız bir dava olduğundan, hüküm fıkrasında asıl dava ve karşı dava için verilen kararlar ayrı ayrı gösterilir ve ayrı ayrı harca hükmedilir. Yine vekâlet ücreti de ayrı ayrı takdir edilmelidir. Miktar yönünden temyiz incelemesi, asıl dava ve karşı dava için ayrı ayrı gözetilmelidir. Diğer bir anlatımla, her iki davanın değerlerinin toplamı dikkate alınamaz.
Somut uyuşmazlıkta, asıl dava dilekçesi her iki davalıya da bizzat 27.07.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce görev yönünden verilen usulen red kararından sonra Ankara 2. Tüketici Mahkemesi’nde yargılamaya devam edilirken süresinden sonra 21.12.2017 tarihinde karşı dava dilekçesi verilmiş olup, bu mahkeme tarafından verilen görev yönünden usulden red kararından sonra dosya Ankara BAM 13. HD.’nin 22.11.2018 tarih 2018/1544 E. 2018/1579 K. sayılı kararı ile ticaret mahkemesinde görülmüş, mahkemece ayırma kararı verilmeksizin harç tamamlatılmıştır.
Tüm bu açıklamalara göre, karşı davanın süresinde açılmadığı anlaşılmakla davaların ayrılmasına karar verilmesi gerekirken, esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Bu durumda, dava dosyasının kapsamı ile mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde; mahkemenin hüküm kurmasını sağlayacak olan tüm esaslı delillerin toplanmamış, mahkemece değerlendirilmemiş olması nedeniyle, tarafların istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerden ötürü kabulüne, yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Kaldırma nedenine göre taraf vekillerinin sair istinaf başvuruları ise şimdilik incelenmemiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2019/78Esas, 2019/638Karar ve 09/07/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde taraflara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Dava taraflarınca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 27/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”