Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/765 E. 2022/1775 K. 19.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2020/765 (KABUL DÜZELTEREK YENİDEN
KARAR NO : 2022/1775 ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİ)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/01/2020
ESAS NO : 2018/63 E 2020/16 K
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 19/12/2022
YAZILDIĞI TARİH : 09/01/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili aleyhine davalı tarafından Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2017/22352 E. sayılı icra takibinin başlatıldığını, takibe dayanak bonolar altındaki imzaların müvekkiline ait olmadığını belirterek müvekkilinin icra takibi nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatının davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili, ödeme emrinin bizzat davacıya tebliğ edilmesine rağmen itiraz etmediğini ve icra takibinin kesinleştiğini, haciz tatbikinden sonra bu davanın açılmasının kötü niyetli olduğunu, senetlerin davacı ve davalı arasında hazırlanarak ciro edilmediğini, bu nedenle borcun aranılacak borç olmadığını, senedin ayrıca ibrazına gerek olmadığını muaceliyet koşulunun gerçekleştiğini, müvekkilinin bir kısım mutfak eşyalarını davacıya sattığını ve teslim ettiğini, davacının da buna karşılık senetlerle ödeme yapmayı kabul ettiğini, malların teslimine rağmen davacının ödemeye yanaşmadığını, ödeme yapılmaması üzerine de senetlerin takibe konulduğunu, ayrıca davacının beyan ettiği 20/11/2018 tarihli bononun takibe konulmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, davacının alınan imzaları ve davacının bildirdiği yerlerden getirilen imzaları ile senet üzerindeki imzaların farklı kaligrafik özellik taşıması söz konusu imzanın davacının imzası olmadığını tek başına kanıtlamaya yeterli olmayıp kişilerin farklı imzalarda kullanmaları gerçeği karşısında, davacıya bizzat tebligat yapıldığına ilişkin tebigat parçasındaki davacı imzası ile senet üzerindeki imzalar aynı elin mahsülü olduğundan senetler nedeniyle davacının borçlu olduğunun kabulü gerektiği, davalı yanca muacceliyet şartına dayalı ihtiyati haciz kararına istinaden icra takibi başlattığından buna ilişkin itirazların da yerinde olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden-davacı vekili tarafından;
Dava konusu senetler altındaki keşideci imzasının müvekkiline ait olmadığını, bu hususun da dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, mahkemenin gerekçesine dayanak yaptığı tebliğ mazbatası üzerinde müvekkili adına atılan imza ile ilgili suç duyurusunda bulunulduğunu, bu hususta soruşturmanın halen devam ettiğini, mahkemece bu dosya bekletici mesele yapılmadan karar verilmesinin doğru olmadığını, ayrıca takip dayanağı 3 adet senedin ise henüz vadesinin gelmediğini bildirerek başvurulmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık takibe dayanak bonolar altındaki imzanın davacıya ait olup olmadığı ve definin davalıya karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedindeki imza inkarına dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2017/22352 E. Sayılı dosyasının incelenmesinden davalı tarafından borçlular Asım Özsoy ve … aleyhine Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/329 D.İş-2017/329 K. Sayılı 05/12/2017 tarihli ihtiyati haciz kararına istinaden düzenleme tarihleri 22/10/2017 olan, 20/11/2017 vade tarihli 40.000,00 TL bedelli, 20/12/2017 vade tarihli 16.000,00 TL bedelli 20/01/2018 vade tarihli 15.000,00 TL bedeeli , 20/02/2018 vade tarihli 15.000,00 TL bedelli bonolara istinaden, bonolarda mevcut muacelliyet şartına istinaden 86.000,00 TL ihtiyati haciz kararına istinaden 06/12/2017 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, takibe konu bonolarda davacının keşideci olduğu, ödeme emrinin 13/12/2017 tarihinde bizzat borçluya tebliğ ediliği, yasal süresi içerisinde icra mahkemesine takibin iptaline ilişkin bir davanın açılmadığı görülmüştür.
Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunun incelenmesinden davaya konu 4 adet senet üzerindeki imzaları tek tek incelediği, senetlerdeki davacı adı karşısında imzaların tek şahsın elinden çıktığı, imzaları dosyadaki davacıya ait imza örnekleri ile karşılatırdığı, ödeme emrinin davacıya tebliğine ilişkin tebligat parçasındaki imza hariç imzaların davacı tarafından atılmış olduğunu gösterir kaligrafik bir uyarlılığıın bulunmadığı, tetkik konusu imzaların 13/12/2017 tarihli tebligat parçasında bulunan imzayı atan şahsın elinden çıktığı bildirilmiştir.
Mahkemece davacı yanın istisvacında 26/11/2018 tarihli celse de davacı beyanında kendisinin senetlerden ödeme emri kendisine gelince haberdar olduğunu, ödeme emrinin kendisinin tebliğ almadığını, postane görevlisinin neden bizzat tebliğ edildiğini yazdığını bilmediğini, ödeme emrini alan kişinin kendisinin işyeri ile bir alakasının olmadığını, davalı ile de irtibatı olduğu kanaatinde de olmadığını, ödeme emrini kapıcının aldığını düşündüğünü, söz konusu imzanın senet üzerindeki imzalar ile benzerlik gösterdiğini, söz konusu imzanın ortağı …’a ait olabileceğini, ancak bunun neden bizzat diyerek imzaladığını bilemediğini, posta görevlisi huzurunda atılan imzanın kesinlikle kendisine ait olmadığını, eşi ile ortağı …’un eşinin ortak iş kurduklarını, bu kapsamda davalıdan mal alışverişi olduğunu, ancak bu borcun kendisine ait olmadığını, sonrasında söz konusu ortakları ile işlerinin bozulduğunu, bu nedenle borcun … ve eşine ait olduğunu, ortağı ile daha sonra işlerinin bozulduğunu, ortağı tebligatı almış ise neden aldığını bilmediğini, kendisinin ödeme emri geldiğini e-devlet’ten öğrendiğini, söz konusu imzaların kendisine ait olmadığını beyan etmiştir.
Somut olayın irdelenmesinden önce, ispat yükü bakımından kısaca “Menfi Tespit” davasının özelliğine değinilecek olursa 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Yapılan açıklamalar kapsamında somut olay ele alındığında, davacı yan imza inkarında bulunmakla keşideci imzasının davacıya ait olduğunun ispatı lehdar konumunda olan davalıya düşmektedir.
Senetteki imzanın inkarı halinde imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükü belgeyi elinde bulunduran senet alacaklısına ait olduğundan mahkemece ispat yükünün tayininde hataya düşülmüş olup, senetler altındaki keşideci imzasının davacıya ait olmadığı anlaşılmıştır. Ödeme emri üzerindeki imza davacı yanca kabul edilmemiş olup, imzanın davacıya ait olmadığı ancak senet üzerinde yer alan keşideci imzası ile bu tebligat parçası üzerindeki imzanın aynı el ürünü olduğu, bu hususta soruşturmanın halen derdest olduğu, ancak keşideci ve ödeme emri üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığı anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi yönünden hüküm kurulması doğru değildir.
İİK 72/ son maddesi gereğince davacının keşideci davalının ise lehdar olduğu anlaşıldığından davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi de gerekmektedir.
Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1.b.2.maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile;
2-Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/63 Esas, 2020/16 Karar ve 13/01/2020 tarihli kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
3-a)Davanın KABULÜ ile,
Ankara 26. İcra Müdürlüğünün 2017/22352 E. Sayılı takip dosyası nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine
b)İİK 72/ son maddesi gereğince davaya konu alacağın %20 si oranında olmak üzere 17.320,52 TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c)Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 5.915,82TL harçtan peşin alınan 1.478,96TL harcın mahsubu ile bakiye 4.436,86TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
d)Davacı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesap edilen 13.856,41TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e)Davacı tarafından yapılan 35,90TL başvuru, 1478,96TL peşin harç olmak üzere 1.514,86TL harç gideri ile tebligat, müzekkere, posta ve bilirkişi ücretinden oluşan 861,40TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
f)Taraflarca yatırılan gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
İstinaf aşamasında yapılan harç ve masraflar yönünden ;
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatıranlara iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına
7-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine
8-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 19/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”