Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/627 E. 2022/1920 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2020/627 (ESASTAN RET )
KARAR NO : 2022/1920

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/01/2020
ESAS-KARAR NO : 2018/812 E 2020/37 K

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
YAZILDIĞI TARİH : 16/01/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; yapı denetim kuruluşu olan müvekkili şirket ile davalı arasında 21/11/2005, 13/04/2007, 05/12/2007, 30/12/2010 tarihli Yapı Denetim Hizmet Sözleşmeleri düzenlendiğini, bu sözleşmeler uyarınca müvekkilinin hizmeti yerine getirdiğini, müvekkili tarafından davalıya 167.000,00 TL bedelli teminat senedi verildiğini, senet üzerine müvekkili şirketin temsilcisi sıfatıyla müvekkili …’ın şirket kaşesinin üzerinde ve şirketi temsil amaçlı olarak iki kez imza attığını, davalının müvekkilleri aleyhine senede dayalı icra takibi başlattığını, İcra Hukuk Mahkemesinde takibin iptaline yönelik açılan davanın red edildiğini, kararın kesinleştiğini belirterek dava ve takip konusu 167.000,00 TL tutarındaki senedin esasen teminat senedi olması ve ayrıca 150.000,00 TL tutarındaki kısmının icra takibinden çok önce ödenmesi nedeniyle ödenen kısımla ilgili olarak müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine, müvekkili …’ın senedi şirket temsilcisi olarak imzaladığından kişisel sorumluluğu doğmayacağından borçlu olmadığının tespitine, her iki müvekkil hakkındaki takibin tamamının iptaline ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; senedin teminat senedi olmadığını, aynı sebeplere dayalı olarak İcra Hukuk Mahkemesinde açılan davanın red edildiğini, davacıların borçtan kurtulma amacıyla bu davayı tamamen kötüniyetli olarak açtığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki yapı denetimi hizmet sözleşmesinde teminat senedi verildiğine dair herhangi bir hüküm bulunmadığı ve senet üzerinde teminat senedi olduğuna dair herhangi bir ibare olmadığı, bu nedenle senedin teminat senedi olarak kabul edilemeyeceği, davacı …’ın senet üzerinde davacı şirket kaşesinin üzerine gelecek şekilde iki imzasının bulunduğu, şirket kaşesi dışında senet üzerinde açığa atılmış bir imzası bulunmadığından şahsen sorumlu olmadığı, davacı şirketin ödeme iddiasına dayanak dekontlarda alıcı … olup bu kişinin davalı şirketin yetkilisi olduğu, dekont açıklamasında senede mahsuben ibaresinin bulunduğu, bu sebeple yapılan ödemenin davalıya yapılmış olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle davacı …’ın senette şahsi sorumluluğu bulunmadığından borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline, davacı şirket yönünden ise senede istinaden 150.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine, davalı takip aşamasında kötüniyetli olmadığından tazminat talebinin reddine karar verilmiş ayrıca kısa kararın davacı … yönünden kurulan hüküm fıkrasında sehven davalı ismi yazıldığı anlaşılmış olmakla karar taraflara tebliğ edilmediğinden gerekçeli kararda yapılan bu yanlışlığın düzeltildiği belirtilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece kısa kararda davacı isminde hata yapıldığından gerekli düzeltmenin yapıldığı belirtilmiş ise de düzeltmenin yapılmadığını, İcra Hukuk mahkemesinde kefil isminin sonradan eklendiği ve davacı …’ın senette şahsi imzasının olmadığı iddiası ile açılan davada davanın reddine karar verildiğini, senette davacı … …ın borçlu bölümünde isim ve imzasının bulunduğunu, şirket adına tek imza atılması yeterli iken bunun dışında ikinci bir imza atılması halinde ikinci imzanın şirket temsilcisi adına atıldığının kabulü edilmesi gerektiğini, senedin teminat senedi olmadığını, dava dışı … hesabına yapılan ödemenin senet borcundan mahsup edilemeyeceğini, senet alacaklısının müvekkili şirket olduğunu, şirket hesabına ödeme yapılması gerekirken gerçek kişi adına yapılan ödemenin kabul edilemeyeceğini, davacının ödemeyi yetkili hamile yapmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, davacı …’ın senet nedeniyle borçlu olup olmadığı, senedin teminat senedi olup olmadığı, davacı şirket tarafından davalı şirket yetkilisine yapılan ödemelerin senede mahsuben yapılıp yapılmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dava konusu senedin yapılan incelemesine göre, 26/12/2014 keşide tarihli, 17/08/2017 vade tarihli, 167.000,00 TL bedelli, nakden ibareli, lehtar hanesinde davalı şirketin isminin yazılı olduğu, keşideci kısmında davacı şirketin, kefil kısmında davacı …’ın isimlerinin yazılı olduğu, davacı şirket kaşesi üzerinde iki imza bulunduğu görülmüştür.
Dayanak Ankara 15.İcra Müdürlüğünün 2018/767 Esas sayılı takip dosyasının yapılan incelemesine göre, 19/01/2018 tarihinde davalı şirket tarafından davacılar aleyhine dava konusu senede dayalı olarak 167.000,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 174.415,49 TL alacağın tahsili için kambiyo senetlerine mahsus ilamsız icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
Davacı şirket ve davalı şirketin ticari defterleri incelenmek suretiyle düzenlenen bilirkişi raporunda dava konusu senedin ve davacı tarafından yapılan ödemelerin ticari defterlerde kayıtlı olmadığı tespit edilmiştir.
Davacı şirket tarafından yapılan ödemelere ilişkin sunulan banka dekontlarının yapılan incelemesine göre, davacı şirket tarafından 08/06/2016 tarihinde 75.000,00 TL, 09/06/2016 tarihinde 75.000,00 TL olmak üzere toplam 150.000,00 TL’nin dava dışı …’na senede mahsuben açıklaması ile ödendiği anlaşılmıştır.
Somut olayda, davalı alacaklı tarafından davacılar aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatılmış, davacı … bononun şirket adına düzenlenmiş olduğunu, takip dayanağı bonoyu şirketi temsilen imzaladığını, şahsi sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek borçlu olmadığının tespitini istemiş, mahkemece davacının şahsen sorumlu olmadığı kabul edilmiş, davalı istinaf dilekçesinde davacının senetten dolayı şahsen sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.
TTK.nun 776/1-g maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için “senedi düzenleyenin imzasını” ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak öngörülmemiştir. TTK.’nun 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 678.maddesi gereğince, şirket yetkilisinin şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu imza bizatihi kendisini sorumlu kılar. Yine TTK’nun 778. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 701 ve 702. maddeleri uyarınca, keşideci imzası dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. Aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadın yazılması gerekli değildir. Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmiş ise tıpkı onun gibi sorumlu olur. Özetle şirket temsilcisinin şahsen sorumlu olabilmesi için, şirket kaşesi dışında ayrı bir imzasının bulunması yeterlidir. Her iki imzanın da kaşe üzerinde bulunması halinde ise, yetkili temsilcinin sorumluluğundan bahsedilemez. Bir diğer ifade ile senetteki her iki imza da şirket kaşesi üzerine atılmışsa, burada artık aval olgusundan söz edilemez ( Emsal Hukuk Genel Kurulu’nun 05/10/2011 Tarih ve 2011/12-480 Esas, 2011/598 Karar sayılı kararı).
Dava konusu kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine konu edilen bonoda, keşideci davacı …. Şti. olup, senedin çift imza ile düzenlendiği,senedin ön yüzündeki borçluya ait iki imzanın da şirket kaşesi üzerinde olduğu, kaşe dışında açığa imza atılmadığı görülmektedir. Senede imzayı atan …’ın keşideci davacı …. Şti. ‘nin yetkili temsilcisi olması sebebiyle imzanın da şirket adına atıldığının kabulü gerekir. Bu durumda, takibe konu senet nedeniyle davacı …’ın şahsen sorumlu bulunmadığı yönündeki mahkeme kararı yerinde olup davalının bu yöne değinen istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Davalı şirket, davacı şirket tarafından davalı şirket yetkilisine yapılan ödemelerin şirket alacağından mahsubunun yerinde olmadığını, yetkili hamile ödeme yapılmadığını ileri sürmüştür. Davacı şirket tarafından davalı şirketin temsilicisi …’na banka yoluyla senede mahsuben açıklaması ile ödeme yapıldığı hususu ihtilafsızdır. Davacı şirket tarafından yapılan ödemelerin …’nun şahsi alacağına yönelik olduğu yönünde iddia, bilgi, belge ve delil sunulmadığından davalının bu yöne değinen istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir (Emsal Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 08/11/2012 Tarih, 2012/10185 Esas, 2012/16336 Karar sayılı kararı).
Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına ve özellikle İcra Hukuk Mahkemesi kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemesine, hüküm fıkrasına davacı şirket ismi …. Şti. iken davalı şirket ismi olan … A.Ş. olarak yazılmış olmasının mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olmasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 11.407,77 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 2.852,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.555,77 TL harcın istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere, 29/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”