Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/585 E. 2022/1923 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

ESAS NO : 2020/585 ( KABUL KALDIRMA)
KARAR NO : 2022/1923
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2020
ESAS-KARAR NO : 2017/913 E 2020/51 K
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
YAZILDIĞI TARİH : 13/01/2023

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’nın diğer davalı …. Şti.’nin tek ortağı ve yetkilisi olduğunu, aynı zamanda plakaları dava dilekçesinde yazılı kamyonların ve davalı şirketin faaliyet konusu ile ilgili iş makinelerinin de maliki olduğunu, davalının maliki olduğu kamyonlar ve davalı şirketin faaliyet konusu ile ilgili iş makinelerinin müvekkili şirkete ait akaryakıt istasyonundan muhtelif tarihlerde 3 adet faturaya dayalı olarak akaryakıt aldığını, fatura bedellerinden 262.170,07 TL’nin nakit, şirket hesabı ve davalı …’nın şahsi hesaplarından gönderilen havale karşılığında ödendiğini, 92.000,00 TL bakiye bedelin ise yapılan tüm ikazlara rağmen ödenmediğini, alacağın tahsili için davalılar hakkında icra takibi başlatıldığını, davalıların takibe ve borca haksız yere itiraz ettiklerini belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; takibe konu edilen faturaların müvekkili şirket adına düzenlendiğini, şirketin borcundan dolayı müvekkili …’ya husumet yöneltilemeyeceğini, davacının iddialarının doğru olmadığını, müvekkili şirketin davacı şirket ile ticari ilişkisinin bulunmadığını, akaryakıt almadığını, ödeme yapmadığını savunarak davanın reddine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre; davacının ticari defter ve kayıtlarında davacı tarafından düzenlenen 3 adet faturanın davalı şirketin cari hesabı ortaklar hesabına aktarılarak kapatıldığı, davalının yasal defterlerinde davacının kestiği faturaların kaydının bulunmadığı, davacı tarafın takibe konu ettiği faturalar diğer davalı adına düzenlenmiş olduğundan şirketin borcundan dolayı davalı …’nın şahsi sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle davalı şirket yönünden davanın esastan reddine, davalı … yönünden pasif husumetten reddine, yapılan takibin kötü niyetli olduğu kanaatine varıldığından bu davalı yönünden takip konusu alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; itirazın iptali davasının alacak davasına ıslah edildiğini, mahkemece ıslah talebinin reddine dair kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, usulüne uygun olarak tahkikatın bitirilmediğini, müvekkilinin dava dışı …. Şti.’den cari hesap nedeniyle alacaklı olduğunu, bu şirketin de veresiye fişlerine istinaden davalı şirketten alacaklı olduğunu, dava dışı şirketin alacağını müvekkili şirkete temlik ettiğini, temlik işleminin müvekkilinin ticari defterlerine işlendiğini, müvekkilinin davalılarla doğrudan ilişkisinin bulunmadığını, bilirkişinin aradaki ilişkiyi anlamadığını, mevzuat gereğince dava dışı şirketin müvekkiline fatura düzenleyemediğini, temlik sözleşmesine istinaden takibe konu faturaların müvekkili tarafından düzenlendiğini, davalı … yönünden husumetten red ve kötüniyet tazminatına hükmedilmiş ise de bu davalının davalı şirketin tek yetkilisi ve ortağı olduğunu, akaryakıt ürünlerinin verildiği kamyonların davalı …’ya ait olup fatura bedellerinin çoğunun şahsi olarak ödenmesi nedeniyle faturalardan kaynaklı borçtan sorumlu olduğunu, organik bağ bulunduğunu, bu konuda mahkemece herhangi bir araştırma yapılmadığını, davalının borçlu olmadığını iddia etmesinin MK 2.maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, davacının ıslah dilekçesinin reddi kararının yerinde olup olmadığı, davacının davalılardan alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Dayanak Eskişehir 5. İcra Müdürlüğünün 2017/3764 Esas sayılı dosyasının yapılan incelenmesinden; 07/04/2017 tarihinde davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine “muhtelif tarihlerde alınmış olan ve 30/10/2016 vade tarihli faturaya bağlanmış akaryakıt bedeli” açıklaması ile 92.000,00 TL asıl alacak, 3.576,65 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 95.576,65 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçluların süresinde borca itiraz ettiği, itirazın iptali davasının İİK 67.maddesi uyarınca hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
10/10/2019 tarihli taraf vekillerinin hazır olduğu duruşmada mahkemece, “Taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapmaları için iki haftalık süre verilmesine, Tahkikat tamamlandığından önümüzdeki celse sözlü yargılama yapılacağının taraflara ihtarına, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarından hüküm verileceğinin bildirilmesine, (ihtar edildi)” şeklinde karar verilerek duruşmanın 23/01/2020 tarihine bırakıldığı, duruşmadan önce davacı vekilinin 21/01/2020 tarihli dilekçe sunarak tahkikatın usulüne uygun olarak bitirilmediği itirazı ile birlikte itirazın iptali davasını ıslah yoluyla alacak davasına dönüştürdüğünü, ıslaha yönelik beyan ve dilekçe ile delilleri sunmak için süre verilmesini talep ettiği, 23/01/2020 tarihli duruşmada, mahkemece HMK 177.maddesi uyarınca süresinde yapılmayan ıslah talebinin reddi ile davanın esası hakkında karar verildiği görülmüştür.
Davacı istinaf dilekçesinde tahkikatın usulüne uygun bitirilmediğini, ıslah talebinin reddi kararının yerinde olmadığını ileri sürmüştür.
Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemeler ve kavramlar üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah kurumu, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağının katılığından ileri gelen sakıncaları önleyen ve kurala getirilen istisnalardan biridir. Islah, istisnaî nitelik taşıdığından her usul işleminin değiştirilmesi için ıslaha gitmeye gerek yoktur. Islah sadece, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağının kapsamına giren konularda olur (Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/Taşpınar Ayvaz, Sema/Hanağası, Emel; Medeni Usul Hukuku, Ankara 2020, s. 532).
Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 176. maddede davanın her iki tarafının da yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 177. maddede tahkikata tabi olan davalarda tahkikatın bitimine kadar ıslah yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Bir başka deyişle ıslah, iyi niyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.
Islahın konusunun tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu bir gerçek olduğuna göre, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin (davada talep olunan miktarın) artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Islahın zamanı ve şekli” başlıklı 177. maddesi, 28.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un ile değiştirilmeden önce; “(1) Islah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.(2) Islah sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.” şeklinde iken 7251 sayılı Kanun’un 15. maddesi ile;“(1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. (2)(Ek:22/7/2020-7251/18 md.) Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukukî durum ortadan kaldırılamaz.(3) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.” yeni bir fıkra eklenmiştir.
Somut olayda, dava tarihi 26/10/2017, dava değeri 95.576,65 TL olup yargılama sırasında 6102 sayılı TTK 4/2 maddesinde, 28/02/2018 tarih 7101 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonucu, değeri 100.000,00 TL’yi geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanacağından davada uygulanacak yargılama usulü basit yargılama usulüdür. Basit yargılama usulü HMK’nın 316 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup 322. maddesinde de basit yargılama usulü ile ilgili hüküm bulunmayan hâllerde yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Basit yargılamada, tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkemece tarafların son beyanları alınır ve yargılamanın sona erdiği bildirilerek karar tefhim edilir (HMK 320 md.). Hakim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder (HMK 184 mad). HMK’nın 177/1 maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar ıslaha başvurulabileceği düzenlendiğinden hem yazılı hem de basit yargılama usulünde ön inceleme aşamasının sona ermesi üzerine başlayan tahkikat aşaması, HMK’nın 184 ve 185. maddelerinde açıklandığı gibi tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında, mahkemenin tahkikatın bittiğini taraflara tefhimi ile tahkikat aşamasının bitiminin gerçekleşeceği de kabul olunmaktadır.
O halde, mahkemece 10/10/2019 tarihli duruşmada taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapmaları için süre verilmesine rağmen devamında tahkikatın tamamlandığından bahisle bir sonraki celse sözlü yargılama yapılacağı yönünde ihtarat yapılması yönündeki usul işlemi yerinde değildir. Bu durumda tahkikatın usulune uygun bitirildiğinden bahsedilemeyeceğinden davacı tarafa ıslah dilekçesini sunmak üzere süre verilmemesi hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı tarafa ıslah dilekçesini sunmak üzere süre verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden davacının bu yöne değinen istinaf itirazlarının kabulü ile HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi, 2017/913 Esas, 2020/51 Karar ve 23/01/2020 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 29/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır
NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”