Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/567 E. 2022/708 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2019
ESAS-KARAR NO …
DAVA : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 20/05/2022
YAZILDIĞI TARİH : 20/06/2022

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davalılar …, …, … ve … vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili, davalı …’in davacı aleyhine kambiyo senedine mahsus takip yaptığını, dava konusu senetteki imzanın davacıya ait olmadığının düşünüldüğünü, imza gerçek olsa bile davacının iradesinin hile ile sakatlanmış olduğunu, davacının davalı ile herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını, davalının davacıya dava konusu bonoda zikredilen 950.000,00TL’yi ödeyebilecek gelirinin bulunmadığını, davalının içtimai durumuna göre bu miktarda borç vermesinin yaşamın olağan akışına aykırı olduğunu, senedin bedelsiz olduğunu, bu nedenle takibe dayanak bonodan kaynaklı borçlu olmadığının tespitine takibin iptaline karar verilmesini dava ve talep etmiş, yargılama sırasında verdiği dahili dava dilekçeleri ile bono üzerindeki alacağın davalı tarafından dahili davalılar …, …… …’a alacağın temliki yolu ile temlik edildiğini bildirerek davanın tarafı haline getirilmesi ve bu davalılar yönünden de borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, alacağın %20’sinden az olmayacak şekilde kötü niyet tazminatının ödenmesini talep etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı … vekili, Ticaret Kanunu hükümlerine göre dava konusu alacağın kıymetli evraka bağlanmış olması sebebi ile illetten mücerret olduğunu, senedin doğumuna neden olan hukuki işlemdeki sakatlık halinin kambiyo senedine yansımayacağını, senede karşı senet ile ispat yükümlülüğü olduğunu, tanık dinletilmesinin mümkün olmadığını, davacı beyanlarının çelişkiler ile dolu olduğunu, davacının ticaret ve inşaat işleri ile iştigal etiğini ve davalının parasını ödemediğini bildirmiş, haksız davanın reddine alacağın %40’ndan az olmayacak şekilde kötü niyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
Dahili davalı … vekili, alacağın kıymetli evraka bağlandığını, kambiyo senedine dayanan alacağın illetten mücerret olduğunu, kendilerine karşı ileri sürülemeyeceğini, senede karşı senet ile ispat yükümlülüğü olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Dahili davalı … …’e dahili dava dilekçesi tebliğ edilmiş ancak davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, kriminoloji uzmanı bilirkişi raporu uyarınca takibe dayanak bonodaki imzanın davacı imzalarının genel tersimi, işlekliği, ihtiyat olarak yapılan mehil durumu, davacının emsal imzalarının tek kalem hareketi ila tamamlanmış olmalarına rağmen, inkar edilen imzanın üç kalem hareketi ile tersim edilmesi, imzaların üst bölümünde bulunan ve mukayese imzalarında kalem kaldırılmadan meydana gelen oval hareketin inkar edilen imzada kalem kaldırılarak şekillenmesi, bu imzanın tereddütlü bir karakter göstermesi, kıvrımların işlek olmaması, imzaların açı durumları, başlama ve bitiş durumlarının farklı olması göz önünde bulundurularak davacı eli ürünü olmadığı, takibe dayanak bonodaki imza davacı eli ürünü olmadığından icra dosyası nedeni ile borçlu olmadığı, Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmanın tamamlanmadığı, senetteki imzanın kim tarafından atıldığı ve davalı tarafın kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından kötü niyet tazminatına ilişkin talebinin reddine, davalının icra takibinin durması nedeni ile tazminat talebinin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalılar …, …, … ve … vekili, dosyada yeterli inceleme yapılmadan Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılmadan ve tarafların beyanları dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu,davacının duruşmalarda imzanın kendisine ait olduğunu beyan ettiğini, mahkemenin kararı tek bir rapora dayandırmasının hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararına göre yeniden bilirkişi raporu alınmasına yönelik taleplerinin reddedilmesinin bozma nedeni olduğunu, kambiyo senetlerindeki sahte imza iddialarında bilirkişi kanaatini içeren raporun hükme esas alınabilmesi için, bilirkişi raporunda incelemenin hangi ortamda ve ne tür teknik cihazlar kullanılarak yapıldığına yer verilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda sadece grafolojik ve grafometrik metotların uygulandığının belirtilmesi yeterli görülmediğini, dosya kapsamındaki bilirkişi raporunda yine Yargıtayca bulunması şart koşulan hangi ortamda ve ne tür teknik cihazlar kullanılarak yapıldığına dair hususların hiçbirinin izahatı yapılmadığını, yalnızca imza incelemesi sonucu bilirkişi kanaati bulunduğunu, bilirkişi raporunun hükme esas kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu ve müvekkillerinin mağduriyetine neden olduğunu, davacı yan kambiyo senetlerinin illetten mücerret olduğu hususunu göz ardı ederek senet ile senedi doğuran borç ilişkisinin gerçeğe aykırı olduğunu iddia ettiğini, davacının borçlu olmadığını ispatlayamadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, takibe konu edilen bonolardaki keşideci imzasının davacıya ait olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan takibe dayanak bono nedeniyle borçlu olmadığının tesbiti talebine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davacı yan menfi tespit davasını keşideci imzasının sahteliği, irade sakatlığı ve bedelsizlik iddialarına dayandırmış olup mahkemece sahtelik iddiası yönünden alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bu anlamda öncelikle sahtelik iddiası yönünden yapılacak incelemeye ilişkin bir açıklama yapmakta yarar bulunmaktadır.
Bir senette yer alan yazının veya imzanın inkâr edilmesi durumunda, 6100 sayılı HMK’nın 208. maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası anlamında bir “sahtelik iddiası” söz konusu olur. 6100 sayılı HMK’nın 208. maddesine ilişkin gerekçede bu husus maddenin kenar başlığında “Yazı veya imza inkârı” ibaresi birlikte kullanılmıştır. Her iki husus uygulamada sahtelik iddiası olarak adlandırılan durumu ifade etmektedir” şeklinde belirtilmiştir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T.: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 1792).
Öte yandan, bir senetteki imzanın inkâr edilmesi hâlinde, mahkemenin imzanın sahte olup olmadığı konusunda kendiliğinden araştırma yapması gerekir. Bu araştırma ve incelemenin sırası ise 6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde düzenlenmiştir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T., s. 1794).
Buna göre; bir senedin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak ve aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak karar verilir (m. 211/1).
Hâkim ilk önce inkâr edilen imza hakkında tarafları dinler ve tarafların gösterdikleri delillerle bir kanaat edinmeye çalışır. Bu şekilde yeterli kanaat sahibi olması halinde senedin kabul veya reddine karar verir.
İmzayı inkâr eden taraf duruşmada hazır değilse, hâkim imzayı inkâr eden tarafı isticvap eder. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle senedin sahteliği hakkında bir karar verir (m. 211/a.c.1 ve 2).
Yukarıdaki şekilde yapılan incelemeye rağmen sahtecilik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa hâkim bilirkişi incelemesine karar verir (m.211/b.c.1). Bilirkişi incelemesi yapılmadan önce mevcutsa, o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirtilir (m.211/b, c. 2).
Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir (m. 211/b), (Kuru B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s 350 vd.).
6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde yer alan ve imza incelemesi konusunda getirilen bu sıraya uyulması zorunludur. Buna göre hâkim imzayı inkâr eden tarafın isticvap edilmesine karar verdiği hâlde, bu davete icabet edilmemesi imzanın ikrar edilmiş sayılması sonucunu doğuracak ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ihtiyaç kalmayacaktır. Aynı şekilde inkâr edilen imza ile karşılaştırılan imzanın birbirine benzemediğinin ilk bakışta tespit edilebildiği hâllerde bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T., s. 1795).
Kambiyo senedindeki imzanın keşideciye ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmektedir.
Buna göre, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medarı tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.
İncelemenin de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.05.2001 gün 2001/12-436 E., 2001/467 K. ve 06.06.2001 tarih ve 2001/12-466 E., 2001/483 K. sayılı kararlarında da aynen benimsendiği gibi; herhangi bir belgedeki imza veya yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.
Yapılan açıklamalar neticesinde istinaf incelemesine konu somut uyuşmazlık ele alındığında, davacı yanca bir adet senet dava konusu edilmiş, mahkemece sahtecilik iddiası bakımından bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, hükme esas alınan 12.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda; huzurda alınan imzalar dışında mukayeseye elverişli imza örnekleri üzerinden inceleme yapılarak sonuca varılmıştır.
Ancak yukarıda imza incelemesinin yapılması usulüne ilişkin yapılan açıklamalar nazara alındığında varılan sonuç için yapılan inceleme ve toplanan deliller yeterli değildir.
Zira mukayese hükme esas alınan bilirkişi raporunda hangi imzaların mukayeseye esas kabul edildiği belirtilmediği gibi grafolojik ve grafometrik yöntemlere ilişkin hangi teknik yöntemlerin kullanıldığı da açıklanmamıştır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu davaya konu bonodaki imzanın davacıya ait olup olmadığını tespitte yeterli inceleme içermemektedir. 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesinde mahkemenin gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme yapabileceği öngörüldüğünden, davacı yanın imza inkârı yönünden mahkemece kesin kanaat içeren…bölümlerinden oluşacak konusunda uzman olan ve önceki bilirkişi raporlarında imzası bulunmayan yeni bir bilirkişi kurulundan yukarıda açıklanan usule göre düzenlenmiş, denetime elverişli olacak şekilde bilirkişi raporu alınması gerekirken bu yönün göz ardı edilerek inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6.maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanmadan veya gösterilen deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.

Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen “uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili/esaslı nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerin toplanmaması tahkikatın büyük ölçüde yeniden yapılmasını gerektirir nitelikte ise HMK’nin 353/I-a-6.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi davacının borçlu olup olmadığının belirlenmesi için yukarıda açıklanan yönlerden tahkikat yapılması zorunlu olup anılan araştırma ile delil toplanmaması ve bu delillerin değerlendirilmemiş olması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.
Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Kaldırma kararı gerekçesine göre şimdilik diğer istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar …, …, … ve … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/544 Esas, 2019/1295 Karar sayılı ve 18/12/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK.’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında alınan istinaf karar ilam harcının istek halinde davalılara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 20/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

….

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı Kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15. uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur.”