Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2020/218 E. 2021/928 K. 08.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ …

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

…. HAKKINDA KARAR VERİLMESİ)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/11/2016
ESAS NO : ….
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 08/06/2021
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin duruşmalı yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile yapılan 30/12/2010 başlangıç tarihli bayilik sözleşmesi uyarınca davalının beş yıl süre ile akaryakıt almayı vaat ettiğini, 29/08/2012 tarihine kadar vaadini yerine getirdiğini, bu tarihten sonra hiç mal almadığını, kendi insiyatifi ile 20/03/2015 tarihinde bayilik lisansını iptal ettiğini, davacı tarafında haklı sebebe dayanarak sözleşmeyi 01/07/2015 tarihinde fesh ettiğini, bayilik sözleşmesinin 25 ve 38 b. maddesi gereğince 50.000 USD karşılığı cezai şart alacağı ve kar mahrumiyetinden doğan zararının dava tarihinden itibaren hesaplanacak %10 faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı cevap dilekçesinde özetle; haklı sebepler ile sözleşmeyi feshettiklerini, ortaklardan birisinin 2012 yılı 4. ayında vefat ettiğini, ortaklardan birisinin de o tarihte cezaevinde olduğunu, tek başına kalan diğer ortağın 5 ildeki bayilikleri yönetmekte zorlandığını, mali durumu zorlaşınca 29/08/2012 tarihinde akaryakıt istasyonunun kapatmak zorunda kaldığını, bu tarihten itibaren akaryakıt alınmadığını ve bu durumun davalı şirkete bildirilmesine rağmen bir ihtar gelmediğini, bu durumun 36 ay sürdüğünü, asıl ortak vefat etikten sonra 20/03/2015 tarihinde otogaz bayilik lisansını mirasçıların iptal ettiğini, 30/10/2010 tarihinde şirketlerinin Kadoil ile bayilik sözleşmesi imzaladığını, kadoilin gaz bulamaması üzerine Kadoilin muvafakati ile … ile bayilik sözleşmesi imzalandığını, Kadoilin ariyet olarak verdiği makina ekipmanların kullanıldığını, Kadoil ile bayilik sözleşmesinin karşılıklı muvaffakat ile sona erdiğini, sözleşmenin fesh edildiğinini davalıya bildirilmesine ve 3 yıl boyunca … alınmamasına rağmen cezai şart talep edilmesinin iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin tek taraflı olarak müzakere edilmeden, dayatma ile imzalandığını, haksız şart içerdiğini, istenilen cezai şartın şirketlerinin mahvına sebep olacağını, indirilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte sözleşmede cezai şart belirlenmişse başka alacak talep edilemeyeceğini, kar mahrumiyeti alacağı ve aylık %10 faiz isteminin fahiş olduğunu, davacı yan cezai şart alaçağı ile zararını karşılayamayacağı iddiasında ise fazlaya dair zararlarını talep edebilmesi için dağıtım şirketinin cezai şart ile karşılanmayan zararının olduğunun ispatlanması ve bayinin kusurlu olduğunun belirlenmesi gerektiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece aradan yaklaşık 3 yıl kadar zaman geçtikten sonra feshedilmiş sözleşmeye dayanılarak ceza-i şart ve kâr mahrumiyeti talep etmesinin iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığı ve davacı tarafın talepleri yerinde görülmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, davalının 3 yıl oyunca hiç akaryakıt alımı yapmadığı gibi kendi insiyatifi ile otogaz bayilik lisansını 20/03/2015 tarihinde iptal ettiğini, davacının haklı sebeple sözleşmeyi fesh ettiğini, sözleşme hükümleri gereğince 50.000,USD cezai şart ile fesih tarihinden itibaren kar mahrumiyetini ödemesi gerektiğini, 6098 sayılı yasanın 179/1 md seçimlik cezai şart, 179/2 md ifaya eklenen cezai şartın düzenlendiğini, sözleşmeye aykırılık veya sözleşmenin yerine getirmesinin imkansız olması durumunda seçimlik cezai şartın uygulanması gerektiğini ,”eksik ifa” yada “asgari alım taahhüdünün” ihlali halinde ise ifaya eklenen cezai şartın uygulanması gerektiği, sözleşmede asgari alım tutarı veya eksik ifa ile ilgili cezai şart düzenlenmediğini, dava dilekçesinde de bu hususta bir talep olmadığını, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden dolayı haklı feshe dayalı seçimlik cezai şart talep edildiğini, mahkeme kararının dayanağı bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olmadığını, akte aykırılığın tespiti halinde sözleşmeyi fesih hakkını kullanıp kullanmayacağı lehine fesih hakkı tanınmış olan tarafa ait olduğunu ,kar mahrumiyeti talep edilerek süre kısaldığından, bu durumun davalı lehine olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
İSTİNAF KARARI
Dairemizin …,K. Sayılı kararı ile davacının haklı nedenle sözleşmeyi feshettiği, davacının sözleşmenin ihlali koşuluna bağlanmış cezai şartı isteme hakkının bulunduğu, davacı satıcının 3 yıl süre ile sözleşmeyi feshetmemesinin cezai şart istemini ortadan kaldıran ve cezai şart isteme hakkını sona erdiren nedenlerden olmadığı, tarafların tacir olduğu, cezai şarttan indirimin sözkonusu olmadığı, kararlaştırılan ceza koşulunun davalının ekonomik yıkımına neden olacak nitelikte olmadığı, tenkisini veya kaldırılmasını gerektirir bir durum bulunmadığı, davalının gaz alımını durdurmasının sözleşmenin ihlali niteliğinde olduğu, davacının kar mahrumiyeti isteme hakkının doğduğu, istinaf aşamasında ıslahın mümkün olmadığı, davacının dava açarak kalan kar mahrumiyeti alacağını talep edebileceği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile yeniden hüküm kurularak davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY İLAMI ÖZETİ
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 19.12.2019 tarih ….K. Sayılı kararı ile davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile hükmün “Mahkemece sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğine ilişkin tespiti yerinde olmakla birlikte hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı şirketin sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle yapamadığı gaz satışından yoksun kaldığı kara ilişkin olarak 29.08.2012 tarihinden itibaren yapılan hesaplamaya göre kabulü doğru olmayıp, sözleşmenin fesih tarihi olan 01.07.2015 tarihinden sözleşmenin bitim tarihi olan 30.12.2015 tarihine kadar olan dönem içerisindeki kar mahrumiyetinin sözleşmedeki kriterlere göre hesaplamasının yapılarak davacının bu miktar yönünden kar mahrumiyeti talep edebileceği, ancak istinaf aşamasında ıslah isteminde bulunulamayacağı göz önünde tutularak, davacının dava dilekçesindeki 100,00 TL’lik kar mahrumiyeti yönünden yeniden hüküm kurulması gerekir.İstinaf mahkemesince yukarıda belirtilen gerekçe doğrutusunda inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken hükmün gerekçe kısmında bu hususların değerlendirilip tartışılmaması doğru olmamış,hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; davalının 3 yıl boyunca akaryakıt alımı yapmaması nedeni ile davacının sözleşmeyi fesih etmekte haklı olup olmadığı, sözleşme hükümleri uyarınca cezai şart alacağı ve kar mahrumiyeti talep edebilip edemeyeceği hususlarından kaynaklanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık; bayilik sözleşmesinin feshi nedeniyle cezai şart ve kar mahrumiyetine ilişkin tazminat isteminden kaynaklanmaktadır.
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonunda özetle, taraflar arasında … alımından dolayı bayilik sözleşmesi bulunduğu, 29/08/2012 tarihinden itibaren akaryakıt istasyonunu faaliyetine son verildiği, 01/07/2015 tarihli ihtarname ile sözleşmenin feshedildiği, sözleşmenin 38.maddesinde belirtildiği üzere bayinin 10 günden fazla otogaz almaması veya işin başkası tarafından yürütülmesine müsaade etmesinin işin fiilen bırakıldığı anlamına geldiği, işin 29/08/2012 tarihinde bırakılmasına rağmen davacı tarafça yaklaşık 3 sene süre ile herhangi bir işlem yapmayarak 3 yıl geçtikten sonra cezai şart ve kar mahrumiyeti talep etmesinin iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili özetle, taraflar arasındaki otogaz bayilik sözleşmesinin 30/10/2010 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli olduğu sözleşmeye göre gaz alımının 10 günden fazla süre ile bırakılmasının sözleşmenin tek başına fesih nedeni olduğu, sözleşmenin feshi halinde belli bir USD cezai şart yükümlülüğü bulunduğu, fesih tarihinden sözleşmenin olan bakiye süresine kadar hesaplanacak kar mahrumiyeti ödeme yükümlülüğünün bulunduğu, buna rağmen cezai şart ve kar mahrumiyetine yerel mahkemece hükmedilmediği, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğu, bilirkişi kurulunun taraflar arasındaki cezai şartı TBK’nun 179/2.maddesi gereğince ifaya ekli cezai şart olarak kabul ettiği, halbuki cezai şartın asgari alım taahhüdüne aykırılık sebebine dayanmadığı,10 gün süre ile mal alınmaması nedeniyle haklı sebeple fesih olgusuna dayandığı, haklı sebeple feshe dayalı cezai şartın ifaya ekli cezai şart değil TBK’nun 179/1.maddesindeki seçimlik cezai şart niteliğinde olduğu, bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesindeki iddia ve savunmalar, istinafa başvuran tarafın istinaf dilekçesindeki gerekçeler gözönünde bulundurularak Dairemizce eksik tahkikat işlemleri bulunduğu tespit edilerek, davalı tarafın ticari defter kayıt ve belgeleri incelenmek suretiyle ilk derece mahkemesince tayin edilen bilirkişi kurulundan ek rapor istenmiş, bilirkişi kurulu 03/07/2017 tarihli ek raporunda, davalı şirketin asıl işinin fırın işletmeciliği olduğu, otogaz bayi işletmeciliğini yaklaşık fiili olarak 2 yıl süre ile devam ettirdiği, bu süreçte toplam 11.752.433,35TL satış hacmine ulaşıldığı, bunun 879.037,53TLsinin gaz satışına ilişkin olduğu, cezai şartın kabul edildiği dönemde davalının ekonomik durumunun genel olarak iyi durumda olduğu, bayilik sözleşmesinde herhangi bir yıllık alım taahhüdünün bulunmadığı, kararlaştırılan 50000USD lik cezai şartın, gaz satışından elde edilen karın 1,72 katına denk geldiği, bu nedenle indirime gidilmesinin doğru olacağı, yoksun kalınan karın ise 52.872,48TL olduğu görüşlerine yer vermiştir.
Yargıtay bozma ilamında davalı yanın sair temyiz itirazlarının reddi ile “sözleşmenin fesih tarihi olan 01.07.2015 tarihinden sözleşmenin bitim tarihi olan 30.12.2015 tarihine kadar olan dönem içerisindeki kar mahrumiyetinin sözleşmedeki kriterlere göre hesaplamasının yapılarak davacının bu miktar yönünden kar mahrumiyeti talep edebileceği, ancak istinaf aşamasında ıslah isteminde bulunulamayacağı göz önünde tutularak, davacının dava dilekçesindeki 100,00 TL’lik kar mahrumiyeti yönünden yeniden hüküm kurulması” gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulması nedeniyle bilirkişi kurulundan 06.04.2021 tarihli ek rapor alınmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, TBK’nun 179 ile 182.maddeleri arasında düzenlenen ceza koşuluna ilişkin hükümleri genel olarak tamamlayıcı hükümler niteliğindedir. Dolayısıyla taraflar aralarındaki sözleşme ile serbestçe cezai koşul istenebilecek haller öngörebilirler. (Doç.Dr.Cevdet İlhan Günay, Cezai Şart, 2002 Basım S:29 vd)
Nitekim taraflar arasındaki 30/12/2010 tarihli sözleşmenin 25.maddesinde; “Bu sözleşmenin 38.maddesinde belirtilen sebeplerden dolayı … tarafından feshedilmesi halinde veya sözleşme süresinin bitmesinden önce bayi tarafından hiçbir haklı sebebe dayanmaksızın tek taraflı olarak feshedilmesi halinde veya sözleşme fesih edilmezse dahi bayinin bu sözleşme hükümlerini ihlal etmesi halinde hiçbir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın Mogazın ilk yazılı talebinde Mogaza 50000USD cezai şart ödemeyi bayi kabul, taahhüt ve beyan eder” hükmü yer almaktadır.
Sözleşmenin 38.maddesinde ise;”Bayi’nin bu sözleşme ve bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz birer parçası olarak imzalanan her türlü protokol ve “Emanet Senedi” hükümlerini ihlal etmesi, yükümlülüklerini yerine getirmemesi, lisans alamaması veya lisansının iptal edilmesi, işi gereği gibi ifa etmemesi, Otogaz LPGyi bir başka dağıtıcıdan temin etmesi, sözleşme süresi bitmeden işi fiilen bırakması, Bayi’nin Otogaz (…) konusunda yürürlükte olan Kanun, Yönetmelik, Tebliğ ve ilgili her türlü mevzuatı ile … tarafından yayınlanan ve kendisine gönderilen “Teknik ve Satış Geliştirici Tamim” leri ihlal ettiğinin anlaşılması halinde veya Bayi’nin suç teşkil eden fiillerinden dolayı, … işbu sözleşmeyi her zaman tek taraflı olarak fesih edebilecektir. Bu halde Bayi …’dan tazminat, zarar, ziyan ve kar mahrumiyeti adı altında hiç bir tazminat ve hak talep etmeyeceğini kabul ettirmiştir. Bu hallerin varlığı halinde … ceza şartı dahil sözleşmeden doğan tüm haklarını kullanmakta serbesttir.
Bayi’nin 10 (on) günden fazla …’dan Otogaz (…) almaması veya işin başkası tarafından yürütülmesine müsaade etmesi işin fiilen bırakıldığı anlamına geleceğini taraflar kabul etmiştir.”
Sözleşmenin 40.maddesinde ise;”Bayi, sözleşmenin 38.maddesinde belirtilen sebepler ile … tarafından fesih edilmesi veya kendisi tarafından süresinden önce hiçbir haklı neden göstermeden fesih edilmesi veya işi fiilen bırakılması veya lisansının iptal edilmesi hallerinde, …’a bakiye kalan sözleşme süresi için kar mahrumiyeti ödemeyi kabul etmiştir.
Taraflar, fesih tarihi itibariyle bir önceki yılın, Bayi’ye Otogaz (…) satışından dolayı sözleşmenin eki olarak imzalanan ilgili protokolde belirtilen kar marjları dikkate alınarak …’ ın elde ettiği toplam karın veya bu sözleşmenin 1 (bir) yıl dolmadan herhangi bir sebeple fesih edilmesi halinde ise Bayi’nin en yüksek aylık satışından …’ ın elde ettiği karın 12 (oniki) ile çarpımından bulunacak miktarın ” Bir Yıllık Kâr Mâhrumiyeti” olarak vasıflandırılmasını ve bu şekilde tespit edilen yıllık kar mahrumiyetinin sözleşmenin bakiye kalan süresi ile çarpılarak talep edilecek toplam kar mahrumiyetinin belirleneceğini kabul etmişlerdir.
Taraflar Kar Marjlarını bu sözleşme ekinde imzalanan ilgili protokol ile belirlemişlerdir. ” hükmü yer almaktadır.
Sözleşme hükümleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacı tarafın istinaf başvurusunda belirttiği üzere sözleşmenin 25.maddesinde kararlaştırılan cezai şart sözleşme fesih edilmese dahi sözleşme hükümlerinin ihlal edilmesi halinde başka bir koşula bağlı olmaksızın istenebilecek maktu olarak belirlenmiş TBK 179/1 maddesi kapsamında seçimlik bir cezai şart niteliğindedir.
Yukarıda yer verilen sözleşmenin 38.maddesinde sözleşme süresi bitmeden işin fiilen bırakılması sözleşmenin feshi nedeni olarak kabul edilmiş, sözleşmenin 38/2.fıkrasında;işin fiilen bırakılması tanımlanarak,bayinin 10 günden fazla otogaz almaması veya işin başkası tarafından yürütülmesine müsaade etmesi işin fiilen bırakılması olarak kabul edilmiştir.
Bu halde satıcının sözleşmede açıkça öngörüldüğü üzere, sözleşmeyi fesih, tazminat, zarar ziyan ve cezai şart dahil sözleşmedeki tüm hakları kullanmakta serbest olduğu, bir başka deyişle bu haklardan bir veya bir kaçını seçimlik olarak kullanabileceği açıkça kabul edilmiştir.
Dolayısıyla ilk derece mahkemesi kabulünün aksine sözleşmenin ihlali halinde,satıcının sözleşmeyi fesih hakkını kullanmaya gerek görmeksizin sözleşmeden doğan seçimlik hakları kapsamında, sözleşmenin ihlali koşuluna bağlanmış ceza koşulunu isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu nedenle gerek bilirkişi kurulunun düzenlediği ilk rapor gerekse mahkemenin gerekçesinin aksine davacı satıcının 3 yıl süre ile sözleşmeyi feshetmemesi cezai şart istemini ortadan kaldıran ve cezai şart isteme hakkını sona erdiren nedenlerden değildir. Sözleşmeden doğan bir hakkın kullanılmasının kötü niyet olarak kabulü de sözkonusu değildir.
Taraflar tacir olup, TTK’nun 22.maddesi gereğince cezai şartın fahiş olduğu gerekçesi ile TBK’nun 182.maddesinin 3.fıkrasındaki indirim sözkonusu olamayacaktır. Ancak yerleşik yargısal uygulamalara göre kararlaştırılan ceza koşulunun karşı tarafın ekonomik çöküntüsüne neden olacak derecede aşırı (fahiş) olması halinde cezai şartın indirilmesi mümkün olabilecektir. Bu kapsamda dairemizce yapılan incelemede davalının sadece otogaz işletmeciliği yaptığı dönemdeki 2 yıllık süre içerisinde 11.752.433,35TLlik cirosu bulunduğu, ceza koşulunun borçlunun iktisadi mahvına (ekonomik yıkımına) neden olup olmadığı konusunda tacirin tüm malvarlığı değerleri, ekonomik büyüklüğü ve işletmenin bütünlüğünün dikkate alınacağı, dolayısıyla kararlaştırılan ceza koşulunun davalının ekonomik yıkımına neden olacak nitelikte olmadığı, tenkisini veya kaldırılmasını gerektirir bir durum bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer yandan sözleşmenin 40.maddesine göre işin fiilen bırakılması veya lisansın iptal edilmesi hallerinde bakiye kalan sözleşme süresi için kar mahrumiyeti istenebileceği açıkça kararlaştırılmış olup, davalının 29/08/2012 tarihinden itibaren 10 gün süre ile mal alımı yapmaması, bir başka deyişle gaz alımını durdurması, sözleşmenin ihlali niteliğinde olup, davacının kar mahrumiyeti isteme hakkını doğurmaktadır.
Davacı dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00TL kar mahrumiyeti talep etmiştir. Sözleşmeye göre davacının kar mahrumiyetini belirleyebilme olanağı mevcuttur. Dairemizce alınan bilirkişi raporunda her ne kadar kar mahrumiyeti olarak 29.08.2012 tarihinden itibaren yapılan hesaplamaya göre 52.872,48 TL kar mahrumiyeti alacağı belirlenmiş ise de Yargıtay bozma ilamında belirlendiği şekilde sözleşmenin fesih tarihi olan 01.07.2015 tarihinden sözleşmenin bitim tarihi olan 30.12.2015 tarihine kadar olan dönem içerisindeki kar mahrumiyetinin sözleşmedeki kriterlere göre hesaplamasının yapılarak davacının bu miktar yönünden kar mahrumiyeti talep edebileceği anlaşılmıştır. Ancak HMK’nun 357.maddesinde Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairelerinde karşı dava açılamayacağı, davaya müdahale talebinde bulunamayacağı, davanın ıslahı ve 166.maddenin 1.fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesinin istenemeyeceği, Bölge Adliye Mahkemesince resen gözönünde tutulacaklar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülemeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümlere göre ülkemizde dar anlamda istinaf sistemi benimsenmiştir. İstinaf incelemesinde kural olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın maddi vakıa ve hukuki denetiminin yapılacağı, yeniden yargılama yapılamayacağı için yeni delillere dayanmanın, yeni iddia ve savunmalar ileri sürmenin, ıslah ve talep artırmanın hukuken mümkün olmadığı, bu talepler ile ilgili usul yasalarımızda ek davaların açılmasını engelleyen bir hüküm bulunmadığı, bu nedenle kar mahrumiyeti yönünden ilk dava dilekçesindeki ve yargılama aşamasındaki 100,00TL’lik talebin aşılamayacağı, fazlaya haklar saklı tutulduğundan bu konuda ek dava açılmasının mümkün olduğu istinaf aşamasında talep artırımı ve ıslahın mümkün olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı cezai şart ve kar mahrumiyeti alacağına aylık %10 faiz talep etmiş ise de, taraflar arasındaki sözleşmenin 33.maddesinde; “Bayi otogaz (…) bedellerini bu sözleşmenin eki olarak imzalanan ve ayrılmaz bir parçası olan ilgili “Protokol”de belirtilen şartlarda ödeyecektir. Protokolde belirtilen süre ile Bayi’ye vade tanınmış olması, … dilediği zaman ödeme şartlarını değiştirebilir. Her türlü ödemenin gecikmesi halinde geciken ödemeler için ve geciken süre dikkate alınarak aylık %10’dan az olmamak kaydıyla (protokolde aksi belirtilmediği hallerde) temerrüt faiz ödenmesi taraflarca kabul edilmiştir. Ancak ana para, vade farkı ve diğer ödemelerinin vadelerinden itibaren 3 (üç) günü aşması halinde faiz ödemelerine rağmen … dilerse otogaz teslimatını durdurup sözleşmeyi feshedebilir ve ceza şartını uygulayabilir. Her ikmalde Bayi’ye teslim edilen Otogaz (…)nin sevk irsaliyesi verilecek ve faturası yasal sürede düzenlenerek gönderilecektir.” hükümlerinin yer aldığı, bu hükümlerden anlaşılacağı üzere aylık %10 gecikme faizinin geciken otogaz bedelleri ile ilgili olduğu, sözleşmeden kaynaklanan ceza koşulu ve kar mahrumiyeti alacaklarına da aylık %10 faiz uygulanacağına ilişkin sözleşmede bir hüküm bulunmadığı, yorum yolu ile aylık %10 faiz uygulanmasının bu alacaklara da teşmil edilmesinin mümkün olmadığı, taraflar tacir olduğundan ticari işlerdeki avans oranında faiz uygulamasının, faiz oranları dikkate alındığında “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince yerinde olacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Ceza koşulu alacağına talep gibi dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, kar mahrumiyeti alacağına ise sözleşmenin feshi tarihinden itibaren faiz istenmiş olmakla birlikte, Ankara 30.Noterliği’nin 01/07/2015 tarih ve …. yevmiye nolu ihtarnamesinde kar mahrumiyeti alacağı bir miktar olarak belirtilmek suretiyle borçlu davadan önce temerrüte düşürülmediğinden, dava tarihinden itibaren taraflar tacir olduğundan değişen oranlarda avans faizi uygulanması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olmadığından, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
2-Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin…. Karar sayılı ve 24/11/2016 tarihli kararının HMK’nun 356/2.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
4-a-Davanın KABULÜ ile,
143.910,00.-TL ceza-i şart alacağının dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
b-Davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00.-TL kar mahrumiyeti alacağı yönünden davanın KABULÜ ile, dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile davalıdan tahsiline,
c-Alınması gerekli 9.937,32.-TL harçtan peşin alınan 2.459,34.-TL harcın mahsubu ile bakiye 7.377,98.-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye İrat Kaydına,
ç-Davacı tarafça peşin yatırılan 2.439,34.-TL harç ile 27,70.-TL başvuru ve 4,10.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d-AAÜT uyarınca davacı vekili lehine takdir edilen 14.270,80.-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e-Davacı tarafından yapılan 1.238,00.-TL (bilirkişi ücreti, müzekkere, tebligat vs ) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ,
f-Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
g-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
İstinaf aşamasında yapılan harç ve masraflar yönünden ;
5-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan 1.400,00.-TL bilirkişi ücreti, 210,30.-TL tebligat, müzekkere vs masrafı olmak üzere toplam 1.610,30.-TL istinaf posta giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma açıldığından, davacı lehine AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 4.080,00.-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
9-Kararın tebliğinin Dairemizce yapılmasına,
Taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nin 356/2. maddesi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere, 08/06/2021 tarihinde oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.